Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/880 E. 2020/98 K. 03.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/880 Esas
KARAR NO : 2020/98
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 05/09/2016
KARAR TARİHİ : 03/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle, 17/02/2008 tarihinde saat 14:00 sularında meydana gelen trafik kazasında müvekkili …’un ağır şekilde yaralandığını, olay sonrası müvekkili …’un … Hastanesine kaldırıldığını ve tedavi altına alındığını, belirli periyotlarda aynı hastanede tedavilerine devam edildiğini ve kendisinde oluşan maluliyete ilişkin … Hastanesinden engelli sağlık kurulu raporu alındığını, müvekkilinin maluliyetinin sürekli ve engelli sağlık oranının % 5 olduğu tespit edildiğini, olaydan bir süre sonra davalı …’ye başvuru yapıldığını, … nolu hasar dosyası oluşturulduğunu ve bu dosya kapsamında müvekkiline maluliyeti sebebiyle 7.172,00 TL tazminat ödemesi yapıldığını, müvekkiline yapılan bu ödemelerin eksik ve yetersiz olduğunu belirterek; davanın kabulüne, fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak kaydıyla asgari 1.000 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve ücreti vekâletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekilinin Mahkememize vermiş olduğu yanıt dilekçesinde özetle; davacının talebi yönünden zamanaşımı süresinin dolmuş olduğunu, zamanaşımı itirazlarının kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davadan önce davacı tarafın müvekkili şirkete başvurusu üzerine … numaralı hasar dosyası açıldığını ve işbu hasar dosyası kapsamında, aktüerden alınan rapor doğrultusunda ve davacının kusuru oranında belirlenen 7.172,00-TL’ nin, 26.07.2016 tarihinde davacı tarafa ibraname karşılığında ödendiğini, dava konusunun temelini teşkil eden kazanın yaya olan davacı …’un araçtan inerek kontrolsüz bir şekilde yolu geçip karşı yöndeki markete gitmeye çalışması başka bir deyişle yayalar için yasak olmasına rağmen taşıtlara ayrılmış yola girmesi neticesinde gerçekleştiğini, müvekkili şirketin sigortalısının kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunduğunun ispat edilmesi halinde, sigortalısı araç sürücünün kusuru oranında poliçe limitleri ile sınırlı olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğundan bahsedilmeyeceği için davacının sürekli sakatlığının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinden alınacak rapor ile ispatlanması gerektiğini, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
1-SED raporu,
2-SGK cevabi yazısı,
2-Hasar dosyası
3-ATK raporu maluliyet raporu
4-Bilirkişi raporu,
5-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan yaralanma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlâl etmesi hali 6098 sayılı TBK m. 54 de özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince vücut bütünlüğünün ihlâli halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddî zararın türleri; masraflar, çalışma gücünün kısmen veya tamamen kaybından doğan zararlar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar şeklinde düzenlenmiştir.
Sorumluluk hukukunun temel amacı, bir kimsenin malvarlığında iradesi dışında meydana gelen eksilmeleri aynen veya nakden gidererek zarar görenin zarar verici olay sonucunda malvarlığında eksilen değer yerine nitelik veya nicelik yönünden eş bir değer koymaktır. Zarar görenin malvarlığında eksilen değer yerine aynı nitelikte bir değer konulması mümkün olduğu takdirde bu değer; bu mümkün olmadığı takdirde, nicelik yönünden, yani para ile ona denk bir değer konulur ve zarar verenin yerine getirmek zorunda olduğu bu yükümlülüğe tazminat yükümlülüğü adı verilir. Tazminat yükümlülüğünün, bir diğer ifadeyle zarar verenin ödeyeceği tazminat miktarının tespit edilebilmesi için, öncelikle zararın hesaplanması gerekmektedir. Zarar görenin malvarlığının zarar verici olaydan sonraki durumu ile böyle bir olay meydana gelmeseydi göstereceği durum arasındaki farkı ifade eden zarar, eşyaya ilişkin olabileceği gibi kişiye ilişkin de olabilecektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararların da kişiye ilişkin zarar kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Çalışma gücü, zarar görenin iş gücünün, yani beden ve fikir gücünün, gelir getirici şekilde kullanılması demektir. Burada asıl önem arz eden kazanç kaybı veya azalması değil, kazanma gücünün kaybı veya azalmasıdır. Bu kayıp ve azalmadan doğan olumsuz ekonomik sonuçlar, zararı oluşturur (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 713).
Bununla birlikte Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereğince kişinin vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle ortaya çıkan beden gücü kayıplarının gelirinde veya malvarlığında bir azalma meydana gelmese dahi tazminat gerektiği kabul edilmekte ve bu husus güç kaybı tazminatı olarak ifade edilmektedir. Bu durum ilk bakışta sorumluluk hukukundaki zarar kavramına aykırı gibi görünse de burada vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin aynı işi zarardan önceki durumu ve diğer kişilere göre daha fazla güç sarf ederek yaptığı gerçeğinden hareket edilmekte ve zararı, fazladan sarf edilen bu gücün oluşturduğu kabul edilmektedir. Bunun gibi çalışma yaşına gelmemiş küçükler yönünden de bedensel zarar sonucu oluşan maluliyet nedeni ile evde ya da dışarıda aileye yardımcı olma, eğitim alma, yeme, içme vb gibi tüm yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinde emsallerine göre sarfetmesi gereken fazla çaba veya güç (efor) bir ekonomik değer olarak gürülmeli ve bu nedenle bir zarar oluştuğunun kabulü gerekmektedir. (Yargıtay 17. H.D. 2016/10015 Esas 2019/4332 Karar sayılı emsal ilamı)
Bu zarardan sigorta şirketi ise kazaya karışan sigortalı aracın trafik sigortacısı (ZMSS) sıfatıyla, bu aracın sebebiyet verdiği trafik kazası sonucunda oluşan zarardan, kendisine sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olacaktır.
Mahkemece yapılması gereken dava konusu trafik kazası nedeniyle yapılan tedavilere ilişkin tüm evraklar toplanarak, Adli Tıp Kurumu’ndan maluliyet raporu almak, tarafların kusur oranları hususunda bilirkişi raporu almak ve tüm belgeler toplandıktan sonra aktüerya raporu almaktır.
Zamanaşımı yönünden; 6098 sayılı BK.’nın 72. maddesinde haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararın tazmini istemi ile açacağı davaların, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 2 ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Bunun yanında, 2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır.Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.)
Maluliyete ilişkin alınacak raporların olay tarihlerine göre; 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 ila 31.08.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 ile 31.05.2015 tarihleri arasında Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015 tarihinden sonra ise Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Dava konusu kaza nedeniyle davacıya dava tarihinden önce ödeme yapılması halinde ise; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/7759 Esas 2018/1350 Karar sayılı emsal ilamında da belirttiği üzere, 2918 sayılı KTK’nun 111.maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmaların yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebileceği, Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu hususun ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklamasının da yeterli olduğu gibi Yasada belirtilen 2 yıllık sürenin, hak düşürücü süre olup mahkemece re’sen dikkate alınması gerekmektedir.
Ayrıca sigorta şirketi tarafından dava açılmadan önce ödeme yapılması halinde, ödeme tarihi itibariyle davacıya yapılan ödemenin davacının kaza nedeniyle oluşan gerçek zararını karşılanıp karşılanmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için ödeme tarihi verileri (ödeme tarihindeki asgari ücret vs. gibi) dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödeme miktarının karşılaştırılması, ödemenin yeterli bulunması halinde davacının bakiye zararı kalmadığından davanın reddine karar verilmesi, şayet ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa bu kez mahkemece karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı, zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince davalı … şirketi tarafından yapılan ödemeye hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak (güncelleme yapılarak), hesaplanan tutardan mahsup edilmelidir. Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/4084 Esas 2018/12503 Karar ve 2015/11243 Esas 2018/5503 Karar sayılı emsal ilamları da bu doğrultudadır.
… Sulh Ceza Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; taksirle yaralama suçu kapsamında suçun şikayete tabi olması, tarafların şikayetçi olmaması nedeniyle davanın düşürülmesine karar verildiği görülmüştür.
… İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün cevabı yazısının incelenmesinde; davacının ekonomik sosyal durum araştırmasının yapıldığı, davacının kaza tarihi itibariyle asgari ücretli çalıştığını bildirildiği görülmüştür.
SGK’nın yazı cevabının incelenmesinde; davacıya dava konusu trafik kazası nedeniyle ödeme yapılmadığının bildirildiği görülmüştür.
Hasar dosyası ve poliçenin incelenmesinde; poliçe tarihinin 21/11/2007-21/11/2008 tarihleri arasını kapsadığı, kazanın 17/02/2008 tarihinde meydana geldiği, kaza tarihi itibariyle davalı şirketin sorumluluğunun olduğu, 26/07/2016 tarihinde 7.172,00-TL ödeme yapıldığı görülmüştür.
Adli Tıp Kurumu’ndan alınan maluliyet raporunda özetle; davacı …’un 17/02/2008 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı yaralanmasının … Karar sayılı Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde olmadığından sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, İyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 4 (dört) aya kadar uzayabileceği bildirmiştir.
Aktüer ve aktüerya bilirkişisinin 27/12/2019 tarihli 6 Sayfadan ibaret rapordan özetle; Meydana gelen trafik kazasında; olay esnasında yaralanan yaya davacı … ’un olayda % 75 oranında kusuru olduğu, trafik kazasına karışan … plakalı araç sürücüsü … ’nin olayda % 25 oranında kusuru olduğu, Davalı …’nin … plakalı aracın sigorta edeni olarak; … plakalı araç sürücünün kusuru sebebiyle 3. kişilerin uğradığı zararlara karşı ilgili mevzuat çerçevesinde sorumluluğu olacağı, Davalının %25 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre davacı …’ un; Geçici iş göremedik döneminde %l00 kazanç kaybı nedeniyle uğradığı maddi zararının 481,55-TL olduğunun ve davalı ödemesi ile karşılanmış olduğu, sürekli maluliyeti bulunmayan davacının sürekli İş gücü kaybı nedeniyle maddî zararının bulunmayacağı, şeklinde görüş beyan etmişlerdir.
Davacı tarafından mahkememizin 03/02/2020 tarihli duruşmasına duruşma gün ve saatinden haberdar olunmasına rağmen hazır bulunmamış, dava takip edilmemiş olsa da davalı vekili tarafından davanın takip edildiği beyanında bulunulması nedeniyle yargılamaya devam olunmuştur.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, 17/02/2008 tarihinde davacı ile davalı sigortacının sigortalısı arasında trafik kazası meydana geldiği, davacının malul kaldığı, davalı … şirketine başvuruda bulunduğu, sigorta şirketi tarafından ödeme yapıldığı, ödemeden itibaren 2 yıllık hak düşürücü süre ve ceza zamanaşımı süresi içerisinde eldeki davayı açtığı, mahkememizce tarafların tüm delilleri toplandığı,maluliyet raporu alınmak üzere Adli Tıp Kurumuna gönderildiği, raporun yönetmeliğe uygun olarak düzenlendiği, hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu, davacının sürekli maluliyetinin bulunmadığı, geçici iş göremezliğinin 4 ay olduğu, dosyanın kusur yönünden incelenmesinde davacının %75 davalının sigortalısının %25 kusurlu olduğunun bildirildiği, aktüerya raporunda hesaplamaların yapıldığı, davacının sadece geçici iş göremezlik maluliyeti olduğundan yapılan ödemede tenzil yapılmadığı, kaza tarihi itibariyle geçerli asgari ücretin esas alındığı, bu hali ile ödeme ile davacının maluliyeti doğrultusunda açık fark bulunmadığı, davacının tazminat talep edemeyeceği gibi davalı … tarafından ödemenin hesaplanandan yüksek olarak yapıldığı, davacının alınan aktüerya raporuna itirazı olmadığı, davacının ödeme nedeniyle davacının bakiye zararı kalmadığı kanaatiyle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40-TL harcın, peşin alınan 29,20-TL harçtan mahsubu ile bakiye 25,20-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı, kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 1.000,00-TL (dava değeri dikkate alınarak) vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.03/02/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza