Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/514 E. 2018/632 K. 29.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/514 Esas
KARAR NO : 2018/632

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 12/05/2016
KARAR TARİHİ : 29/05/2018

Mahkememizde görülen İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile vekil eden ile borçlu arasında ticari iş ilişkisi kurulduğunu, cari hesap ekstresinin tahsil edilmediğini, … 13. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı ile icra takibi başlatıldığını, borçlunun borcu olmadığına dair takibe itiraz ettiğini, davalı şirketin 4.384,72-TL müvekkil şirkete borçlu olduğunu, icra takibi öncesi ve sonrası borcunu ödememekte ısrar ettiğini beyanla … 13. İcra Mürdürlüğünün … esas sayılı dosyasna vakit itirazın iptaline, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı davaya yanıt vermemiştir.
Mahkememizce ön inceleme yapılmış, 6100 sayılı yasanın 140/5.maddesi gereğince taraflara dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz mahkememize sunmadıkları belgeleri sunmaları, başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacı ile gereken açıklamayı yapmaları için 2 hafta kesin süre verilmiş, bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi halinde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacakları ihtar edilmiştir.
Dava dayanağı takip dosyası getirtilmiş, incelenmesinde davacı tarafından davalı aleyhine cari hesaba dayalı olarak başlatılan ilamsız takip olup ödeme emrinin davalı borçluya 30/12/2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 31/12/2015 havale tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği görülmüştür.
Davacı defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi … dosyaya sunduğu rapor ile davacının davalıdan toplam 4 adet fatura ile 14384,72 TL alacaklandığı, davalıdan 10.000,00 TL çek alındığının kayıtlara işlendiği, bakiye kısmın takibe konu edildiğini belirtmiştir.
Bilirkişi raporunun ibrazından sonra davacı yana dava takip konusu faturaya dayalı hizmetin veya malın davalıya sunulduğuna/verildiğine dair delillerini ve bilirkişi raporunda tespit edilen çek bilgilerini sunmak üzere kesin süre verilmiş, davacı vekilince çek bilgileri ile 4 adet fatura ve bir adet sevk irsaliyesi sunulmuştur. Sunulan evrakın incelenmesinde, sevk irsaliyesinin 3356,39 TL miktarlı faturaya ilişkin olduğu, sevk irsaliyesinde teslim alan kısmında … imzası bulunduğu görülmüştür. Diğer faturalara ilişkin sevk irsaliyesi sunulmamıştır.
Dava 2004 sayılı Yasanın 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine dairdir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur.
Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir.
Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Bu yasal çerçevede somut dosya değerlendirildiğinde davacı cari hesaba dayalı olarak takip başlatmış ve itiraz üzerine duran takibe devam edilmesi istemi ile eldeki davayı açmıştır.
Bilirkişi eli ile tespit edildiği üzere cari hesaptaki borcun kaynağı 4 adet fatura olup ayrıca davalının 10.000,00 TL ödemesi de davacı kayıtlarında yer almıştır. Bu şekilde mahsup yapıldığında davacının cari hesaptaki alacağı takip miktarı olarak kalmakta ise de yukarıda açıklandığı üzere davacı, faturaları tebliğ ettiğini ispat edememiş olup bu durumda faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça ispat edilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda davacıya süre verilmiş, bir fatura hariç diğer faturalara konu hizmetin verildiği/malın teslim edildiğine dair belge sunulmamıştır. Davacı 1 adet faturaya ilişkin sevk irsaliyesi sunmuş olmakla, buradaki imzanın davalıya ait olduğu kabul edilse dahi diğer faturalara konu malların teslimini ispat edememiştir. Bu faturaların salt davacı defterlerinde yer alması davalı aleyhine borç doğurmayacağından ve davacının bu borç karşılığı kendi edimini yerine getirdiğini ispat etmesi gerektiğinden, somut durumda ispat edilemediği nazara alınarak bu kısım, Mahkememizce borç olarak kabul edilmemiştir. Bu durumda, davacının sevk irsaliyesini sunduğu fatura miktarı alacağı kabul edilse dahi davalının ödemesi bu fatura miktarından fazla olduğundan, temelde cari hesaba dayalı olarak (faturaya dayalı olarak değil) talepte bulunan davacının, ispat edemediği faturalar dikkate alınmadığında bakiye alacağı kalmamaktadır. Bu itibarla, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 35,90 TL harcın peşin alınan harçtan mahsubu ile bakiye kısmın 492 sayılı Yasanın 31.maddesi gereğince karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacı yana iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı. 29/05/2018

Katip …

Hakim …