Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1249 E. 2018/1029 K. 23.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/1249 Esas
KARAR NO : 2018/1029
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 30/12/2016
KARAR TARİHİ: 23/10/2018
Mahkememizde görülen itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile müvekkili şirketin matbaa sektöründe çalıştığını, davalı ile …dergisinin basımı için anlaştıklarını, davalının istediği gibi kendilerine teslim ettiklerini, 18/08/2014 tarihinden sonraki işlere ilişkin ödeme yapmadığını, toplam 8.540,00-TL olan borcu için sadece 3.910,28-TL ödeme yaptığını, başka ödeme yapmadığını, bunun üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından takibe başlatıldığını, davalının bu takibe itiraz ederek takibin durduğunu beyanla İstanbul … İcra Müdürlüğünün …esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize sunduğu yanıt dilekçesi ile, taraflar arasında davacının iddia ettiği gibi cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, müvekkilinin davacı alacaklı firmaya yaptırdığı işlerin bedelini ödediğini, 31/01/2015 , 30/12/2014 , 17/10/2014, 18/08/2014 tarihli faturalardan başka fatura tebliğ edilmediğini, bu faturalar dışında alacaklı olduklarını iddia ettikleri faturaları kabul etmediklerini beyanla davanın reddine, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava dayanağı takip dosyası getirtilmiş, incelenmesinde, davacı tarafından davalı aleyhine, cari hesaba dayalı olarak başlatılan ilamsız takip olup ödeme emrinin davalı borçluya 27/09/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 28/09/2016 havale tarihli yazılı beyanı ile borca itiraz ettiği, itirazın alacaklıya tebliğine dair takip dosyası içerisinde bilgi belge bulunmadığı görülmüştür.
Mahkememizce ön inceleme yapılmış, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacının matbaacılık sektöründe faaliyet gösterdiği, davalı dergisinin davalının isteğine göre kendisine teslim edildiği, 2014 yılı 6040,00 TL borcu bulunduğu, 2015 yılı 31/01/2015 tarihli fatura ile 8540,00 TL borcunun 3910,28 TL’sini 01/04/2015 tarihinde ödediği, bakiye kısmı ödemediği iddiası ile başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemini konu alıp davalının yanıt dilekçesi ile taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunmadığı, yapılan iş bedelinin ödendiği, banka kayıtları ile ödemelerin sabit olduğunu beyanla davanın reddini talep ettiği, buna göre davalının davacıya, yapılan iş nedeni ile borcu bulunup bulunmadığı hususunda anlaşmazlık olduğu tespit edilmiştir.
6100 sayılı yasanın 140/5.maddesi gereğince taraflara dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz mahkememize sunmadıkları belgeleri sunmaları, başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacı ile gereken açıklamayı yapmaları için sonuçları hatırlatılarak 2 hafta kesin süre verilmiş; ödeme savunması yargılamanın her aşamasında yapılabileceğinden davalı yana ödemeye dair tüm delillerini sunmak üzere aynı süre aynı ihtarla verilmiş, davalının yanıt dilekçesinde geçen banka şubesine müzekkere yazılarak davalı tarafından davacıya veya şirket yetkilisi olduğu belirtilen Turgay Ulaşan Hesabına 2014/2016 döneminde yapılan ödemelere dair kayıtların getirtilmesine karar verilmiştir.
Banka kayıtlarının getirtilmesinden sonra, 6100 sayılı Yasanın 266.maddesi gereğince; iddia, savunma,sunulan deliller, faturalar, tarafların ilişki dönemine dair ticari defter kayıt ve belgeleri ile takip dosyası incelenerek alacağa dair taraf defterlerinde kayıt bulunup bulunmadığı, faturaların davalıya tebliğine dair kayıt bulunup bulunmadığı, iadeye veya itiraza dair kayıt bulunup bulunmadığı, faturalar tebliğ edilmemiş veya davalı defterlerinde kayıtlı değilse yahut tebliğ edilmiş ancak süresi içinde itiraza uğramış ise fatura konusu hizmetin ifa edilip edilmediği, sonuca göre davacının davalıdan takibe konu alacağının bulunup bulunmadığı, varsa miktarının tespiti, tespit edilen miktara göre icra inkar tazminatı miktarı yönünden dosya resen seçilen mali müşavir bilirkişi …’a tevdi edilmiş, bilirkişi dosyaya sunduğu rapor ile davacı tarafından davalıya tanzim edilen faturaların 21/03/2014 tarih ve 200922 seri numaralı 3540,00 TL miktarlı fatura, 15/05/2014 tarih ve… seri numaralı 2360,00 TL miktarlı fatura, 18/08/2014 tarih ve… seri numaralı 2360,00 TL miktarlı fatura, 17/10/2014 tarih ve… seri numaralı 3540,00 TL miktarlı fatura, tarihsiz ve… seri numaralı 2500,00 TL miktarlı fatura ve 31/01/2015 tarih ve … seri numaralı 2500,00 TL miktarlı faturalar olduğunu, bu faturalara ilişkin sırası ile … seri numaralı, …seri numaralı, … seri numaralı, 49162 seri numaralı, 49138 seri numaralı, tamamı … imzalı sevk irsaliyesi bulunduğunu, son iki faturaya ilişkin sevk irsaliyesi bulunmadığını belirtmiştir. Davacının muavin defter kayıtlarına ilişkin tabloda da fatura ve ödemelerin yer aldığı, yukarıda tarihsiz olduğu belirtilen… seri numaralı fatura tarihinin 30/12/2014 tarihi olduğu görülmüştür. Bilirkişi raporun devamında, yapılan tahsilatların makbuzlara göre 5360,00 TL makbuz düzenlenmeksizin nakit olarak 6810,28 TL olmak üzere toplam 12.170,28 TL olduğunu, dava dışı …’a yapılan ödemelerin 10.883,00 TL olduğunu, icra dosyasına sunulan vekaletnamelerde …’ın vekalet veren olarak imzasının bulunduğu, davacı vekaletnamesinde de imzası bulunduğu, münferit imza yetkisinin devam ettiği, 26/01/2015 tarihinde vefat ettiği, bu kişiye yapılan ödemeler dahil edildiğinde davacının fatura alacağı bulunmadığı, ödemelerin faturalara karşılık olmadığı yönünde hüküm kurulması halinde bakiye 4629,72 TL alacak bulunduğu yönünde tespit yapmıştır.
Dava 2004 sayılı Yasanın 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine dairdir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur.
Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir.
Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Bu yasal çerçevede somut duruma bakıldığında davacı tarafından davalıya 6 adet fatura tanzim edildiği, faturaların toplam tutarının 16.800,00 TL olduğu, davalı tarafından makbuz karşılığında ve nakit olarak yapılan ödeme tutarının 12.170,28 TL olduğu, buna göre bakiye borcun 4629,72 TL olduğu; davalı tarafından davacı şirket yetkilisinin hesabına yapılan ödemelerin de kabul edilmesi halinde bakiye borç bulunmadığı; davalının yanıt dilekçesi ile, bilirkişi raporunda tablo halinde gösterilen 18/08/2014 tarih ve… seri numaralı 2360,00 TL miktarlı fatura, 17/10/2014 tarih ve…seri numaralı 3540,00 TL miktarlı fatura, 31/12/2014 tarih ve 64175 seri numaralı 2500,00 TL miktarlı fatura ve 31/01/2015 tarih ve … seri numaralı 2500,00 TL miktarlı faturaları kabul ettiği ancak 21/03/2014 tarih ve …seri numaralı 3540,00 TL miktarlı fatura, 15/05/2014 tarih ve …seri numaralı 2360,00 TL miktarlı faturayı kabul etmediği; bu faturaların sevk irsaliyeleri bulunduğu ve … tarafından teslim alındığına dair imza bulunduğu, davalının isticvap davetiyesi üzerine Mahkememiz oturumunda …’un halası olduğunu ve imzanın ona ait olmadığını, malların teslim alınmış olabileceğini, tüm ödemesinin yapıldığını beyan ettiği yapılan tahkikat kapsamında tespit edilmiştir.
Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık davalı tarafından, davacı şirket temsilcisine yapılan ödemeler ile davalı tarafından yanıt dilekçesi ile kabul edilmeyen iki faturadan kaynaklanmaktadır.
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarında şirket yerine şirketin temsilcisine herhangi bir açıklama da yapılmadan gönderilen havalenin şirkete yapılmış sayılmayacağı kabul edilmektedir. Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 26/02/2018 tarih, … esas ve … karar sayılı ilamı. Buradan hareketle, davalı tarafından, davacı şirket temsilcisi hesabına yapılan ve açıklama da içermeyen ödemelerin şirkete olan borca karşılık yapıldığının kabulü somut durumda mümkün değildir.
Davalı tarafından kabul edilmeyen iki fatura konusunda ise her ne kadar davalı yanıt dilekçesinde bu fatura borcunu kabul etmediğini beyan etmiş ise de bu faturalara ilişkin sevk irsaliyeleri bulunduğu ve davalının kabul ettiği faturaların sevk irsaliyeleri ile aynı kişi tarafından imzalandığı, davalının da Mahkememiz oturumunda fatura konusu malların teslim alınmış olabileceğini ve ödemelerinin yapıldığını beyan ettiği, tekmil dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde bu fatura konusu malların da davalıya teslim edildiği ve fakat bedelinin davalı tarafından ödendiği savunması kapsamında sonuca gidilmesi gerektiği, buradan hareketle yapılan ödemeler bilirkişi eli ile tespit edildiği ve şirket temsilcisi hesabına yapılan ödemeler yukarıda açıklandığı üzere kabul edilmediğinden davalının davacıya bakiye borcunun 4629,72 TL olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda özetlenen somut ve hukuki durum itibari ile davalının asıl alacağa yönelik itirazının yerinde olmadığı kanaati ile asıl alacak yönünden takibin devamına; her ne kadar takipte işlemiş faiz talep edilmiş ve dava dilekçesinde takip dosyasına yapılan itirazın iptali istenmiş ise de asıl alacağa faiz yürütülebilmesi için borçlunun TBK’nın 117.(BK’nın 101.) maddesi uyarınca temerrüde düşürülmesi gerektiği halde, dosyaya bu yönde sunulmuş bir delil ve iddia bulunmadığından işlemiş faiz talep edilemeyeceği nazara alınarak bu kısma yönelik istemin reddine; ancak davacının dava davasını asıl alacak üzerinden harçlandırarak açtığı, işlemiş faize yönelik harç tamamlatılmadığından reddedilen kısım (275,69 TL) üzerinden davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmemesine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın kısmen kabulü ile davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan İstanbul …İcra Müdürülüğünün… esas sayılı takip dosyasında vaki davalı itirazının kısmen iptaline; takibin 4.629,72-TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağın takip tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, fazlaya dair istemin reddine,
2-Hüküm altına alınan alacağın %20 si oranında hesaplanan 925,94-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan alınması gerekli 316,25 TL harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile eksik kalan kısmın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 29,20 TL başvuru harcı ve 54,54 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından karşılanan 759,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine; davalı tarafından karşılanan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta hüküm tesisine mahal bulunmadığına,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 555,56 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, (Dava konusunun para alacağına ilişkin olup, doğrudan Tarifenin 3.Kısmına tabi olduğu, Tarifenin 13.maddesinde belirtilen ikinci kısım ikinci bölümde gösterilen hukuki yardımlardan olmadığından 13.madde kapsamında değerlendirilemeyeceği, zira anılan maddenin Tarifenin 2.Kısım 2.Bölümüne giren yani konusu para olmayan veya para ile değerlendirilemeyen davalara ilişkin olduğu, eldeki davanın ise doğrudan konusunun para olduğu nazara alınarak vekalet ücreti Tarifenin 3.Kısım hükümlerine göre hesaplanmıştır. )
7-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.
Katip …
Hakim …