Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1252 E. 2018/1024 K. 23.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/1252 Esas
KARAR NO : 2018/1024
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ: 30/12/2016
KARAR TARİHİ: 23/10/2018
Mahkememizde görülEn alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile taraflar arasında 15/05/2013 tarihinde 5 yıl süreyle geçerli olmak üzere Bayilik Sözleşmesi ve yine aynı tarihli Çerçeve Protokol akdedildiğini, anlaşma gereği davalının müvekkilinden 9.209 ton ürün almayı taahhüt etmesine rağmen sözleşme süresinde 2.513 ton ürün aldığını, mevcut kar kaybının 93.744 USD olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydı ile protokolün 12. maddesi uyarınca tahakkuk eden 250.000,00 USD cezai şart alacağının şimdilik 1.000,00 USD’sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte tahsiline, ürün alım taahhütnamesi uyarınca eksik kalan ürün miktarı için hesaplanan 93.744,00 USD kar mahrumiyeti alacağının şimdilik 1.000,00 USD’sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmiş, davalı yanıt vermemiştir.
Mahkememizce ön inceleme günü tayin edilmiş, taraflara tebliğ ile bildirilmiş, davalı ön inceleme oturumuna da iştirak etmemiştir.
Ön incelemede taraflar arasındaki uyuşmazlığın taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin davalı tarafından tek taraflı olarak feshedildiği, taahhüdünü yerine getirmediği, kar kaybı olduğu beyanla feshe bağlı cezai şart ile kar mahrumiyeti istemini kildiği, taahhüdünü yerine getirmediği, kar kaybı olduğu beyanla feshe bağlı cezai şart ile kar mahrumiyeti istemini konu alıp davalının yanıt vermemiş olmakla iddiayı inkar etmiş sayıldığı, buna göre davalının haksız feshi bulunup bulunmadığı, taahhüdünü ihlal edip etmediği, davacının cezai şart alacağı şartlarının oluşup oluşmadığı, kar mahrumiyeti bulunup bulunmadığı hususlarında anlaşmazlık olduğu tespit edilmiştir.
6100 sayılı yasanın 140/5.maddesi gereğince taraflara dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz mahkememize sunmadıkları belgeleri sunmaları, başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacı ile gereken açıklamayı yapmaları için sonuçları hatırlatılarak 2 hafta kesin süre verilmiş, ihtar içeren ön inceleme tutanağı davalı yana tebliğ edilmiş, davalı herhangi bir beyan ve delil sunmadığı gibi oturuma da iştirak etmemiştir.
6100 sayılı Yasanın 266.maddesi gereğince; iddia, savunma,sunulan deliller, faturalar, tarafların ilişki dönemine dair ticari defter kayıt ve belgeleri incelenerek taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümlerine göre davalının feshe dayanak yaptığı vakıların değerlendirilmesi, davalının sözleşme ile yükümlendiği taahhüdünü ihlal edip etmediği, davacının kar mahrumiyeti alacağı bulunup bulunmadığı, varsa miktarı, cezai şartın davalının ekonomik ve ticari mahvına neden olup olmayacağı hususlarında bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup mali müşavir bilirkişi ile akaryakıt sektör uzmanı bilirkişi dosyaya sundukları rapor ile, taraflar arasında 15/05/2013 tarihli bayilik sözleşmesi ile bu sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olarak aynı tarihli bayilik protokolü imzalandığını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin sözleşmenin akdinden evel 28/02/2013 tarihinde başladığını, alınan toplam ürün miktarları ile ilgili hesaplamaların sözleşme tarihi dikkate alınarak yapıldığını, davalının…Noterliğinin 02/07/2015 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiğini, sözleşmenin 778 gün sürdüğünü, davalının sözleşme ile 5 yılda toplam 9.210 ton ürün alım taahhüdünde bulunduğunu, bir yıla tekabül eden alım miktarının yıllık ortalama 1842 ton olduğunu, ancak davalının fesih tarihinden sonra da 08/10/2015 tarihine değin davacıdan ürün almaya devam ettiğini, sözleşme tarihinden fesih beyan tarihin değin alınan ürün miktarının 308.127 kilogram olduğunu, fesih tarihi ile 08/10/2015 tarihleri arasında ise toplam 258.026 kilogram ürün alındığını, davalı tarafın 6.465,31-TL ton fiili alım gerçekleştirerek %117,00 performans oranına ulaştığını, sözleşmenin imza tarihinden tek taraflı feshine dair ihtar tarihine değin geçen sürede ve fesih ihbarında sonra 08/10/2015 tarihine kadar taahhüt kapsamına giren 5526 ton alım miktarına karşılık davalının 6465 ton fiili alım gerçekleştirdiğini, bu hesaba ve yaklaşıma göre davalının bir taahhüt tamamlama borcundan ve davacının kar mahrumiyetinden söz edilemeyeceğini, sözleşmenin 5 yıl geçerli olduğu kabul edilerek yapılan hesaplamaya göre ise alım taahhüdünün %70.20’sini gerçekleştirmiş olduğunu, sözleşmede öngörülen ton başına 14 USD tutarı esas alınarak davacının mahrum kaldığı karın 38.425,62 USD olarak hesaplandığını bildirmişlerdir.
Dava, bayilik sözleşmesinin feshi nedeni ile kar mahrumiyeti ve cezai şart alacağının tahsili istemini konu almaktadır.
Taraflar arasında Standart Bayilik Sözleşmesi, Protokol ve Ürün Alım Taahhütnamesi imzalanmıştır. Protokolün 12.maddesi uyarınca sözleşme ve eklerinin bayi tarafından 9.maddede yazılı sürelere riayet edilmeksizin feshi veya fesih sonucunu doğuracak şekilde hareket etmesi halinde …’e sözleşmeden kaynaklanan tüm hakları ve diğer cezai şartları talep hakları saklı kalmak kaydıyla fesih tarihinde 250.000 USD miktarında cezai şartı ifa tarihinde uygulanmakta olan TC Merkez Bankası döviz satış kurur üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığı ödemeyi taahhüt etmiştir. Ürün Alım Taahhütnamesine göre de birinci yıldan başlamak ve anılan anlaşmaların yürürlüğü süresince geçerli olmak üzere yıllık asgari 1842 ton anlaşma süresince toplam 9210 ton beyaz ürünü satın almayı taahhüt etmiş, anlaşma süresinin hitamında ve/veya her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 14 USD tutarının ödeme gününde uygulanmakta olan Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığında kar mahrumiyeti ödemeyi ; söz konusu kar mahrumiyetinin … tarafından her bir yıllık anlaşma döneminin hitamında veya bizzat belirleyeceği dönemlerde anlaşmanın ifası ile birlikte talep edebileceğini veya anlaşmanın hitamında veya anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun sona ermesini müteakip … tarafından aynı ticari bölgede yeni bir bayilik tesis edilip edilmeyeceğine bakılmaksızın talep edebileceğini, bu ahvalde işbu taahhüdün ve kar mahrumiyeti miktarının anlaşmalarda öngörülen cezai şart miktarına hiçbir şekilde mahsup edilmeyeceğini, haklı nedenle fesih halinde cezai şarta ilaveten talep edilebileceğini kabul ve taahhüt etmiştir.
Cezai şart, borçlunun alacaklıya karşı mevcut bir borcu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde ödemeyi vaat ettiği, hukuki işlem ile belirlenmiş ekonomik değeri olan bir edimdir. Cezai şartın amacı, borçluyu borca uygun davranmaya sevk etmektir. Cezai şart, asıl alacağı kuvvetlendirme amacı güder. Bu bakımdan cezai şart, kuvvetlendirilecek asıl borcun mevcut olmasını gerektirir. Asıl borç yoksa cezai şart da söz konusu olamaz. Bu niteliği itibariyle cezai şart asıl borca bağlı fer’i bir borçtur. Asıl borç, mevcut ve geçerli ise, cezai şart da borç doğurur. Asıl borç sona ermiş ya da geçersiz doğmuşsa, cezai şart bağımsız bir borç oluşturamaz. Cezai şart, asıl borcun bağlı olduğu şekle tabidir. Asıl borç bir geçerlilik şekline bağlanmışsa, cezai şartın borç doğurabilmesi aynı şekilde kararlaştırılmış bulunmasına bağlıdır. Ancak, geçerlilik şekline bağlı olan bir sözleşme bu şekle uygun olarak yapılmadığı halde, şekle aykırılığı ileri sürmenin dürüstlük kurallarıyla bağdaşmaması nedeniyle dinlenmediği hallerde, sözleşme geçerli sayıldığından, onun fer’i nitelikte olan cezai şart da geçerli sayılacaktır. Cezai şartın fer’ilik niteliği asıl borca bağlı olduğu sürece devam eder. Başka bir anlatımla cezai şartın fer’iliği, muaccel olduğu ana kadar devam eder. Borçlu borca aykırı davrandığında cezai şart muaccel hale geldiğinden artık fer’i değil, asli (bağımsız) bir alacak niteliğini kazanır. Cezai şart, sağlararası hukuki işlemlerde ve özellikle sonuçlarını hayatta doğuran sözleşmelerde kararlaştırılır. (Bkz.Tunçomağ Kenan; Türk Borçlar Hukuku I.Cilt Genel Hükümler İstanbul 1976 Sh.853 vd., Eren Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 5.Bası, Cilt 2 Sh.1169-1171; Kılıçoğlu M.Ahmet; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 4.Bası Sh.575-577; Reisoğlu Safa; Borçlar Hukuku Genel Hükümler 12. Bası Sh. 362.)
818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 158. maddesinin başlığı “cezai şart” iken 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ceza Koşulu” başlığı altında üç çeşit ceza koşulu düzenlenmiştir. Bunlar öğretide ortaya atılan kavramlara göre seçimlik ceza koşulu (TBK. md. 179/I), ifaya eklenen ceza koşulu (TBK md. 179/II) ve ifayı engelleyen ceza koşulu (dönme cezası) (TBK md. 179/III)’ dur.
Akaryakıt bayilik sözleşmelerinde (veya sözleşme eki taahhütnamelerde) yer alan “yıllık asgari alım taahhüdü”ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri TBK’nun 179/II. (BK. md. 158/II) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğinde olduğundan burada bu tür ceza koşulu üzerinde durulması gerekmektedir.
TBK’nun 179/II maddesine göre; “ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir”. Anılan yasa hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi, ifaya eklenen ceza koşulunda, şart gerçekleştiği takdirde alacaklı, hem ifayı hem de cezayı talep edebilecektir. Buna öğretide “taleplerin birleşmesi” veya “toplanması” denmektedir. TBK, “borcun belirlenen zamanda veya yerde ifa edilmemesi” hali için kararlaştırılmış ceza koşulunun, ifaya eklenen ceza koşulu niteliğinde olacağına dair bir karine koymuştur. Bu iki olasılık dışında kalacak eksik ifa hallerinde TBK’nun 179/II. md. değil, 179/I. md. hükmü uygulanacaktır. Zira, Kanun, 179. maddenin ikinci fıkrasında bütün eksik ifa hallerini değil, bunlardan sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul etmiştir. TBK’nun 179/II. md. hükmü emredici yapıda olmayıp düzenleyici nitelikte olduğundan taraflar, yukarıda belirtilen iki hal dışında kalan eksik ifalarla, bütün ifa etmeme hallerinde de ifa ile birlikte cezai şartın istenebileceğini kararlaştırabilirler. (Bkz. Tunçomağ Kenan; age sh. 875 vd.; Eren Fikret age sh. 1173 vd. ; Kılıçoğlu M. Ahmet age sh. 579 vd.; Günay Cevdet İlhan, Cezai Şart Ankara 2002 sh. 83 vd.; Uygur Turgut; Açıklamalı – İçtihatlı Borçlar Kanunu Genel Hükümler, İkinci Cilt 1990 sh. 740)
TBK.’nun 179/II. maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez. Örneğin; beş yıl süreli bir “akaryakıt bayilik sözleşmesinde (veya eki taahhütnamede) bayinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi (sağlayıcı) firmanın, TBK’nun 179/II. md. uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayiye mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili “çekince” (ihtirazi kayıt) bildirmesi ya da bu konuda bayiye noterden bir ihtarname göndermesi gerekir. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Tekrarlamak gerekirse, her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince (ihtirazi kayıt) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlıdır. Bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemez. Çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulunun istenebileceği ise kuşkusuzdur. TBK’nun 179/II. maddesinde öngörülen hüküm, emredici nitelikte olmadığından taraflar, sözleşme serbestisi ilkesi gereğince aralarında farklı bir düzenleme yapabilirler. Örneğin, sözleşmenin feshi halinde hem cezai şart hem de kar mahrumiyeti ödeneceğini kararlaştırabilirler.
Bu yasal çerçevede somut duruma bakıldığında, davacı asgari alım taahhüdüne uyulmaması nedeni ile kar kaybı talep etmiş ve Ürün Alım Taahhütnamesinde bayi, eksik kalan miktar üzerinden ton başına 14 USD tutarı karşılığında kar mahrumiyeti ödemeyi taahhüt etmiş ise de, burada kararlaştırılan miktar kar mahrumiyeti değil yukarıda açıklandığı üzere ifaya ekli cezai şarttır. Taahhütnamede anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun sona ermesini müteakip bu kar mahrumiyetinin istenebileceği kararlaştırılmış ve davalı tarafından sözleşme haklı neden olmaksızın feshedilmiş olmakla birlikte, yine yukarıda açıklandığı üzere alacaklı sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde ceza koşulunu isteyemez. Taahhütnamede bunun aksi yönde bir düzenleme bulunmadığından ve somut durumda davacı,( fesih tarihinden sonra bile), herhangi bir ihtirazi kayıt koymadan davalıya ürün vermeye devam ettiğinden artık ifaya ekli cezai şartı talep edemeyeceği kanaati ile bu istemi yerinde görülmemiştir.
Davacının bir diğer istemi ile feshe bağlı cezai şart olup Protokolün 12.maddesi uyarınca sözleşme ve eklerinin bayi tarafından 9.maddede yazılı sürelere riayet edilmeksizin ve haklı neden olmaksızın (bu konuda davalının bir savunma ve delil ileri sürmediği nazara alınarak )feshedilmesi nedeni ile davacının bu kalem cezai şartı talep edebileceği kanaati ile bu istemi yerinde görülmüştür.
Sonuç olarak davacının kar mahrumiyeti olarak adlandırdığı ancak düzenleniş biçimi itibari ile ifaya ekli cezai şart olan isteminin reddine, fesih nedeni ile cezai şart isteminin kabulüne karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davacının feshe bağlı cezai şart isteminin kabulü ile 1.000 USD’nin dava tarihinden itibaren işleyecek olan 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca bu yabancı para cinsinden açılacak 1 yıllık mevduat hesabına uygunan mevduat faizi oranında faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; davacının kar mahrumiyeti isteminin reddine,
2-Kabul edilen dava değerinin dava tarihindeki kur üzerinden TL’ye çevrilmesi ile belirlenen dava değeri 3.5255×1000=3525,50 üzerinden hesaplanan alınması gerekli 240,82 TL harçtan peşin alınan 121,07 TL harcın mahsubu ile eksik kalan kısmın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 29,20 TL başvuru harcı ve 121,07 TL peşin harç ile davacı tarafından karşılanan 1311,10 TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre hesaplanan 652,01 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına; davalı tarafından karşılanan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değerinin dava tarihindeki kur üzerinden TL’ye çevrilmesi ile belirlenen dava değeri 3.5255×1000=3525,50 üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 423,06 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, (Dava konusunun para alacağına ilişkin olup, doğrudan Tarifenin 3.Kısmına tabi olduğu, Tarifenin 13.maddesinde belirtilen ikinci kısım ikinci bölümde gösterilen hukuki yardımlardan olmadığından 13.madde kapsamında değerlendirilemeyeceği, zira anılan maddenin Tarifenin 2.Kısım 2.Bölümüne giren yani konusu para olmayan veya para ile değerlendirilemeyen davalara ilişkin olduğu, eldeki davanın ise doğrudan konusunun para olduğu nazara alınarak vekalet ücreti Tarifenin 3.Kısım hükümlerine göre hesaplanmıştır. )
5-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.
Katip …
Hakim …