Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/550 E. 2019/589 K. 17.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2016/550
KARAR NO: 2019/589

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 20/05/2016
KARAR TARİHİ: 17/06/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekilinin Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesinden özetle; taraflar arasında imzalanan Digitürk Satıcılık Sözleşmesi ile aralarında ticari ilişkin kurulduğunu, davalı firması adına müvekkili şirket muhasebe kayıtlarında borç tahakkuk ettiğini, bahsi geçen ödemenin gerçekleşmemesi üzerine müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, borçlu vekilince itiraz edilince takibin durduğunu, davalının itirazlarının serbest iradesi ile imzalamış olduğu sözleşme içeriğine ve cari hesap ilişkisine aykırı olduğu ve takip konusu borcunu kötü niyetli olarak ödemediği yapılacak yargılama sonucu sabit olacağını beyanla, itirazın iptaline, takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

SAVUNMA
Davalı vekilinin Mahkememize vermiş olduğu yanıt dilekçesi ile davalının itirazlarının serbest iradesi ile imzalamış olduğu sözleşme içeriğine ve cari hesap ilişkisine aykırı olduğu ve takip konusu borcunu kötü niyetli olarak ödemediği yapılacak yargılama sonucu sabit olacağını, müvekkili firmanın defter ve kayıtları incelendiğinde davacı yana herhangi bir borcu olmadığının ortaya çıkacağını beyanla davanın reddi ile kötüniyetli olarak huzurdaki davayı ikame eden davacı aleyhine takip miktarının %20’sinden aşağı olmamak kaydı ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER
1-İstanbul … İcra Müdürlüğünün… esas sayılı takip dosyası,
2-Bilirkişi raporu,
3- Sözleşmeler
4-Davacının ticari defter ve kayıtları,
5-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri,

DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava faturadan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir. (6102 Sayılı TTK 21/1) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir.
Faturanın onu teslim alan kişiyi borç altına sokabilmesi için taraflar arasında borç doğurucu bir ilişkinin varlığı ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatap tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya sekiz günde itiraz edilmemiş olması onu borç altına sokmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1978/11-1147).
Faturalarda belirtilen mal ve hizmetin davalı alıcıya teslim edildiği iddiasını davacı ispatla yükümlüdür. Fatura içeriğindeki mal ve hizmetin davalıya teslimi dayanak belgelerle kanıtlanmadığı sürece ticari defterler tek başına malın ve hizmetin teslim edildiğini ispata yeterli değildir.(Y.19.H.D. 2016/19744E. 2018/5005K.)
Bu açıklamalar ışığında davacının sunmuş olduğu tüm deliller dosya içerisine alınmış, icra dosyası getirtilerek incelenmiş, tüm deliller toplandıktan sonra alanında uzman mali bilirkişiden rapor alınmıştır.
İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, davacının davalı aleyhine 5.461,21-TL asıl alacak 333,13-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 5.794,34-TL ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin borçluya 04/04/2016 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 05/04/2016 tarihinde süresi içerisinde itiraz ettiği görülmüştür.
Mali bilirkişinin 11/08/2017 tarihli 18 sayfadan ibaret raporunda özetle, davacı ve davalının ticari defterlerinin incelendiği, tarafların ticari defterlerinin açılış kapanış onaylarını yaptıklarını, defterlerin usulüne uygun tutulduğunu davacı firmanın kanuni defterlerinde millenicom ceza bedeli açıklamasıyla toplam 10.203,30 TL borç kaydı bulunduğu, davalı defterlerinde bu cezaların yer almadığı, davacı firma tarafından davalı firma cari hesabına kaydedilen 10.203,30-TL tutarındaki cezanın kabul edilmesi halinde davacı firmanın alacak 5.203,30-TL olduğu, hesaplanan alacak fazininin de 858,54-TL olduğu, .203,30-TL tutarındaki cezanın kabul edilmemesi halinde davalı firmanın alacağının 5.009,57-TL olduğu kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Yine bilirkişiden Mahkememizce ek rapor tanzimi istenildiği, bilirkişinin 09/01/2018 tarihli 9 sayfadan ibaret ek raporunda özetle; sözleşmenin 14. Maddesindeki delil kaydına göre davacı defterlerinde yapılan inceleme ile, davacı firmanın alacak tutarının 5.461,21-TL olduğu, faizin ise 901,10-TL olduğunu, ceza bedeline ilişkin kayıtların davalı defterlerinde yer almadığını belirtmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 194. maddesinde, somutlaştırma yükü düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrası uyarınca, taraflar dayandıkları vakıaları, ispata elverişli bir şekilde somutlaştırmakla yükümlüdür. Madde gerekçesinde, maddenin ihdas amacının, uygulamada genel geçer ifadelerle somut vakıalara dayanmadan davaların açılıp yürütülmesinin önüne geçmek olduğu belirtilmiştir. Gerekçenin devamında, “Bir davada, ispat faaliyetinin tam olarak yürütülebilmesi, mahkemenin uyuşmazlığı doğru tespit ederek yargılama yapabilmesi, karşı tarafın ileri sürülen vakıalara karşı kendini savunabilmesi için, iddia edilen vakıaların açık ve somut olarak ortaya konulması gerekir. Genel geçer ifadelerle, somut bir şekilde ortaya koymadan iddia veya savunma amacıyla vakıaların ileri sürülmesi durumunda, yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi mümkün olmayacağı gibi, vakıaların anlaşılması için ayrıca bir araştırma yapılması ve zaman kaybedilmesi sözkonusu olacaktır. Taraflar, haklarını dayandırdıkları hukuk kuralının aradığı koşul vakıalara uygun, somut vakıaları açıkça ortaya koymalıdırlar. Bu vakıaların somut olarak ileri sürülmesi, ilgili taraf için bir yüktür; bu yükü yerine getirmeyen sonuçlarına katlanacaktır.” şeklindeki ifadelere yer verilerek somutlaştırma yükünün anlam ve önemi vurgulanmıştır.
