Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/274 E. 2018/491 K. 12.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/274
KARAR NO : 2018/491

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 13/03/2015
KARAR TARİHİ : 12/04/2018

Mahkememizde görülen menfi tespit davasının yapılan açık yargılaması sonucunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacılar vekili, Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile, vekil eden …’ın … 14. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile takibe konu edilen senetten dolayı borçlu olmadığını, … ile müvekkili firma arasında … plakalı … Model … marka aracın satışı konusunda anlaşma yapıldığını, protokol kapsamında 284.490 İngiliz Sterlini(gbp) olarak belirlendiğini, satış protokolünün imzalanması ile birlikte 28.300 İngiliz sterlini peşinat olarak ödediğini, 221.000 gbp nin araç teslimi ile ödeneceğinin kararlaştırıldığını; sözleşme gereğince aracın ilk olarak … Otomotiv üzerine tescil edileceği, 24 ay sonra davalı …’ye devir yapılacağının kararlaştırıldığı, Protokolde davalı …’nin 24 aydan önce satış devrini istemesi halinde 35.190 İngiliz Sterlini KDV’nin ödenmesi halinde devir işleminin yapılmasının kararlaştırıldığını, davalı …’nin araç devrini o dönemde ilişki yaşadığı dava dışı kişi ve eşinin kendisine dava açması sebebi ile istemediğini ve devir konusunda sözleşmeye bu şekilde madde konulduğunu, … Otomotiv ile davalı … arasında satış protokolüne ek olarak 05/12/2011 tarihli ek protokol imzalandığını, 200.000 İngiliz Sterlini tutarında teminat senedi verileceğinin kararlaştırıldığını, söz konusu teminat senedinin cirolanmayacağının açıkça hüküm altına alındığını, ek protokol kapsamında senedin davacılar tarafından imzalanarak verildiğini, aracın davacı …’ye teslim edildiğini ancak kalan bakiyenin ödenmediğini, kalan bakiyenin ödenmesinin istenmesi üzerine davalının ödeme yapmayacağını, aracı kiralamak istediğini söylediğini, bu görüşmeler sırasında kendisini diğer davalının yakın arkadaşı olarak tanıtan …’in de hazır bulunduğunu, 20/02/2012 tarihinde aralarında araç kiralama protokolü imzaladıklarını, bu protokolün imzalanması ile birlikte davacının sürekli olarak teminat senedini istediği ancak davalının yurt dışında olduğunu söyleyerek senedi teslim etmediğini, bu sürede davalının kiraladığı aracı kullandığını, kiralık olarak kullandığı aracı davacı vekil edene teslim etmesine rağmen teminat olarak verilen senedi vermediğini, davacının şikayet edeceğini söylemesi üzerine davalıların vekil edenin iş yerine geldiğini ve davalı …’nin cebinden çıkarttığı bir senedi yırtarak vekil edenin önüne attığını, davacının teminat senedini aldığını düşünürken senedin davalı … tarafından icraya konu edildiğini, takibe konu senetteki tanzim ve vade tarihlerinin sonradan eklendiğini, senedin ek protokol uyarınca verilen teminat senedi olduğunu, davalıların birlikte ve kötü niyetli olarak hareket ettiklerini, aralarındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu, davalının soruşturma aşamasında senedin teminat senedi olduğunu ikrar ettiğini, davalılar arasında özel bir ilişki olduğunu beyanla … 14.İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına konu senet nedeni ile davacıların borçlu olmadıklarının tespitine, davalıların %20 oranında kötü niyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Mahkememize sunduğu yanıt dilekçesi ile dava konusu senedin teminat senedi olduğu ve hükümsüz hale geldiği iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, vekil edenin bu iddiaların muhatabı olmadığını, senedi diğer davalı ile ticari ilişkisine istinaden ciro yolu ile aldığını, senet teminat senedi olsa dahi vekil edenin bunu bilme olasılığı olmadığını, vekil edenin 3.kişi olup yetkili hamil olduğunu, davacılar ile diğer davalı arasındaki ilişkiyi bilebilecek durumda olmadığını, senetten doyalı kendisine başvurulan kişinin öncelik hamillerle veya keşideci ile aralarında var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremeyeceğini, teminat senedi iddiasının da şahsi def’i olduğunu, senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının da hamile karşı ileri sürülemeyeceğini, davalılar arasında ticari ilişki olup özel ilişkileri bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, Mahkememize sunduğu yazılı beyanı ile vekil eden davalının otomobil satın almak için Davacı …’e başvurduğunu, … Otomotiv’in sahibi diğer davacı … ile müvekkilinin yaptığı görüşme sonucunda … marka otomobil almaya karar verdiğini, davacı …’ ın şirketin araç kiralama lisansı olduğunu, KDV ve ÖTV indirimi uygulanması için aracın devrini daha sonra yapabileceğini ve bu dönemde aracı kiralık olarak gösterebileceğini, iyi müşteriler için her zaman bu şekilde uygulama yaptığını problemle karşılaşmadıklarını beyan etmesi üzerine müvekkilinin de indirimden yararlanabilmek için teklifi kabul ettiğini, bu kapsamda tarafların araç bedelinin vekil eden tarafından nakden ödenmesi ile aracın vekil edene teslim edilmesi , aracın ilk iki yıl boyunca davalı … adına kayıtlı kalması, bu dönemde aracın vekil eden tarafından kiralanmış olarak gösterilmesi, ikinci yılın sonunda herhangi bir ücret talep edilmeksizin vekil eden adına kaydedilmesi araç davacı tarafından herhangi bir nedenle vekil adına kaydedilmezse 200.000 Sterlin bedelli senedin alacak senedine dönüşeceği hususlarında anlaştıklarını ve satış protokolü ile ek protokol imzaladıklarını, aracın bedelinin ödenmesinden sonra aracın teslim edildiği 19/02/2012 tarihinde vekil edeni aracın kiracısı olarak göstermek amacı ile esasen hüküm doğurmayacak bir kira kontratı oluşturulduğunu, ancak bu kira sözleşmesinin hiçbir anmlda sonuç doğurmadığından araca ilişkin kiralama bedelinin davacı tarafından faturalandırılmadığı ve vekil edenden herhangi bir kira bedeli talep edilmediğini, vekil eden aracı bu şekilde kullanmakta iken davacı …’un aracı bir müşterisine göstermek istediğini beyan etmesi ve davalının seyahate çıkacak olması nedeni ile aralarındaki ilişkiye güvenerek aracı davacıya bıraktığını, seyahatten döndüğünde aracın üçüncü kişiye devredildiğini öğrendiğini, vekil edenin önce aracın kendi adına devrini aksi halde ise bedelin iadesini istediğini ancak davacıların aracın devrinin mümkün olmadığını, maddi darboğazda olmaları nedeni ile başka bir aracın satılmasının ardından bedelin ödenebileceğini beyan ettiklerini, tüm çabalara rağmen ödenen araç bedelinin iadesinin gerçekleşmediğini, davacıların iki yıl sonra aracın devrini bedelsiz olarak verme yükümlüklükleri bulunduğunu, ancak davacıların bu yükümlülüklerini yerine getirmemiş olmakla, ek protokolün 2.maddesi uyarınca senedin alacak senedine dönüştüğünü, araç bedelinin teslim tarihinde nakden ödendiğini, senedin eksiksiz ve geçerli olarak verildiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
… 14.İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası getirtilmiş incelenmesinde, davalı hamil tarafından davacılar aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip olup, takip dayanağı senedin 05/11/2011 keşide tarihli, 05/12/2012 ödeme tarihli, 200.000 İngiliz Sterlini bedelli, keşidecisi … Otomotiv, lehtarı davalı … olan senette çift imza bulunup, lehtar tarafından ciro yolu ile davalı …’e geçtiği, ciro silsilesinde kopukluk olmayıp, ilk cironun lehtar tarafından yapıldığı görülmüştür.
… CBS’ nin … sayılı soruşturma dosyası getirtilmiş incelenmesinde, dosyamız davacıları tarafından dosyamız davalıları aleyhine yapılan şikayet üzerine başlatılan soruşturma olup, soruşturma kapsamında davalı …’in Cumhuriyet savcısına verdiği ifadesinde davacıları tanımadığını, davalı …’ye …’da bulunan şirketin … distrübütörlüğünü verdiğini, karşılığında nakit para ve dava konusu senedi aldığını, …’nin senedi hangi nedenle elinde bulundurduğuna dair bilgi sahibi olmadığını, senedi aldığında yazılı olduğunu beyan ettiği; davalı …’in Cumhuriyet savcısına verdiği ifadesinde 2011 yılında araç almak istediğini, almak istediği aracın Türkiye’deki tek satıcısının davacı olduğunu, araç konusunda indirim yapılmasını talep ettiğini, davacının da bunun bir yöntemi olduğunu, kiralama şirketi olduğu için araç şirket üzerine alınırsa KDV ve ÖTV indirimi sağlanacağını bu durumda şirketin vergiden dolayı kazancı olacağını bu miktarı da indirim olarak yansıtabileceğini söylediğini, müşteki ile 289 bin Paunt karşılığında anlaştıklarını, 28.300 Paunt kapora verdiğini, araç gümrüğe gelince kalanı ödediğini, her ikisini de elden nakit olarak ödediğini, ancak bu durumda araç şirket üzerine kayıtlı olacağı için alacağını garanti altına almak için senet vermesini istediğini, muhasebecisinin senedi getirdiğini, müştekinin huzurunda imzalayıp verdiğini, bu şekilde aracı teslim aldığını ve kullanmaya başladığını, ancak araç kendi kullanımında ve müştekinin üzerinde olması nedeni ile bu durumun sıkıntı çıkarabileceğini düşünerek müştekiye söylediğini, müştekinin de bu sorunu kiralama sözleşmesi yaparak aşabileceklerini söylediğini, bunun üzerine kiralama sözleşmesi yaptıklarını, bu şekilde aracı kullandığını, bir süre sonra kendisini arayarak aracın aynısından almak isteyen bir müştekisi olduğunu, göstermesine izin verip vermeyeceğini sorduğunu, kabul ettiğini, aracı geçici olarak müştekiye bıraktığını, yurt dışına çıktığını, müştekinin aracı başkasına sattığını öğrendiğini, parasını istediğini, ancak türlü bahanelerle ödemediğini beyan ettiği görülmüştür.
Mahkememiz oturumunda dinlenen tanık …”davacı … diğer davacı … Şirketi’nin sahibi olup, davalılardan … bu şirketten … marka araç satın almıştı, araç bedelinin ödenmesi sırasında indirim yapılabilmesi için lizing yöntemi ile satış yapılması kararlaştırıldı, indirimden sonra oluşan araç bedeli … tarafından tamamen ödendi, bunun karşılığında davacılardan 200.000,00 Sterlin bedelli bono alındı, bunun nedeni davalı … tarafından davacılara yapılan peşin ödemenin karşılığı olarak verilmiş olmasıdır, davacılar hangi nedenle ödemekten kaçınıyorlar bunu bilemiyorum, bilgim bundan ibarettir” yönünde; tanık … “… ofiste bir kere gördüm, diğer davalı ile birlikte gelmişlerdi, davalı … beyden aracı teslim alan kişi benim, teslimden sonraki bir tarihte 2014 yılı ağustos aylarında … ile … şirkete geldi. Davacı … bey ile hararetli konuşmaları duydum, …” bana güvenmiyormusuz” diyerek eldeki senedi yırttı, daha sonraki konuşmalarda anladım. …’in bu tarih harici görmedim. … beyin odası showrun içindedir kapısı her zaman açıktır davalı … İle arkadaş oldukları için sürekli gelirdi. ” yönünde ve tanık … “Ben … beyin şirketin çalışıyorum, … ve … birlikte gördüm, bundan 3 sene önce 2014 yılı Ağustos ayında senedi teslim etmeye geldiler. Ben şirketin finans müdürü olarak çalışıyorum, bu nedenle senedi getirdiklerini biliyorum, …’yu şirkette bir kere gördüm, bunun dışında … beyi cep telefonunda aradığımda telefona … çıktı, … olduğunu telefondan kendisi söyledi, bu nedenle biliyorum, … beyin bize senedi iade etmesi gerekiyordu, yanında da … Hnm vardı, … Bey senedi iade etti,. … ve … Senedi iade etmek üzere geldikleri gün davacı ısrarla senet diye söyleyince davalı … seneden bu kadar senedi dert ettin dedi, bunun üzerine davacı bu zaten teminat senedi işlem yapamazsın, araç satışı gerçekleşmedi, neden dert edeyim ki dedi. Davalı … Senedi yırtarak attı, bu konuşmalar sırasında diğer davalı … da oradaydı” yönünde beyanda bulunmuştur.
Taraflar arasında akdedilen “Satış Protokolü” başlıklı belgenin incelenmesinde araç bedeline mahsuben 28.300 £ peşinat olarak ödendiği, bakiyesinin 35.190 £ KDV düşülerek 221.000 £ araç tesliminde nakden ödeneceği, aracın … adına tescil edileceği, satıcının 24 ay sonra … veya emri havalesine hiçbir bedel talep etmeksizin araç devrini yapacağı, 24 aydan evvel devrinin istenmesi halinde 35.190 £ ödeme yapılmasını müteakip … veya emri havalesine araç devrinin yapılacağının kararlaştırıldığı; 05/12/2011 tarihli ek protokolde ekteki 200.000 £ tutarındaki senedin satış protokolünün 4.ve5.maddelerinde belirtilen aracın devir işleminin … Otomotiv tarafından gerçekleştirilmediği durumlarda alacak senedi hükma kazanacağı, aksi halde alacak senedi hükmü taşımadığı, teminat senedinin ciro edilemeyeceği, protokolün ve senedin satış sözleşmesine ek olarak düzenlendiği görülmüştür. Yine taraflar arasında akdedilen 20/02/2012 tarihli araç kiralama protokolü başlıklı belge de incelenmiştir.
Dava 2004 sayılı yasanın 72.maddesine dayanan menfi tespit davasıdır.
2004 sayılı yasanın 72.maddesi gereğince, borçlu, icra takibinden evvel veya takip sırasında, borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile dahi takibin durdurulmasına karar verilemez.
Menfi tespit davası, borçlunun borçlu olmadığını kanıtlamak için açtığı davadır. Bu dava borçlu tarafından henüz borç ödenmeden açılır. Borçlu, hakkında yapılmış olan ve kesinleşen takip nedeni ile takip hukuku bakımından borçlu durumuna düştüğü halde maddi hukuk bakımından takip konusu yapılan alacağın borçlusu bulunmadığını tespit için bu davayı açar.
Borçlu kendisine karşı bir icra takibi başladıktan sonra ve henüz borcu ödememiş durumda iken hukuki yararı bulunması koşulu ile borçlu olmadığının tespiti için bu davayı açabilir. Kambiyo senetlerine dayanan haciz yolu ile takiplerde menfi tespit davası açma olanağı 2004 sayılı Yasanın 170/b maddesinde açıkça öngörülmüştür. Menfi tespit davasının dinlenebilmesi için davacının korunmaya değer güncel hukuki yararının bulunması gerekir. Takipten sonra açılacak bu dava başlamış olan takibi kendiliğinden durdurmayacağı gibi mahkemece ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez.
Borçlu, çeşitli nedenlere dayanarak maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürüp menfi tespit davası açabilir. Örneğin sahtelik veya tahrifat iddiası ile senedin sahte olduğunu ileri sürebilir. Yahut alacaklının elinde bulunan senedin bedelsiz veya hatır senedi olduğunu ileri sürebilir.
Menfi tespit davasında davacı borçlunun haksız bulunması halinde davanın reddine karar verilir ve borçlu, haksız ihtiyati tedbir nedeni ile alacağını geç almış olan alacaklıya, bu gecikmeden doğan zararını karşılamak için bir tazminat ödemeye mahkum edilir. Bu tazminata hükmedilebilmesi için alacaklının borçlu hakkında icra takibi yapmış olması, borçlunun icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda ihtiyati tedbir kararı almış olması ve bu kararın fiilen uygulanmış olması gerekir. Takibin fiilen durmamış olduğu hallerde alacaklı lehine tazminata hükmolunamaz. Bu tazminat alacaklının tedbir nedeni ile alacağını geç almış olmasından doğan zararlarını karşılamayı amaçlar.
Menfi tespit davasında ispat yükü davacının iddiasının dayandığı nedenlerin niteliğine göre değişir. Bu nedenle kambiyo senetleri hakkında açılan menfi tespit davalarında senedin dayanağı olduğu ileri sürülen hukuki ilişki ile senet metnindeki borç sebebinin karşılaştırılarak ispat yükünün kime düşeceğinin saptanması gerekir. Davacı borçlunun senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığını, senedin sahte olduğunu ileri sürmesi halinde ispat yükü davalı alacaklıya düşer. Davalı alacaklının, davacı borçlu tarafından varlığı inkar edilen hukuki ilişkinin gerçekleştiğini ispat etmesi gerekir. Buna karşılık davacı borçlunun senedin hata, hile, ikrah nedeni ile geçersiz olduğunu, senedin karşılıksız olduğunu, hatır senedi olduğunu, borcun ödeme ibra takas gibi nedenlerle son bulduğunu, senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu ileri sürmesi halinde bu iddiasını kendisinin ispat etmesi gerekir.
Bir bononun boş olarak verilmesi mümkün olduğu gibi senedi boş olarak alan kimsenin bunu aynen bir başkasına bu şekilde devretmesi, devralan kişinin de lehdar hanesine kendi adını yazarak takip ve tahsile girişmesi mümkündür. Senedin boş olarak verildiğini ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu, teminat senedi olduğunu, davacı borçlunun yasal delillerle kanıtlaması gerekir. 19. HD. 10.09.1996 T. 11953/7382;19. HD 14.09.2004 T. 522/8730; 30.04.2004 T. 8028/4926; 27.01.2004 T. 1773/571.Yine tam olarak doldurulmamış ve başka bir amaçla imzalanmış senedin davalı alacaklı tarafından haksız olarak ele geçirildiği iddiasının davacı borçlu tarafından ispat edilmesi gerekir. 11.HD 18.12.1987 T. 8549/7377.
6100 sayılı yasanın 200.maddesi gereğince, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. 6100 sayılı yasanın geçici 1/2.maddesi gereğince bu kanunun senetle ispata ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümleri kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmaz. Senetle ispat kuralına karşılık maddi olayların tanıkla ispatı mümkündür. 1086 sayılı yasanın 290.maddesine karşılık gelen 6100 sayılı yasanın 201.maddesi gereğince senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.
Senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiası, ancak kesin delil ile ispat edilebilir. HGK 26.02.2003 T. 19-135/105; 19.HD. 28.1.2002 T. 4744/551; 3.6.2001 T. 1568/5172. Senedin hatır senedi olduğu ancak kesin delille ispat edilebilir. Bu iddia tanıkla ispat edilemez. 19. HD 18.1.2011 T. 9250/314; 3.5.1995 T. 6954/4063. Senedin teminat senedi olduğu ancak kesin delille ispat edilebilir. 19. HD. 4.3.2002 T. 6498/1312; 8.12.2000 T. 5826/8492; 1.5.2000 T. 1298/3345.
İspat yükü kendisine düşen taraf bunu yerine getirememiş ise karşı tarafa yemin teklif edebilir. Buna taraf yemini denilir. 6100 sayılı yasa 225 ve devam maddeleri.
Diğer yandan TTK.nun 776/1-g maddesi gereğince, takip konusu belgenin kambiyo vasfını taşıması için “senedi düzenleyenin imzasını” ihtiva etmesi zorunludur. Anılan maddede sorumluluk için sadece imzadan söz edilmiş, birden fazla imzanın bulunması koşul olarak öngörülmemiştir. TTK.’nun 778. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun’un 678.maddesi gereğince, şirket yetkilisinin şirket kaşesi dışında senet üzerine atmış olduğu imza bizatihi kendisini sorumlu kılar. Yine TTK’nun 778. maddesi göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun’un 701 ve 702. maddeleri uyarınca, keşideci imzası dışında bononun ön yüzüne konulan her imza aval şerhi sayılır. Aval için sadece imza yeterli olup, ayrıca ad ve soyadın yazılması gerekli değildir. Aval veren kimse, kimin için taahhüt altına girmiş ise tıpkı onun gibi sorumlu olur. Özetle şirket temsilcisinin şahsen sorumlu olabilmesi için, şirket kaşesi dışında ayrı bir imzasının bulunması yeterlidir. Her iki imzanın da kaşe üzerinde bulunması halinde ise, yetkili temsilcinin sorumluluğundan bahsedilemez. Bir diğer ifade ile senetteki her iki imza da şirket kaşesi üzerine atılmışsa, burada artık aval olgusundan söz edilemez. Senedin, keşideci bölümünde, şirket temsilcisinin (aynı kişinin) elinden çıkmış iki imzasının bulunması halinde ve imzalayanın şirket temsilcisi olması durumunda, imzalardan şirket kaşesi üzerine atılanın şirket adına, açığa atılan diğer imzanın da, imza sahibinin şahsı adına atılmış olduğunun kabulü zorunludur. Her iki imzanın kaşe dışında olması halinde de, birisinin şirket adına, diğerinin de aval olarak atıldığının kabulü gerekir. Zira, senetteki borçtan sorumlu olmak için, keşidecinin tek imzası yeterli olup; birden fazla imza atılmasına gerek bulunmamaktadır. Bu açıklamalar ışığında sorumluluk doğması için, keşidecinin atacağı tek imza yeterli olup, bononun ön yüzündeki ikinci imzanın atılması zorunluluğu olmadığından, şirket kaşesi dışına atılan imza aval olarak değerlendirilir (HGK. nun 05/10/2011 tarih ve 2011/12-480 sayılı kararı). (Hukuk Genel Kurulu’nun 05.10.2011tarih ve 2011/12-480 E., 2011/598 K. sayılı kararı). Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 04/12/2017 tarih, 2016/24481 esas ve 2017/15073 karar sayılı ilamı; Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 24/04/2017 tarih, 2016/14463 esas ve 2017/6195 karar sayılı ilamı.
Somut durumda, davacılar dava ve takip konusu senedin teminat senedi olduğunu, boş olarak verildiğini, sonradan doldurulduğunu, hamilin kötü niyetli olduğunu beyanla hamil ve lehtara borçlu olmadıklarının tespiti istemi ile dava açmışlar, davalı hamil, lehtar ile keşideci arasındaki ilişkiyi bilmediğini, şahsi def’ilerin kendisine ileri sürülemeyeceğini beyanla davanın reddini talep etmiş, davalı lehtar ise senedin boş olarak verilmediğini, senedin alacak senedine dönüştüğünü beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Taraflar arasında akdedilen satış sözleşmesi ve protokol hükümleri ile davalının soruşturma aşamasındaki beyanı nazara alındığında, senedin teminat senedi olduğu hususu ispatlanmış olup bu husus uyuşmazlık konusu değildir. Her iki taraf beyanı ile davalı yanın soruşturma aşamasında ifadesi ve sözleşme ve protokol hükümlerine göre, senet, araç devrinin güvence altına alınmasına ilişkin verilmiş olup, araç devrinin gerçekleşmemesi halinde alacak senedine dönüşeceği protokolde açıkça yazılıdır.
Uyuşmazlık konusu olmadığı üzere, araç devri gerçekleşmemiştir.
Davacı, davalının aracı kiralamak istediğini beyan etmiş davalı ise aracın devri kendisinde olmadığı için bu durumun sıkıntı yaratabileceğini söylemesi üzerine davacının kira sözleşmesi fikrini ileri sürdüğünü söylemiştir. Gerçekten taraflar arasında akdedilmiş bir kira protokolü vardır.
Davacı araç bedelinin teslimatta ödenmesi gereken kısmının ödenmediğini, davalı ise elden nakden ödendiğini beyan etmektedir. Sözleşme gereğince kalan kısım teslim sırasında nakden ödenecek olup araç davalıya teslim edilmiştir. Bu durumda, sözleşme hükmü gereğince, aracın teslim edilebilmesi için kalan ödemenin yapılmış olması gerekmekte olduğuna göre, kural, ödemenin yapılmış olmasıdır. Davacının, ödemeyi almadan, sözleşmeye aykırı olarak aracı teslim etmesi düşünülemeyeceği gibi, aksini iddia eden davacı iddiasını, yani ödemeyi almadığını ispat yükü altındadır. Bu noktada dosyaya ispata yarar yazılı delil sunulu değildir. Davacı, bu iddiasını miktar itibari ile de sözleşme gibi yazılı belgeye karşı ileri sürdüğü iddia olması itibari ile yazılı delil ile ispatla mükellefken, ispat külfetini yerine getirememiştir.
Aracın kararlaştırılan bedeli ödendiği ve devri gerçekleşmediğine göre, yine taraflar arasında akdedilen protokol gereğince senet, alacak senedi hükmü kazanmıştır. Bu anlamda, davalının senet bedelinin tahsilini istemesinde somut ilişkiye aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Her ne kadar davacı, davalı hamilin kötü niyetli olduğunu iddia etmiş ise de, 6102 sayılı Yasanın 778/1-a maddesi delaleti ile uygulanması gereken 687.maddesi uyarınca poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun. Bu madde uyarınca borçlular temel ilişkiye dayanan şahsi defilerini bile bile borçlunun zararına hareket eden hamile karşı ileri sürebilir. Somut durumda, keşideci ile lehtar arasındaki temel ilişki yukarıda anlatıldığı gibi olmakla, şahsi ilişki gereğince lehtarın senet bedelini talep hakkı bulunmakla ve senet bedelsiz olmamakla, hamile yapılan ciro geçerli olup hamil tarafından icraya konu edilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Kaldı ki, davacı taraf, davalının kötü niyetini de ispat edebilmiş değildir. Dinlenen tanıkların beyanları, senedin bile bile borçlunun zararına alındığı yönünde ispata yeterli görülmemiştir.
Sonuç olarak, davacıların borçlu olmadıklarının tespitine yönelik istemleri yerinde görülmediğinden davanın reddine, tedbir kararı nazara alınarak davacı yanın tazminat mahkum edilmesine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Her iki davalı yönünden açılan davanın reddine,
2-İİK 72/5. maddesi uyarınca takip miktarı üzerinden hesaplanan 144.094,80 TL tazminatın davacıdan alınarak takip alacaklısı davalıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 31,40 TL harcın peşin alınan harçtan mahsubu ile bakiye kısmın 492 sayılı Yasanın 31.maddesi gereğince karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacı yana iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden harçlandırılan dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 45.453,00-TL vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalılara verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/04/2018

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …