Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/598 E. 2018/783 K. 04.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/1137
KARAR NO : 2018/708
DAVA : İflas (İflasın Açılması)
DAVA TARİHİ : 01/12/2016
KARAR TARİHİ: 07/06/2018
Mahkememizde görülmekte olan dava sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesiyle, Müvekkili tarafından davalı aleyhine 14.11.2016 tarihinde … …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasından iflas yolu ile takip yaptıklarını, davalının 23.11.2016 tarihinde takibe itiraz ettiğini, davalının “Müvekkili şirketin söz konusu takibi yapan şirkete borcu yoktur. Borca itiraz ediyoruz” beyanı ile itiraz ederek takibi durdurduğunu, davalı şirketin itirazının haksız ve yersiz olduğunu, Müvekkili ile davalı arasında; “… İli, … İlçesinde, Sözleşmenin (1) nolu ekinde ada ve parsel numaraları listelenmiş taşınmazlar üzerinde, varsa üzerlerindeki binalar yıkılarak yerine yapılacak çok katlı binalardan müteşekkil konut, ticari yapılar ve spor kompleksleri projesini” kapsayan 06.12.2013 tarihli müşavirlik sözleşmesi imzalandığını, Müşavirlik sözleşmesinin 5.2.10 maddesinde “Yüklenici, …’a müşavirlik bedeli olarak toplam 2.500.000,00 (iki milyon beş yüz bin) Amerikan Dolarını; bu sözleşmenin imzasını takip eden 30. İş gününde ödemeyi kabul ve taahhüt eder. Ödemenin yapıldığı anda bu sözleşme yürürlüğe girer ve bu sözleşmede belirtilen süreler ve tarafların görevleri işlemeye başlar. Müşavirlik bedelinin ödeme tarihindeki … Bankası Döviz Alış Kuru üzerinden hesaplanan Türk Lirası karşılığı, 2.000 TL (İkibin Türk Lirası) m2 birim fiyatına bölünerek bulunan yapı alanı, bu sözleşmenin 5.2.7’inci maddesi uyarınca …’a teslimi gereken %2 oranındaki yapı alanından mahsup edilir. Sözleşmenin yüklenici tarafından veya karşılıklı olarak iptal edilmesi ya da yürütülemez duruma gelmesi durumunda, Yüklenici tarafından …’a yapılmış olan ödemeler, diğer talep hakları saklı kalmak üzere, Yükleniciye tam olarak iade edilecektir. Yüklenici bu sözleşmeyi feshetmediği sürece, …’ın bu sözleşmeyi fesih yetkisi olmadığından, böyle bir fesih halinde, genel hükümler uygulanır.” hükmü ile müvekkili şirketin sözleşme kapsamında ödemesi gereken sözleşme bedelinin hüküm altına alındığını, davalı ile müvekkili şirket arasında imzalanan 06.12.2013 tarihli ödeme protokolü ile de, Müşavirlik sözleşmesi kapsamında davalı şirket tarafından Foster’e çizdirilen Master Plan bedeli olan 270.000-USD’ nin de davalıya ödeneceğinin hüküm altına alındığını ve Mezkur sözleşmeye istinaden, müvekkili şirketin, davalının banka hesabına 2.500.000-USD bedeli sözleşmeden itibaren 30 gün içinde yatırdığını ayrıca 270.000-USD Master Plan ödemesini de yine banka havalesi ile davalı şirkete ödendiğini, Müvekkilinin işbu sözleşme kapsamında davalıya 2.770.000-USD bedeli ödediğini, bu ödemeler ile ilgili olarak taraflar arasında herhangi bir ihtilaf söz konusu olmadığını, bu kapsamda müvekkilinin, sözleşme kapsamında üzerine düşen tüm edim ve ödemeleri yapmış ve konsept plan çalışmalarını arz etmiş, Master plan çalışması payını da ayrıca ödemiş, kentsel dönüşüm binasını yaparak davalıya teslim ettiğini ve böylece, sözleşmede, üzerine düşen görevlerin tamamını fazlası ile yerine getirdiğini, Taraflar arasındaki sözleşmenin, 5.2.15. maddesine göre, “Bu sözleşme yapılırken, proje alanında amaçlanan kentsel dönüşümün yapılabilmesi için gerekli imar değişikliklerinin yapılacağı; Yüklenici tarafından oluşturulacak mimari projenin uygulanmasına imkan verecek oranlarda konut, ticaret, otel, özel okul, özel sağlık alanı ve özel spor alanı imarlarının tanınacağı; sözleşme konusu geliştirme alanına ulaşım sağlayan yolların ve toplu taşıma hatlarının, altyapıların kentsel ihtiyaçları karşılayacak şekilde planlanacağı; ilgili kamu kurumlarının, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’dan kaynaklanan yetki ve imkanlarını bu sözleşme konusu kentsel dönüşümün gerçekleştirilmesi için kararlılıkla kullanacakları kabullerine dayanılmıştır. Bu kabullerden önemli ölçüde uzaklaşılması sonucunu doğuran koşulların oluşması halinde, Yüklenicinin bu sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmesi talep edilemez. Ödemiş bulunduğu tutarlar ve yaptığı harcamalar iade edilir.” davalı … şirketinin üzerine aldığı görevlerini tam olarak ve süresinde yapacağı kabulüne göre işbu sözleşmenin imzalandığını ve takibe konu ödemelerin davalıya yapıldığını, bu maddeye aykırı gelişmeler veya davalı … şirketinin aykırı davranışlarının varlığı halinde, müvekkilinin hiçbir görevini yapması talep edilemeyeceği ve davalıya ödenen tüm bedellerin de müvekkiline iade edileceğinin hüküm altına alındığını, aradan geçen 3 yıllık süreye rağmen, davalının sözleşme ile üzerine düşen görevlerini yerine getirmediğini, hak sahipleri ile anlaşmaya dahi başlamadığını, 1 yıl içinde yapması gereken görevlerin hiç birisini yapmadığını ve müvekkiline 5.2.15. maddesine göre görevlerini yapmama hakkını verdiğini, buna rağmen, müvekkilinin üzerine düşen bütün görevlerini ifa ettiğini, tüm bunlara rağmen davalının Kadıköy 1. Noterliğinin 17/06/2016 tarih ve 05278 yevmiye nodan gönderdiği ihtarname ile hiçbir haklı gerekçe göstermeden ve müvekkilinin yapmış olduğu ödemeleri dahi iade etmeden ve ayrıca müvekkilinin uğramış olduğu tüm maddi ve manevi zararları karşılamadan 06.12.2013 tarihli müşavirlik sözleşmesini tek taraflı olarak feshettiğini beyan ettiğini, sözleşmenin 5.2.10 maddesinde, davalı … şirketinin, işbu sözleşmeyi tek taraflı fesih yetkisinin olmadığı kesin olarak … şirketince kabul edildiğini, bunun aksine davranış halinin, haksız fesih olup, genel hükümlere göre, müvekkiline mahrum kalınan kar dahil, bütün tazminat haklarını isteme, sözleşmenin ifasını isteme, ödediklerinin iadesini isteme, yaptığı masrafların tazminini isteme hakkını verdiğini, davalının fesih ihtarına karşı … 33. Noterliğinin 24 Haziran 2016 tarih ve … yevmiye nodan gönderilen cevabı ihtarname ile davalı şirketin fesih ihtarnamesinin, sözleşmeye, hukuka ve gerçeklere tümü ile aykırı olduğunu, bu nedenle, işbu haksız ve sözleşmeye aykırı fesih beyanının, 3 gün içinde geri alınmasını, feshin geçersizliğini, yazılı olarak müvekkiline bildirilmesini, aksi takdirde, işbu feshin haksız fesih olacağını, müvekkilin, davalının dayanak olarak yetki aldığı …. ve … Belediye Başkanlığı ve … şirketine karşı, mahrum kaldığı kar dahil, bütün zararlarının ve ödediklerinin tazmini ve sözleşmenin ifası ayrıca dava açmak zorunda kalacağını, işbu davanın açılması nedeniyle, yapacağı bütün masrafların ve tutacağı vekillerin akdi ücreti vekaletlerin de mevcut kötüniyet karşısında, muhatap ve bilgilendirme yapılanlardan