Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/671 E. 2019/665 K. 01.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2016/671
KARAR NO: 2019/665

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 21/06/2016
KARAR TARİHİ: 01/07/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinden özetle; davalının 20/08/2007 tarihinde satış destek elemanı olarak çalışmaya başladığını ve 31/12/2008 tarihinde ekonomik kriz nedeniyle işine son verilmişse de, davalıya duyulan güven sebebi ile 02/02/2009 tarihinde satış müdürü olarak yeniden işe alındığını, 02/02/2009 tarihinde Rekabet Yasağı Taahhütnamesi imzalandığını, 22/02/2016 tarihinde istifa dilekçesi ile müvekkili şirketten kendi isteğiyle ayrıldığını, işten ayrılmasından kısa bir süre sonra Rekabet Yasağı Taahhütnamesi ihlal edilerek … A.Ş’de çalışmaya başladığını, bu firmanın müvekkili şirket ile kablo imalatı sektöründe lider konumda iki rakip işletme olduğunu, davalının rekabet yasağını ihlal etmesi müvekkili şirket menfaatlerini önemli derecede ihlal edebilecek nitelikte olduğunu beyanla fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile davanın kabulü ile 02/02/2009 tarihinde imzalanan Rekabet Yasağı Taahhütnamesinin davalı tarafından ihlal edildiğinin tespiti ile taahhüt edilen son brüt ücretin 12 katı tutarında olan 79.200,00-TL cezai şartın dava tarihine kadar işlemiş ve dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizinin davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

SAVUNMA
Davalı vekilinin Mahkememize vermiş olduğu yanıt dilekçesi ile Rekabet Yasağı Taahhütnamesinin süresinin sona erdiğini ayrıca bu yasağın Marmara Bölgesi ile sınırlandırıldığını, yasağın yasal sınırlarının aşılmadığını, müvekkilinin yetki kapsamı üzerinden yanlış bilgi verildiğini, Rekabet Yasağı kavramının çok geniş olduğunu, müvekkilinin çalışma hayatını hakkaniyete aykırı bir şekilde kısıtladığını, tek taraflı cezai şartın geçersiz olduğunu, cezai şartın fahiş olduğunu beyanla davanın reddine, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine talep etmiştir.

DELİLLER
1-Taraflar arasında imzalanan Rekabet Yasağı Taahhütnamesi,
2-İş Akdi Sözleşmesi,
3-…, …, …’ya yazılan müzekkere cevapları,
4-Bilirkişi raporu,
5-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri,

DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava: rekabet yasağı sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart istemine ilişkindir.
Davacının sunmuş olduğu tüm deliller dosya içerisine alınmış, tüm deliller toplandıktan sonra alanında uzman mali bilirkişiden rapor alınmıştır.
Mali bilirkişinin 05/10/2018 tarihli 11 sayfadan ibaret raporunda özetle, taraflar arasındaki rekabet yasağı kapsamında firma bazında belirlenen 11 adet firmanın, davacı şirket gibi kablo ve sistemleri alanında büyük ölçekli şirketler olduklarını taraf arasında akdedilen rekabet yasağı taahhütnamesinde bu firmalarla ilgili rekabet yasağına yer yönünden bir sınırlama getirilmediğini, bu firmalar bakımından Türkiye genelinde çalışma yasağının getirildiğinnin anlaşıldığını, davacı şirkette uzun yıllardır satış departmanında çalışan davalının, davacı şirkettteki görevi nedeniyle davacı şirkete ait üretim yöntemleri ya da teknolojisi tasarım ve teknik bilgiler satış, pazarlama, planlama, maliyet yapıları, maliyet hesaplaması yöntemi ve fiyatlandırma metod ve stratejileri, teklif verme usulü gibi ticari sırlara ve davacı şirketin detaylı müşteri listelerine, kilit müşterilerine ve indirim oranları gibi ticari sırlarına vakıf olabileceği gerektiğinin kabul edildiği, davalının bu ticari sırları davacı şirket aleyhine kullanıldığını veya davacı şirketten ayrıldıktan sonra çalışmaya başladığı dava dışı şirkete aktardığı yönünde somut bir bilgi/belge bulunmadığı yapılan incelemede de bu yönde herhangi bir belge sunulmadığını, dosya kapsamından davalının davacıyı zarara uğratacak herhangi bir eyleminin tespit edilemediğini, davalının davacı şirketten ayrıldığı 13/03/2016 tarihinden sonra taraflar arasında akdedilen rekabet yasağı sözleşmesinde firma bazında yasak getirilmiş olan … A.Ş.’de 25/04/2016 tarihinde işe başlamış olmasının davanın tarafları arasında münakit 02/02/2009 tarihli rekabet yasağı taahhütnamesinin ihlali ve haksız rekabet ile ilgili yasal şartların oluştuğu hususunun mahkemece benimsenmesi halinde davacı işverenin , davalı işiçisinden 1 yıllık brüt maaşı karşılığı 79.200,00 TL tutarında cezai şart talebinde bulunabileceği takdirinin sayın Mahkemeye ait bulunduğunu, alacak davacının ticari işletmesi ile ilgili olduğundan Sayın Mahkemece sabit görülerek borç miktarına dava tarihinden itibaren 3095 s.K.nun 2/2 maddesi uyarınca ticari faiz işletilebileceği hususlarının tespit edildiğini takdiri ve değerlendirmesinin sayın Mahkemeye ait olmak üzere arz ettiğini bildirmiştir.
Taraflar arasında imzalanmış olan rekabet yasağı sözleşmesi incelendiğinde, iş sözleşmesi kapsamında yer aldığı, davalı işçinin iş akdinin sonlanmasından sonra bir yıl boyunca aynı sektörde faaliyet gösteren sözleşmede adı geçen 11 şirkette ve bu firmanların devamı niteliğindeki firmalar ile Marmara bölgesi sınırları içerisinde, kendi adına işverenle rekabet edilecek bir iş yapmamayı, sektörde rakip diğer müessese ve firmalarda ortak, yönetici, danışman yahut başka bir sıfatla ilgili olarak bulunmayacağını kabul ve taahhüt ettiği, bu hükme aykırı davranması halinde ise işçinin işveren lehine son brüt aylığının 12 katı tutarında tazminat bedelini ödemeyi kabul ettiği anlaşılmaktadır.
Yukarda değinilen iş sözleşmesi kapsamında davalı işçi lehine öngörülmüş bulunan bir cezai şart ise bulunmamaktadır.
Cezai şartın hem bireysel hem de toplu iş hukukunda geniş uygulama alanı bulunmaktadır. Cezai şart hükümlerinin özellikle tarafların hizmet akdine ek olarak yaptıkları rekabet yasağı sözleşmelerinde yer aldığı görülmektedir. Bununla birlikte iş hukukuna ilişkin mevzuatta cezai şarta dair açık hükümler yer almamaktadır. Bu nedenle Borçlar Kanununun cezai şarta dair hükümlerinin iş hukuku ilkeleri gözünde tutularak yorumlanması sonucunda iş akitlerinde cezai şartın unsurları ve şartları belirlenmiştir. Uygulamada cezai şart daha çok hizmet akdinin sözleşmeye aykırı feshine karşı bir müeyyide olarak düşünülmektedir. Özellikle belirli süreli hizmet akitleri için cezai şart konulmaktadır, bunun da temel fonksiyonu, hizmet aktinin belirlenen sürelerden önce feshe karşı bir teminat oluşturmasıdır. Cezai şartın geçerli olabilmesi için her iki taraf için de geçerli olacak şekilde düzenlenmesi doğru olandır ve yalnızca işçiyi bağlayan aynı durumda işveren için geçerli olmayacak bir cezai şartın geçerli olması düşünülemez. Cezai şartın tek taraflı olarak işçi aleyhine yükümlülük doğuracak biçimde kararlaştırılması halinde hüküm doğurmayacağına yönelik düzenleme 818 sayılı Borçlar Kanununda açıkça yer almamış olmasına karşın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesi ile açıkça geçersiz hali düzenleme altına alınmıştır ki, esasen bu durum 818 sayılı Borçlar Kanunuyla düzenlenmemiş olsa da Yargıtay uygulaması ile yalnızca işçi aleyhine sonuç doğuracak yöndeki cezai şartın geçerli olmadığı, hizmet akdinde işçi ile iş veren arasındaki hiyerarşik ve müzakere gücü açısından mevcut güç dengesizliği dikkate alındığında, söz konusu cezai şartın geçerli kabul edilmemesi yerindedir (HGK 16.03.2016, 2014/13-1013 Esas – 2016/318 Karar). Nitekim iş sözleşmesi içeriği incelendiğinde işveren aleyhine hiç bir cezai şarta yer verilmediği görülmektedir. Örneğin iş sözleşmesinin feshinin ardından işverenin işçiyi kötülemeyeceğine, işçinin yeni işverenine ulaşarak işçi hakkında olumsuz söylem vs gibi faaliyetler içerisine girmeyeceğine dair bir cezai şarta rastlanmamıştır.
Öte yandan davaya konu edilen cezai şartın karşılıklı olduğu düşünülse ya da tek taraflı olmasının her hangi bir öneminin bulunmadığı kabul edilse dahi davalı işçinin hangi işlem ve eylemleri ile rekabet yasağına aykırı davrandığı ortaya konulup kanıtlanabilmiş değildir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi yeni tarihli bir kararında, rekabet yasağı sözleşmelerinin TTK bünyesinde düzenlenen haksız rekabete ilişkin düzenlemelerin özel bir şekli olduğu vurgulanıp haksız rekabetin varlığı yönünden somut bir zararın doğmuş olmasının gerekmediği ve haksız rekabet teşkil eden eylemler nedeniyle bir zarara düçar olma tehlikesinin varlığının yeterli olduğunu (11. HD. 2016/5641 E – 2017/1255) benimsemişse de; somut olay yönünden bu tehlikenin ne şekilde ortaya çıktığı varsayımlar ve ön kabullere göre değil ve fakat açık delillerle ortaya konulup kanıtlanmalıdır.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, rekabet yasağını ve buna bağlı olarak ceza koşulunu düzenleyen sözleşmede, sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirildiği, bunun karşılığında işverene bir yükümlülük getirilmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle sözleşmedeki ceza koşulu geçersiz olup, geçersiz sözleşmeye dayalı alacak talebi yerinde olmadığı kanaatiyle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (İstanbul BAM 14.H.D.2018/658E 2019/75K,Antalya BAM 11.H.D.2017/508E 2017/530K emsal ilamları)

HÜKÜM :Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40 TL harcın, peşin alınan 1.352,54 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.308,14 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı, kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 9.062,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 49,20 TL yargılama giderinin, davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır