Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/623 E. 2018/582 K. 15.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/623 Esas
KARAR NO : 2018/582

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 16/09/2014
KARAR TARİHİ : 15/05/2018

Mahkememizde görülen İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile müvekkili şirketin uluslararası taşıma, yurtiçi nakliye, lojistik, yurtiçi depolama ve dağıtım işiyle iştigal ettiğini, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında, davalı şirketin satmış olduğu ürünlerin depolama, teslim noktalarına dağıtımı ile teslimat işlerinin yapılması konusunda anlaşma olduğunu, bu anlaşmaya istinaden müverkkilinin üzerine düşen yükümlülükleri eksiksiz yerine getirdiğini, verilen hizmetlere karşılık düzenlenen faturaların davalı yana gönderildiğini, davalının faturalar ve cari hesaptan kaynaklanan toplam 98.865,51-TL borcunu tüm taleplere rağmen ödemediğini, bunun üzerine davalı aleyhine … 20. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığnı, davalı tarafın kötü niyetli itirazı üzerine takibin durduğunu, alacaklarının likit olması nedeniyle davalı tarafın asıl alacak üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatı ödemesi gerektiğini belirterek davalı tarafın icra takibine yaptığı itirazın iptaline, takibin 98.874,75-TL üzerinden devamına, davalının %20 inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar vreilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize verdiği yanıt dilekçesi ile davacı tarafın başlattığı icra takibine fatura beledellirinin ödendiği gerekçesi ile itinraz edildiğini, müvekkili şirkete depolalama ve dağıtım hizmeti veren davacı şirketin yaptığı takibin ve dolayısıyla davanın mesnetsiz olduğunu, zira davacının faturalarının ve bu faturalara ilişkin müvekkili şirket ödemelerinin takip edildiği ekli … koldu satıcı cari hesabında ve ekli makbuzlarda görüleceği üzere cari hesap bakiyesinin sıfırlandığını, müvekkili şirketin davacı yana hiçbir borcunun bulunmadığını, icra takibine yaptıkları itirazda belgeleri ile bunu açıklamalarına rağmen 10 ay sonra bu davayı açmalarına bir anlam verilemediğini, davacının icra takibine ve davaya konu ettiği 38 adet faturanın toplam 98.874,75-TL iken dava dilekçesinde 98.865,51-TL alacak olduğu gibi çelişkili beyanda bulunduğunu, davacının ödenmiş olan fatura bedellerini tekrar talep etmekle kötü nipyetli olduğunu gösterdiğini belirterek davanın reddine, davacı nın % 20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili replik dilekçesi ile 2011 yılından 2013 yılı temmuz ayına kadar taraflar arasında ticari lişikinin gerçelşetiğini, davalı tarafından yapılan ödemelerin sıraısıyla fatuaralara istinad temesi gerektiğiy,i yapılan ödemelerin cari hesaptan düşünlemsinene sonra icra takibinin ödenmeyen son afaturalar tibaripyle başlatıldığını, bu nedenle davalı tarafın borcu bulunmadeığı yönünndeki iddiasının kabul edilemeyeceğini, davalı yanın makbuzlarında hangi makbuzlarla hangi faturaların ödendiğinin görülmediğini, cari hesaba dayalı olarak yapılan çalışmalarda önce gelen faturaların ödenmeyip sonraki faturaların ödendiğini iddia etmenin haksız ve manasız bir yaklaşım olduğunu davalının hiçbir ödemesinin tek tek fatura bazında olmadığını, itirazın iptali davasına konu alacağın, cari hesap borcu kadar ödenmemiş fatura bedelleri olduğunu, davaya konu edilen fatura alacaklarının 98.874,25-TL olmasına rağmen dava ile 98.865,51-TL talep edilmessinde ne gibi bir kötü niyet olduğu iddiasını anlayamadıklarını, davalı tarafın cevaplarını kabul etmediklerini belirtmişlerdir.
Davalı vekili düplik dilekçesi ile müveklili şirketin davacı tarafa yaptığı ödemelerin davaya sundukları cari hesap listesinde açık olarak görüldüğünü, cari hesabın sıfır bakiyede iken davacı tarafın aynı faturalar toplamını virman yolu ile tekrar borç kaydettiğnii, ekasen davacının hesap özetinin ödemelerin yapıldığını doğrular nitelikte olduğunu belirtmişlerdir.