Daha önce doktrinde ve kısmen yargı kararlarında zikredilen somutlaştırma yükü, 6100 sayılı Kanun ile birlikte açık bir kanunî düzenlemeye kavuşmuştur. Ancak, bu noktada iddia yükü ile somutlaştırma yükünü birbirinden ayırdetmek de gerekir. Dilekçede hiçbir vakıaya veya hukukî nitelikte vakıa sayılacak iddialara yer verilmemişse, o zaman “iddia yükünün” yerine getirilmemesinden; belirli vakıa iddiaları mevcut olmakla birlikte, bunların somut ve açık şekilde gösterilmemesi (ve delillerle bağlantı kurulmaması) halinde ise, somutlaştırma yükünün yerine getirilmemesinden söz edilir (O. Atalay, Menfi Vakıaların İspatı, İzmir 2001, s. 22 vd.; H.Pekcanıtez/O.Atalay/M. Özekes, Medenî Usûl Hukuku, 14. Bası, Ankara 2013, s. 664 vd.). Bu her iki yük de usûlî yükler olmakla birlikte, sonuçları ayrı değerlendirilmelidir. İddia yükünün yerine getirilmemesi halinde, gerçek anlamda bir vakıa iddiası mevcut değildir ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 25 gereğince hâkimin mevcut olmayan bir vakıaya dayanması, hatta bunu hatırlatması mümkün olmayacaktır. İddia edilmeyen bir şeyin ispatına yönelik faaliyetten de söz edilemez. Kısaca, iddia yoksa, ispat da yoktur (Atalay, s. 27-29; B. Umar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, 2. Baskı, Ankara 2014, s. 139, 144). Bu sebeple, iddia yükünün yerine getirilmemesi halinde, dilekçeler teatisi aşamasında bu eksiklik tamamlanmamışsa, bu aşamadan sonra başkaca bir inceleme yapmadan, işin esasına girmeden, davanın “iddia yükü yerine getirilmediğinden usûlden reddi” gerekir (Umar, s. 139). Çünkü, esasa girip ne ön inceleme ne tahkikat konusu yapılacak bir vakıa mevcuttur.
Davacının dilekçesinde talebine dayanak yaptığı bazı iddialar (vakıalar) olmakla birlikte, bunlar somut ve açık değilse, o zaman somutlaştırma yükünün yerine getirilmemesinden söz edilmelidir. Somutlaştırma yükü yerine getirilmeden ne karşı tarafın sağlıklı savunma yapması ne de sağlıklı bir hüküm verilmesi mümkündür. Çünkü, karşı tarafın hukukî dinlenilme hakkının gereği olarak açıklama ve ispat hakkını kullanabilmesi için, öncelikle kendisine yöneltilen iddialar hakkında tam olarak bilgilenmesi zorunludur (m. 27). Keza, hükümde nelerin yer alması gerektiğini belirten Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 297 gereğince, tarafların iddia ve savunmalarının, uyuşmazlık noktalarının, hükmün dayandığı ve sabit görülen vakıların, tam olarak gösterilmesi aranmaktadır (m. 297/1-c). Somut vakıalar olmadan, hâkimin sağlıklı ve somut bir karar vermesi de mümkün değildir.
Davanın dayanağı olan vakıaların soyut olarak gösterilmesi yetmez, bu vakıaların ispata elverişli şekilde zaman, mekan ve içerik olarak somutlaştırılması zorunludur. Somutlaştırmak, bir iddiayı, zaman, mekân, kişi, oluş şekli gibi unsurlarıyla algılamaya, anlamaya, tartışmaya, ispata elverişli şekilde ortaya koymaktır. Vakıaların somutlaştırılmasından sonra, karşı tarafça savunma yapılabilir ve mahkemece bir vakıa tam olarak algılanabilir, ispat faaliyeti yürütülebilir ve vakıa üzerinde inceleme ve tartışma yapılarak karar verilebilir (Atalay, s. 31 vd.; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 665). Soyut ve genel ifadelerle dilekçe yazmak, tarafın kendi bilmediği bir şeyi karşı tarafın bilmesini ve mahkemenin de talepte dahi bulunanın bilmediği, somut olarak ileri sürmediği, belirsiz bir şeyden sonuç çıkarmasını beklemek anlamına gelir ki, bu durum hukuk kuralları bir yana mantık kurallarıyla da bağdaşan bir durum değildir. Yargıtay’ın yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere, dava malzemesini getirmek tarafların, hukuku uygulamak mahkemenin işidir. Taraflar dava malzemesini eksik değil, tam olarak getirmek durumundadırlar. Unutmamak gerekir ki, talebin tam tespit edilemediği belirsiz alacak davasında dahi, talep konusu belirsiz olsa dahi, Kanun hukuki ilişkinin belirtilmesini zorunlu kılmıştır (HMK m. 107). Çünkü, kişi, belirsiz ve bilinmeyen bir hukukî ilişki ve vakıadan hareketle bir talepte bulunamaz.
Eğer somutlaştırma yükü, hâkimin davayı aydınlatma ödevine rağmen, davacı tarafından yerine getirilmemişse, o zaman bu yüke bağlanan yaptırım ortaya çıkacaktır. Somutlaştırma yükünün yerine getirmemenin yaptırımı, ispat yükünü yerine getirmemektir. Bu ise, aslında vakıanın ispata elverişli kabul edilememesi ve bunun sonucu olarak da belirsizlik rizikosuna katlanma şeklinde gerçekleşecektir. Böyle bir durumda, somutlaştırma yükü ve dolayısıyla ispat yükü yerine getirmediğinden, ispat edilemeyen davanın reddi sonucu doğacaktır ki, bu da davanın esastan reddi olup işin esası bakımından kesin hüküm oluşturacaktır. (Atalay, s. 36; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 666; Umar, s. 144).
6100 sayılı yasının 193. Maddesi “Taraflar yazılı olarak veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek imzalı beyanlarıyla kanunda belirli delillerle ispatı öngörülen vakıaların başka delil veya delillerle ispatını kararlaştırabilecekleri gibi; belirli delillerle ispatı öngörülmeyen vakıaların da sadece belirli delil veya delillerle ispatını kabul edebilirler.” düzenlemiş aynı maddenin ikinci fıkrasında ise “Taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkânsız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmeleri geçersizdir.” olduğu belirtilmiştir. Somut olayda taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 14. Maddesi uyarınca “Bayi ihtilaf çıkması halinde uyuşmazlık halinde DIGITURK’ün defter ve kayıtları kesindelil hükmü taşıyacağını beyan kabul ve taahhüt eder.” denilmek suretiyle taraflar arasında delil sözleşmesi yapılmıştır. Ancak yasa hükmünde açıkca belirtildiği üzere taraflardan birinin ispat yükünü imkansız kılan delil sözleşmeleri geçersizdir.
Mahkememizce davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK 194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacı vekiline dava dışı şirket tarafından kesildiği iddia olunan cari hesap ve alacağa konu ne için kesildiğinin belirlenebilmesi ve denetiminin yapılabilmesi için belge ve beyanlarını sunmak üzere kesin süre verilmiş, ihtar edilmiş olmasına rağmen davacı vekili belgelerini sunmamış davayı somutlaştırmamıştır.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, taraflar arasında sözleşme bulunduğu, davacının davalı ile arasındaki sözleşme ve millenicomla davalı arasındaki sözleşme hükümleri doğrultusunda millenicom ceza bedelini davalıya yansıttığı faturaya ilişkin, icra takibi yaptığı, davalının takibe itiraz ettiği görülmektedir. Tarafların usulüne uygun olarak tuttukları defterlerin tek başına borç doğuracak sonuç doğurması mümkün bulunmamaktadır. Tek taraflı olarak düzenlenen bu defterlerin ancak karşı taraf defterleri ile uyumlu olması halinde sonuç doğuracağı açıktır. Her ne kadar davacı tarafından usulüne uygun tanzim edilen defterler ile davalı taraftan takibe ilişkin asıl alacak kadar alacaklı olduklarının kayıtlı olduğunu ileri sürmüş ise de anılan bu husus davalı defterlerinde kaydedilmemiş olup tek başına faturanın deftere kayıtlı olması borç doğurmayacağı gibi HMK madde 193/2 uyarınca sadece davacının defterlerinin kesin delil taşıyacağına ilişkin sözleşme maddesi geçersizdir. Kaldı ki geçerli olsa dahi davacı davasını yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere tek başını fatura ile ispatlanamayacaktır. Davacı cari hesaba dayanak olan belgesini sunmak zorudadır. Ancak davacı tarafından dava konusu faturanın millenicom tarafından kesilen, davalı bayiye yansıtılan ceza bedeli olduğu iddiasını somutlaştırmak, millenicom tarafından davalının işlemleri nedeniyle ceza bedeli olduğunu gösteren belgelerini sunmak üzere mahkememizce verilen süre ve ihtarata rağmen sunmamış olup, yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere davasını somutlaştıramayan ve ispatlayamayan davacının davasının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1- Davanın REDDİNE;
2-Alınması gereken 44,40-TL harcın, peşin alınan 98,96-TL harçtan mahsubu ile bakiye 54,56-TL harcın 492 sayılı Yasanın 31. Maddesi gereğince, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı, kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 5.794,34-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 84,70-TL yargılama giderinin, davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır