Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/214 E. 2018/738 K. 22.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/214 Esas
KARAR NO : 2018/738
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/03/2016
KARAR TARİHİ : 22/06/2018
Mahkememizde görülen İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile, taraflar arasında bir ticari ilişki mevcut olduğunu, bu ticari münasebet çerçevesinde müvekkili tarafından davalıya çeşitli zamanlarda kömür satışı yapıldığını ve faturalar düzenlendiğini ve davalı tarafından ödemelerin yapıldığını, ancak davalının bakiye 4.697,71 TL’lik cari hesap borcunun ödenmemesi üzerine icra takibine geçtiklerini, davalının borca ve yetkiye itiraz ettiğini beyanla davalının yetkiye ve borca itirazının iptalini, takibin devamına, %20’den aşağı olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmiş, davalı davaya yanıt vermemiş; 12/09/2017 tarihli dilekçesinde davacıya hiçbir borcu olmadığını, ticari defterlerin incelenmesini talep ile davacının iddia olunduğu üzere borcu bulunmadığınıı beyan etmiştir.
Dava dayanağı takip dosyası getirtilmiş incelenmesinde, davacı tarafından davalı aleyhine cari hesaba dayalı olarak başlatılan ilamsız takip olup ödeme emrinin davalı borçluya 05/03/2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 12/03/2015 havale tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği, ayrıca icra dairesinin yetkisine de itiraz ettiği görülmüştür.
Mahkememizce ön inceleme yapılmış, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacının davalıya kömür satışından doğan alacağın ödenmemesi nedeni ile başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemin konu alıp davalının davaya yanıt vermediği, icra dosyasında ise borcu ödediğini beyanla borca itiraz ettiği ayrıca icra dairesinin yetkisine de itiraz ettiği, buna göre davacının davalıdan takip konusu alacağı bulunup bulunmadığı var ise miktarı hususunda ayrıca dava ve takibe itiraz dilekçesinde ileri sürülen iddia ve savunma kapsamında anlaşmazlık olduğu tespit edilmiştir.
6100 sayılı yasanın 140/5.maddesi gereğince taraflara dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz mahkememize sunmadıkları belgeleri sunmaları, başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacı ile gereken açıklamayı yapmaları için 2 hafta kesin süre verilmiş, bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi halinde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacakları ihtar edilmiş, ihtar içeren oturum zaptı davalıya tebliğ edilmiştir.
Davalı, defterlerinin Vize ilçesinde bulunduğunu beyan etmiş ve incelenmesini talep etmiş olmakla, davalı defter ve kayıtlarının incelenmesi için Vize Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmış, talimat yolu ile yapılan bilirkişi incelemesi sonucu tanzim edilen raporda davacının davalıya düzenlediği faturaları davalının işletme defterine kaydettiği belirtilmiştir. Mahkememiz yargı çevresinde davacı defter ve kayıtları da bilirkişi eli ile incelenmiş, bu suretle tanzim edilen raporda davacı kayıtlarında, davalının 2014 yılı öncesinden gelen ticari ilişki çerçevesinde mevcut 14878,35 TL tutarda 2013 yılından devreden alacak bakiyesinin bulunduğu, 2014 yılında faturalar tanzim edildiği, 6500,00 TL’lik çek iadesi kaydı mevcut olduğu ve yıl sonunda son iki faturadan kaynaklı 4697,71 TL tutarda davalı borcunun 2015 yılına devrettiği, 2014 yılında 5 adet fatura ile 13.076,06 TL tutarda davalının borçlandığı, 4697,71 TL yıl sonu kalan borcunun 2015 yılına devrettiği, davalının davacıya yaptığı ödemelerin davacıda tespit edilenler dışında varlığına dair ticari defter ve kayıt ve belge sunulmadığı belirtilmiştir.
Davalıya ödeme belgelerini sunması için sonuçları ihtar edilerek kesin süre verilmiş, davalı tarafından gerek ön inceleme zaptının tebliği gerekse işbu tebligat ile verilen süre ve yapılan ihtara rağmen herhangi bir belge sunulmamıştır.
Her iki rapor birlikte ele alındığında, davacının davalıya 2014 yılında tanzim ettiği, 2535, 27020, 27029, 27100, 2664 sayılı faturaların davalı kayıtlarında yer aldığı, davacı kayıtlarında ayrıca 6500,00 TL miktarlı çek iade kaydı bulunduğu, buna göre davacının cari hesaba göre davalıdan bakiye 4697,71 TL alacağı bulunduğu, davacının, kayıtlarında yer alan çek iadesine dair makbuzu sunduğu anlaşılmaktadır.
Davacı tarafça sunulan ve çek iadesine dair olan bu belge de davalıya tebliğ edilmiş, davalı bu belgeye karşı da beyanda bulunmamıştır.
Dava 2004 sayılı 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine dairdir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur.
Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir.
Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Bu yasal çerçevede somut dosya değerlendirildiğinde davalının faturaları defterlerine işlediği, yasal süresi içerisinde iade veya itiraz etmediği, davacı kayıtlarında yer alan çek iadesi kaydına dair belgenin sunulduğu, bu belgenin davalıya tebliğ edildiği, davalının beyanda bulunmadığı, yine davalıya ödeme belgelerini sunması için ihtarlı tebligat yapıldığı, sunmadığı, kaldı ki davalıya ihtarlı ön inceleme zaptının da tebliğ edildiği, tüm bu hususlar sonucunda davacının alacağını ispatladığının kabulü gerektiği kanaatine varılmıştır. Her ne kadar davacı takip talebinde ayrıca işlemiş faiz talep etmiş ve dava dilekçesinde itirazın iptalini talep etmiş ise de asıl alacağa faiz yürütülebilmesi için borçlunun TBK’nın 117.(BK’nın 101.) maddesi uyarınca temerrüde düşürülmesi gerektiği halde, dosyaya bu yönde sunulmuş bir delil ve iddia bulunmadığı ve davacının davasını asıl alacak üzerinden harçlandırdığı nazara alınarak bu kısım yönünden davanın reddine; alacak miktarının likit olduğu nazara alınarak icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın kısmen kabulü ile davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan … 30. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında vaki davalı itirazının kısmen iptaline, takibin 4.697,71 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağın takip tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, fazlaya dair istemin reddine,
2-Hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında hesaplanan 939,54 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan alınması gerekli 320,90 TL harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile eksik kalan kısmın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan başvuru harcı ve peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından karşılanan 731,10 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine ; davalı tarafından karşılanan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 563,72 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, (Dava konusunun para alacağına ilişkin olup, doğrudan Tarifenin 3.Kısmına tabi olduğu, bu itibarla, Tarifenin 13.maddesinde belirtilen ikinci kısım ikinci bölümde gösterilen hukuki yardımlardan olmadığından 13.madde kapsamında değerlendirilemeyeceği, zira anılan maddenin Tarifenin 2.Kısım 2.Bölümüne giren yani konusu para olmayan veya para ile değerlendirilemeyen davalara ilişkin olduğu, eldeki davanın ise doğrudan konusunun para olduğu nazara alınarak vekalet ücreti Tarifenin 3.Kısım hükümlerine göre hesaplanmıştır. )
7- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.22/06/2018

Katip Hakim