Davacı vekilinin düplik dilekçesine karşı, davalı yanın cevaplarında, tarflar arasında cari hesaba dayalı olarak çalışma olduunu kabul ettiğini, cari hesaba dayalı çalışma gereği müveklili şirket tarafından düzenlenen faturaların usulüne uygun bir şekilde davalı tarafa tebliğ edildiğini, davalının yapmış olduğu ödemelerin düşülmesinden sonra icra takibinin gerek cari hesap gerekse ödenmeyen son fatura bedelleri yönünden başlatıldığını, her iki şirketin 2011-2012-2013 yıllarına ait ticari defter kayıtları incelendiğinde alacaklarının açıkça görüleceğini belirtmiştir.
Dava dayanağı takip dosyası getirtilmiş incelenmesinde davacı tarafından davalı aleyhine toplam 38 adet fatura borcu nedeni ile ve fatura ve cari hesap bakiyesi açıklaması ile 98.874,75 asıl alacak üzerinden başlatılan takip olup ödeme emrinin davalı borçluya tebliğine dair tebligatın takip dosyası içerisinde bulunmadığı, borçlunun 13/08/2014 havale tarihli dilekçesi ile borcu bulunmadığını beyanla takibe itiraze ttiği, itiraz dilekçesi ekinde ödeme belgelerini sunduğu görülmüştür.
Mahkememizce ön inceleme yapılmış, taraf delilleri toplanmış, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Mali Müşavir … tarafından dosyaya sunulan 06/03/2015 tarihli rapor ile taraf defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davacı defterlerine göre 98865,51 TL alacaklı olduğu, davalı defterlerine göre herhangi bir bakiye oluşmadığı, farkın …, …, .., … numaralı faturalardan kaynaklandığı, davalı kayıtlarında yer almayan faturaların tebliğ edildiğinin ve dayanağı belgelerin dosyaya sunulması gerektiğini bildirmiştir. Aynı bilirkişi tarafından 04/04/2016 tarihli ek rapor da sunulmuştur.
Asıl rapor ve ek rapor kapsamı ile bu raporlara karşı sunulan itirazlar nazara alınarak yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, bilirkişi … dosyaya sunduğu raporu ile 2013 yılında 2012 yılından devreden 282599,03 TL borç tutarı ile birlikte davacının tanzim ettiği faturalar, davalının ödemeleri ve 2012 yılında kayıtlara alınan bir adet faturanın iade kaydı neticesinde takip tarihinde 98865,51 TL davalı borç tutarı olduğu, davalı kayıtlarına göre 199192,21 TL davacı alacağının 2013 yılına devrettiği, davacının faturaları, davalı ödemeleri neticesinde hesapta borç alacak bakiyesi bulunmadığı, davalının dosyada mevcut 346310 numaralı hesabında 30748,84 TL davacı alacağı mevcut olduğu, 346103 numaralı cari hesapta ise borç alacak bulunmadığı, davacının tanzim etmiş olduğu faturaların davalının yapmış olduğu ödemelerin her iki taraf kayıtlarında da mevcut olduğu, taraflar arasında esasen 68.116,67 TL tutarında fark olduğu, farkın davalıda kayıtlı olan ve liste halinde belirtilen 68.116,83 TL tutarlı faturaların davacının kayıtlarında yer almamasından kaynaklandığı, davalının davacıya keşide ettiği … 16.Noterliğinin … tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinde … 17.Noterliğinin .. tarih ve … yevmiye sayılı ihtarına cevap açıklaması ile ekte asılları verile faturaların şirket mallarının taşınması işi sırasında oluşan hasar ve mal kayıtlarından dolayı düzenlendiği, taraflar arasında mevcut ticari ilişki ve mutabakatlara uygun kesilmiş ekteki faturaların kayıtlara alınmasının talep edildiği, ekteki faturaların incelenmesinde eksik giden ürünler, hasarlı ürünler, devrilen ürünler, … iptalleri, … açıklamalı davalı ürün faturaları olduğunun görüldüğü, taraflar arasındaki ticari ilişkideki borç alacak farkının davacının davalıya tanzim etmiş olduğu ve alacaklandığı faturalardan kaynaklanmadığı, ihtarnameye konu edilen hasar ve tazminata yönelik faturaların davacı tarafından kayıtlara alınmamasından kaynaklandığını bildirmiştir.
Dava 2004 sayılı Yasanın 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine dairdir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur.
Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir.
Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Davacı tarafından davalı aleyhine fatura ve cari hesap bakiyesine dayalı takip başlatılmış, davalı tarafından fatura bedellerinin ödendiğinden bahisle itiraz edilmiştir.
Tarafların ticari defterleri üzerinde yaptırılan son bilirkişi incelemesi ile tarafların defterleri arasında faturalar nedeni ile farklılık bulunmadığı, farkın davalı tarafından davacıya tanzim edilen hasar ve tazmine yönelik faturalardan kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Davacının takibi salt faturaya dayalı olmayıp aynı zamanda cari hesaba dayalı olduğundan, faturaların ve ödemelerin her iki taraf defterlerinde kayıtlı olması tespiti Mahkememizce hüküm için yeterli görülmemiştir. Davacının cari hesap nedeni ile de talebi bulunduğundan faturalar dışında cari hesap yönünden de değerlendirme yapılması gerektiği düşünülmüştür.
Davacı tarafından davalıya gönderilen … 17.Noterliğinin … tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesine karşılık davalı tarafından davacıya gönderilen …16.Noterliğinin … tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ekinde, tarafların kayıtları arasında farklılığa neden olan faturalar davacıya gönderilmiş ve anılan ihtarname ve dolayısı ile faturalar davacıya 05/02/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davacı tarafından, bu faturaların yasal süresi içinde iade edildiği veya itiraza uğradığına dair herhangi bir delil sunulmamıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği, yani somut durumda, davalı tarafından tanzim edilen faturaların yasal süresi içinde iade veya itiraza uğramaması nedeni ile içeriğinin kesinleştiği, içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ispat yükünün davacıya geçtiği, davacı tarafından ise bu yönde bir delil sunulmadığı nazara alındığında, bu faturalar yönünden davacı davacıya borçlu kabul edilmiştir.
Her ne kadar davacı vekili rapora karşı yazılı beyanında davalı tarafından düzenlenen faturaların kabul edilmediğini bu nedenle kayıtlara alınmadığını davalı tarafından bu faturaların ispat edilemediğini beyan etmiş ise de yukarıda açıklandığı üzere bu faturaların davacıya tebliğ edildiği ve fakat davacı tarafından yasal süresi içerisinde itiraz edilmediği, iade edilmediği dolayısı ile fatura içeriklerinin kesinleştiği ve aksini ispatın yani içeriğin doğru olmadığını ispat yükünün davacıya geçtiği, davacı tarafından ise bu yönde bir delil sunulmadığı nazara alındığında davacının beyanı yerinde görülmemiştir.
Bununla birlikte davalının kendi cari hesabına göre davacıya 30748,84 TL borçlu olduğu da tespit edilmiş olmakla, davacının cari hesaba dayalı takip talebi nazara alındığında bu miktar yönünden davacının davasında haklı olduğu kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davalı rapora karşı yazılı beyanında davacının alacağın cari hesap borcu kadar ödenmemiş son fatura bedellerini olduğunu beyan ettiğini, bu faturalar ve cari hesap nedeni ile de borç bulunmadığını, dava ve takibin 38 adet faturaya ilişkin olduğunu, bu faturalar da ödenmiş olduğundan davanın konusu kalmadığını, davacı tarafın imzalı belgesine göre cari hesap borcu bulunmadığını savunmuş ise de davacının icra takip talebinde cari hesap alacağını takip konusu kıldığı, dava dilekçesinde de ödenmemiş cari hesap-fatura alacağı nedeni ile alacaklı olduğunu iddia ettiği, takibin ve davanın salt 38 fatura ile sınırlandırılmadığı nazara alındığında davanın konusuz kalmadığı; diğer yandan, davalı tarafça sunulan 05/04/2017 tarihli belge ile bakiyenin sıfır olduğunun davacı tarafça ikrar edildiği belirtilmiş ise de sunulan belgede davacının “mutabık değiliz” yazmak sureti ile imzaladığı, bu beyanın mutabakat olarak nitelendirilemeyeceği kanaati ile bu savunmaya da itibar edilmemiştir.
Sonuç olarak, davalının defterlerinde de tespit edilen cari hesap borcu kadar davacının takip ve davasında haklı olduğu; buna mukabil davalı tarafından tanzim edilen ve itiraza uğramadığından içeriği kesinleşen, aksi yönde de delil sunulmayan faturalar miktarı kadar ise davacının takip ve davasında haklı olmadığı sonuç ve kanaati ile aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın kısmen kabulü ile davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan … 20. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında vaki davalı itirazının kısmen iptali ile takibin 30.748,84-TL üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %13,75’i geçmemek üzere avans faizi işletilmesine,
2-Hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında hesaplanan 6.149,76-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 2.100,45 TL harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile eksik kalan kısmın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 25,20 TL başvur harcı ile 1.194,50 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından karşılanan 2.027,00 TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre hesaplanan 630,37 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına; davalı tarafından karşılanan yargılama gideri bulunmadığından hüküm tesisine mahal bulunmadığına,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 3.689,86TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 7.843,85 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı. 15/05/2018

Katip …

Hakim …