Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/924 E. 2018/1195 K. 18.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/924 Esas
KARAR NO : 2018/1195
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 14/09/2015
KARAR TARİHİ : 18/12/2018

BİRLEŞEN İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
2016/663 ESAS, 2017/816 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 15/06/2016

Mahkememizde görülen Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl dava dosyasında davacılar vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalı … plaka sayılı araç sürücüsü …’ın kusuruyla, … plaka sayılı araca çarpması sonucu müvekkilin murisi …’ın vefat ettiğini, kendi kusuru ile vefat eden sürücü ve işletenlerin mirasçılarına sigorta şirketleri tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak destekten yoksun kalma tazminatın ödenmediğini beyanla müteveffanın oğlu için destekten yoksun tazminatının olay tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Asıl dava dosyasında davalı vekili yanıt dilekçesi ile, KTK 109. maddesi gereğince motorlu araç kazalarında doğan maddi zararların tazmine ilişkin taleplerin 2 yıl geçmekle zaman aşımına uğrayacağı, davacının murisi sürücü vefat ettiğinden talep edilen tazminat … sayılı Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlan uyarınca poliçe teminatı kapsamında olmadığı, müvekkili şirketin sorumluluğu sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlandığı, adli tıp kurumundan kusur raporu alınması gerektiği, davayı kabul etmemekle birlikte destekten yoksunluk hesabı yapacak olan bilirkişi raporu Yargıtay’ın değişen içtihatları neticesinde yetersiz kalmaması gerektiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Birleşen dava dosyasında davacı vekili dava dilekçesi ile davacı …’ın oğlu …’un 11/08/2010 tarihinde … plaka sayılı aracının kontrolden çıkarak … plaka sayılı araca çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında vefat ettiğini, murisin kazada tam kusurlu olduğunu, davacının güneş sigortaya başvuru yaparak destekten yoksun tazminat talep ettiğini, başvurunun davalı tarafça reddedildiğini beyanla aktüer bilirkişi vasıtasıyla tazminat hesabı yaptırılarak belirlenecek maddi tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen dava dosyasında davalı vekili cevap dilekçesi ile vekil eden, davacının murisinin kendi kusuru ile vefat ettiğinden talep edilen tazminatın … Sayılı Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları uyarınca poliçe teminatı kapsamında olmadığını, davacılar murisinin müvekkil sigorta şirketi nezdinde … poliçe nolu ZMSS ile sigortalı … plaka sayılı araçla tamamen kendi kusuru ile kaza yaparak vefat ettiğini, murisin babasının destekten yoksun kalma tazminat talepli dava açtığını, davacının murisinin tamamen kendi kusuru ile davaya konu trafik kazasına sebep olduğundan davacının taleplerinin teminat dışı olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Asıl dava dosyasında, dilekçe teatisinin tamamlanmasından sonra Mahkememizce ön inceleme günü tayin edilmiş, taraflara tebliğ ile bildirilmiş, ön incelemede taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı desteğinin, davalının trafik sigortacısı olduğu aracın neden olduğu kazada vefatı nedeni ile destekten yoksun kalma tazminatı istemini konu alıp davalının zamanaşımı ilk itirazı yanında, davacının destek zararının genel şartlar uyarınca teminat kapsamı dışında kaldığını beyanla davanın reddini talep ettiği, buna göre davacının destek zararı bulunup bulunmadığı, varsa miktarı, zararın teminat kapsamında olup olmadığı hususlarında iddia ve savunma kapsamında anlaşmazlık olduğu tespit edilmiştir.
Kazaya karışan araçların kaza tarihi itibari ile trafik kayıtları getirtilmiştir.
Kazaya ilişsin soruşturma dosyası getirtilmiş incelenmesinde, kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği görülmüştür.
Hasar dosyası ve poliçenin istenilmesi için sigorta şirketine müzekkere yazılmış, poliçenin incelenmesinde … plaka sayılı aracın, kaza tarihi 11/08/2010 tarihini kapsayacak şekilde, 29/12/2009-29/12/2010 tarihleri arasında sigortalandığı görülmüştür.
Kazanın meydana gelmesindeki kusur oranlarının tespiti ve asıl ve birleşen dosya davacılarının destek zararlarının hesaplanması için dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş bilirkişi heyeti dosyaya sunduğu rapor ile kazanın meydana gelmesinde, davacılar desteğinin asli ve tam kusurlu olduğu, davacı oğlun destek zararının 48.736,26 TL ve babanın destek zararının 40.997,83 TL olduğunu bildirmiştir.
Dava, trafik kazası nedeni ile destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
2918 sayılı Yasanın 85 ve devam maddeleri gereğince bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur. Sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilir. Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur. Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10, Baskı, s. 264 vd). 2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiş olup, bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı Yasa’nın 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı Yasa’nın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Anılan yasal hükümlerden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir.
İşletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkindir.
6098 sayılı Yasanın 49 ve devam maddeleri gereğince kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler. Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.
Ölüm halinde uğranılan zararlar özellikle cenaze giderleri, ölüm hemen gerçekleşmemiş ise tedavi giderleri ile çalışma gücünün kaybı veya azalmasından doğan kayıplar ve ölenin desteğinden yoksun kalanların bu sebeple uğradıkları kayıplardır. Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz. Öte yandan ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.
Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır, Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse uğradığı zararın ödettirilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. Borçlar Yasasında sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür. Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır, Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K, sayılı kararı). Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu”hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir. Önemle vurgulanmalıdır kî, destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur, Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.05.2011 gün ve 2011/17-142 E. -411 K. sayılı ilamı). Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan işleten üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların zararı, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.
Bu yasal çerçevede somut duruma bakıldığında, davacı taraf, ölen murislerinin desteğinden yoksun kaldığını iddia ederek tazminat isteminde bulunmaktadır. Davacının talebi ve iddia etttiği zarar, ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatına dayanmaktadır. Dolayısıyla, davacının ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacıya yansıtılamayacak, sürücü desteğin tam kusurlu olması, onun desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas- 2012/92 Karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2012/17-1491 Esas- 2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca).
Bu durum karşısında, davacının, zarar gören 3. kişi sıfatına dayanan zarar giderim talebi nedeniyle, davacının desteğinin kazadaki kusurunun davacıya yansıtılamayacağı, desteğin idaresindeki aracın ZMSS poliçesi bulunduğundan davalının zarardan sorumlu olduğu, davalının ödeme yapması halinde de davacıya rücu imkanının bulunmadığı (Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 16/01/2017 tarih, 2014/15330 esas ve 2017/96 karar sayılı ilamı) hususları gözetilerek, davacının bilirkişi eli ile hesaplanan destek zararlarının asıl dava dosyasında talep gibi dava tarihinden itibaren, sigortalı aracın kamyonet olması nedeni ile işleyecek avans faizi ve birleşen dava dosyasında talep gibi sigorta şirketinin ret cevap tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Asıl davanın kabulü ile 48.736,26 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Birleşen davanın kabulü ile 40.997,83 TL tazminatın 26/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-a-Asıl dava dosyasında alınması gerekli 3329,17 TL harçtan peşin alınan 27,70 TL harcın ve talep arttırım sureti ile yatırılan 160,00 TL harcın mahsubu ile eksik kalan kısmın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
b-Asıl dava dosyasında davacı tarafından yatırılan 27,70 TL başvuru harcı, 27,70 TL peşin harç, 160,00 TL ıslah harcı ile davacı tarafından karşılanan 2.089,70 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
c-Asıl dava dosyasında davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 5.710,98 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-a-Birleşen dava dosyasında alınması gerekli 2.800,56 TL harçtan peşin alınan 29,20 TL harcın ve talep arttırım sureti ile yatırılan 136,62 TL harcın mahsubu ile eksik kalan kısmın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
b-Birleşen dava dosyasında davacı tarafından yatırılan 29,20 TL başvuru harcı, 29,20 TL peşin harç, 136,62 TL ıslah harcı ile davacı tarafından karşılanan 119,50 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
c-Birleşen dava dosyasında davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 4.859,76 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.18/12/2018

Katip …

Hakim …