talep edileceğinin ihtar edildiğini, Ancak davalı borçlu işbu ihtara cevap vermediği, müvekkil şirkete haksız feshin geri alındığına dair bildirimde bulunmadığı gibi, sözleşmedeki yükümlülüklerini de yerine getirmeyerek, aykırılığına devam ettiğini, davalı şirketin, 06.12.2013 tarihli müşavirlik sözleşmesinin 5.1.16. maddesinde, “…, ada/parsel no.ları belirtilen yerlerle ilgili yükümlülüklerini sözleşme tarihinden itibaren 1 (bir) yıl içinde yerine getirmeyi kabul ve taahhüt eder. … bu taahhüdünü yerine getirmediği veya kısmen yerine getirdiği takdirde, yüklenici diler ise, ödediği paraları ve yaptığı harcamaları isteyerek, akde devam etmek istemediği iradesini yazılı olarak …’a bildirir ve … bunun gereklerini hemen yerine getirir. Yüklenici, devam etmek istemediğine yönelik yazılı irade ortaya koymadığı sürece, bu akit yürürlükte kalmaya devam edecektir.” üstlendiği bütün hususları, 1 yıl içinde yapmayı ve kentsel dönüşüm alanını, boş ve tahliye edilmiş olarak, inşaat yapılabilir halde, plan çalışmaları bitmiş bir vaziyette, müvekkiline teslim etmeyi imza altına alındığını, davalının bu maddeye aksine davranış halinin, haksız fesih olup, genel hükümlere göre, müvekkiline mahrum kalınan kar dahil, bütün tazminat haklarını isteme, sözleşmenin ifasını isteme, ödediklerinin iadesini isteme, yaptığı masrafların tazminini isteme hakkını verdiğini, Ayrıca davalı şirketin, 06.12.2013 tarihli müşavirlik sözleşmenin 5.1.1, 5.1.2, 5.1.3, 5.1.6, 5.1.7, 5.1.8, 5.1.10, 5.1.11, 5.1.13, 5.1.16, 5.1.17, 5.2.6, 5.2.9, 5.2.10, 5.2.12, 5.2.15, maddeleri başta olmak üzere, sözleşmeye bütünü ile aykırı davranarak, görevlerini yerine getirmediğini, davalının bir yıllık süre içinde, 1/5000 lik nazım imar planını yapmadığını, 1/1000’lik uygulama imar planını bir yıl içinde ve halen dahi yapmadığını, Hak sahipleri ile görüşmediğini ve onlarla gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerini imzalamadığını, hak sahiplerinin yerini boş ve eksiksiz olarak, hukuki ve fiili ayıptan ari olarak, müvekkiline teslim etmediğini, Kentsel Dönüşüm bölgesi içindeki kamu parselleri ile gerekli anlaşmaları yapmadığını, Sözleşmeye sadakat ilkesine aykırı davrandığını, Haksız olarak müvekkilinden yer teslimi olmadığı halde, kira bedeli tahsil ettiğini, Müvekkilinden aldığı peşinatı ve master plan payını iade etmediğini, Müvekkiline yaptırtmış olduğu kentsel dönüşüm binasını kullanmadığını ve atıl bırakarak, harabe olmasına neden olduğunu, Değerleme çalışmasını yapmadığını, Karot çalışmasını yapmadığını, davalının sözleşmede yüklendiği edimlerin hiç birisini yerine getirmediğini, fakat sürekli isteklerde bulunduğunu, hatta sözleşmenin değiştirilmesi için her fırsatta, müvekkiline haksız baskı yaptığını, kamu gücünü tek yanlı olarak kullanmaya kalkıştığını, bu nedenle sözleşmeye aykırı davrananın davalı şirketin olduğunu, tüm bunlara ve bizzat davalının sözleşmeye aykırı eylemlerine rağmen, müvekkilinin üzerine düşen bütün görevleri tam olarak yaptığını ve buna göre; Sözleşme peşinatı olan 2.500.000-USD tutarın tam olarak davalıya ödendiğini, Master plan payı altında 270.000-USD bedelinde ödendiğini, yer teslimi olmamasına rağmen, baskı nedeniyle, kira bedelleri ödemesi yapıldığını, Kentsel dönüşüm binası yapıp, davalıya teslim edildiğini, Davalıya teslim edilen kentsel dönüşüm binasının içi