Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/854 E. 2018/964 K. 03.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2014/854 Esas
KARAR NO : 2018/964
DAVA : Ortaklık İlişkisine Dayalı KDV iadesi Alacağı
DAVA TARİHİ: 30/07/2013 (Kapatılan 19 ATM 2013/214 Esas)
BİRLEŞEN İSTANBUL 12.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
2016/284 ESAS, 2016/343 KARAR SAYILI DAVA
DAVA : Ortaklık İlişkisine Dayalı KDV iadesi Alacağı
DAVA TARİHİ: 15/03/2016
KARAR TARİHİ: 03/10/2018
Mahkememizde görülen alacak davasının yapılan yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacılar vekilleri, müvekkillerinin davalı şirketin eski ortakları ve yöneticileri olduğunu, zamanla şirket idaresindeki anlaşmazlıklar nedeniyle davalı şirket ortak ve yöneticileri olan … ailesi ile, müvekkileri … ailesinin ayırma kararı aldığını, 23/11/2011 tarihli adı geçen şirkette yapılacak kısmen bölünme ve satış yoluyla devir işlemlerine ait protokole ilişkin davalı şirket tarafından yapılması kararlaştırılan edimlere dair yasal haklar saklı tutularak, protokolün 4.5. maddesi gereğince davalı şirketin Middleist projesi sonrası KDV iade alacağının müvekkilleri payına düşen şimdilik 50.000,00 TL’sinin iade alınma veya şirket borçlarına mahsup edilmesi tarihinden başlayacak avans faizi ile birlikte müvekkillerine davalı şirketteki hisseleri oranında ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada ise, aynı protokol maddesi kapsamında aynı alacağa ilişkin olarak asıl davadaki davalı şirketin diğer ortaklarına karşı şimdilik 50.000,00 TL’sinin iade alınma veya şirket borçlarına mahsup edilmesi tarihinden başlayacak avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Bilahare davacılar vekilleri 05/03/2018 harçlandırma tarihli talep arttırım dilekçesi ile HMK’nın 107. maddesi uyarınca bilirkişi raporuna göre taleplerini 173.028,58 TL olarak arttırmıştır.
SAVUNMA:
Asıl davada davalı şirket vekili, müvekkili şirketin protokolde taraf olmaması nedeniyle kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, hissedarların kendi aralarında yaptıkları anlaşmaların şirketi bağlamayacağını, dolayısı ile bölünme işlemine dayalı olarak müvvekili şirketin davacılara herhangi bir KDV iade borcunun bulunmadığını, genel kurul tarafından kâr dağıtım kararı alındığı takdirde hisseleri oranında kâr payı dağıtılabileceğini, müvekkile ait KDV iadesinin herhangi bir şirket organı kararı olmaksızın ortaklara dağıtılmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleşen dava yönünden davalılar vekilleri, müvekkillerinden bir kısmının protokolde imzasının bulunmaması nedeniyle kendilerini bağlamayacağını paydaşların tümünü bağlayıcı ve şirket menfaatine ilişkin protokollerde oy birliği ile imzalanması gerektiğini, sadece dört paydaş tarafından protokole imza atılması nedeniyle hukuken geçersiz olacağını, kaldı ki şirketin ayrı bir tüzel kişiliğinin olması nedeniyle şirkete ait paranın doğrudan paydaşlara dağıtılmasının yasal olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Asıl ve birleşen davalar hukuksal niteliği itibariyle, asıl davadaki şirketin kısmi bölünmesi ve satış yoluyla devir işlemlerine ait şirket ortakları arasında yapılmış 23/11/2011 tarihli protokol kapsamında… Projesi uyarınca KDV iade alacağının ortaklık hissesi oranında tahsili istemine ilişkindir.
Davalı şirketin ilgili yıllara ait ticari kayıtları incelendiğinde 07/08/2012 tarihinde 330.050,70 TL KDV iadesi aldığı kayden sabittir. Yine… Vergi Dairesi Başkanlığı’nın cevabi yazısı uyarınca davalı şirketin 2010 yılı dönemine ait 418.290,88 TL KDV iade alacağının bulunduğunun beyan edildiği anlaşılmaktadır. Davalı şirketin dava tarihi itibariyle ilgili projeye ilişkin bağımsız bölümünün bulunmadığı da anlaşılmaktadır. Ancak dava tarihi itibariyle davalı şirketin vergi dairesinde 330.050,70 TL iade aldığı sabit olmakla davacıların hissesine (0,455) denk gelen toplam tutar 150.173,07 TL’dir.
Davaya konu 23/11/2011 tarihli protokol hukuken pay sahipleri sözleşmesi niteliğinde olup bu sözleşmeye dayalı olarak ilgili şirkete ya da şirket organlarına karşı hak iddia edilemeyecektir. Zira sözleşme alelade ve atipik bir borçlar hukuku muamelesinden ibaret olup, sözleşmelerin nispiliği ilkesi uyarınca sadece sözleşmenin tarafları arasında hüküm ve sonuç doğuracaktır. Dolayısı ile asıl davadaki davalı anonim şirkete karşı husumet yöneltilemeyecektir. Bu nedenle asıl davanın pasif husumet nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
Birleşen dava yönünden yapılan irdelemede ise; davanın temelini teşkil eden 23/11/2011 tarihli kısmi bölünme ve satış yoluyla devir işlemlerine ait protokol incelendiğinde 4. maddesinin 5.bendinde “Bu proje nedeniyle yüklenilen KDV’den iadesi talep edilen ve edilecek olan KDV’nin iade alınması durumunda ilgili tutar hisse oranında bölüşülecektir. Şirketin KDV alacağından eski ortaklar hissesi oranınca faydalanacaktır.” Hükmü düzenlenmiştir. Buna göre şirket ortağı olan birleşen davanın tarafları… Mh. 2152 Ada, 204 ve 194 sayılı parseller üzerinde yapılan taşınmaz projesinin bitimine müteakiben vergi dairesinden gelecek KDV iadesinin şirket tarafından alınması durumunda ortakların hisseleri oranında paylaşılacağı belirgindir.
Sözleşme metni incelendiğinde davalılardan …, … ve …’ün imzalarının bulunduğu, imzaların inkâr edilmediği ancak birleşen davadaki diğer davalıların sözleşmede imzaları bulunmadığı gibi sonradan bu sözleşmelere onay verdiğine ilişkin herhangi bir muvafakat name ya da imzası bulunan diğer davalılara yetki verildiğine dair herhangi bir bilgi ve belgeye dosya kapsamında rastlanılmamıştır. Bu nedenle imzası olmayan davalılara karşı husumet yöneltilmesi mümkün olmadığından davanın reddi gerekmiştir. Her ne kadar bir kısım davacıların da (isimleri bulunmakla birlikte) sözleşmede imzaları bulunmuyor ise de dava açılmakla sözleşmeye onay vermiş sayılmaktadırlar. Kaldı ki, mezkur sözleşme niteliği itibari ile resmî ya da adi yazılı şekle tâbi bir sözleşme olmadığından hak talep edenler yönünden onay verdikleri sürece imza eksiği geçerliliğe etki etmeyecektir.
Sözleşmede KDV iadesine ilişkin kesin vade bulunmadığından davadan önce işlemiş faiz talebinde bulunabilmek için temerrüt ihtarı zorunludur. Davacılar vekillerince davaya konu … Noterliği’nin 19/02/2013 tarihli, … yevmiye sayılı ihtarname metni ile tebliğ şerhini sundukları görülmüş olup, sözleşmede imzası bulunan davalı paydaşlar; … ile …’e çıkartılan ihtarnamenin 25/02/2013 tarihinde ayrı ayrı tebliğ edildiği, ancak …’e ise çıkartılan tebligatın bila döndüğü görülmüştür. Dolayısı ile … yönünden davadan önce işlemiş faiz talep edilmesi mümkün değildir. … ile … yönünden ise 25/02/2013 tarihinden itibaren faiz işlemeye başlayacaktır. Sözleşme niteliği itibari ile ticari nitelikte şirket işleminden kaynaklı olup avans faizi istenmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacılar vekilleri kök raporda tespit edilen asıl alacak ve dava öncesi işlemiş faiz kalemleri toplamına göre talebini HMK’nın 107. maddesi uyarınca arttırmış ise de kök raporda KDV iadesinin şirkete girişinin yapıldığı 07/08/2012 tarihinden dava tarihine kadar avans faizi hesabında bulunulduğu, ancak yukarıda da belirtildiği üzere faiz başlangıç tarihinin temerrüt tarihinden itibaren olması gerektiği aşikâr olup rapordaki işlemiş faiz değerlendirmesine iştirak olunmamıştır.
Mahkememizce işlemiş faiz yönünden 25/02/2013 temerrüt tarihinden başlatılmak üzere işlemiş avans faizi hesaplattırmak üzere ek rapor alınması yoluna gidilecek ise de, 26/09/2018 tarihli duruşmada davacı vekilleri temerrüt tarihinden itibaren asıl alacağa faiz işletilmesini talep ettikleri, işlemiş faizi icrada nazara alınmasını, ek inceleme istemediklerini beyan etmiştir. Bu nedenle taleple bağlı kalınarak davalılar … ve … yönünden işlemiş faiz yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına hükmedilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A-Asıl dava yönünden davanın pasif husumet nedeniyle REDDİNE,
1-Alınması gereken 35.90 TL harçtan peşin alınan 853.90 TL harcın mahsubu ile, artan 818.00 TL’nin istek halinde yatıran davacılara iadesine,
2-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.180 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya ödenmesine,
3-Davacılar tarafından asıl dava kapsamında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına, davalı şirket tarafından yapılan 51.60 TL’den ibaret yargılama giderinin davacılardan alınarak davalıya ödenmesine,
B-Birleşen İstanbul 12.ATM 2016/284 esas, 2016/343 karar sayılı dosyası yönünden, davanın KISMEN KABULÜ ile,
1-KDV iade alacağı 150.173,07-TL’nin davalılardan …, … ve …’den; … yönünden dava tarihinden, … ve … yönünden temerrüt tarihi 25/02/2013 tarihinden itibaren 3095 sayılı faiz kanununun 2/2 maddesi uyarınca avans esasına göre işleyecek ve hesaplanacak faiziyle birlikte alınarak davacılara ödenmesine,
2-Talep artırma konu edilmiş işlemiş faiz talebi yönünden ise davacılar vekilinin 26/09/2018 tarihli celsedeki imzalı beyanları uyarınca temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizinin infazda nazara alınmasını talep ettiği anlaşıldığından davalılar … ve … yönünden işlemiş faize dair hususun icrada dikkate alınacağından karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davalılardan … yönünden ise davadan evvel temerrüt oluşmadığından işlemiş faiz talebinin REDDİNE,
4-Diğer davalılar yönünden de davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
5-Alınması gereken 10.258,32 TL karar ilam harcından peşin yatan 853.88 TL ile talep arttırım suretiyle ikmal edilen 2.101,21 TL’nin mahsubu ile bakiye 7.303,23 TL’nin davalılar …, … ve … (… Oğlu)’den tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6-Davacılar tarafından sarf edilen 853.88 TL peşin harç, 29.20 TL başvuru harcı, 4.30 TL vekalet harcı olmak üzere 887.38 TL harç giderinin davalılar …, … ve … (… Oğlu)’den alınarak davacılara ödenmesine,
7-Davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 14.763,85 TL nispi vekalet ücretinin davalılar …, … ve … (… Oğlu)’den alınarak davacılara ödenmesine,
8-Davalılardan …, …(… Oğlu), …, …, …, …, …, …, …, kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca pasif husumet ön şart yokluğu nedeniyle reddi nazara alınarak 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak bu davalılara ödenmesine,
9-Davalılardan … kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddolunan işlemiş faiz miktarı üzerinden hesap edilen 2.742,66 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya ödenmesine,
10-Davalılardan … ile … (… Oğlu) yönünden işlemiş faiz hususu davacılar vekillerinin talepleri uyarınca icrada nazara alınacağından lehe vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,
11-Bu dava kapsamında davacılar tarafından sarf edildiği anlaşılan 1.900,00 TL bilirkişi ücreti, 326.4 posta ve tebligat ücreti olmak üzere toplam 2.226,4 TL’den ibaret yargılama giderinin ret ve kabul oranı nazara alınarak 1.932,30 TL’nin davalılar …, … ve …’den alınarak davacılara ödenmesine, fazlaya dair giderin davacılar üzerinde bırakılmasına,
12-HMK’nın 333. maddesi gereğince, mahkeme veznesine depo edilen gider avansından kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesi ile birlikte yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.
Katip …
Hakim …
5070 Sayılı Kanun Gereğince Elektronik İmza İle İmzalanmıştır.*