Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/872 E. 2018/638 K. 29.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/872 Esas
KARAR NO : 2018/638

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 26/08/2015
KARAR TARİHİ : 29/05/2018

Mahkememizde görülen İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile müvekkili şirket ile davalı arasında mal alım satımından kaynaklanan bir ticari ilişki olduğunu, müvekkil şirket tarafından temin edilen ürünler davalı şirkete satıldığını, müvekkil şirketin sevk ettiği ürünlerin ve tanzim ettiği faturaların tamamı karşı taraf tarafındna itiraz edilmeden teslim alınmasına rağmen bu faturalardan kaynaklanan cari hesap bakiyesi davalı tarafından kapatılmadığını, davalı aleyhine … 9. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalı şirket fatulararının tamamının ödenmiş olduğunu gösteren makbuz sunamadığını, borcu olmadığını ispatlayamadığını belirterek haksız ve kötü niyetli yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, takih tarihine kadar olan faizi ile birlikte borcun davanın sonuna kadar işyelecek faizi ile alacaklı müvekkile ödenmesine, takibe haksız ve kötü niyetli tiiraz eden davalı şirketin aleyhine ve müvekkile ödenmek üzere % 20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderlerii ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize vermiş olduğu yanıt dilekçesi ile zamanaşımı itirazlarının olduğunu, karşı tarafın iddalarının hukuki mesnetten yoksun olduğunu, karşı tarafın sözleşmedeki edimlerini yerine getirmediğini, davacının taleplerinde tamamen haksız davanın hukuki ve somut mesnetten yoksun olduğunu, davacı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek somut ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, davanın haksız ve mesnetsiz açılmış olması sebebi ile davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili replik dilekçesi ile davalı tarafın savunmalarının haksız ve yersiz olduğunu, 28/01/2015 tarihinden çok sonra düzenlenen bir faturanın olduğunu, bu faturanın dava ile alakası olmadığını belirterek davamızın kabulüne, davalının icra dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmesini, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri v vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Mahkememizce ön inceleme yapılmış, 6100 sayılı yasanın 140/5.maddesi gereğince taraflara dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz mahkememize sunmadıkları belgeleri sunmaları, başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacı ile gereken açıklamayı yapmaları için 2 hafta kesin süre verilmiş, bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi halinde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacakları ihtar edilmiştir.
Dava dayanağı takip dosyası getirtilmiş, incelenmesinde davacı tarafından davalı aleyhine cari hesaba dayalı olarak başlatılan ilamsız takip olup ödeme emrinin davalıya 01/12/2014 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 04/12/2014 havale tarihli yazılı beyanı ile takibe itiraz ettiği görülmüştür.
Taraf defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, davalının talimat yolu ile incelenen defterlerine ilişkin tanzim edilen raporda takip tarihi itibari ile davalının kendi defterlerine göre davacıya 14468,13 TL borçlu bulunduğu tespit edilmiştir. Mahkememiz yargı çevresinde davacı defterlerinin incelenmesi ve talimat yolu ile incelenen davalı defterleri ile birlikte değerlendirilmesi için yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu tanzim edilen raporda da davacı kayıtlarına göre alacağının 14468,13 TL olduğu, davalının takipten sonra bu miktar kadar iade faturası düzenleyerek kayıtlarına aldığı, davacının iade faturasını kabul etmeyerek noter kanalı ile iade ettiği, davalının davacı tarafından tanzim edilen faturalara karşı kısmi ödemelerde bulunduğu, davalının 14468,13 TL alacağı kaldığının kayıtlarla belirlendiği belirtilerek takip tarihine kadar işlemiş faiz hesaplanmıştır.
Dava 2004 sayılı Yasanın 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine dairdir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur.
Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir.
Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Bu yasal çerçevede somut dosya değerlendirildiğinde davalının faturaları defterlerine işlediği, yasal süresi içerisinde iade veya itiraz etmediği, yapılan iadenin yasal süresinden ve hatta takipten sonra olması nedeni ile davacının alacağını ispatladığının kabulü gerektiği kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davacı takip talebinde ayrıca işlemiş faiz talep etmiş ise de asıl alacağa faiz yürütülebilmesi için borçlunun TBK’nın 117.(BK’nın 101.) maddesi uyarınca temerrüde düşürülmesi gerektiği halde, dosyaya bu yönde sunulmuş bir delil ve iddia bulunmadığı, ancak sözleşmede KDV için kesin vade kararlaştırıldığı nazara alınarak bu kısım yönünden davanın kısmen kabulüne; alacak miktarının likit olduğu nazara alınarak icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan … 9. İcra müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında vaki davalı itirazının kısmen iptaline; takibin 14.468,13-TL asıl alacak ve 2.446,00-TL işlemiş faiz üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %11,75’i geçmemek üzere avans faizi işletilmesine, fazlaya dair istemin reddine,
2-Hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında hesaplanan 3.382,82-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 1155,40 TL harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile eksik kalan kısmın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 27,70 TL başvuru harcı ve 472,85 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından karşılanan 1703,80 TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre hesaplanan 1040,82 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına ; davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından hüküm tesisine mahal bulunmadığına,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 2029,69 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunun AAÜT’ye göre hesaplanan 1292,86 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
8- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı. 29/05/2018

Katip …

Hakim …