donatılarak aylarca burada çalıştırılan personelin ve güvenliğin maaşlarının ödendiğini, konsept plan çalışmasının ve maket çalışmasının yapılarak davalıya teslim edildiğini, Mimari çalışmaları yönelik ön projelerin hazırlanarak davalıya teslim edildiğini, Hak sahipleri ile yapılacak görüşmenin dahi başlamamış olmasına, 1 yıllık süre içinde davalının hiçbir görevini yerine getirmemiş bulunmasına rağmen, son olarak istenilen proje çalışmasını başlattıklarını ve bunu da hazırlayarak teslim edileceği yazılı olarak bildirilmesine rağmen, davalının bu kapsamdaki bir proje için sadece 60 günlük süre verdiğini, halbuki, yaklaşık 1.800.000 m2 lik inşaat alanının mimari projesinin 1 yıldan önce hazırlanmasının imkansız iken, bunun kendileri tarafından bilinmesine rağmen, 60 günlük süre dayatması ile, akdi haksız olarak feshetme iradesini ortaya koyduğunu ve hukuk karşısında bu kötü niyetin korunmasının mümkün olmadığını, sözleşme maddelerine göre, 1 yıllık süre içinde yer teslimini yapmayan, sözleşmedeki görevlerini yapmayan davalının, sözleşmede açık olarak fesih yetkisi olmadığının imzalanmış olmasına rağmen ve sözleşmedeki uzamalar nedeni ile, müvekkilinin görevini yapmama hakkı bulunmasına rağmen, müvekkilinin bütün görevlerini yapmış olmasına ve bu kapsamda davalıya 2.770.000-USD ödeme yapmasına rağmen, davalının işbu sözleşmedeki hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmeyerek akabinde haksız olarak sözleşmeyi feshetmeye çalışması sonucunda, haksız olarak aldığı 2.770.000-USD bedelin iadesi için yapılan İstanbul 33. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı iflas yoluyla icra takibine yapmış olduğu itirazının kaldırılması ile, davalının iflasına karar verilmesini, mahkeme masrafları ve ücreti vekaletinde davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesiyle, Müvekkilinin aleyhine, 14.11.2016 tarihinde … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasından davacı tarafından yapılan iflas yolu ile takibe itiraz ettiklerini ve takibin durduğunu, İtiraz dilekçelerinde, söz konusu takibi yapan şirkete borcumuz yoktur dediklerini, davacı şirket ile müvekkili arasında imzalanan sözleşme kapsamında davacı tarafın yerine getirmeleri gereken birçok yükümlülükten sadece birisini, müşavirlik bedeli olarak belirlenen tutarı ödediklerini geri kalan yükümlülüklerini ise ya hiçbir şekilde ya da gereği gibi yerine getirmediklerini, müvekkili ile davacı arasında imzalanan sözleşmenin konusunun; sözleşmenin (1) nolu ekindeki listelerde ada/parsel bilgileri verilen taşınmazlar üzerinde projenin gerçekleştirilmesi için taraflarca yapılacak işbirliğinin usul ve esaslarını belirlemek olduğunu, bu hususun sözleşmenin 3 maddesinde aynen yer aldığını, madde de açıkça ifade edildiği gibi bu sözleşmenin bir işbirliği sözleşmesi olup, bir bedelin ödenmesi karşılığında bir ürünün teslim alınmasının olmadığını, davacı şirketin sözleşme kapsamında üzerine düşen edim ve ödemeleri yapmış ve konsept plan çalışmalarını müvekkiline arz etmiş olduğu ifadesinin gerçeği yansıtmadığını, müvekkiline müşavirlik bedeli altında yapılan nakdi ödeme Müşavirlik sözleşmesinin 5.2.10) maddesindeki “…Müşavirlik bedelinin ödeme tarihindeki … Bankası Döviz Alış kuru üzerinden hesaplanan Türk Lirası karşılığı, 2.000 TL/m2 birim fiyatına bölünerek bulunan yapı alanı, bu