Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/950 E. 2018/272 K. 05.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/867 Esas
KARAR NO : 2018/314
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 31/08/2016
KARAR TARİHİ: 09/03/2018
Mahkememizde görülen İtirazın İptali davasının yapılan yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankadan kullanmış olduğu ticari krediler kapsamında kredi tahsis ücreti ve dosya masrafı adı altında toplamda 3.356,50 TL haksız yere yapılan kesintinin iadesi için başlatılan takibe itirazın iptalini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili, yapılan kesintilerin usul ve yasaya uygun olduğunu, yapılan kesintilerin tacir niteliğindeki müvekkilinin hizmet bedeli olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, ticari kredi kapsamında kredi tahsis ücreti ve dosya masrafı adı altında haksız kesinti iddiası ile bedel iadesi için başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Öncelikle çözülmesi gereken uyuşmazlık, taraflara arasındaki ticari kredi sözleşmesindeki masraf talep edilebileceğine dair hükümlerim tacir vasfında olan davacıyı bağlayıcı olup olmadığı, yeni yasa ile getirilen genel işlem koşullarının uygulanıp uygulanamayacağı konularında toplanmaktadır.
Bir sözleşmenin 6098 sayılı TBK’nın 20 vd. maddeleri uyarınca genel işlem koşulları denetimine tabi tutulması için Kanunda belirtilen ölçütlerin uygulanması gerekir. 818 sayılı BK da olduğu gibi 6098 sayılı TBK’da da sözleşme serbestisi ana kural olmakla birlikte, sözleşmelerin geçerliliği için 6098 sayılı TBK’na, sözleşmenin hukuka aykırı genel işlem koşulları içermemesi unsuru getirilmiştir. Hem tüketiciler hem de tacirler için geçerli olan genel işlem koşulları denetimi, sözleşmelerin imzalanması aşamasında daha olumsuz durumda bulunan sözleşmenin tarafını dürüstlük kuralları kapsamında korumaktadır.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulları nedeniyle yazılmamış sayılabilmesi için öncelikle, o hükmün genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığı tespit edilmelidir. Bu anlamda sözleşmenin tipi, türü ve niteliği önem taşımaz. Sözleşme eşya hukukuna, usul hukukuna veya ticari bir alım satıma, sigorta hukukuna, bankacılık hukukuna vs. ilişkin olabilir. Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olabilmesi için ise, anılan hükmün genel işlem koşulunu kullanan tarafça, sözleşmenin kurulmasından önce, tek taraflı olarak, sadece o sözleşme için değil, çok sayıdaki benzer sözleşmelerde kullanmak amacıyla hazırlanmış ve karşı tarafın getirilen bu hükmü müzakere etmesine imkan tanımadan sözleşmenin imzalanmış olması gereklidir. Bir sözleşmedeki genel işlem koşulunun niteliğinin, objektif unsurlara göre belirlenmesi gerekmekte olup, bu hususta tarafların icra ettikleri meslekleri ve sıfatları, tacir veya tüketici olup olmadıkları önem taşımaz.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olduğunun anlaşılması halinde, genel işlem koşullarının üç aşamalı denetime tabi tutulması gerekir. Söz konusu denetim aşamaları; yürürlük (kapsam) denetimi, yorum denetimi ve içerik denetimidir. Yürürlük denetimi kapsamında, genel işlem koşulu niteliğindeki hükümlerden müşterinin önceden ve açıkça bilgilendirilmemiş ve onun tarafından kabul edilmemiş olması halinde veya şaşırtıcı hüküm içermesi halinde o hükümler sözleşmeye yazılmamış sayılır. Yürürlük denetiminin aşılması halinde yapılması gerekli denetim aşaması “yorum” denetimidir. Belirsizlik ilkesi de denilen bu denetim modelinde, sözleşmede yer alan genel işlem koşulu niteliğindeki hüküm içeriğinin ne olduğu konusunda bir anlaşmazlık bulunuyorsa, bu hükmün düzenleyen taraf aleyhine yorumlanması gerekir. Sözleşmede, yürürlük denetiminin aşılması ve yorumu gerektirecek bir belirsizliğin bulunmaması veya bulunsa bile düzenleyen aleyhine yorum yapılmış olmasından sonra, sözleşmenin bir de “içerik” denetimine tabi tutulması gerekmektedir. İçerik denetimi yapılırken, genel işlem koşulu olduğu ileri sürülen hükmün “dürüstlük kuralı” na aykırı olup olmadığı, karşı tarafın aleyhine ve onun şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olup olmadığına bakılacaktır.
Dava konusu olayda; davacının tacir olarak basiretli davranma yükümlülüğü bulunmaktadır. Davacının kredi sözleşmesi ile birlikte komisyon ve diğer işlemlere ilişkin yapacağı ödeme ve şartları ile ilgili beyanlarda bulunduğu anlaşılmıştır. Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine göre şaşırtıcı hüküm içermediği davacının önceden müzakere ve anlayarak beyana ilişkin talimat düzenlemiş olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının sözleşme serbestisi içerisinde müzakere ve bildirim metni ile imzaladığı sözleşme ile bağlı olduğu, sözleşme içeriğindeki maddelerin genl işlem şartı niteliğinde değerlendirilemiyeceği anlaşılmıştır. Davacı basiretli tacir sıfatı ile imzaladığı sözleşme hükümleri ile kredi tahsis komisyonu, erken kapatma ücreti ve komisyon giderlerini ödemeyi kabul ettiği anlaşılmaktadır. TMK’nın 2. maddesi gereğince hüsnüniyet kaidesine bağlı olarak hareket edilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Kaldı ki diğer yandan, sözleşme ve dava konusu kesintiler 6098 Sayılı TBK’nın yürürlük tarihinden evvel gerçekleştirildiğinden genel işlem koşullarının kanunen uygulanma kabiliyeti de söz konusu değildir.
Genel kredi sözleşmesinde bu tür masrafların banka tarafından alınabileceği düzenlenmiştir. Bankacılık uygulamalarında ve teamüllerinde bu tarz masraf ve komisyonlar alınabilmektedir. Sözleşmede açık bir şekilde oran ve tutar belirtilmediğinden emsal bankacılık uygulamaları sorularak gelen yazı cevapları dosyamız arasında alınmıştır.
Mahkememizce benimsenen ve denetime elverişli bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere, bankanın yapmış olduğu kesinti ve tahsilatların kullandırılan kredinin kapsamı ve diğer banka uygulamaları ile uyumlu, makul olduğu sonucuna varılmıştır. Davacının tacir olması nazara alınarak basiretli tacir gibi davranarak sözleşmenin hükümlerini detaylı olarak incelettirip, sonuçlarını öngörerek sözleşmeye imza atması gerekirdi. Diğer yandan TTK’nın 20. maddesi gereğince görülen işin karşılığında her tacirin ücret istemeye hakkı vardır. Davalı banka da tacir olduğundan, müşterilerine bankacılık hizmetleri sunması için ücret talebinde bulunabilmesi olağan olduğundan, emsal uygulamalara da uygun kesintiler yapıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
Davanın REDDİNE,
Alınması gereken 35.90 TL ret harcından peşin alınan 95.13 TL harçtan mahsubu ile artan 59.23 TL harcın istek halinde yatıran davacıya iadesine,
Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince reddedilen miktar üzerinden hesap edilen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Davacı tarafından sarfedilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
HMK’nın 333. maddesi gereğince, mahkeme veznesine depo edilen gider avansından kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesi ile birlikte yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekilleri yüzüne karşı HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 09/03/2018

Katip…
¸

Hakim …
¸

*5070 Sayılı Kanun Gereğince Elektronik İmza İle İmzalanmıştır.*