Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/534 E. 2018/711 K. 12.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/534 Esas
KARAR NO : 2018/711
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 18/05/2015
KARAR TARİHİ : 12/06/2018
Mahkememizde görülen Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile, vekil eden ile davalının 20 senedir resmi nikah olmaksızın birlikte yaşadığını, bu sürede davalı tarafından darp ve tehditlere maruz kaldığını, davalının vekil edene ait olan evi vermesi için vekil edene baskı uyguladığını, vekil edenin de hem evi vermemek hem de can güvenliğinden endişe ettiği için senet imzalamayı kabul ettiğini, davalının bıçak zoruyla ve tehditle boş bir senet imzalattığını, davalı hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, söz konusu suç duyurusu sonucunda davalı tarafından şiddet uygulandığı ve uygulanma tehlikesinin bulunduğu anlaşılmakla savcılık tarafından vekil eden hakkında koruyucu ve önleyici tedbirler uygulanmasına karar verildiğini, davalının ise halen evi kendisi üzerine yapması için vekil edene baskı yaptığını, zorla ve tehditle aldığı senedi icraya koyup evi sattıracağını söylediğini, şifai olarak öğrenildiği kadarı ile boş olarak aldığı senede yazılan rakamın 170.000,00-TL olduğunu, vekil edenin davalı tarafta bulunan senede konu olacak herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek, davanın kabulü ile, davalı tarafından davacıya zorla imzalatılan senedin iptaline ve söz konusu senetten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesine talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile davayı kabul etmediklerini, vekil eden hakkında her ne kadar suç duyurusunda bulunularak uzaklaştırma kararı verilmiş ise de yeterli inceleme yapılmadan bu kararın alındığını, bahse konu olan senedin davacı tarafından o dönemler avukatı olan …’ın huzurunda onun el yazısıyla 03/09/2013 tarihinde düzenlendiğini, kendi hür iradesi ile senedi imzaladığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
… 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas … sayılı kararı ile görevsizlik kararı verilmesi üzerine Mahkememize tevzi edilen dava dosyası, Mahkememizin yukarıdaki esasına kaydedilmiş yargılamasına devam olunmuştur.
Dava dayanağı senedin incelenmesinde keşidecisi davacı, lehtarı davalı, keşide tarihi 03/09/2013 tarihi, ödeme günü 20/11/2014 tarihi ve miktarı 170.000,00 TL olan kambiyo senedi olduğu, ihdas nedeni kısmının boş olduğu görülmüştür.
… 2.Ağır Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyası istenilmiş incelenmesinde, davacının şikayeti üzerine davalı hakkında yağma suçu nedeni ile açılan kamu davası olup yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasında bazı gayrimenkuller nedeni ile anlaşmazlık bulunduğu, 03/09/2013 tarihinde katılan ve sanığın evlat edinme işlemlerini takip eden Av….’ı bürosuna gittikleri, katılanın sanığa 03/09/2013 tanzim ve 20/11/2014 ödeme tarihli senet verdiği, senedin … 7.İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında icraya konulması üzerine katılan vekilinin 08/08/2014 tarihinde dilekçe verip bahse konu senedi yağma sureti ile alındığını belirterek şikayetçi olduğu, her ne kadar sanık hakkında yağıma suçundan kamu davası açılmış ise de tanıkların katılan ve sanık arasında ailevi anlaşmazlık olduğu, kavga dövüş olduğu konusunda bir kısım iddialarda bulundukları, fakat anlatımlarında suça konu senedin zorla alındığına dair beyanlarının olmadığı, katılan ve sanık arasında 10/02/2016 tarihinde protokol yapıldığı, yapılan bu protokole göre sanığın takipten vazgeçmeyi katılanın da dava ve şikayetlerinden vazgeçmeyi taahhüt ettiği, yine katılanan Şişli’deki dükkanın %55 hissesini sanığa %45 hissesini de …’ya devretmeyi taahhüt ettiği, vergi borçlarının sanık tarafından ödenmesinin kararlaştırıldığı, katılan ve sanık arasında katılanın çocuğu …’nin biyolojik babası olmaması nedeni ile anlaşmazlık ve aile kavga olduğu, suça konu senedin avukat huzurunda imzalandığı, daha sonra aynı konuda protokol yapıldığı anlaşılmış olup sanığın isnat edilen suçu işlediğine dair delil elde edilemediğinden beraatine karar verildiği, verilen kararın istinaf denetiminden geçerek kesinleştiği görülmüştür.
Davacı vekili Mahkememiz dosyasında tanık olarak … ve …’ı göstermiş olup tanıklar ceza yargılaması kapsamında dinlendiğinden Mahkememiz huzurunda yeniden dinlenilmelerine gerek görülmemiştir. Bu tanıklardan … kovuşturma sırasında alınan beyanında taraflar arasında malvarlığına ilişkin bir takım tartışmalar olduğunu, davalının “… hadi tapuya gidelim” dediğini, bunun söyelrken herhangi bir şekilde tehditli bir kelime saf etmediğini, kendisine bu nedenle şiddet uygulamadığını, daha sonra babalık davasına avukat bürosuna senet imzalamaya gittiklerini bildiğini, annesinin gözyaşları içinde zorla imzaladığını anlattığını, senedin imzalanmasına dair bilgisi bulunmadığını beyan etmiş; tanık … ise her evlilikte olduğu gibi sanıkla annesi arasında zaman zaman kavga olduğunu, kendisinin yengesinin yanında yaşadığını, bizzat sanığın zorla senet imzalattığına şahit olmadığını, annesinin sanığın kendisine ve ikendi üzerine yapmasını aksi halde Mervenin kendi çocuğu olmadığını söyleyerek kendisini rezil edeceği şeklindeki sözlerini annesinin kendisine aktardığını, bizzat bu sözleri duymadığını beyan etmiştir.
Dava 2004 sayılı Yasanın 72.maddesine dayalı menfi tespit istemine dairdir.
2004 sayılı yasanın 72.maddesi gereğince, borçlu, icra takibinden evvel veya takip sırasında, borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile dahi takibin durdurulmasına karar verilemez.
Menfi tespit davası, borçlunun borçlu olmadığını kanıtlamak için açtığı davadır. Bu dava borçlu tarafından henüz borç ödenmeden açılır. Borçlu, hakkında yapılmış olan ve kesinleşen takip nedeni ile takip hukuku bakımından borçlu durumuna düştüğü halde maddi hukuk bakımından takip konusu yapılan alacağın borçlusu bulunmadığını tespit için bu davayı açar.
Borçlu kendisine karşı bir icra takibi başladıktan sonra ve henüz borcu ödememiş durumda iken hukuki yararı bulunması koşulu ile borçlu olmadığının tespiti için bu davayı açabilir. Kambiyo senetlerine dayanan haciz yolu ile takiplerde menfi tespit davası açma olanağı 2004 sayılı yasanın 170/b maddesinde açıkça öngörülmüştür. Menfi tespit davasının dinlenebilmesi için davacının korunmaya değer güncel hukuki yararının bulunması gerekir. Takipten sonra açılacak bu dava başlamış olan takibi kendiliğinden durdurmayacağı gibi mahkemece ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez.
Borçlu, çeşitli nedenlere dayanarak maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürüp menfi tespit davası açabilir. Örneğin sahtelik veya tahrifat iddiası ile senedin sahte olduğunu ileri sürebilir. Yahut alacaklının elinde bulunan senedin bedelsiz veya hatır senedi olduğunu ileri sürebilir.
Menfi tespit davasında davacı borçlunun haksız bulunması halinde davanın reddine karar verilir ve borçlu, haksız ihtiyati tedbir nedeni ile alacağını geç almış olan alacaklıya, bu gecikmeden doğan zararını karşılamak için alacağın %20’sinden az olmamak üzere bir tazminat ödemeye mahkum edilir. Bu tazminata hükmedilebilmesi için alacaklının borçlu hakkında icra takibi yapmış olması, borçlunun icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda ihtiyati tedbir kararı almış olması ve bu kararın fiilen uygulanmış olması gerekir. Takibin fiilen durmamış olduğu hallerde alacaklı lehine tazminata hükmolunamaz. Bu tazminat alacaklının tedbir nedeni ile alacağını geç almış olmasından doğan zararlarını karşılamayı amaçlar.
Menfi tespit davasında ispat yükü davacının iddiasının dayandığı nedenlerin niteliğine göre değişir. 4. HD 9.2.1973 T.6096/1189. Bu nedenle kambiyo senetleri hakkında açılan menfi tespit davalarında senedin dayanağı olduğu ileri sürülen hukuki ilişki ile senet metnindeki borç sebebinin karşılaştırılarak ispat yükünün kime düşeceğinin saptanması gerekir. 11 HD 12.5.1977 T. 1966/2520. Davacı borçlunun senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığını, senedin sahte olduğunu ileri sürmesi halinde ispat yükü davalı alacaklıya düşer. Davalı alacaklının, davacı borçlu tarafından varlığı inkar edilen hukuki ilişkinin gerçekleştiğini ispat etmesi gerekir. Buna karşılık davacı borçlunun senedin hata, hile, ikrah nedeni ile geçersiz olduğunu, senedin karşılıksız olduğunu, hatır senedi olduğunu, borcun ödeme ibra takas gibi nedenlerle son bulduğunu, senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu, ileri sürmesi halinde bu iddiasını kendisinin ispat etmesi gerekir.
Menfi tespit davalarında kanıtlar hususunda ise, 1086 sayılı yasanın 288.maddesine karşılık gelen 6100 sayılı yasanın 200.maddesi gereğince, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. 6100 sayılı yasanın geçici 1/2.maddesi gereğince bu kanunun senetle ispata ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümleri kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmaz. Senetle ispat kuralına karşılık maddi olayların tanıkla ispatı mümkündür. 1086 sayılı yasanın 290.maddesine karşılık gelen 6100 sayılı yasanın 201.maddesi gereğince senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.
Bu yasal çerçevede eldeki davanın değerlendirilmesinde, davacı, dava konusu senedin zorla imzalatıldığı ve boş olduğu iddiası ile borçlu olmadığının tespitini talep etmiş, davalı iddiayı kabul etmemiştir.
Davalı hakkında aynı senet nedeni ile yağma suçu nedeni ile açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda beraat kararı verilmiş ve bu karar denetimden geçerek kesinleşmiştir. Bu dosya kapsamında dinlenen ve dosyamızda da tanık olarak bildirilen tanıklar, senedin zorla ve tehditle imzalatıldığına dair görgüye dayalı bilgi sahibi olmadıkları gibi, davalının davacıya bu hususta baskı yaptığı yönünde de beyanları olmamıştır. Yine bu dosyada dinlenen ve davacının avukatı olan tanık … da katılanın imzalamakta direndiğini ancak yine de imzaladığını, herhangi fiziki şiddet olmadığını beyan etmiştir.
Tekmil dosya kapsamı birlikte incelenip değerlendirilmekle, davacı senedin zorla imzalatıldığını iddia etmiş olmakla, bu iddiayı ispat yükü davacı üzerindedir ve davacı iddianın mahiyetine göre iddiasını tanık dahil her türlü delille ispatlayabilecektir. Bu kapsamda, davacı senedin zorla ve boş olarak alındığını ispat edebilmiş değildir. Zaten davalı da sanık olarak yer aldığı ceza yargılamasında beraat etmiş ve karar kesinleşmiştir.
Davacının iddiasını ispat edememesi nedeni ile davanın reddine karar vermek gerektiği kanaati ile aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 35,90 TL harcın peşin alınan harçtan mahsubu ile bakiye kısmın 492 sayılı Yasanın 31.maddesi gereğince karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacı yana iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen ve harçlandırılan dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 16.150,00 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı. 12/06/2018

Katip Hakim