sözleşmenin 5.2.7 nci maddesi uyarınca …’a teslimi gereken %2 oranındaki yapı alanından mahsup edilir…” düzenlemeden de anlaşılacağı gibi esas olanın işbirliği içinde yol almak olduğunu, davacının icra takibine ve itirazları üzerine işbu davaya konu olan müşavirlik bedeli adı altında yapılan nakdi ödemenin sadece işin başlangıcında yerine getirilen ve işin toplam büyüklüğü karşısında son derece mütevazi kalan bir husus olduğunu, dilekçe ekinde sundukları 06.04.2016 tarihli bildirim yazısında; 06.12.2013 tarihli müşavirlik sözleşmesi ilgi tutularak Vaziyet Planı, Avan Proje, Örnek kat Planları ve Projeye ait görsellerin hazırlanıp gönderilmesi talep edilmesine rağmen, davacının 26.05.2016 tarihli cevabı yazısında talep edilen hususların yer tesliminden sonra yerine getirilmesi gereken hususlar olduğunu belirttiğini ve davacının bu yersiz gerekçesiyle, işi sürüncemede bırakmak ve çıkmaza sürüklemekten başka hiçbir mantıklı açıklama bulamadıkları bir tavır içine girdiğini, sözleşme kapsamında müvekkili şirkete yüklenen görevlerin hiçbirini verine getirmediği şeklindeki davacı ifadesinin gerçekle çelişen ve kendilerinin talep haklarının sınırını genişletmek için beyan ettikleri bir husus olduğunu, çünkü davacının arzu ettiğinin; taraflardan biri sorumluluğunu tam olarak yerine getirdi ama karşı taraf buna karşı hiçbir sorumluluğunu yerine getirmedi algısını oluşturarak mahkemenin talepleri gibi karar vermesini sağlamak olduğunu, bölgede müvekkili tarafından yapılan hak sahibi anlaşmaları ve diğer çalışmalara ilişkin belgelerin ekte sunulduğunu, müvekkilinin, sözleşmenin sona ermesi hakkında davacı şirkete gönderdiği ihtarnamenin, sözleşmeye, hukuka ve gerçeklere tümü ile aykırı olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, tam aksine müvekkilinin bu işleminin; sözleşmeye, hukuka ve gerçeğe tam olarak uygun olduğunu, davacı şirketin müşavirlik sözleşmesi kapsamında üstüne düşen görevleri yerine getirme ve işbirliği yapma konusunda son derece isteksiz davrandığını ve sözleşme ile belirlenen amaca ulaşmayı imkansız hale getirdiğini, genel hükümlere göre taraflardan bir tarafın sözleşme gereği yükümlülüklerini yerine getirmediği durumda karşı taraf sözleşme konusu işe devam etmeye zorlanamayacağı, çünkü müşavirlik sözleşmesi kapsamındaki işlerin müvekkili şirketin kamu kurumları (…., … Belediyesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı) ile arasındaki, sözleşmeler ve irtibatı dolayısıyla direkt sorumluluğunda olduğunu, sözleşme kapsamındaki sorumluluğunu yerine getirme konusunda isteksiz ve tutarsız davranan davacı şirketin durumundan dolayı müvekkilinin kamu kurumlarına karşı sorumluluklarını yerine getirememe durumuna düşebileceğini, ayrıca İstanbul Ticaret Odası Sicil kayıtları tetkik edildiğinde son dönemde davacı şirket yönetiminde önemli değişikliklerin olduğunun görüleceğini, davacı şirket yönetimindeki bu değişikliğinde davacının olaya bakışında bir değişiklik meydana getirmiş olabileceğini, müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan sorumluluklarını 1 yıl içinde yerine getirmemesi halinde yüklenicinin diler ise ödediği paraları ve yaptığı harcamaları isteyerek akde devam etmek istemediği iradesini yazılı olarak müvekkili şirkete bildireceği ve müvekkilinin bunun gereklerini hemen yerine getireceğini, yüklenicinin, devam etmek