Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/718 E. 2018/422 K. 29.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/718
KARAR NO : 2018/422
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ: 16/09/2014
KARAR TARİHİ: 29/03/2018
Mahkememizde görülmekte bulunan dava sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili, icra takibine konu senetteki yazı ve imzaların müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin davalıları tanımadığı gibi aralarında hukuki veya ticari bir ilişki de bulunmadığını, davalılar hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunulduğunu ileri sürerek söz konusu senet nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline, %40 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin davacıyı tanımadığını, … ile girilen hukuki ilişki nedeniyle bu senedin adı geçen davalının borcuna karşılık alındığını, müvekkilinin bu kişi tarafından dolandırılması nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğunu, davacının imzaya itirazı üzerine İstanbul 7. İcra Hukuk mahkemesi nezdinde alınan bilirkişi raporunda yine müvekkili hakkında başlatılan soruşturma kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan bilirkişi raporunda senetteki imzanın davacıya ait olduğunun tespit edildiğini ve müvekkili ile … hakkında takipsizlik kararı verildiğini, bu kararın davacının itirazı üzerine reddedilerek kesinleştiğini ileri sürerek davanın reddi ile %40 tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalı …, takip konusu senedin alacaklısı olmadığını, bu senedin düzenlendiğini bildiğini ancak kime ait olduğunu bilmediğini, diğer davalının tefecilikle uğraştığını, davalının baskısı ve tehditi sonucu zorla bu senette lehtar olarak gösterildiğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Dava, davacının keşidecisi, davalı …’ın lehtarı, davalı …’nın hamil olduğu icra takibine konu 900.000,00-TL bedelli senetteki keşideci imzasının davacıya ait olmadığı iddiasıyla açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında alınan İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından 04/07/2012 tarihinde düzenlenen adli tıp rapor ile takip konusu senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğu tespit edildiğinden davanın ispatlanamadığı kanaatiyle davacının davasının tüm davalılar yönünden reddine karar verilmiş, verilen kararı davacı vekili temyiz etmesi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 29/01/2014 tarih 2013/18538 E – 2014/2161 Karar sayılı ilamında “Dosya kapsamında hükme esas alınan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmada alınan 04.07.2012 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda İstanbul 7. İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde alınan 18.02.2011, 16.03.2011, 26.12.2011 tarihli bilirkişi heyet raporları da incelenerek senetteki imzanın davacı eli ürünü olduğu tespit edilmiştir. Bilindiği üzere dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 818 sy. Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi gereği ancak maddi vakıayı tespit eden ceza mahkemesi kararı hakimi bağlar. Somut olayda ise, davacının şikayeti üzerine davalılar hakkında nitelikli dolandırıcılık ve sahtecilik suçundan başlatılan soruşturma sonunda alınan söz konusu Adli Tıp Kurumu raporu ile bonodaki imzanın davacı-müştekinin eli ürünü olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair 20/07/2012 tarihinde karar verilmiş, bu karara karşı itiraz üzerine Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesinin … D.iş sayılı ve 06/11/2012 tarihli kararı ile itirazın reddine karar verilmiştir. Diğer taraftan, İstanbul 7. İcra Hukuk mahkemesi nezdinde görülen davada alınan 3 adet bilirkişi heyet raporu ise takip hukukunu ilgilendirir. O halde Mahkemece, HMK’nın 211. maddesi gereği senet tanzim tarihinden öncesine ait davacının imzasının bulunduğu mukayese belgelerinin toplanarak senetteki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığı konusunda uzman bir bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle Mahkememiz kararını bozmuş ve dava Mahkememizin yeni esasına kaydedilerek usul ve yasaya uygun olan Yargıtay ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce alacaklısı …, borçlusu … olan, 10/08/2009 düzenlenme, 15/12/2009 ödeme tarihli, 900.000-TL bedelli senet üzerinde bulunan borçlu imzalarının …’nun eli ürünü olup olmadığı hususunun tespiti için yapılması Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasına karar verilmiş, ATK nin 17/05/2017 tarihli raporunda ” İnceleme konusu senette …’na atfen atılı kısmen basit tersimli imza ile …’nun mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzanın kuvvetle muhtemel …’nun eli ürünü olduğu hususlarını bildirir KANAAT RAPORUDUR.” sonucu bildirilmiştir.
Mahkememizin 15/06/2017 tarihli ara kararı gereğince, dava konusu senet ile ilgili olarak davacı … ile ilgili Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın mahkememize vermiş olduğu 17/05/2017 tarih ve 2017/27046 sayılı raporu ile; yine davacı … ile ilgili İstanbul 7. İcra Hukuk Mahkemesinin .. Esas sayılı dava dosyasına ibraz edilen 18/02/2011 tarihli bilirkişi heyet raporu arasında çelişki bulunduğu dikkate alınarak, tüm dosyamızın ve belge asıllarının incelenerek aradaki çelişkinin giderilmesine yönelik dosyanın bilirkişiler Hüseyin Şahin, Ali Öztürk ve Cahit Alkış’ a tevdi edilmiş, bilirkişilerin 23/02/2018 tarihli raporunda” İnceleme konusu, alacaklısı …, borçlusu … olan, 10.08.2009 düzenleme, 15.12.2009 ödeme tarihli, 900.000-TL.(Dokuz yüz bin TL.) miktarlı senet aslında, düzenleme tarihinin sol alt yakın kesiminde bulunan bir(l) adet imza, …’ na ait mukayese belge asıllarındaki imzalar, bilirkişi raporları ve mütalaa beyanları, değerlendirilerek yapılan incelemede; “inceleme – bulgular” bölümünde ve mukayese tablolarında tespit edilen bulgulara göre; İnceleme konusu, senet aslındaki imzanın …’ nun eli ürünü olduğu kanaatine varılmıştır.” sonucu bildirilmiştir.
Davacı ve davalıların iddiaları, hüküm kurmaya yeterli bulunan bilirkişi raporu, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 29/01/2014 tarih 2013/18538 E- 2014/2161 Karar sayılı ilamı ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda mahkememizce gerek ATK’nın 17/05/2017 tarihli raporu gerek mahkememizce bilirkişi kurulundan alınan 23/02/2018 tarihli alınan raporda; davaya konu senet üzerindeki imzanın davacı …’na ait olduğu anlaşılmakla, açılan davanın tüm davalılar yönünden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gereken maktu 35,90-TL harcın, peşin alınan 13.365,00-TL harçtan mahsubu ile bakiye 13.329,01-TL harcın 492 sayılı Yasanın 31. maddesi gereğince, karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Davalılardan … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 49.950,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Bahçıvancı tarafından yapılan 80,00-TL yargılama giderinin, davacıdan tahsili ile davalı … Bahçıvancı’ya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süresi içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/03/2018

Başkan …
(e-imza)
Üye …
(e-imza)
Üye …
(e-imza)
Katip …
(e-imza)