Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/434 E. 2018/821 K. 10.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
ESAS NO : 2016/434 Esas
KARAR NO : 2018/821
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/04/2016
KARAR TARİHİ: 10/07/2018
Mahkememizde görülen Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile müvekkili … Finansman A.Ş ile davalı kredi lehtarı … Teks. Kum. Kırt. İnş. Boya Apre San.ve Tic. A.Ş arasında 10/07/2014 tarihinde Ticari Kredi sözleşmesi akdedildiğini, diğer davalı kefilinde iş bu sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, kullandırılan kredi taksitlerinin düzenli olarak ödemeyip aksatılması üzerine, … 8. Noterliğinin 18/06/2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile cari hesabın kesilip kat edildiğini, verilen sürede borç ödenmediğinden, İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile rehnin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine geçildiğini, davalının asıl borca, işlemiş faize ve ferilerine itiraz edildiğini, takibin durmasını sağladığını, sözleşmenin ilgili m. altında akdi ve temerrüt faizlerinin düzenlendiğini belirterek davalı tarafından İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile açılmış takibe ve ferilerine ilişkin itirazının iptaline, %20 icra inkar tazminatına, takibin devamına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karış tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmiş, davalı yanıt vermemiş oturumlara da iştirak etmemiştir.
Mahkememizce ön inceleme yapılmış, taraflar arasındaki uyuşmazlığın takip alacaklısı banka ile dava ve takip dışı şirket arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredi borcunun ödenmemesi üzerine başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemini konu alıp, davalının davaya yanıt vermemiş olmakla, iddiayı inkar etmiş sayıldığı buna göre davacının davalıdan takip tarihi itibari ile takibe konu alacağının bulunup bulunmadığı, varsa aynı tarih itibari ile miktarı hususunda anlaşmazlık bulunduğu tespit edilmiştir.
6100 sayılı yasanın 140/5.maddesi gereğince taraflara dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz mahkememize sunmadıkları belgeleri sunmaları, başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacı ile gereken açıklamayı yapmaları için sonuçları hatırlatılarak 2 hafta kesin süre verilmiş, ihtar içeren ön inceleme tutanağı davalı yana tebliğ edilmiş, davalı herhangi bir beyan ve delil sunmadığı gibi oturuma da iştirak etmemiştir.
Dava dayanağı takip dosyası getirtilmiş incelenmesinde, davacı tarafından davalılar aleyhine hesap özetine istinaden başlatılan ilamsız takip olup ödeme emrinin davalı borçlu …’a 04/11/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı şirket …ligatının bila ikmal iade edilmesi üzerine 04/03/2016 tarihinde TK 35.maddeye göre tebliğ edildiği, borçlular vekilinin 11/11/2015 havale tarihli dilekçe ile takibe itiraz ettiği, itiraz dilekçesinin alacaklıya tebliğine dair takip dosyasında bilgi belge bulunmadığı görülmüştür.
6100 sayılı Yasanın 266.maddesi gereğince; iddia, savunma,sunulan deliller,sözleşme, banka kayıtları incelenerek takip tarihi itibari ile davacının davalıdan takibe konu kıldığı alacağı bulunup bulunmadığı, varsa miktarı, tespit edilen miktara göre icra inkar tazminatı miktarı hususunda rapor tanzimi için dosyanın, resen seçilen bankacı bilirkişi …’e tevdii ile rapor tanziminin istenilmesine karar verilmiş, bilirkişi dosyaya sunduğu rapor ile davacı banka ile asıl borçlu şirket arasında 20/07/2014 tarihinde taşıt kredisi ve rehin sözleşmesi imzalandığı, …’un sözleşmeyi garantör/adi kefil olarak imzaladıkları, sözleşmenin 6098 sayılı Yasanın yürürlük tarihinden sonra imzalandığı, … 8.Noterliğinin 18/06/2015 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile hesabın kat edildiği, kat tarihi itibari ile ana para borcunun 39421,20 TL olduğu, ihtarnamenin asıl borçluya tebliğine dair …ligatın iade edildiği ancak sözleşmenin 15. maddesi uyarınca geçerli bir …ligat sayılabileceği, buna göre borçluların 26/07/2015 tarihi itibari ile temerrüde düşmüş oldukları, temerrüt tarihi itibari ile 39421,20 TL asıl alacak, 609,71 TL işlemiş akdi faiz, 30,49 TL BSMV olmak üzere toplam 40061,40TL alacak bulunduğu, davacı bankanın ise takip talebinde 40053,88 TL asıl alacak talep ettiği, taleple bağlı kalınması gerektiği; ; takip tarihi itibari ile 40053,88 TL asıl alacak, 2549,03 TL işlemiş faiz, faizin %5’i oranında BSMV hesaplandığını bildirmiştir.
Dava, 2004 sayılı Yasanın 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine dairdir.
Davacı banka ile davalı asıl borçlu şirket arasında taşıt kredisi ve rehin sözleşmesi imzalanmış, diğer davalı anılan sözleşmeyi kefil sıfatı ile imzalamıştır. Bu sözleşme kapsamında kullanılan kredi borcunun ödenmemesi nedeni ile davacı tarafından hesap kat edilerek kat ihtarnamesi tebliğe çıkarılmış, ancak asıl borçlu şirket adına çıkarılan ihtarname bila tebliğ iade edilmiştir. İhtarnamenin çıkarıldığı adres asıl borçlunun sözleşmede belirtilen adresi olmakla, sözleşme hükümleri ve 2004 sayılı Yasanın 68b maddesi uyarınca tebliğ edilmiş kabul edilmelidir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 7. maddesinin birinci fıkrası; ” İki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari niteliği haciz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse, kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemişse müteselsilen sorumlu olurlar.” İkinci fıkrası ”Ticari borçlara kefalet halinde hem asıl borçlu ile kefil, hem de kefiller arasındaki ilişkilerde de birinci fıkra hükmü geçerli olur” hükmünü içermektedir.
Somut durumda taraflar arasında akdedilen sözleşmeyi davalı kefil garantör sıfatı ile imzalamış ayrıca adi kefil olduğu yazılmıştır. Sözleşme bir bütün olarak incelendiğinde genel olarak müteselsil kefaleti düzenlediği, 14.maddesinde de sözleşmenin aynı zamanda müteselsil kefalet akdini de içerdiği belirtilmiştir. Davalı, garantör sıfatı ile imzalamış ise de sözleşme içeriği ve limit belirterek imzalanmış olması karşısında, mahiyeti, içeriği, amacı ve kapsamı itibariyle gerçekte bir kefalet sözleşmesi olduğu, sözleşme hükümleri ve yukarıda belirtilen yasal düzenleme gereğince teselsül karinesi gereği davalının kefaletinin müteselsil kefalet olarak kabulü gerektiği, garantör olmasının davalının aleyhine olduğu değerlendirilmiştir.
Hesap kat tarihi itibari ile 6098 sayılı Yasa yürürlükte olup, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 586. maddesine göre, kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ile ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir (Uygur, Turgut; 6098 Türk Borçlar Kanunu Şerhi, Ankara, Nisan 2012, Cilt II. s. 2541). Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, TBK’nın yürürlüğe girmesinden önce asıl borçluya başvurulmadan müteselsil kefile gidilebilmesi mümkün iken, TBK’nın anılan düzenlemesi ile artık bu mümkün olamamaktadır. Bu itibarla, müteselsil kefiller yönünden talepte bulunabilmek için öncelikle asıl borçluya kat ihtarının tebliği gerekmektedir. Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 01/06/2017 tarih, : 2017/2305 esas ve 2017/4468 karar sayılı ilamı; 09/02/2016 tarih, 2015/10817 esas ve 2016/1965 karar sayılı ilamı; 21/03/2016 tarih, 2015/17105 esas ve 2016/5033 karar sayılı ilamı ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 01/11/2016 tarih, 2016/11919 esas ve 2016/8568 karar sayılı ilamı; 01/11/2016 tarih, 2016/12120 esas ve 2016/8556 karar sayılı ilamlarında ve yukarıda açıklandığı üzere, müteselsil kefillere başvurulabilmesi için 6098 sayılı Yasanın 586.maddesi uyarınca asıl borçluya yapılan ihtarın sonuçsuz kalması bu doğrultuda hesap kat ihtarının asıl borçluya tebliğ edilmesi veya tebliğ edilmiş sayılması gerekir.
Somut durumda da tebliğ edilmiş sayılma durumu nedeni ile kefilin sorumluluğuna gidilebileceği değerlendirilmiştir.
Diğer yandan, 6098 sayılı Yasanın 584.maddesigereğince eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır. Maddeye ne 6455 sayılı Yasanın 77.maddesi ile eklenen ve 28/03/2013 tarihinde yürürlüğe giren fıkra uyarınca ise ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.
Somut durumda davalı kefilin, takip dosyası arasında bulunan imza sirkülerine göre şirket ortağı olduğu anlaşılmakla, kefaletin geçerli olduğu değerlendirilmiştir.
6102 sayılı Yasanın “İki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari niteliği haiz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse, kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemişse müteselsilen sorumlu olurlar. Ancak, kefil ve kefillere, taahhüt veya ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüt faizi yürütülemez. Ticari borçlara kefalet hâlinde, hem asıl borçlu ile kefil, hem de kefiller arasındaki ilişkilerde de birinci fıkra hükmü geçerli olur. ” hükmüne amir 7.maddesi uyarınca, kefile ödemenin yapılmadığını bildirir hesap kat ihtarı tebliğ edilmeden temerrüt faizi yürütülemez.
Somut durumda, hesap kat ihtarının kefile tebliğ edilmiş olması karşısında temerrüt faizinden sorumlu olduğu değerlendirilmiştir.
Bilirkişi kat tarihi itibari ile, temerrüt tarihi itibari ile ve takip tarihi itibari ile davacı alacağını hesaplamış, temerrüt tarihi itibari ile davacı bankanın takip talebindeki istemi bilirkişi tarafından hesaplanan miktardan az olduğundan, taleple bağlı kalınarak davacının talebi üzerinden akdi ve temerrüt faiz hesabı yapılmış, BSMV de bu miktarlar üzerinden hesaplanmıştır.
Bilirkişi tarafından, davacının takip talebindeki alacak talebi ile bağlı kalınarak, bu alacağın temerrüt tarihinden takip tarihine değin işlemiş temerrüt faizi ve temerrüt faizine isabet eden %5 oranında BSMV oranında, davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile davacı tarafından davalılar aleyhine başlatılan İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında vaki davalı itirazının iptaline, takibin 40.053,88-TL asıl alacak, 1.783,26-TL işlemiş faiz ve 89,16-TL BSMV üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %26,64 oranında temerrüd faizi ve faizin %5′ i oranında BSMV uygulanmasına,
2-Hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında hesaplanan 8.385,26-TL icra inkar tazminatının davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 2820,95 TL harçtan peşin alınan 495,61 TL harcın mahsubu ile eksik kalan kısmın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 29,20 TL başvuru harcı ile 495,61 TL peşin harcın ve davacı tarafından karşılanan 748,50 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine; davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta hüküm tesisine mahal bulunmadığına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 4961,89 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı. 10/07/2018

Katip Hakim