istemediğine yönelik yazılı irade ortaya koymadığı sürece, bu akidin yürürlükte kalmaya devam edeceğini düzenleyen sözleşme maddesi gerekçe gösterilerek, müvekkilinin sözleşmeyi sona erdirmesini davacının haksız fesih saymasının ise anlaşılamadığını, sözleşmeden dönme hakkının kanuni bir hak olup gerekliğinde sözleşmenin tarafların bu yola başvurabileceğini, davacının bir yıllık süre içinde tamamlanmamış olduğu iddia edilen işler nedeniyle müvekkilinin sözleşmeye aykırı davrandığı iddiasının gerçek olmadığını, öncelikle bu işlerin bir yıl içinde tamamlanacağı taahhüdünün sözleşme ile verilmediğini, sözleşmeye konu bölgede imar planı çalışmalarının ve hak sahipleri ile görüşmelerin büyük bir hassasiyetle müvekkili tarafından takip edildiğini, davacının üzerine düşen görevleri fazlası ile yerine getirdiği iddiasının ise, 06.04.2016 tarihli bildirim yazılarına verilen 26.05.2016 cevap karşısında geçerliliğini kaybettiğini, davacının 26.05.2016 tarihli cevaplarının sonuç kısmında “…Şirketiniz tarafından istenen çalışmalar hazır olduğu anda, masrafı şirketiniz hesabından mahsup edilmek kaydıyla (sözleşme icabı) şirketinize teslim edileceğini …. ” beyan etmelerine rağmen aradan geçen zamanda müvekkillerine hiçbir çalışmanın teslim edilmediğini, icra takibine yaptıkları itirazın haksız olmadığını, çünkü davacı ile son yazılı irtibatın bu sözleşmeyi sona erdirdiklerine ilişkin ihtarlarına karşı davacının 24 Haziran 2016 da gönderdikleri cevabi ihtar olduğunu, davacının bu cevabi ihtarında bahse konu takibe esas bedelle ilgili bir ödeme isteme taleplerinin olmadığını, fesih ihtarının geri alınmasını istediklerini aksi takdirde adli yollara başvuracaklarını bildirdiklerini, müvekkilinin davacı şirkete herhangi bir borcunun olmadığını sorunun sözleşmenin feshine ilişkin olup bu yargılama ise itirazın kaldırılması ve iflasa karar verilmesi konusunda olduğunu” belirterek davanın reddi ile birlikte yargılama gideri ve ücreti vekaletin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, taraflar arasında imzalanan 06.12.2013 tarihli müşavirlik sözleşmesi uyarınca davalının sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmediği iddiası ile davalının sözleşmeyi haksız olarak feshettiği beyanına dayalı olarak davacının sözleşme uyarınca ödediği ücretlerin iade ve geri ödenmesine ilişkin olmak üzere …. İcra Dairesinin … takip sayılı dosyasında ilamsız iflas takibi başlattığı, davalının takibe itirazı sonucu takibin durduğu, davacı tarafça mahkememize açılan dava ile itirazın kaldırılması ve davalının iflasına karar verilmesi talebine ilişkindir.
Mahkememiz dosyasının delillerini ….. İcra Müdürlüğünün … sayılı icra dosyası, 06.12.2013 tarihli Müşavirlik Sözleşmesi ve Ödeme Protokolü, davalı tarafından …. 1. Noterliğinin 17.06.2016 tarih ve … yevmiye numaralı fesih ihtarı, davacı tarafından … 33. Noterliğinin 24.06.2016 tarih ve … yevmiye sayıdan gönderilen cevabı ihtarname, Müşavirlik sözleşmesine konu alanda yapılan imar planı, sicil kayıtları, bilirkişi raporu oluşturmaktadır.
…. İcra Müdürlüğünün … sayılı icra dosyası incelendiğinde; Alacaklı …. Gayrimenkul Ticaret Aş tarafından borçlu … İnşaat Yatırım Taahhüt Hizmetleri San ve Tic Aş aleyhine 3.026.455,83 USD alacak yönünden takip başlatıldığı, borçlunun itirazı üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır.
