Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/625 E. 2018/583 K. 15.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/625 Esas
KARAR NO : 2018/583

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 03/06/2014
KARAR TARİHİ : 15/05/2018

Mahkememizde görülen Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dilekçe ile müvekkilinin işyerinde 13/12/2013 tarihinde hırsızlık yaşandığını, … 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasından ödeme yasağı kararı verildiğini, müvekkilinin dava konusu çekin meşru hamili olduğunu, dava konusu çek üzerindeki müvekkil adına atılan cirolarda yer alan müvekkilin unvanı eksik olup söz konusu cirodaki imzanın da müvekkile ait olmadığını, dava konusu çeklerle illgili müvekkilin kendinden sonra gelen ciranta ile herhangi bir ticari ilişkisi olmadığını, davalı … Ti. Ltd.Şti’nin kötü niyetli olduğunu, davalı …’in dava konusu çeklerden dolayı talepte bulunmasının mümkün olmadığını belirterek dava konusu çekteki keşideci ve cirantaların daha fazla mağdur edilmemesi için … Bankası … Şubesi tarafından verilen … numaralı 22/03/2014 keşide tarihli, 10.000,00-TL meblağlı çekin, bankadan ödemesinin durdurulması için ödemeden men kararı verilmesini icra takibine konu edilmemesini, başlatılacak takibin durdurulması için tedbir kararı verilmesini, çek iadesi davasının açıldığının … 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasına bildirilmesini, çeki elinde bulunduran Faktoring şirketinin çeki elde etmede ağır kusurlu olmasından dolayı dava konusu çekin müvekkile iadesine, borçlu olmadığının tespitine, çekten doğan alacağını tahsil edebilmesi için müvekkile iadesine, maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı saklı kalmak kaydı ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı … şirketi vekili Mahkememize verilen yanıt dilekçesi ile müvekkili şirketin kötü niyetli olduğunun ispatı gerektiğini, çekin meşru hamilinin müvekkil şirket olduğunu, taraflar arasındaki hukuki ilişki ve bu ilişkiden kaynaklanan defiler müvekkil şirkete karşı ileri sürülemeyeceğini, müvekkil şirketin faktoring işlemini 6361 sayılı Kanuna uygun şekilde yaptığını belirterek esasa girilmeksizin husumet yokluğundan reddine, tedbir talebinin reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili Mahkememize verdiği replik dilekçesi ile müvekkilinin dile getirdiği defiler aktarılan madde gereğince dile getirilmesinin yasaklanmadığını, müvekkilinin dile getirdiği itirazlar anılan kanunda düzenlenmeye tabi tutulmadığı için müvekkilin itirazları ileri sürmesine yasal bir engel olmadığını belirterek cevap dilekçesindeki itirazları kabul edilmediğini, dava dilekçesinde taleplerinin karar altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize verdiği düplik dilekçesi ile davacı tarafın iddialarının defi olduğunu, defilerin müvekkil şirkete karşı ileri sürülemeyeceğini, müvekkil şirket çeki ticari faaliyeti kapsamında usulüne uygun şekilde aldığını, kötü niyeti ya da kusuru olmadığını, karşı tarafın kavram kargaşası yaratmaya çalışıldığını, çekin meşru hamilinin müvekkil şirket olduğunu belirterek davanın reddine, davacıların % 20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava çekteki ciro imzasının inkarı ile menfi tespit ve çek istirdadı istemine dairdir.
Davacı, çekin çalındığını, cirodaki imzanın kendisine ait olmadığını, kendisinden sonra gelen ciranta ile ticari ilişkisi bulunmadığını, davalı Vilteks’in kötüniyetli ve davalı … şirketinin ağır kusurlu olduğunu beyanla borçlu olmadığının tespitini ve çekin istirdadını talep etmiştir.
Mahkememizce çek üzerinde imza incelemesi yaptırılmış, imzanın davacının eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği yönünde Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesince rapor tanzim edilmiştir.
Davalı …defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak dava konusu senedin edinim tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre, senedin ediniminde kötü niyet veya ağır kusur olarak nitelendirilebilecek bir durum olup olmadığı, senet ediniminin o tarihte yürürlükte bulunan mevzuata uygun olup olmadığı; yine davacı taraf defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak dava konusu senede dair kayıt bulunup bulunmadığı, davacı yanın senedin hamili olup olmadığı hususunda mali müşavir bilirkişi görevlendirilmiş, bilirkişi dosyaya sunduğu rapor ile … AŞ’den … tarih ve … numaralı tahsilat makbuzu ile 3 adet çekin tahsil için teslim alındığı, bu üç adet çekten biri olan dava konusu çekin 30/11/2013 tarihinde 277 numara ile yevmiye defterine kaydedildiği, alacaklı olarak görünen şirketin cari hesap ekstresinde de bu kaydın yer aldığı, 19/12/2013 tarihinde davalı Vilteks ile davalı … şirketi arasında sözleşme akdedildiği, dava konusu çekin de dahil olduğu 3 adet çekin … şirketine düzenlenen fatura ibrazı karşılığında faktoringi işlemine tabi tutulduğu, istihbarat raporu hazırlanarak 20/1/2013 tarihinde hesaplanan peşin iskonto raporu tanzimi ile cari hesap kayıtları oluşturulduğu ve Vilteks hesabına havalenin gerçekleştirildiği, yevmiye kaydına alındığı, faktoringi işlemlerinin usulüne uygun olarak yapıldığı, işlemlerin 20/12/2013 tarihinde yapıldığı, tedbir kararının ise 25/12/2013 tarihinde verildiği, bununla birlikte ciro silsilesinde … ‘nun tam ciro ile çeki …’a ciro ettiği, 3.sırada … olması gerekir iken … Sanayi olarak belirsiz bir tüzel kişi yer alması nedeni ile ciro silsilesinin bozulduğunu bildirmiştir.
Dava konusu çekin incelenmesinde, … Kaporta tarafından keşide edildiği, lehtarın… olduğu, lehtar tarafından ilk ciro yapılarak … Parça’ya geçtiği, bu hamil tarafından “… vergi dairesinin sicil mükellefi …” a ciro edildiği, bundan sonra “… Sanayi Bölgesi Mutfak Eşyası San … VD …” kaşesi bulunduğu, daha sonra ise davalıların kaşelerinin bulunduğu görülmüştür.
Bilirkişi raporu ekinde sunulan davacı defter kayıtlarının incelenmesinde adresinin “…” olduğu, vergi dairesi ve numarasının ise “… Vergi Dairesi … ” olduğu görülmüştür.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Yasanın 818/1-c maddesi delaleti ile uygulanması gereken 677.maddesi uyarınca bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez.
İmzaların bağımsızlığı(istiklali) şeklinde tanımlanan bu ilke, poliçeye atılan her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder.
Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar; geçersiz bir imza sahibini bağlamaz. Ancak, ciro zincirini de koparmaz.
“İmzaların istiklali (bağımsızlığı)” ilkesine göre, senedin asıl borçlusu olan keşidecinin imzasının sahte olması hali, diğer imza sahiplerinin (lehtarının veya diğer cirantaların) senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. Poliçe üzerinde şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir.
Kanun yapıcı, 6102 sayılı Yasanın 677.maddesinde senedin geçerliliğinin, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğini kabul etmiştir. Senetteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senet yine de geçerli kalır. Senedin geçerli kalmasının sonucu ise, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir. (Bu açıklamalar için bkz, Prof.Dr. Reha Poray / Prof. Dr. Ünal Tekinalp; Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 17. Baskı, İstanbul 2006, Sayfa 141-142; Prof. Dr. Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku 2.Bası, Ankara 1997, Sayfa 414 vd; Prof. Dr. Hüseyin Ülgen / Doç. Dr. Mehmet Helvacı / Doç. Dr. Abuzer Kendigelen / Doç. Dr. Arslan Kaya; Kıymetli Evrak Hukuku Ders Kitabı, İstanbul 2004, Sayfa 126 vd; Prof. Dr. Naci Kınacıoğlu Kıymetli Evrak Hukuku, 5.Baskı, Ankara 1999, Sayfa 122 vd;Gönen Eriş; Türk Ticaret Kanunu İkinci Cilt-Kıymetli Evrak ve Taşıma Ankara 1988 sh. 174 vd- sh.286-Yargıtay 11.HD.3.11.1987 tarih, 347/5865 Esas ve Karar sayılı kararı; Prof.Dr. Oğuz İmregün; Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 1998, sh.58 vd; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İkinci Cilt, Üçüncü Baskı Ankara 1990 sh.1611 vd.)
Zincirleme ve birbirine bağlı, lehtardan hamile değin tam ve düzenli yani kesintisiz cirolar hak sahipliğine karine sayılır. Cirolar arasındaki zincirleme bağlılığın gözlenmesi sadece dış görünüm bakımından yapılır. Başka bir anlatımla, ciro silsilesinin (zincirinin) muntazam bir şekilde birbirini takip edip etmediğini incelerken dış görünüşü incelemek yeterli olup, cirantalardan birinin imzasının sahte olması veya temsilci sıfatıyla senedi imzalayan şahsın imza yetkisinden yoksun olması ciro zincirini etkilemez (Hulusi Gürbüz, Yargıtay Uygulaması Işığında Ticari Senetlerin iptali Davaları ve Ticari Senetlere Özgü Sorunlar, İstanbul 1984, sh.295; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İkinci Cilt, Üçüncü Baskı, Ankara 1990, sh. 1646-1647; Murat Alışkan, Kambiyo Senetlerinde Temlik Cirosu, İstanbul 1998 sh. 255 vd; Tarık Başbuğoğlu; Uygulamalı Türk Ticaret Kanunu, 1.cilt Ankara 1988, sh. 807; Erol Ertekin/ İzzet Karataş; Uygulamada Ticari Senetler: Ankara 1998 sh. 363)
Hamilin ciro yoluyla senedi devraldıktan sonra cirantasını takip etme gibi yasal bir zorunluluğu bulunmamaktadır. TTK’da yer alan ve kambiyo hukukuna ilişkin ilkeleri belirleyen kuralların kişiden kişiye değişebilen “hayatın olağan akışı” şeklindeki subjektif bir takım değerlendirmelerle ortadan kaldırılması doğru görülemez. Kambiyo senetlerinde imzaların istiklali(bağımsızlığı) ilkesi ile ilgili olarak Daire uygulaması istikrar kazanmıştır (Yargıtay 19.HD.’nin 17.02.2011 tarih, 2010/7937 E, 2011/2072 K; 31.03.2011 tarih 2010/8614 E, 2011/4185 K; 18.04.2011 tarih 2011/3624 E, 2011/5149 K; 13.05.2010 tarih 2009/7134 E, 2010/6030 K; 14.10.2010 tarih, 2010/4431 E, 2010/11296 K; 21.03.2012 tarih 2011/13865 E, 2012/4619 K. sayılı kararları).
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Yasanın 790.maddesine göre; “cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa bile kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili hamil sayılır”.
6102 sayılı Yasanın 792. maddesine göre; “çek herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790. maddesine göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çek geri vermekle hükümlüdür.”
Bu madde hükmüne göre, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak kötüniyetle iktisap etmiş olması veya iktisapta ağır bir kusurunun bulunması halinde çeki geri vermekle yükümlüdür. Kötü niyetle iktisap veya iktisapta ağır kusurun ispatı ise çek istirdadını talep eden davacıya aittir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6361 sayılı Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketler Kanunu’nun 9/2. maddesine göre; “faktoring şirketi kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal veya hizmet satışından doğmuş fatura ile tevsik edilemeyen alacaklar ile kurulaca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tevsik edilemeyen mal veya hizmet satışına bağlı doğacak alacakları devir alamaz ve tahsilini üstlenemez.” Aynı Yasanın 9/3.maddesine göre ise “Bir kambiyo senedinin ciro yoluyla faktoring şirketine devri hâlinde, kambiyo senedinden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri faktoring şirketine karşı ileri süremez; meğerki, faktoringşirketi kambiyo senedini iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.”
04.02.2015 tarih ve 29257 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “faktoring işlemlerinde uygulanacak usul ve esaslar hakkında yönetmelik” 8/1 madesinde ise; “faturalı alacağa istinaden kambiyo senedi veya diğer senetlerin alınması halinde alınan kambiyo senedi veya diğer senetteki ciro silsilesinde kuruluşa kambiyo senedi ve diğer senedi ciro edip veren kişinin, devralınan faturada alacaklı olarak gözüken kişi ve bu kişiden bir önceki cirantanın veya keşidecinin de faturadaki borçlu ile aynı kişi olması gerekir. Fatura ile kambiyo senedi veya diğer senetteki tutarın uyumlu olmasına dikkat edilir” düzenlemesine yer verilmiştir.
6361 sayılı Yasa’nın 9/2 maddesi hükmü ve yukarıda sözü edilen yönetmeliğin 8. maddesi, faktoring şirketlerine, kambiyo senetlerine dayalı olsa bile temlike konu alacağın bir mal veya hizmet satışından doğduğunu fatura ile tevsik etme ve kambiyo senedi ile faturanın uyumlu olduğunu araştırma yükümlülüğünü yüklemiş, 6102 sayılı T.T.K.’nun 790. maddesi ise ciro silsilinde dış görünüş itibari ile kopukluk olup olmadığını inceleme yükümlülüğünü yüklemiştir.
Faktoring şirketlerine bunların dışında daha fazla yükümlülük yükleyen bir mevzuat hükmü bulunmamaktadır. Faktoring şirketinin temlik aldığı çek ile ilgili banka nezdinde araştırma ve inceleme yükümlülüğünden söz edilemez.
Diğer yandan Yasa metninden de anlaşılacağı üzere, faktoring şirketinin, faktoring işlemi ile devraldığı alacak, alacağın temliki hükümlerine tabidir. Nitekim, faktoring işlemlerinde alacağın temliki hükümlerinin uygulandığı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03.11.2010 tarih, 2010/19-488 E, 2010/557 K sayılı kararında da açıkça belirtilmiştir. Öte yandan aynı kararda faktoring işleminin müşteri (firma), faktoring şirketi (faktor) ve borçlu olmak üzere üç tarafının bulunduğu da açıklanmıştır. Faktoring işleminin bu tarafları arasındaki ilişkiler yönünden 6361 sayılı Yasanın 9/2 ve 6098 sayılı TBK’nın 188/1.maddesi hükümlerinin uygulanması gerekir. Buna göre borçlu, faktoring işlemini öğrendiği sırada önceki alacaklısına karşı sahip olduğu def’ileri alacağı faktoring sözleşmesine dayanarak devralmış olan faktoring şirketine karşı da ileri sürebilecektir. 6361 sayılı Yasanın 9/2. ve TBK’nın 188/1.maddesi karşısında faktoring işleminin tarafları arasındaki ilişkiler yönünden şahsi def’ilerin ileri sürülebilmesinde faktoring şirketinin iyiniyetli ya da kötüniyetli olmasının sonuca etkisi bulunmamaktadır. 6361 sayılı Yasanın 9/3. Maddesi ise, faktoring işleminin yukarıda belirtilen tarafları dışında kalan kambiyo borçluları bakımından uygulanabilecek bir hükümdür. Başka bir anlatımla, faktoring işleminin dışında bir kambiyo borçlusu varsa (keşideci, lehdar veya ciranta) onlar hakkında 6361 sayılı Yasanın 9/3. maddesi hükmü uygulanacaktır.
Bu bilgiler ışığında davacının çek istirdadı istemi yönünden yapılan incelemede dava konusu çekin 6361 sayılı Yasanın 9/2 ve yukarıda sözü edilen yönetmeliğin 8. maddesi hükmüne uygun şekilde faktoring şirketine devredilmiş olduğu bilirkişi eli ile yapılan inceleme sonucu tespit edilmiştir. Somut olayda dava konusu çekte lehtardan hamile ciro silsilesinin tam olduğu, herhangi bir kopukluk bulunmadığı anlaşıldığından davalı …Ş.’nin yetkili hamil olduğunun kabulü gerekir; her ne kadar bilirkişi raporunda ciro silsilesinin bozulduğu yönünde görüş bildirilmiş ise de davacıya yapılan cirodaki bilgiler ile davacı adına yapılan cirodaki bilgilerin aynı olduğu, görünüşte de esasen de bu kişilerin aynı kişiler olduğu, dolayısı ile ciro silsilesinde bozulma veya kopma olmadığı, 6102 sayılı TTK’nın 792.maddesi ve 6361 sayılı Yasanın 9/3.maddesi gereğince davalı … şirketinin dava konusu çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu hususunda davacı tarafça yeterli ve inandırıcı delil sunulamadığından, davalı hakkındaki bu davanın kabulü olanağı bulunmamaktadır.
Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 29/02/2016 tarih, 2015/13338 esas ve 2016/3296 karar sayılı ilamı; 04/07/2017 tarih, 2016/12993 esas ve 2017/4062 karar sayılı ilamı; 12/06/2017 tarih, 2016/10538 esas ve 2017/4836 karar sayılı ilamı.
Davacının bir diğer istemi menfi tespit olup bilindiği üzere imza inkarı mutlak def’ilerden olup senet üzerinde yer alan herkese karşı ileri sürülebilir. Bu noktada hamilin iyi niyetli veya kötü niyetli olmasının önemi bulunmamaktadır. Kambiyo senedindeki imzanın inkar edilmesi halinde, ispat yükü, imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklı tarafa aittir.
Somut durumda, dava konusu çek üzerindeki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi nezdinde inceleme yaptırılmış, düzenlenen rapor ile imzanın davanın eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği bildirilmiştir. İmzanın davacıya ait olduğu tespit edilemediğinden, davacı yukarıda aktarılan Yasal düzenleme gereğince bu çek nedeni ile sorumlu tutulamaz. Bu nedenle, davacının menfi tespit istemi yerinde görülmüştür.
Sonuç olarak davacının çekin istirdadı isteminin reddine, borçlu olmadığının tespiti isteminin kabulüne karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davacının menfi tespit isteminin kabulü ile dava dayanağı … Bankası … Şubesinin … numaralı çeki sebebi ile davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine; senedin iadesi isteminin reddine,
2-Harçlandırılan dava değeri üzerinden hesaplanan alınması gerekli 683,10 TL harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile eksik kalan kısmın davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 170,80 TL başvuru harcı ve 25,20 TL peşin harç ile davacı tarafından karşılanan 970,75 TL yargılama masrafının davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, harçlandırılan dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜTye göre hesaplanan 1.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, (Dava konusunun para alacağına ilişkin olup, doğrudan Tarifenin 3.Kısmına tabi olduğu, bu itibarla, Tarifenin 13.maddesinde belirtilen ikinci kısım ikinci bölümde gösterilen hukuki yardımlardan olmadığından 13.madde kapsamında değerlendirilemeyeceği, zira anılan maddenin Tarifenin 2.Kısım 2.Bölümüne giren yani konusu para olmayan veya para ile değerlendirilemeyen davalara ilişkin olduğu, eldeki davanın ise doğrudan konusunun para olduğu nazara alınarak vekalet ücreti Tarifenin 3.Kısım hükümlerine göre hesaplanmıştır. )
5- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.15/05/2018

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza