Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/102 E. 2018/172 K. 13.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR
ESAS NO : 2016/102 Esas
KARAR NO : 2018/172
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 02/12/2014
KARAR TARİHİ: 13/02/2018
Mahkememizde görülen Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkilinin … müşteri numarası ile davalı … kurumunda elektrik aboneliğinin bulunduğunu, elektrik satışı için yapılan özel sözleşmeden önce ise aboneliğin diğer davalı … ile yapıldığını, davalı kurumlarca müvekkilinden kayıp kaçak bedeli, trafo kaybı, dağıtım bedeli, sistem kullanım bedeli ve iletim bedeli adı altında haksız bedellerin tahsil edildiğinden bahisle müvekkilinin alacağının belirlenmesi nedeniyle belirsiz alacak davası olarak şimdilik 100,00 TL’lik alacağın davalılardan sorumluluk dönemleri esas alınarak tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, dava dilekçesinde HMK 119 maddesi yönünden eksiklikler olduğu için davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacağını, davacının faturalara itiraz etmeyerek ticari defterlerine kaydetmiş olduğundan faturaları kabul etmiş sayıldığını, elektrik enerjisi satış sözleşmesinin anlaşmazlıkların çözümü başlıklı maddesinde İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu ve kesin yetki nedeniyle müvekkili yönünden dosyanın tefrik edilerek İstanbul Ticaret Mahkemesine gönderilmesi gerektiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen bir kısım bedellerin istirdatı istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, davalılardan kayıp-kaçak, perakende satış hizmet bedeli, iletim bedeli, sayaç okuma bedeli ve TRT payı bedellerinin istenip istenemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre de, davacının, ödediği bedellerin davalılardan geri istenip istenemeyeceği hususunda toplanmaktadır.
Kayıp-kaçak miktarı; dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı göstermektedir. Yani kayıp-kaçak bedeli elektrik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp-kaçak bedeli oranları ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedeldir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 Karar Sayılı kararı ve Daire kararları ile Anayasanın Vergi Ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren (geçmişe etkili) 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü; geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
6719 sayılı Kanunun yürürlük tarihi 17.06.2016 tarihi gözetildiğinde yasanın altı aydır yürürlükte olduğu, bunun yanı sıra, İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 14.3.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 4.6.2016 tarihli ve 6719 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle eklenen geçici 20. maddenin (1) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi için 24.06.2016 tarihli iptal talebinin, Anayasa Mahkemesi’nin 2016/134 E. sayılı dosya üzerinde kaydı yapılsa da,bugüne kadar başvuru ile ilgili esastan karar verilmediği anlaşılmıştır. Halbuki, Anayasa Mahkemesi, işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını vermeli ve açıklamalıdır. (Anayasa m. 152,III; An. Mah. m. 28,IV c,2) Anayasa Mahkemesi, bu süre içinde kararını veremezse, Anayasa Mahkemesine başvurmuş ve onun kararını beklemekte olan mahkeme, beklemeye son vererek, davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır.
Anayasa Mahkemesince, bir çok mahkeme başvurusunun yöntemine uygun olmadığından bahisle reddine dair verdiği kararlar ve yasanın altı aydır yürürlükte olduğu gözetildiğinde Anayasa m. 152,III; An. Mah. m. 28,IV c,2 gereğince, mahkememizce somut olayın, Anayasa Mahkemesi’nin başvurunun esasını incelemesini beklemeksizin, yürürlükteki 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 4.6.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un hükümlerine göre sonuçlandırılması zorunludur.
Kaldı ki; aynı konuda iptal başvurusu yapan İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin başvurusu yasal süre geçtiği halde halen sonuçlandırılmamıştır. Böyle olunca, aynı konuda mevcut bir başvuru varken bu dava dosyası içinde ayrıca iptal başvurusu yapmanın dosyaya bir katkısı olmayacağı gibi, açıklanan gerekçelerle Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karar beklenmeksizin, uyuşmazlığın mevcut mevzuat kapsamında çözümlenmesi gerekir.
Hal böyle olunca, dava tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişiklikleri, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan kayıp-kaçak bedeli ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gereken hükümler içerdiğinden, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17., geçici 19. ile 20. maddeleri hükümleri gereğince anılan bedellerin iadesinin talep edilemeyeceği sonucuna varılmaktadır.
Bununla birlikte, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Daire kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur.
Yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan tarafa, eş söyleyişle aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HMK m. 326/I). Bu cümleden olarak, davayı kazanan taraf, davayı bir vekil aracılığı ile takip etmişse, haksız çıkan taraf, yargılama gideri olarak vekalet ücreti ödemeye de mahkum edilir (HMK m. 323/1-ğ).
Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur.
Burada önemle vurgulanmalıdır ki, bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 günlü ve 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir.). Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 03/02/2017 tarih, 2016/16560 esas ve 2017/1012 karar sayılı ilamı; 28/03/2017 tarih, 2017/2534 esas ve 2017/3956 karar sayılı ilamı.
Bu çerçevede somut duruma bakıldığında, dava tarihinden sonra geçmişe etkili olarak yürürlüğe giren yasa hükümleri ile dava konusu bedellerin talep edilmesi mümkün olmamakla, davacı, sonraki yasal değişiklik ile davasında haksız konuma gelmiştir. Dava devam ederken taraflar arasındaki uyuşmazlık ödeme veya sair nedenle son bulmamış; iadeye konu olan bedeller yasal kapsama alınmıştır. Bu nedenle davanın konusuz kaldığından bahsedilemez; davanın konusu halen var olup, yalnız, dava tarihinden sonra davacı davasında haksız konuma gelmiştir. Nitekim bu husus yukarıda belirtilen Daire kararlarında vurgulanmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın dava tarihinden önceki ve sonraki duruma göre haklılık ve haksızlık durumunun değişmesi davayı konusuz bırakmadığından Mahkememizce davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere davacının dava açtığı tarihte haklı iken sonraki düzenleme nedeni ile haksız konuma düşmesi nazara alınarak aleyhine yargılama giderlerine bu kapsamda vekalet ücretine hükmedilmemiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın reddine,
2-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
3- Alınması gerekli 35,90 TL harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile eksik kalan kısmın tahsil edilebilir miktarın altında kaldığı anlaşılmakla, tahsil yönünde hüküm tesisine mahal bulunmadığına,
4-Davanın, dava tarihinden sonra yürürlüğe giren Yasal düzenleme nedeni ile reddedildiği nazara alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren taraflar yararına vekalet ücretine hükmedilmesine mahal bulunmadığına,
5- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/02/2018

Katip …

Hakim …