Dava hukuksal niteliği itibariyle taraflar arasındaki münakit müşavirlik sözleşmesi kapsamında alacağın tahsili için başlatılan takipli iflas istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki 23 sayfadan ibaret 06/12/2013 tarihli Müşavirlik Sözleşmesi başlıklı sözleşmenin konusunun ekindeki 1 nolu listede yer alan ada/parsel bilgileri belirtilen gayrimenkuller üzerinde proje icrası için işbirliği usul ve esaslarına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Tarafların yükümlülükleri başlıklı 5.madde ve devamında her iki tarafa yüklenen hak ve yükümlülükler bir arada değerlendirildiğinde her iki taraf arasında sözleşmeye konu inşaat projesinin yürütülmesine dair iş birliği kapsamında sözleşmenin tümüne yayılmış aynı doğrultuda ortak bir irade mevcuttur. Yani sözleşmenin her iki tarafının müşterek gaye, amaç için bir araya geldikleri, her iki tarafın aynı amacı güttüğü, tarafların ekonomik alanda ulaşmak istedikleri hedeflerinin bulunduğu, buna göre davacı … ile davalı … arasında … ilçesindeki kentsel dönüşüm faaliyetlerinin yürütülmesi amacıyla gayrimenkul satış vadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmeleri yapılarak anılan sözleşmeleri ihtilafsız bir şekilde tarafların yükleniciye devretmeyi üstlendikleri anlaşılmaktadır. Bir başka söyleyişle davalının sözleşmeye konu projenin icraatına ilişkin hukuki işlemleri kendi adına hak sahipleri ile yaparken; hak sahibi 3.kişi müşteriler ile yapmış olduğu sözleşmeleri davacı şirkete devretmeyi üstlenerek davacı adına hareket etmektedir.
Sözleşme hükümleri incelendiğinde …’ ın dolaylı temsilci ….’ un temsil olunan niteliğinde olduğu, ve hak sahibi müşterilerin ise 3.kişi olarak bulunduğu üçlü bir münasebetin varlığı anlaşılmaktadır.
İş bu müşavirlik sözleşmesi davalıya dolaylı temsil yetkisi veren hukuksal bir muamele olup … hak sahipleri ile kendi adına hukuki işlemler gerçekleştirirken bu işlemleri davacı hesabına yapmaktadır. Yani sözleşmenin 5.maddesinin 1 ve 2.fıkraları vasıflandırıldığında gayrimenkul satış vadi sözleşmelerinin davalının kendi adına yapması veya yapacağı bu sözleşmeleri ….’a devretmeyi üstlenmesi dolaylı temsil ilişkisini göstermektedir.
Adi ortaklıklarda İsviçre ve Alman hukukundan farklı olarak Türk Şirketler Hukukunda -tüzel kişiliği olsun olmasın- tüm şirketlerin ortak amacı, ekonomik tehlikeli hedefe erişmektir. Bu nedenle “müşterek gaye, amaç” şirketlerin esaslı unsurunu teşkil eder. Buna göre, şirket sözleşmesi düzenlenirken her ortağın aynı amacı gütmesi, aynı doğrultuda hareket etmesi gerekir. Bu unsur adi ortaklığı diğer iş görme ve hizmet sözleşmelerinden ayırır. Dolayısıyla birden çok kişinin aynı amacı birbirinden bağımsız olarak takip ediyorlarsa, örneğin bir pazar yerinde ayrı ayrı sebze ve meyve satan kişiler arasında adi ortaklıktan bahsedilemez. Aynı şekilde apartman kat malikleri arasında da, müşterek amaç eksikliği nedeniyle adi ortaklıktan söz edilemez. Adi ortaklıklarda amaç, ortakların ekonomik sahada varmayı arzuladıkları hedeftir. Bu da daha ziyade karşımıza kazanç temin edip ortaklar arasında bölüşme şeklinde cereyan eder. Bu durum ayrıca 6098 sayılı TBK’ nin 622 ve 623.maddelerinde açıkça düzenleme bulmuştur. Ticaret şirketlerinde maksat ticari işletme işletmek iken adi şirketlerde amaç salt iş birliği içerisinde hareket edip ekonomik kazanç sağlamaktır. Yani ticari şirketler bir ticari işletme üzerinden kar elde etmeyi amaçlarken adi şirketler ortakları bir araya gelerek belirli bir amaç doğrultusunda birlikte hareket ederek iktisadi kazanç elde etmeyi amaçlamaktadırlar.
