Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/291 E. 2018/15 K. 09.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/291 Esas
KARAR NO : 2018/15
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 17/03/2015
KARAR TARİHİ : 09/01/2018
Mahkememizde görülen tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, 23.08.2009 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazasında, müvekkilleri …’nun eşi ve desteği, …’nun ise babası …’nun vefat ettiği, ailenin maddi ve manevi desteğinden yoksun kaldığı, kazanın oluşumunda davalı … şirketine … sayılı ZMMS sigortası ile sigortalanmış bulunan … plaka sayılı vasıtanın sürücüsü olan müteveffanın kusurlu ve sorumlu olduğunu, KTK ve ZMMS sigorta poliçesinde her ne kadar kişi başı ölüm halinde 100.000-TL teminat sağladığını içermekteyse de 2009 yılı yasal teminat limitleri uyarınca ölüm halinde 150.000-TL ‘nın müvekkillerine ödenmesi gerektiğini, müveffanın … TV A.Ş bünyesinde kameraman olarak çalıştığını, asgari ücretin üzerinde maaş aldığını beyanla … için 800-TL … için ise 200-TL maddi tazminatın (destekten yoksun kalma) olay tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi (avans) ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının taleplerini ilgili aracın kaza tarihi kapsayan ZMSS poliçesini düzenleyen şirkete yöneltilmesi gerektiği, ilgili kaza tarihini kapsayan poliçenin müvekkili şirket nezdinde düzenlenmediği, davanın husumet yokluğu nedeni ile reddi gerektiği, davacının, olay tarihinden itibaren faiz istemesinin yasaya aykırı olduğu, kaza ile ilgili davadan önce müvekkili şirkete müracaat edilmediğini beyanla husumet itirazlarının kabulü ile davanın reddini, ZMSS poliçe teminatı içerisinde bulunan talebin reddini, davacının olay tarihinden itibaren faiz talebinin reddini ve davanın kabulü halinde dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalının ihbar talebi üzerine dava …na ihbar edilmiştir.
Kaza yapan aracın trafik kaydı getirtilmiş, kaza tarihinde müteveffa … adına Noter satışının yapıldığı ancak tescilinin yapılmadığı anlaşılmıştır.
Müteveffanın ekonomik ve sosyal durumu araştırılmış, cevabi yazı dosya arasına alınmıştır.
Kazaya ilişkin hasar dosyası ve poliçenin istenilmesi için davalı … şirketine müzekkere yazılmış cevabi yazı ile müracaat olmadığından hasar dosyası bulunmadığı bildirilmiştir.
Davalı vekili yanıt dilekçesinde aracın kaza tarihini kapsayan sigorta poliçesi bulunmadığını bildirmiş, davacı vekili replik dilekçesinde TRAMER kayıtlarında davalının sigortacı olarak göründüğünü beyanla itiraz etmiştir. Davalı vekili düplik dilekçesinde … numaralı poliçenin kökten iptal edildiğini, kaza tarihinde geçerli olmadığını beyan etmiştir. Bu beyanlar doğrultusunda yapılan araştırmada Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkesine yazılan müzekkereye verilen yanıtta aracın kaza tarihini kapsayan poliçe bilgisi bulunmadığı bildirilmiş; davalı … şirketine yazılan müzekkereye verilen yanıtta kökten iptal belgesinin sunulduğu belirtilmiş, sunulan poliçenin incelenmesinde 31/01/2009 başlangıç ve 31/01/2010 bitiş tarihli poliçede sigortalının … olduğu, ekinde sunulan satış sözleşmesine göre aracın 17/03/2008 tarihinde müteveffaya satış işleminin yapıldığı anlaşılmıştır.
Davalı … şirketine yazılan müzekkerede poliçenin iptali işlemine dayanak tüm evrak istenilmiş, sigortalı aracın satışının yasal süresi içinde bildirilip bildirilmediği sorulmuş bu hususa yanıt verilmemiştir.
Tekmil dosya kapsamı itibari ile bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişiler dosyaya sundukları rapor ile tek taraflı trafik kazasının meydana gelmesinde sürücü müteveffanın %100 kusurlu olduğu tespitinden sonra, davacıların destek zararlarının poliçe limiti nazara alınarak yapılan oranlamaya göre eş için 117.084,46 TL ve çocuk için 32.915,54 TL olduğunu bildirmişlerdir.
Dava, trafik kazası nedeni ile destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
2918 sayılı Yasanın 85 ve devam maddeleri gereğince bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur. Sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilir. Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur. Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10, Baskı, s. 264 vd). 2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiş olup, bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı Yasa’nın 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı Yasa’nın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Anılan yasal hükümlerden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir.
İşletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkindir.
Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
2918 sayılı KTK.’nun 99/1. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.2.b. maddesi uyarınca, rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Sigortaya başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde ise bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir.
6098 sayılı Yasanın 49 ve devam maddeleri gereğince kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler. Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.
Ölüm halinde uğranılan zararlar özellikle cenaze giderleri, ölüm hemen gerçekleşmemiş ise tedavi giderleri ile çalışma gücünün kaybı veya azalmasından doğan kayıplar ve ölenin desteğinden yoksun kalanların bu sebeple uğradıkları kayıplardır. Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz. Öte yandan ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.
Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır, Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse uğradığı zararın ödettirilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. Borçlar Yasasında sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür. Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır, Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K, sayılı kararı). Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu”hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir. Önemle vurgulanmalıdır kî, destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur, Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.05.2011 gün ve 2011/17-142 E. -411 K. sayılı ilamı). Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan işleten üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların zararı, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.
Dava dosyasında ihtilaflı olan bir diğer husus sigortalı aracın satışı nedeni ile poliçenin başlangıcından itibaren iptal edilmesi nedeni ile davalının sorumluluğu bulunup bulunmadığı hususudur.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91–101. maddelerinde zorunlu mali mesuliyet sigortası düzenlenmiştir. Bu sigortanın amacı trafik kazaları nedeniyle 3. kişilerin uğrayacakları zararların kolayca temin edilmesini sağlamaktır. Bu sigorta işleteni değil, aracı takip etmektedir. Zorunlu mali mesuliyet sigortası işletenin Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere yapılmaktadır. KTK’nun 91.maddesinde, işletenlerin bu kanunun 85/1. maddesine göre sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmalarının zorunlu olduğu, aynı yasanın 94. maddesinde, sigortalı aracı işletenlerin değişmesi halinde, devreden kişinin 15 gün içinde sigortacıya durumu bildirmek zorunda olduğu, sigortacının sigorta sözleşmesini durumun kendisine tebliği tarihi itibariyle 15 gün içinde feshedebileceği, sigortanın fesih tarihinden 15 gün sonrasına kadar geçerli olacağı düzenlemelerine yer verilmiştir. Aynı Yasa’nın 95. maddesinde ise, sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hallerin zarar görene karşı ileri sürülemeyeceği, ödemede bulunan sigortacının, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurulabileceği hükümlerine yer verilmiştir.Bu bakımdan olay tarihini kapsayan zorunlu mali mesuliyet sigortası poliçesinin varlığı halinde KTK’nun 95/2. maddesi gereğince sigortacının tazminat yükümlülüğünün azaltılması ve kaldırılmasına ilişkin poliçenin iptal edildiği, geçersiz olduğu bu nedenle sorumluluğunun bulunmadığı gibi haller sigortacı tarafından 3. kişilere karşı ileri sürülemeyeceğinden, sigortacı zarar görene ödeme yaptıktan sonra sigorta sözleşmesinin sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre tazminatın kaldırılmasını ve indirilmesini sağlayabileceği oranda kendi sigorta ettirenine rücu edebilecektir. Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarih, 2015/9054 tarih ve 2016/73 karar sayılı ilamı.
Somut olayda, davalı … şirketi davacıların desteğinin ölümü ile sonuçlanan kazadaki aracın zorunlu mali mesuliyet sigortacısıdır. 31/01/2009-31/01/2010 vadeli zorunlu mali mesuliyet sigortası poliçesi düzenlenmiş olup davaya konu kaza 23/08/2009 tarihinde poliçe vadesi içinde meydana gelmiştir. Her ne kadar davalı … şirketi vekili, poliçenin münfesih olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuş ise de, KTK 94. maddesi gereğince sigorta poliçesinin feshine ilişkin her hangi bir delil ortaya konulmamış olduğu gibi, yukarıda yapılan açıklamalarda da değinildiği üzere KTK 95/II.maddesi gereğince feshe ilişkin bu durum sigortacı ile sigortalı arasındaki iç ilişki olup davacı olan 3. kişiye karşı ileri sürülmesi mümkün değildir. Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 22/12/2014 tarih, 2014/10819 esas ve 2014/19087 karar sayılı ilamı.
Bu yasal çerçevede somut duruma bakıldığında, davacı taraf, kazada ölen sürücünün desteğinden yoksun kaldığını iddia ederek tazminat isteminde bulunmaktadır. Davacı yanın talebi ve iddia ettiği zarar, ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatına dayanmaktadır. Dolayısıyla, davacının ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacıya yansıtılamayacak, sürücü desteğin tam kusurlu olması, onun desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas- 2012/92 Karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2012/17-1491 Esas- 2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca).
Bu durum karşısında, davacının, zarar gören 3. kişi sıfatına dayanan zarar giderim talebi nedeniyle, kaza tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri karşısında, davacının desteğinin kazadaki kusurunun davacıya yansıtılamayacağı, kaza tarihi itibarı ile geçerli bir trafik sigortası poliçesinin bulunduğunun ve davalı … şirketinin de meydana gelen zarardan sorumlu olduğunun kabulü ile işin esası yönünden tüm deliller birlikte değerlendirilip varılan sonuca göre, dava dilekçesindeki taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. (Dava konusunun para alacağına ilişkin olup, doğrudan Tarifenin 3.Kısmına tabi olduğu, bu itibarla, Tarifenin 13.maddesinde belirtilen ikinci kısmının ikinci bölümüde gösterilen hukuki yardımlardan olmadığından 13.madde kapsamında değerlendirilemeyeceği, zira anılan maddenin Tarifenin 2.Kısım 2.Bölümüne giren yani konusu para olmayan veya para ile değerlendirilemeyen davalara ilişkin olduğu, eldeki davanın ise doğrudan konusunun para olduğu nazara alınarak vekalet ücreti Tarifenin 3.Kısım hükümlerine göre hesaplanmıştır. )
HÜKÜM :
1-Davanın KABULÜ ile, davacı … için 800,00-TL ve davacı … için 200,00-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan alınması gerekli 68,31 TL harçtan peşin alınan 27,70 TL’nin mahsubu ile eksik kalan kısmın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan 27,70 TL başvuru harcı ile 27,70 TL peşin harç ile davacı tarafça karşılanan 1417,20 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili davacı yana verilmesine,
4-Davacılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 120,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı yana verilmesine,
5- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/01/2018

Katip Hakim