Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/991 E. 2018/419 K. 29.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/991
KARAR NO : 2018/419
DAVA : Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
DAVA TARİHİ: 17/09/2014
KARAR TARİHİ: 29/03/2018
Mahkememizde görülmekte olan dava sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili, müvekkilinin, davalı şirketin ortağı olduğunu ve şirketin 50.000,00 TL’lik sermayesine tekabül eden 50.000 adet hissenin %10’u olan 5.000 adet hissenin müvekkiline ait olduğunu, davalı şirketin 28.05.2010 tarihinde 2008 ve 2009 yıllarına ait genel kurul toplantısını yaptığını, söz konusu toplantıda 3 yıl görev yapmak üzere yeni yönetim kurulu seçildiğini, aynı genel kurul toplantısının 7.maddesinde 2006, 2007 ve 2008 yıllarına ait kârların yasal yükümlülükler ayrıldıktan sonra kalan kısmının 31.12.2010 tarihine kadar dağıtılmasına karar verildiğini, davalı şirketin 2010, 2011 ve 2012 yıkarına ait genel kurul toplantılarını zamanında yapmadığını, gecikmeli olarak 10.02.2014 tarihinde yaptığını, 28.05.2010 tarihli toplantıda 3 yıl süre ile görev yapmak üzere seçilen yönetim kurulunun görev süresi bitmiş olduğundan, 2010, 2011 ve 2012 yıllarına ait 10.02.2014 tarihli genel kurulun usulüne aykırı olduğunu, bu hususun müvekkili tarafından toplantıda ileri sürülmesine rağmen, müvekkilinin azınlık olması sebebiyle itirazının oy çokluğu ile reddedildiğini, 10.02.2014 tarihinde yapılan genel kurulda divan heyetinin seçimine ve genel kurulun usulüne uygun olmadığına dair itirazları ile faaliyet ve denetçi raporunun müzakeresine ve denetçi raporunun imzasız olması nedeniyle yapmış olduğu itirazının, bilanço ve gelir tablosu hesaplarına yapılan itirazlarının, yönetim kurulu ve denetçilerin ibrasına ilişkin itirazlarının, yönetim kuruluna 3 yıllığına…’in seçilmesine itirazlarının, şirketin gayrifaal olmasından ötürü tasfiyesine ilişkin taleplerinin oy çokluğu ile reddedildiğini, TTK md. 531 ‘de haklı sebeplerle feshi düzenlediğini, ortaklığın feshini gerektirecek haklı sebeplerin en başında çoğunluğun gücünü kötüye kullandığı haller olarak ortaya çıktığını, bir anonim ortaklıkta uzun müddet hiç kâr dağıtılmaması, genel kurul toplantılarının zamanında yapılmaması hususlarının azınlığın ortaklıkta pay sahibi olmaktan umduğu faydaları daimi olarak ortadan kaldıracağı için haklı sebep teşkil ettiğini, şirketin 2006, 2007 ve 2008 yılı kârlarının 31.12.2010 tarihine kadar dağıtılmasına karar verilmiş olmasına rağmen bugüne kadar kâr dağıtımı yapılmadığını, 2010, 2011 ve 2012 yıllarına ait genel kurul toplantılarının zamanında yapılmadığını, görev süresi bitmiş olan ve imza yetkisi bulunmayan yönetim kurulu ile karar alınarak 10.02.2014 tarihine 2010, 2011 ve 2012 yıllarına ait genel kurul toplantısının yapıldığını, anonim ortaklığın kanuni organlarından birinin yokluğunun fesih sebebi olduğunu, 10.02.2014 tarihinde yapılan genel kurulda müvekkilinin aleyhte oylarının dikkate alınmadığını, tüm kararların müvekkili hariç tutularak oy çokluğu ile alındığını, toplantıya bakanlık temsilcisi katılması talepleri ile görev süresi dolan yönetim kurulunun imza yetkisi olmadığından yapılan genel kurulun usulüne aykırı olduğu ve şirketin gayrı faal olmasından ötürü tasfiyesi gerektiği yönündeki taleplerinin oyçokluğu ile reddedildiğini belirterek; TTK m.531 uyarınca davalı şirketin feshine ve tasfiyesine, dava masrafları ve ücreti vekâletin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Davalı vekili, müvekkili davalı şirketin 10.09.1987 tarihinde kurulduğunu ve halen İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 257157-184724 sicil numarasında kayıtlı olduğunu, müvekkili şirketin mali yapısı bakımından ticari faaliyetini sürdürmeye yeterli, aktif-pasifi dengeli, devlete ve çalışanlarına karşı yükümlülüklerini eksiksiz yerine getiren bir şirket olduğunu, huzurdaki davada müvekkili şirketin TTK m.531 uyarınca feshi ve tasfiyesinin talep edildiğini, davacının söz konusu maddeye dayalı olarak şirketin fesih ve tasfiyesini talep hakkı bulunmadığı gibi, şirketin fesih ve tasfiyesini gerektirecek hiçbir haklı sebebin de mevcut olmadığını, davacınm müvekkili şirket menfaatlerini gözetmeksizin, şirketi zarara uğratacak şekilde hareket ettiğini, davacının 01.04.1998-10.03.2008 arası müvekkili şirkette satış görevlisi olarak sigortalı çalıştığını, müvekkili şirkette sektörü ve işi öğrendiğini, müvekkili şirketin yurt dışındaki firmaların temsilcisi olması sebebiyle, davacının zaman zaman bu firmaların yetkilileri ile ilişki kurduğunu, davacıya 17.03.2008 tarihinde 500 adet hisse ile %10 hisse devri yapıldığını, davalının 2009 yılı sonlarına doğru müvekkilinin Almanya’daki en büyük iş ortağı ve cirosunun %60’ını yaptığı … şirketine giderek, müvekkili şirketten ayrılacağını ve mümessilliğin kendisine verilmesini talep ettiğini, davacının 30.01.2010 tarihinde müvekkili şirketten ayrılarak … şirketinin Türkiye’deki diğer mümessili … firmasında çalışmaya başladığını, davacının müvekkili şirketten kısa bir süre sonra 19.04.2010 tarihinde müvekkili şirketle aynı konuda faaliyet gösteren İstanbul Ticaret Odasında …sicil numarasında kayıtlı … Tekstil Makine Mümessillik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ni taşımadığı ve davacının haksız rekabetinin müvekkili şirketi zarara uğrattığının tartışmasız olduğunu, kusurlu olan davacının işbu davayı açarak kendi lehine sonuç sağlamaya çalışmasının hukuken himaye edilemeyeceğini, şirketin haklı bir nedenle feshini gerektirecek fiili ve hukuki hiçbir sebep bulunmadığını, davacının dava dilekçesinde feshe gerekçe yaptığı vakıaların gerçeği yansıtmadığı gibi şirketin feshini gerektirecek nitelikte de olmadığını, bunun yanı sıra şirketin fesih ve tasfiyesinin davacı için son çare olmadığını, davacının şirket ortaklığından ayrılmasının da mümkün olduğunu, menfaatler dengesi dikkate alındığında davacının talebinin kabul edilmesi halinde şirketin ve diğer ortaklarının haksız olarak zarara uğrayacağının şüphesiz olduğunu, şirketin tasfiyesine karar verilmesi halinde davacının sağlayacağı menfaat ile diğer ortakların kaybedeceği menfaatler karşılaştırıldığında şirketin yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru ve uygun olacağını, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü gerekçelerin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının müvekkili şirket ile haksız rekabet yapmaya devam ettiğini, davacının haklı nedenle fesih talebinin hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğunu, davacı iddialarını kabul anlamına gelmemek üzere; TTK 531.maddesi uyarınca Sayın Mahkemenin davacının payının ödenmesi suretiyle şirket ortaklığından çıkarılması yönünde ihtilafa çözüm getirmesinin de mümkün olduğunu, Mahkemece davacının ortaklıktan çıkarılması yönünde hüküm kurulduğu takdirde, müvekkili şirket zararının davacının ortaklık payına mahsubu için takas-mahsup taleplerinin bulunduğunu belirterek; öncelikle hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, Sayın Mahkemece gerek görüldüğü taktirde, davacının şirket ortaklığından çıkarılması yönünde hüküm kurulmasına, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
Dava, TTK 531 maddesi uyarınca davalı şirketin feshi ve tasfiyesine ilişkindir.
Davacı delilleri, davacının çıkma payının hesaplanması ve davalı savunmaları kapsamında bilirkişiler mali müşavir Yaşar Aslan, gayrimenkul değerleme uzmanı Funda İnan Duğçar ve Makina mühendisi Prof. Dr. Adnan Dikicioğlu’ndan rapor tanzim edilmiş, bilirkişilerin 10/08/2016 tarihli raporunda “Mahallinde yapılan inceleme esnasında davalı şirketin ticari defterlerinin 30.04.2016 tarihine kadar yazdırılmış olduğunun tespit edildiği, bu sebeple işbu raporda yapılan hesaplamaların şirketin ticari defterlerinde kayıtlı en son işlem (30.04.2016) tarihi itibarıyla yapıldığı, söz konusu tarih itibarıyla reel değerlemelere göre bulunan özsermaye rakamının 1.163.624,46 TL olarak tespit edildiği, davacının şirket sermayesindeki hisse oranının %10 olduğu, yukarıda hesaplanan (şirketin varlıklarından borçlarının düşülmesi sonucunda bulunan) net özsermayesinin %10’una tekabül eden (1.163.624,46×10/100)=116.362,45 TL’nin davacının çıkma payı olarak hesaplandığı, davacının, davalı şirketin iş yapmış olduğu firmaların mallarının satışında aracılık yaptığına ve bunun karşılığında bahsi geçen firmalardan komisyon geliri elde ettiğine dair dosyada hiçbir somut delilin bulunmadığı gibi, şirketin son 6 yıldır sürekli zarar ettiği, söz konusu zararların davacının iddia edilen haksız rekabetinden kaynaklandığı yönünde dosyada somut bir delilin bulunmadığı, bu sebeple davacının davalı şirketle haksız rekabet yapmak suretiyle davalı şirketi zarara uğrattığı iddiasının ispata muhtaç olduğu” sonucunu bildirmişlerdir.
Tarafların itirazları doğrultusunda bilirkişi heyetinden ek rapor alınmış, bilirkişilerin 15/12/2016 tarihli ek raporunda “Reel değerlemelere göre bulunan özsermaye rakamının 1.163.624,46 TL olarak tespit edildiği, davacı vekilinin itirazları doğrultusunda, davalı şirkete ait taşınmazda kurulan dava dışı şirketin 2016 yılına ait (4) aylık kira bedeli olarak tespit edilen 8.000,00 TL’nin yukarıdaki miktara ilavesi ile davalı şirketin özsermaye rakamının (1.163.624,46 + 8.000,00)= 1.171.624,46 TL olacağı, davacının şirket sermayesindeki hisse oranının %10 olduğu, yukarıda hesaplanan (şirketin varlıklarından borçlarının düşülmesi sonucunda bulunan) net özsermayesinin %10’una tekabül eden (1.171.624,46×10/100)= 117.162,45 TL’nin davacının çıkma payı olarak hesaplandığı, davalı şirketin ticari defter kayıtlarında ve kök bilirkişi raporu ekleri içinde dava dosyasına sunulan mizanlarda davacının 136.06 kod numaralı … Taşıt hesabında 81.176,00 TL borçlu olduğu görülmekte ise de; davalı şirket nezdinde yapılan inceleme esnasında söz konusu borcun dayanağı herhangi bir belgenin sunulmadığı, davalı vekilinin itiraz dilekçesinde söz konusu alacağın davalı şirkete ait …marka aracın davacıya satışından kaynaklandığının iddia edeldiği, söz konusu taşıt satışının davacıya yapılmış olduğunun ispatı halinde ve bedelinin de tahsil edilmemiş olması halinde davalının söz konusu bedeli çıkma payı alacağından mahsup edebileceği, dava konusu olaydan bağımsız olarak, davalı şirketin davacıdan alacaklı olduğunu iddia etmiş olduğu miktar için her zaman hukuki yolları kullanmakta da muhtar olduğu, davacının, davalı şirketin iş yapmış olduğu firmaların mallarının satışında aracılık yaptığına ve bunun karşılığında bahsi geçen firmalardan komisyon geliri elde ettiğine dair dosyada hiçbir somut delilin bulunmadığı gibi, şirketin son 6 yıldır sürekli zarar ettiği, söz konusu zararların davacının iddia edilen haksız rekabetinden kaynaklandığı yönünde dosyada somut bir delilin bulunmadığı, bu sebeple davacının davalı şirketle haksız rekabet yapmak suretiyle davalı şirketi zarara uğrattığı iddiasının ispata muhtaç olduğu yönündeki kök raporda belirtilen görüş ve tespitin bu aşamada da muhafaza edildiği” sonucunu bildirmişlerdir.
Taraf vekillerinin bilirkişi raporuna karşı beyanları ve itirazları, özellikle Eyüp İlçe Emniyet Müdürlüğünden gelen müzekkere cevabında … plakalı aracın davacı…’ye devrinin yapıldığı, noter satış belgesinde davalı şirketçe araç bedelinin nakden alındığı belirtildiğinden 01.02.2010 araç satış tarihi itibariyle alınan araç bedelinin şirket kayıtlarına girip girmediği, girmemiş ise araç bedelinin şirket mal varlığı olarak değerlendirip değerlendirilemeyeceği tespiti için bilirkişi kurulundan ikinci kez ek rapor alınmış, bilirkişilerin 03/10/2017 tarihli ek raporunda “Bir önceki raporda, davalı şirketin özsermaye rakamının 1.171.624,46 TL olduğu, davacının şirket sermayesindeki hisse oranının %10 olduğu, şirketin varlıklarından borçlarının düşülmesi sonucunda bulunan net özsermayesinin %10’u (1.171.624,46×10/100) = 117.162,45 TL’nin davacının çıkma payı olarak hesaplandığı yönünde görüş ve kanaat belirtilmiş olup, işbu rakamlara şirketin bilançosunun aktifinde alacak olarak görünen araç bedelinin de dâhil olduğu, bu aşamada da, araç bedeli yönünden şirket mal varlığına ilavesi gereken herhangi bir miktarın bulunmadığı, araç satışının 01.02.2010 tarihinde yapıldığı ve araç satış bedelinin fiilen kasaya girmemiş olması sebebiyle, söz konusu paranın (davalı şirket adına araç satışını yapan) … uhdesinde kaldığının kabulü halinde; araç satışının yapıldığı 01.02.2010 tarihinden rapordaki hesaplamanın yapıldığı 30.04.2016 tarihine kadar 81.176,00 TL üzerinden faiz hesaplaması yapılarak faiz gelirinin şirket aktifine dâhil edilmesi gerekeceği, işbu raporun 5. sayfasındaki tabloda hesaplanan 62.031,46 TL tutarındaki faiz gelirinin, davalı şirketin aktifine (mal varlığına) dahil edilmesi ile daha önce davalı şirketin rayiç değerlere göre hesaplanmış olan 1.171.624,46 TL tutarında özsermaye rakamına ilavesi ile; davalı şirketin özsermayesinin (1.171.624,46 + 62.031,46 TL olacağı, davacının şirket sermayesindeki hisse oranının %10 olduğu, yukarıda hesaplanan (şirketin varlıklarından borçlarının düşülmesi sonucunda bulunan) net özsermayesinin %10’una tekabül eden (1.233.655,92×10/100)= 123.365,59 TL’nin davacının çıkma payı olarak hesaplandığı, araç satışına ait hususlar haricinde, kök rapora ve l. ek raporda belirtilen görüş ve kanaatin bu aşamada da muhafaza edildiği” sonucunu bildirmişlerdir.
Davalı şirket,… plakalı şirkete ait aracın davacıya satıldığını, davacının araç bedelini ödemediğini bu nedenle davacı borcunun şirket payından düşülmesini talep etmiştir. Aracın trafik kaydı getirtilmiş, dosyasına alınmıştır.
Araç satışının Beşiktaş 17.Noterliğinin 01/02/2010 tarih, …yevmiye nolu satış sözleşmesi ile yapıldığı, satıcının davalı şirket, alıcının davacı olduğu, araç bedelinin ödendiği belirlenmiştir.Belge karşısında davalının araç bedelinin ödenmediğine ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir.
TTK’nın 531 maddesinde: “(1)Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir” hükmü getirilmiştir.
Davacı, davalı iddiaları, dosya kapsamına uygun ve hüküm kurmaya yeterli bulunan Mahkememizce alınan kök ve ek bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Alınan bilirkişi raporuyla şirketin faal olduğu, davalının şirket payının ödenerek davacının şirketten çıkartılmasını talep ettiği, TTK 531 maddesi değerlendirilerek şirketin faal olması nedeniyle davacının payının ödenerek şirketten çıkartılmasının dosya içeriğine uygun düşeceği Mahkememizce kabul edilerek bilirkişi kurulunca güncel değer olarak tespit edilen davacıya ait şirket payının 123.365,59 TL olduğu kabul edilmek suretiyle davacının şirket payının ödenme suretiyle şirketten çıkarılmasına ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile 123.365,59 TL çıkma payının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 8.427,13-TL ilam harcından peşin alınan 1.975,64-TL tamamlama harcı ve 25,20-TL peşin harç olmak üzere toplam 2000,84-TL bakiye harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 1.975,64-TL tamamlama harcı, 25,20-TL peşin harcı olmak üzere toplam 2.000,84- TL’ nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 12.619,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 4.143,20-TLyargılama gideri davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/03/2018
Başkan …
(e-imza)
Üye …
(e-imza)
Üye …
(e-imza)
Katip …
(e-imza)