Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1005 E. 2018/1087 K. 14.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1005 Esas
KARAR NO : 2018/1087

DAVA : Menfi Tespit (İİK 89.md kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 09/11/2017
KARAR TARİHİ : 14/11/2018

Mahkememizde görülen Menfi Tespit davasının yapılan yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili, davalı tarafından dava dışı … ve … Ltd Şti aleyhine … İcra Müdürlüğü’nün … Esas numaralı dosyası ile takip açıldığını, takibin borçlular yönünden kesinleşmesi ile birlikte dosya içerisinden müvekkiline birinci haciz ihbarnamesi gönderildiğini, ihbarnameye sehven yanlış konu itirazında bulunulduğunu, akabinde ise ikinci haciz ihbarnamesinin gönderildiğini, belirtilen konularda müvekkili tarafından araştırmalar yapıldığını ve borçlu gösterilen taraflar ile müvekkilinin herhangi bir ticari ilişkisinin olmadığını, ikinci ihbarnameye de itiraz edildiğini, dilekçe süresi içinde icra müdürlüğü tarafından tebellüğ edilmesine rağmen üçüncü haciz ihbarnamesi gönderildiğini, mercide işlemi iptali için dava açıldığını ancak şikayetin reddedildiğini belirterek İİK’nın 89/3 maddesi gereğince borçlu olmadıklarının tespitini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili, müvekkiline husumet yönetilemeyeceğini, davanın takip borçlarına yönetilmesi gerektiğini, aynı konudaki şikayetin icra mahkemesince reddedildiğini, ispat yükünün davacıda olduğunu, borçluların da davaya dahil edilmesi gerektiğini, ayrıca bir ve ikinci haciz ihbarnamelerine süresinde cevap vermeyerek davanın açılmasına davacının sebebiyet verdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava hukuksal niteliği itibariyle, İİK’nın 89/3. maddesi gereğince 3. kişi tarafından açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Alacaklı ile borçlu arasındaki takipe nazaran 3 kişi konumunda olup III. haciz ihbarnamesini tebellüğ eden şahıs, İİK’nın 89/3 maddesi uyarınca menfi tespit davasını “takip alacaklısı” aleyhine açar. (İcra İflas Hukukunda; Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, 2. Baskı, Ankara, 2016, s. 64) Bu davada takip borçlusunun yasal hasım olduğundan söz edilemez. Dolayısıyla, davanın alacaklıya yöneltilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı vekilinin husumet itirazları yerinde değildir.
Huzurdaki davanın davalı konumunda bulunan … Tarafından … ile …limited Şirketi aleyhine … İcra Müdürlüğü’nün … Esas numaralı dosyasıyla icra takibi başlatıldığı, açılan takibin borçlular yönünden kesinleşmesi üzerine taraflara bir, iki ve üçüncü haciz ihbarnameleri gönderildiği, bu işlemin iptal edilmesine ilişkin olarak … İcra Hukuk Mahkemesi’nde … Esas sayılı dosyası ile dava açıldığı, merci tarafından şikayetin reddedildiği anlaşılmaktadır.
TMK’nın 6. maddesi ve HMK’nın 190. maddeleri gereğince iddia sahibi iddiasını ispat etmekle, genel kural ve İİK’nun 89. maddesi hükmü böyle olmakla birlikte; Somut olayın özelliğine göre ispat yükü yer değiştirebilir. Bu bağlamda, davacı takip borçlusuna borcu bulunmadığını belirtmiş, davalı tarafından verilen cevapta, davacı ile borçlu arasında borcu doğuran bir hukuki ilişkiden söz edilmemiş, sadece davacının borçlu olmadığını ispat etmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Şu durumda takip borçlusunun davacıdan alacaklı olduğunu belirten borç doğuran bir ilişkinin davalı (alacaklı) tarafından ileri sürülmesi gerekir. Böyle bir ilişkiye dayanmadan soyut olarak borçlunun davacıdan alacaklı olduğu ileri sürülemez ve bu ilişkinin neye dayalı olduğu açıklanmadan davacıdan borçlu olmadığını ispat etmesi beklenemez. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin, 21/01/2013 tarihli, 2012/15204 Esas, 2013/1182 Karar sayılı emsal kararı) Somut olayda, takip alacaklısı olan davalı, soyut alacak iddiasının dayanağını somut olarak göstermemiştir. Dosyada alacağın varlığına ilişkin bilgi ve belge bulunmamaktadır. Nitekim Davacı şirket tarafından sunulan 2015 ve 2016 yıllarına ait ticari defter ve kayıtları mahkememizce tayin edilen muhasip bilirkişi tarafından tetkik edildiğinde davacıya ait kayıtlarda gerek davalı gerekse de dava dışı takip borçlularına ilişkin herhangi bir kayda rastlanılmamıştır. Bu bağlamda, söz konusu şirketler ve şahıs ile davacı arasında 2015-2016 yılları içerisinde herhangi bir ticari ilişkinin ve bunlara dair herhangi bir borcun mevcut olmadığı anlaşılmıştır. Öte yandan, dava dışı borçlular tarafından herhangi bir ticari defter ya da kayıt sunulmamıştır. Yukarıda açıklandığı üzere ispat külfeti davalı alacaklıda olduğundan sonuçlarına da katlanacaktır. Hal böyle iken, davacı ile dava dışı takip borçluları arasında bir ticari münasebet saptanamadığından menfi tespit istemi yerindedir.
Davacı üçüncü kişi, birinci veya ikinci haciz ihbarnamesine yasal süresi içerisinde itiraz ettiğinde artık kendisine bir sonraki haciz ihbarnamesinin gönderilmesi mümkün değildir. Çünkü, itiraz ile sürecin devam etmesi engellenmek istenmiştir. Böylelikle, takip borçlusuna borçlu olduğu iddia edilen şeyin üçüncü şahsın zimmetinde sayılması tehlikesi bertaraf edilmiş olur. Davacı taraf kendisine gönderilen ihbarnamelere açıkça “itiraz ediyorum” ya da “itirazımdır” biçiminde bir ifade kullanmasa dahi haciz ihbarnamesine karşı kullanılan anlatımlarda muhalefet anlaşıldığından bunu itiraz olarak yorumlamak gereklidir.
Somut ihtilafta, 89/2 ihbarnamesi 08/02/2016 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş olup, davacı icra dairesine sunmuş olduğu 10/02/2016 tarihli dilekçede takip borçluları ile arasında herhangi bir ticari münasebet bulunmadığını beyan etmiştir. Bu beyanlar, haciz ihbarnamesine itiraz niteliğinde olup İcra Müdürlüğü tarafından artık üçüncü haciz ihbarnamesi gönderilmesi usulsüzdür. Üçüncü haciz ihbarnamesinin gönderilebilmesinin tek şartı ilk iki ihbarnameye itiraz edilmemiş olması ve borcun ödenmemiş olmasıdır. Bu noktadan sonra 3. ihbarnamenin gönderilmek suretiyle dava açılmasına sebebiyet verilmesinde davalı alacaklının kusuru söz konusudur. Zira davacı üçüncü kişi yasal süresinde itirazlarını gerçekleştirmiş olup davanın açılmasına kendileri sebebiyet vermemiştir. Bu nedenle vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden de davalının sorumlu tutulması gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
Davanın KABULÜ İLE;
1-…İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takip dosyası kapsamında 3. Kişi konumunda bulunan davacı şirketin İİK’nin 89/3 maddesi uyarınca davalı takip alacaklısına borçlu bulunmadığının tespitine,
2-Davanın niteliği gereğince alınması gereken 35.90 TL maktu harçtan peşin alınan 263.58 TL harcın mahsubu ile, artan 227.68 TL’nin istek halinde yatıran davacıya iadesine,
3-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.180 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Bu dava kapsamında davacı tarafından sarfedilen, 541 TL posta, tebligat ve sair masraflar, 1.200 TL bilirkişi masrafı, 35.90 TL harç gideri olmak üzere cem’an 1.776,9 TL’den ibaret yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-HMK’nın 333. maddesi gereğince, mahkeme veznesine depo edilen gider avansından kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesi ile birlikte yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 14/11/2018

Katip …

Hakim …

*5070 Sayılı Kanun Gereğince Elektronik İmza İle İmzalanmıştır.*