İktisadi amaç (wirtschaftlicher Zweck), bir şirketin ortaklarının lehine parasal değerde faydalanma olarak bir ekonomik menfaat sağlamayı amaç edinmesi halinde söz konusu olmaktadır. İşletme bilimi bakımından, şirket iktisadi ve sosyal bir bilişimden meydana gelen bir işletme olup, “iktisadi” kavramı, “sermaye” (kapital), “emek” (dienstlistung) ve “teşebbüs” (unternehmen) unsurlarından meydana gelmektedir. Amacı ekonomik olan kişi birleşmeleri üyelerinin ekonomik konumlarını iyileştirmeyi amaç edinmektedir. Bu bağlamda tüzel yada gerçek kişi ortakların birleşmelerindeki ve bir araya gelmelerindeki ortak maksadın ekonomik olup olmadığındaki ayırt edici kriter, kişi birleşmesine ilişkin birleşme amacının, üyelerin veya ortakların ekonomik durumlarını, konumlarını veya şartlarını iyileştirmeyi güdüp gütmediğidir. Söz gelimi, işletme konusu tekstil üretimi olan bir ticaret şirketinin, tekstil üretimi vasıtasıyla kazanç elde edip, işletmenin gelişmesi ihtiyacının dışında kalanının, ortakları kar payı olarak dağıtmayı amaç edinmesi ekonomik; buna karşın bakıma muhtaç yaşlı insanlara yardım etmeyi amaç edinmiş olan bir derneğin amacı ise idealdir. Çünkü burada dernek üyelerinin değil 3.kişilerin ihtiyaçları karşılanmaktadır. (Prof. Dr.Hasan PULAŞLI, Şirketler Hukuku Şerhi, Cilt I, 3.Baskı, Adalet Yayınevi Ankara-2018, s.30 vd.)
Somut olayda, düzenlenen iş birliği niteliğindeki sözleşme hükümleri detaylı olarak tetkik edildiğinde hukuken tarafların mükellefiyetlerinin birbiriyle bağlantılı olduğu ve tarafların aynı doğrultuda hareket etmesi gerektiği, zira sözleşmenin 5.maddesinin alt başlıklarındaki fıkralar incelendiğinde özellikle 5.2.6, 5.2.7 ve 5.2.10 hükümleri incelendiğinde davanın taraflarının ekonomik bir amacı meydana getirmek üzere geldikleri belirgindir. Bir başka söyleşiyle, taraflar arasındaki sözleşme hukuki niteliği itibariyle yukarıda açıklanan ilkeler ışığında “adi ortaklık sözleşmesi” vasfını taşıdığı kanaatine varılmıştır.
Mahkeme heyetimizin yukarıda belirtilen kabulüne göre de sözleşme niteliği gözetilerek taraflar arasındaki uyuşmazlığın; adi ortaklığın tasfiyesi hükümleri (TBK’nın 620 ve devamı maddeleri) gereğince ve 642.maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması suretiyle çözümlenmesi ve ilişkinin tasfiye edilmesi ve tasfiye sonucunda her iki tarafın sözleşme hükümlerindeki alması gereken oransal edimleri ve karşılıklı alacaklılık borçluluk durumunun tespit edilmesi amacıyla taraflardan biri tarafından öncelikle bu yönde dava açılması gerekirken, mezkur adi ortaklık sözleşme hükümleri karşılıklı edimleri içeren bir sözleşme gibi değerlendirilerek alacak talebinde bulunulması hukuka aykırıdır. Bir ortak tarafından adi ortaklığa ilişkin olan sermaye payının istenmesi, ortaklığın faaliyetlerinden dolayı uğradığı zararın veya kar payının talep edilmesi, aynı zamanda ortaklığın feshini ve tasfiyeyi de kapsar. (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 2014/17960 Esas, 2015/10474 Karar sayılı, 08/06/2015 tarihli içtihadı) Ne var ki, tarafların iddia ve savunmalarında adi ortaklık ilişkisinin feshi yönünde iradelerinin bulunmadığı salt sözleşme hükümlerine dayalı olarak davacı ortağın, davalı ortağa karşı adi ortaklık ilişkisi kapsamında alacak iddiasında bulunduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla, yapılacak tasfiye işlemi sonucunda ortaklığın borçları ödendikten sonra kalan bir malvarlığı değeri olması halinde ancak bunun ortaklar arasında paylaştırılması mümkün olduğundan şu aşamada açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı, kendisini vekil ile temsil ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/06/2018

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …