Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/861 E. 2020/150 K. 17.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/861 Esas
KARAR NO : 2020/150
DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/06/2016
KARAR TARİHİ : 17/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkili hakkında ….İcra Müdürlüğünün … ve yenilenen … esas dosya ile ilamsız takip yapıldığını ve takibin kesinleştiğini icra dosyasında takibe dayanak olan diğer alacak kalemi 10.06.2013 tarihli 120.000 TL tutarında cari hesaptan kaynaklanan alacak olarak gösterildiğini, müvekki ile davalı arasında cari hesap sözleşmesinin söz konusu olmadığını, dolayısıyla cari hesaptan kaynaklanan (davalı lehine) bir alacağın söz konusu olmadığını, müvekkili ile davalı arasında Ceo sözleşmesi akdedildiğini bu sözleşmenin süresinden önce haksız şekilde davalı tarafından tek taraflı feshedildiğini bu hususla ilgili dava ve takip haklarını saklı tuttuklarını sunulan nedenlerden dolayı süresi içinde itiraz edilmeme nedeniyle kesinleşen icra dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespiti için dava açıldığını, borçlu olmadığının tespiti ve davalının kötü niyetli takip nedeniyle %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin huzurdaki davada, davalı değil davacı oluğunu, davalı şirkete borcu olmadığını, yapılan icra takibine süresi içerisinde itiraz edemediğinden dolayı bu davayı açtığını, icra takibi yapan davalının alacağını ispatla mükellef olduğunu, davacı ile davalı arasında Ceo hizmet sözleşmesi mevcut olduğunu, bu sözleşmenin tek taraflı olarak davalı tarafından feshedidiğini ve sözleşmeden doğan alacaklarında müvekkile ödenmediğini, muavin defterin delil olarak kullanılamayacağını ve davalı şirketin 120.000,00 TL alacağının hangi ilişkiden kaynaklandığını ispat etmesi gerektiğini beyan etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; davalı … aleyhine 10.06.2013 …. İcra Müdürlüğünün … ve yenilenen … esas dosya ile takip edilen borç konusunun cari hesap alacağından kaynaklandığını, dosyaya eklenen muavin defterin ilgili hesap bakiye kısmına bakıldığında 120.000,00 TL. davacının müvekkili bulunduğu şirkete borçlu olduğunun görüleceğinin, yapılan takibe davalı tarafından hiçbir itiraz yapılmamış olduğunu, SPK denetiminde ve halka arz olan müvekkil şirketin alacağını tahsil etmesini engellemek için açılan bu davanın reddini ve davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, 2. cevap dilekçesinde özetle;müvekkil şirketin alacaklı olduğunu ve bilirkişi vasıtasıyla yapılacak bir incelemede açıkça bu durumun görüleceğini, ticari defterlerin huzurdaki davanın ticari bir dava olduğunu ve delil olarak kullanılmasında hukuki bir engel olmadığını HMK madde 222/2 hükmüne göre ‘Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.’ olduğunu, SPK denetiminde ve halka arz olan müvekkil şirketin usulüne uygun tutulduğunu, defterlerin delil olarak kullanılabileceğini beyan etmiştir.
DELİLLER
1- … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası
2-Bilirkişi raporları.
3-Davacının ticari defter ve kayıtları.
4-Ceo Hizmet Sözleşmesi.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava: icra takibine konu cari hesaba dayalı borca karşı borçlu olunmadığının tespiti talebidir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 72. Maddesine göre borçlu, icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.
Menfi tespit davası, davalının varlığını iddia ettiği hukuki ilişkinin, mevcut olmadığının tespiti için, açılan davadır. Menfi tespit davası, borçlunun, borcu henüz ödenmeden açabileceği bir davadır. Borç ödendikten sonra artık menfi tespit davası değil ,istirdat davası açılabilir. Aslında menfi tespit davası ile istirdat davasında asıl amaç aynıdır. Her iki davada, davacı öncelikle ,borçlu olmadığının tesbitini ister Somut olay da davacı taraf icra takibine konu borcu ödemeksizin borçsuzluğunun tesptini talep etmiştir.
Bu açıklamalar ışığında tarafların sunmuş olduğu tüm deliller dosya içerisine alınmış, icra dosyası getirtilerek incelenmiş, tüm deliller toplandıktan sonra alanında uzman mali bilirkişiden rapor alınmıştır.
İcra takip dosyasının incelenmesinde, davacının …. İcra Dairesinin … esas sayılı takip dosyasında cari hesaba dayalı 120.000,00-TL asıl alacak üzerinden 26/07/2013 tarihinde takip yapıldığı, takibin kesinleştiği görülmüştür.
Taraflar arasındaki sözleşmenin incelenmesinde; 01/12/2012 tarihinde taraflar arasında ceo sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin;
Madde 3 “İşbu sözleşme, 1 Aralık 2012 tarihinden itibaren 2 (iki) yıl süre geçerli olmak üzere akdedilmiştir.”
Madde 5 ” İŞVEREN, CEO’ya görevi nedeniyle, iş bu sözleşmenin 1.(birinci) yılında (01/12/2012-01/12/2013 tarihleri arasında) aylık net 35.000,00-TL (Otuz Beş Bin Türk Lirası); 2.(ikinci) yılında ise aylık net 40.000,00 (Kırk Bin Türk Lirası) ücret ödeyecektir, CEO’ya ücreti, her ayın en geç 10’una kadar banka hesabına ödeyecektir.
İŞVEREN tarafından CEO’ya ücreti yanında ayrıca CEO primi olarak 600.000,00 TL (Altı Yüz Bin Türk Lirası) ödemesi hususunda taraflar karşılıklı mutabakata varmıştır. İşbu CEO priminin; 150.000,00 TL (Yüz Elli Bin Türk Lirası” sözleşmenin imzası müteakibinde en geç iki iş günü içinde ödeyecek olup, 15 Ocak 2013 tarihine kadar 150.000,00 TL (Yüz Elli Bin Türk Lirası) ve bakiye 300.000,00 TL ( Üç Yüz Bin Türk Lirası) 30 Nisan 2013 tarihine kadar ödeyecektir.
Madde 8 ” İş bu sözleşme 2 (iki) yıl geçerli olmak üzere akdedilmiş olup, İŞVEREN tarafından sözleşme süresinden önce tek taraflı feshedildiği takdirde CEO’nun sözleşme süresi sonuna kadar talep hakkı olan ücreti ve henüz ödenmeyen prim alacağı bulunması halinde bu tutarlar fesih anında derhal peşin olarak ödenecektir” şeklinde düzenlendiği görülmüştür.
Davalı şirketin İstanbul Ticaret Odası kayıtlarının incelenmesinde; davacının eski yönetim kurulunda bulunduğu görülmüştür.
Davalının keşide ettiği ihtarnamenin incelenmesinde: 31/05/2013 tarihli olduğu, davalının yönetim kurulu başkanlığının 25/04/2013 tarihli Olağan Genel Kurulunda alınan kararla görevinin son bulduğunun ihtar edildiği, davacının 10/06/2013 tarihli cevabı ihtarnamesinde sözleşmenin haksız şekilde sonlandırıldığı ve süre talep ettiği görülmüştür.
Mali Müşavir Bilirkişi 09/11/2018 tarihli 4 sayfalık raporunda özetle; davalı … A.Ş. yerinde yapılan incelemeler ve tarafına sunulan yasal defterler, belgeler ve dosya kapsamında yapılan mali değerlendirmeler sonucunda 2012 yılı sonu ile devirle beraber ve 2013 yılı yevmiye defterinin tüm kayıtların incelenmesinden sonra kendileri arasında gerekli mahsuplaşma işlemleri de yapılarak 01.07.2013 tarih ve … sayılı yevmiye maddesi ile davalı firmanın 120.000,00 TL alacağı mevcut olduğunu, 31.12.2013 tarih … sayılı kapanış maddesinde de aynı alacak miktarının devir etmekte olduğunu, davacı …’ın maaşlı çalışan personel olduğundan incelenecek ve delil olarak sunulucak hiç bir defter belge olmadığından davacı tarafından delile ilişkin hiç bir incelemenin yapılamadığını, sadece yapılan Ceo sözleşme üzerinden hak talep ettiği kanısına varıldığını bildirmiştir.
Mali Müşavir Bilirkişi 09/09/2019 tarihli 23 sayfalık ek raporunda özetle; kök raporda belirtildiği üzere, tarafına sunulan yasal defterler, belgeler ve dosya kapsamında ki diğer delillerin değerlendirilmesi sonucunda 2012 yılı sonu ile devirle beraber ve 2013 yevmiye defterlerinin tüm kayıtlarının incelenmesinden sonra mahsuplaşma işlemi de dikkate alınarak 01.07.2013 tarih ve … sayılı yevmiye maddesi ile davalı Firmanın ticari defter kayıtlarına göre 120.000 TL alacağının mevcut olup 31.12.2013 tarih ve … sayılı kapanış maddesinde de aynı alacak miktarının devir ettiğini, dosyada yer alan Ceo Hizmet sözleşmesiyle ilgili tarafına herhangi bir bilgi, belge sunulmadığından bu konuda bir değerlendirme yapılamadığını bildirmiştir.
Mahkememizce davalı tarafa 9. Celse 2 nolu ara kararı ile Davalı vekiline davaya konu alacağın dayanağını açıklamak ve alacağa dayanak belgeler ile davacıya ceo hizmet sözleşmesi kapsamında yaptığı ödemelere ilişkin belgeleri sunmak üzere 2 hafta kesin süre verilmiş, davalı vekili 26/11/2019 tarihli beyanıyla alacağın dayanığının davacıya avans olarak verilen ödemeler olduğunu, davacının 4 ay çalıştığını, edimleri yerine getirmediğini, bu nedenle avansın iadesini talep ettiklerini beyan etmiştir.
Yine mahkememizce sözleşmenin feshi ve tarihi hususunda taraflara mahkememizce beyanda bulunmak üzere süre verilmiş, davacı tarafından ihtarnameler sunulmuş, ihtarnameler yukarıda incelenmiştir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, taraflar arasında ceo sözleşmesinin bulunmakta olup davacının yönetim kurulu başkanlığı görevi bulunduğu hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık ispat yükü üzerinde bulunan davalının takip konusu borç kadar alacaklı olup olmadığı hususundadır. Davalı taraf yargılama boyunca alacağını cari hesaba dayandırmış, mahkememizce verilen kesin süreler içerisinde alacaklı olduğunu ispat edecek delillerini sunmamıştır. Davalının dayanak olarak gösterdiği ticari defterlerinde alacaklı olarak görünmesi tek başına alacağın ispatına elverişli değildir. Davalı ticari defterlerindeki alacağın dayanığını ispatla yükümlüdür. Davalı tarafından alacaklı olduğu ispatlanmadığı gibi, sözleşmenin yukarıda ücrete ilişkin ilgili maddelerinin incelenmesinde, sözleşmenin 01/12/2013 tarihinde kurulduğu, davacının görevine şirketin aldığı 25/04/2013 tarihli karar ile son verildiği nazara alındığında davalının alacaklı olması mümkün değildir. Ayrıca taraflar arasında ceo sözleşmesi bulunmakla beraber davalının dava konusu borcu cari hesap alacağına dayandırdığı, bu nedenle ceo sözleşmesinin ifasına ilişkin inceleme yapılmasına gerek olmadığı, bu kapsamda da taraflar arasında cari hesap ilişkisi de olamayacağı, davalının alacağını ispatlayamadığı kanaatiyle davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Kötü niyet tazminatı yönünden; İcra ve İflas Kanunun 72. maddesinin 5.fıkrasına göre; “Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırşa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. ”Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davacı, davalının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır. Bu nedenle davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile; … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-Davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Davacı tarafından yatırılan 2.049,30-TL peşin harç ve 29,20-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 2.078,50-TL’ nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Alınması gereken 8.197,20-TL harçtan peşin alınan 2.049,30-TL’den düşümü ile bakiye kalan 6.147,90-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 15.350,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Davacı tarafından karşılanan 1.851,50-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/02/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır