Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/853 E. 2018/318 K. 07.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/853 Esas
KARAR NO: 2018/318
DAVA : TTK’nın 122.maddesi uyarınca Denkleştirme İstemi
DAVA TARİHİ: 17/09/2014
KARAR TARİHİ: 07/03/2018
Mahkememizde görülen Portföy Tazminatı davasının yapılan yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili, taraflar arasındaki 01/01/2006 tarihli distribütörlük sözleşmesi kapsamında sözleşme ekindeki çizelgede adı geçen 7 adet ürünün satışı için davalının distribütör olarak atadığı müvekkilince ürünlerin teslim alınarak sözleşmeye uygun bir şekilde özenle Türkiye genelinde akde konu ilaç ürünlerinin tanıtım ve satımının gerçekleştirildiğini, özellikle son 7 yıl içerisinde Marmara ve Ege bölgelerinde toplamda 196 bayi ve toptancıya satış yapılarak davalıya müşteri kazandırıldığını, müvekkilinin 7 yıl boyunca büyük bir çaba sonuçta oluşturduğu pazara davacının vakıf olduğunu, davalının yapmış olduğu basın açıklaması ile anlaşmayı açıkça olmasa da kendi satış ekibini kurmaya karar verdiğini duyurduğundan bahisle eylemli olarak sona erdirdiğini, bu bağlamda Nisan 2013’ten sonra aralarında ticari ilişki olmadığını belirterek şimdilik 10.000,00 TL denkleştirme tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili, davacının aralarındaki sözleşme uyarınca toptancı olarak görevlendirildiğini, sözleşme kapsamında münhasırlığın söz konusu olmadığını, kendilerinin karşı tarafa pazarlama ve satış faaliyetlerinde destek sağladıklarını, bedelsiz ürün verildiğini, potansiyeli yüksek bazı ilaçlarda davacıya ayrıcalık tanıdığını, etkin bir satış ağı kurulmasına olanak tanıdığını ancak 2012 yılından itibaren davacının bakiye cari hesap borçlarını ödememeye başladığını, davacının 31/08/2012 tarihli maili ile ilişkiyi sonlandırdığını, sözleşme içeriği uyarınca tek satıcılığın söz konusu olmadığını, kaldı ki sözleşmenin davacı tarafından sona erdirilmesi sebebiyle portföy tazminatının yasal şartlarının oluşmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava hukuksal niteliği itibariyle, TTK’nın 122. maddesi uyarınca denkleştirme istemine ilişkindir.
Huzurdaki davada, davacı davalı ile aralarında distribütörlük anlaşması mevcut iken davalının anlaşmayı sarih bir şekilde feshetmeksizin basın yoluyla kendi satış ekibini kurmaya karar verdiğini ilan ettiğini, bunun üzerine bu yeni düzende yer almalarının müvekkili açısından sürdürülmesinin uygun olmayacağının davalıya iletildiğini, ticari münasebetin zımmen ve fiilen sonlandırıldığını beyanla portföy tazminatı talep edilmektedir. Davalı yan ise, sözleşmede münhasırlık bulunmadığını, bu durumun açıkça sözleşmede düzenlendiğini, bilakis davacıların kendilerini zarara uğrattığını ödemeyi aksattığını, kendilerinin sözleşmeyi feshetmediklerini beyan etmiştir.
Sözleşmenin başlığında açıkça tek satıcılık sözleşmesi yer almadığı gibi, 1.maddesinde de hususi atama olmadığı belirtilmiştir. Dolayısıyla tek satıcılık ilişkisinin olduğundan söz edilemez. Sözleşme metni uyarınca davacının distribütör, davalının ise toptancı sıfatıyla adları geçmekte ve sadece Ege ve Marmara bölgelerinde satış yaptırıldığı yapılan incelemelerde tespit edilmiştir. Bu durumda somut olaya TTK’nın 102 ve devamı maddelerinde düzenlenen acentelik hükümlerinin uygulanması söz konusu olacaktır.
Davacının dosyada mübrez evraklardan anlaşılacağı üzere 31/08/2012 tarihli elektronik posta ile davalı tarafa 28/07/2012 tarihli karşılıklı görüşmede aktarılan yeni satış sistemine dahil olmak istemediklerine dair beyan gönderildiği ve bunun her iki tarafın da kabulünde olduğu görülmektedir. Bir başka söyleyişle, taraflar arasındaki sözleşmenin davacı acente tarafından tek taraflı olarak feshedildiği hususu uyuşmazlık konusu değildir. TTK’nın 122.maddesinde denkleştirme talebinin acente tarafından sözleşmenin sona ermesinden itibaren en geç 1 yıl içerisinde ileri sürülmesi gerektiği düzenlenmiş olup, dosyadaki bilgi ve belgelerden davanın süresinde açıldığı sabittir.
TTK’nın 122/1 fıkrası gereğince fesihten sonra davacının davalıya yeni müşteri kazandırdığını ve sözleşme ilişkisi sona erdikten sonra da davalının bu nedenle önemli menfaatler elde ettiğini, aynı maddenin 3.fıkrası gereğince de sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini davacı acente ispat etmekle mükelleftir. Bir başka söyleyişle, denkleştirme talebi yönünden kanunun aradığı şartlar kümülatif olup bu bağlamda öncelikle yeni müşteri çevresinin yaratıldığını, var olan müşterilerle ilişkinin geliştirilip genişletildiğini ve bu müşteriler sebebiyle müvekkilinin önemli menfaatler elde ettiğini ispat yükü davacı acente üzerindedir. Buna mukabil müvekkil denkleştirme talebinin hakkaniyete uygun olmadığını ya da bedelin tenkisi gerektiğini ispat yükü altındadır. (Aslan Kaya, Acentelik, 2013 Baskı, sayfa 102 vd., 227 vd.; Gönen Eriş, Ticari İşletme ve Şirketler, 2017 güncellenmiş 3.baskı, C: II, s 1383) Öte yandan, ön şart olarak sözleşmenin haklı nedenle feshedilip edilmediğinin de tartışılması zorunludur. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/2170 Esas, 2017/2780 Karar sayılı, 10/05/2017 günlü içtihadı)
Somut olayda, davacı acentenin davalı şirketin pazarlama ile ilgili bölge acentesi olarak faaliyetine devam ettiği esnada, davacı tarafından dosyaya sunulu basın bültenine istinaden sözleşmenin feshedildiği, ancak basına ilan edilen söz konusu yeni satış programının davacıyı ne şekilde zarara uğratacağı hususunun ispatlanamadığı, diğer yandan acente tarafından portföy tazminatı isteğinin tamamlanmamış işlerden değil, işletmeye kazandırılan yeni müşteriler sebebiyle olabileceği lakin buna ilişkin de herhangi bir müşteri portföy belgelerinin dosyaya sunulmadığı görülmüştür. Buna göre sözleşmenin sona erdirilmesinden sonra önemli bir menfaat elde edildiğini davacı taraf somut deliller ile ortaya koyamamıştır. Yine davacı müşteri portföyünün davalı şirkete devredildiğine ilişkin delil de sunmadığı görülmüştür.
Sonuç olarak; TTK’nın 122/1 maddesi uyarınca sözleşme sona erdikten sonra davalı müvekkiline önemli menfaat kazandırdığını davacının ispat edemediği, aynı maddenin 3.fıkrası uyarınca da davacı acente tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği hususu ispatlanamadığından davanın reddi gerekmiştir. Zira, özellikle 3.fıkra uyarınca haklı nedenle fesih olgusu ispatlanmadıkça acentenin denkleştirme isteminde bulunamayacağı emredici kanun hükmü olup, dosyada ileri sürülen iddia ve deliller haklı nedenle fesih olgusuna yeterli görülmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 35.90 TL harçtan peşin alınan 170.80 TL harçtan mahsubu ile artan harcın istek halinde yatıran davacıya iadesine,
3-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince reddedilen miktar üzerinden hesap edilen 2.180,00 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
4-Bu dava kapsamında davalı tarafından sarfedilen, 37.00 TL posta ve tebligat masrafından ibaret yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine; davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nın 333. maddesi gereğince, mahkeme veznesine depo edilen gider avansından kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesi ile birlikte yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 07/03/2018

Katip …
¸

Hakim …
¸

*5070 Sayılı Kanun Gereğince Elektronik İmza İle İmzalanmıştır.*