Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/548 E. 2018/476 K. 10.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/548 Esas
KARAR NO : 2018/476
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ: 10/03/2014
KARAR TARİHİ: 10/04/2018
Mahkememizde görülen menfi tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile davacı …’i keşidecisi olduğu ve vekil eden şirketin yasal hamil olduğu çekin çalındığını, çekler ile ilgili Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ve tedbir kararı alındığını, tedbir kararından sonra çeklerin iptali için hukuki sürecin devam ettirildiğini, 07/11/2013 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde ilk ilan yapılmak üzere ilan sürecinin başladığını, ilgili çeklerden toplam 11 tanesinin ortaya çıktığını, bu çekler ile ilgili mahkemenin dosyaya tefrik ederek karar verdiğini, bu sırada davalı şirket tarafından keşidecisi … ve yasal hamil … A.Ş. şirketine İstanbul 8. İcra Müdürlüğü …esas sayı ile kambiyo senetlerine mahsus ödeme emri gönderdiğini, çekin aylık rutin mal sevkiyatına karşılık … A.Ş emrine … tarafından kesildiğini, kambiyo takibine dayanak ilgili çek incelendiğinde Sakarya 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin tedbir kararı olduğu çek arkasına şerh olunduğunun da görüleceğini, çekin arkasındaki … A.Ş. cirosunun çeki çalanlar tarafından yaptırılmış sahte cirolar olduğunu, müvekkillerin davalıya bir borcunun olmadığını, borçlu olunmadığının tespiti ile müvekkilinin hamil olduğu çekin istirdatını talep ettiklerini, davalının kötüniyetle iş bu icra takibini yaptığını, tüm bu nedenlerle davanın kabulü ile dava konusu çek ve takip ile ilgili borçlu olunmadığının tespitine, takibin iptali, çekin istirdadı, davalı kötüniyetli olduğundan takibin %20 sından az olmamak kaydı ile kötüniyetli tazminatına mahkum edilmesine, tedbir taleplerinin kabulü ile takibin durdurulmasına ve iptali mahkeme masrafları vc ücreti vekaletin davalıya tahmile karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize vermiş olduğu yanıt dilekçesi ile davacı tarafın usulüne uygun bir faktoring işleminin bulunmadığına ilişkin bir hukuki dayanağının olmadığını, cirantaların imzalarının sıhhatini bilmelerinin ve çekin çalıntı olup olmadığının bilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin yasaya uygun hareket ettiğini yetkili ve iyi niyetli hamil olduğunu belirterek davanın reddine, davacının % 20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili replik dilekçesi ile dava dilekçelerinde belirtilen sebepler üzerine davalının iyiniyetli olmadığını, dosyada tedbir kararı olmadığını beyanla tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili düplik dilekçesi ile çekteki lehdar imzasının sahte olması ciro silsilesini kopuk hale getirmeyeceğini, ciro silsilesinin kopuk olmasının mümkün olmadığını, davacı tarafın usulüne uygun bir faktoring işleminin bulunmadığına ilişkin iddiasının hukuki bir dayanağı olmadığını beyanla davanın reddine, davacının % 20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Dava dayanağı takip dosyası getirtilmiş incelenmesinde davalı tarafından davacıların da aralarında bulunduğu borçlular aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip olup takip dayanağı çekin incelenmesinde keşidecisinin davacı …, lehtarının … şirketi olduğu, 20.000,00 TL miktarlı, …Karabük şubesinin Z… seri numaralı çek olduğu; çek arkasındaki ciro silsilesine göre ilk cironun lehtar davacı tarafından yapıldığı, sırası ile.. Gıda, Rumeli Prefabrik, … Malz., … Makina,…Saç Profil ve davalıya geçtiği, 10/02/2014 tarihinde ibraz ile ödeme yasağı kararı nedeni ile ödeme yapılamadığına dair kaşe bulunduğu görülmüştür.
Hem davacı defterleri hem davalı defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi dosyaya sunduğu rapor ile davalının çeki ediniminde mevzuata aykırı bir yön bulunmadığını belirtmiştir.
Dava, keşideci ve lehtar tarafından, çek hamiline açılan menfi tespit ve istirdat istemine dairdir.
Davacı keşideci … yönünden yapılan değerlendirmede;
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Yasanın 818/1-c maddesi delaleti ile uygulanması gereken 677.maddesi uyarınca bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez.
İmzaların bağımsızlığı(istiklali) şeklinde tanımlanan bu ilke, poliçeye atılan her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder.
Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar; geçersiz bir imza sahibini bağlamaz. Ancak, ciro zincirini de koparmaz.
“İmzaların istiklali (bağımsızlığı)” ilkesine göre, senedin asıl borçlusu olan keşidecinin imzasının sahte olması hali, diğer imza sahiplerinin (lehtarının veya diğer cirantaların) senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. Poliçe üzerinde şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir.
Kanun yapıcı, 6102 sayılı Yasanın 677.maddesinde senedin geçerliliğinin, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğini kabul etmiştir. Senetteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senet yine de geçerli kalır. Senedin geçerli kalmasının sonucu ise, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir. (Bu açıklamalar için bkz, Prof.Dr. Reha Poray / Prof. Dr. Ünal Tekinalp; Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 17. Baskı, İstanbul 2006, Sayfa 141-142; Prof. Dr. Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku 2.Bası, Ankara 1997, Sayfa 414 vd; Prof. Dr. Hüseyin Ülgen / Doç. Dr. Mehmet Helvacı / Doç. Dr. Abuzer Kendigelen / Doç. Dr. Arslan Kaya; Kıymetli Evrak Hukuku Ders Kitabı, İstanbul 2004, Sayfa 126 vd; Prof. Dr. Naci Kınacıoğlu Kıymetli Evrak Hukuku, 5.Baskı, Ankara 1999, Sayfa 122 vd;Gönen Eriş; Türk Ticaret Kanunu İkinci Cilt-Kıymetli Evrak ve Taşıma Ankara 1988 sh. 174 vd- sh.286-Yargıtay 11.HD.3.11.1987 tarih, 347/5865 Esas ve Karar sayılı kararı; Prof.Dr. Oğuz İmregün; Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 1998, sh.58 vd; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İkinci Cilt, Üçüncü Baskı Ankara 1990 sh.1611 vd.)
Zincirleme ve birbirine bağlı, lehtardan hamile değin tam ve düzenli yani kesintisiz cirolar hak sahipliğine karine sayılır. Cirolar arasındaki zincirleme bağlılığın gözlenmesi sadece dış görünüm bakımından yapılır. Başka bir anlatımla, ciro silsilesinin (zincirinin) muntazam bir şekilde birbirini takip edip etmediğini incelerken dış görünüşü incelemek yeterli olup, cirantalardan birinin imzasının sahte olması veya temsilci sıfatıyla senedi imzalayan şahsın imza yetkisinden yoksun olması ciro zincirini etkilemez (Hulusi Gürbüz, Yargıtay Uygulaması Işığında Ticari Senetlerin iptali Davaları ve Ticari Senetlere Özgü Sorunlar, İstanbul 1984, sh.295; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İkinci Cilt, Üçüncü Baskı, Ankara 1990, sh. 1646-1647; Murat Alışkan, Kambiyo Senetlerinde Temlik Cirosu, İstanbul 1998 sh. 255 vd; Tarık Başbuğoğlu; Uygulamalı Türk Ticaret Kanunu, 1.cilt Ankara 1988, sh. 807; Erol Ertekin/ İzzet Karataş; Uygulamada Ticari Senetler: Ankara 1998 sh. 363)
Hamilin ciro yoluyla senedi devraldıktan sonra cirantasını takip etme gibi yasal bir zorunluluğu bulunmamaktadır. TTK’da yer alan ve kambiyo hukukuna ilişkin ilkeleri belirleyen kuralların kişiden kişiye değişebilen “hayatın olağan akışı” şeklindeki subjektif bir takım değerlendirmelerle ortadan kaldırılması doğru görülemez. Kambiyo senetlerinde imzaların istiklali(bağımsızlığı) ilkesi ile ilgili olarak Daire uygulaması istikrar kazanmıştır (Yargıtay 19.HD.’nin 17.02.2011 tarih, 2010/7937 E, 2011/2072 K; 31.03.2011 tarih 2010/8614 E, 2011/4185 K; 18.04.2011 tarih 2011/3624 E, 2011/5149 K; 13.05.2010 tarih 2009/7134 E, 2010/6030 K; 14.10.2010 tarih, 2010/4431 E, 2010/11296 K; 21.03.2012 tarih 2011/13865 E, 2012/4619 K. sayılı kararları).
Bu açıklamalar karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; dava konusu çekte davacı … keşideci durumunda olup, davalı senede ciro yoluyla hamil olmuştur. Görünüşe göre ilk ciro, senedin lehtarı durumundaki diğer davacı imzası ile yapılmıştır. Davacı keşideci kendi imzasını inkar etmemektedir. Senet metnine göre ciro silsilesinde şeklen bir kopukluk bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan imzaların istiklali ilkesi karşısında senetteki herhangi bir imzanın sahteliği dahi yalnızca imza sahibini ilgilendiren bir durum olup bu durum keşideciyi sorumluluktan kurtarmaz.
Yukarıda açıklandığı üzere davacı senede imza koymakla diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre, davacı keşideci görünüşte düzgün olan ciro silsilesine göre hamile karşı sorumludur ve lehtarın imzasının sahteliği sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Kendi imzası geçerli olan davacı keşidecinin hamile karşı ödeme yükümlülükleri devam etmektedir.
Bu nedenle davacı keşideci tarafından açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı lehtarın istirdat istemi yönünden yapılan değerlendirmede;
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Yasanın 790.maddesine göre; “cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa bile kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili hamil sayılır”.
6102 sayılı Yasanın 792. maddesine göre; “çek herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790. maddesine göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çek geri vermekle hükümlüdür.”
Bu madde hükmüne göre, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak kötüniyetle iktisap etmiş olması veya iktisapta ağır bir kusurunun bulunması halinde çeki geri vermekle yükümlüdür. Kötü niyetle iktisap veya iktisapta ağır kusurun ispatı ise çek istirdadını talep eden davacıya aittir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6361 sayılı Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketler Kanunu’nun 9/2. maddesine göre; “faktoring şirketi kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal veya hizmet satışından doğmuş fatura ile tevsik edilemeyen alacaklar ile kurulaca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tevsik edilemeyen mal veya hizmet satışına bağlı doğacak alacakları devir alamaz ve tahsilini üstlenemez.” Aynı Yasanın 9/3.maddesine göre ise “Bir kambiyo senedinin ciro yoluyla faktoring şirketine devri hâlinde, kambiyo senedinden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri faktoring şirketine karşı ileri süremez; meğerki, faktoringşirketi kambiyo senedini iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.”
04.02.2015 tarih ve 29257 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “faktoring işlemlerinde uygulanacak usul ve esaslar hakkında yönetmelik” 8/1 madesinde ise; “faturalı alacağa istinaden kambiyo senedi veya diğer senetlerin alınması halinde alınan kambiyo senedi veya diğer senetteki ciro silsilesinde kuruluşa kambiyo senedi ve diğer senedi ciro edip veren kişinin, devralınan faturada alacaklı olarak gözüken kişi ve bu kişiden bir önceki cirantanın veya keşidecinin de faturadaki borçlu ile aynı kişi olması gerekir. Fatura ile kambiyo senedi veya diğer senetteki tutarın uyumlu olmasına dikkat edilir” düzenlemesine yer verilmiştir.
6361 sayılı Yasa’nın 9/2 maddesi hükmü ve yukarıda sözü edilen yönetmeliğin 8. maddesi, faktoring şirketlerine, kambiyo senetlerine dayalı olsa bile temlike konu alacağın bir mal veya hizmet satışından doğduğunu fatura ile tevsik etme ve kambiyo senedi ile faturanın uyumlu olduğunu araştırma yükümlülüğünü yüklemiş, 6102 sayılı T.T.K.’nun 790. maddesi ise ciro silsilinde dış görünüş itibari ile kopukluk olup olmadığını inceleme yükümlülüğünü yüklemiştir.
Faktoring şirketlerine bunların dışında daha fazla yükümlülük yükleyen bir mevzuat hükmü bulunmamaktadır. Faktoring şirketinin temlik aldığı çek ile ilgili banka nezdinde araştırma ve inceleme yükümlülüğünden söz edilemez.
Diğer yandan Yasa metninden de anlaşılacağı üzere, faktoring şirketinin, faktoring işlemi ile devraldığı alacak, alacağın temliki hükümlerine tabidir. Nitekim, faktoring işlemlerinde alacağın temliki hükümlerinin uygulandığı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03.11.2010 tarih, 2010/19-488 E, 2010/557 K sayılı kararında da açıkça belirtilmiştir. Öte yandan aynı kararda faktoring işleminin müşteri (firma), faktoring şirketi (faktor) ve borçlu olmak üzere üç tarafının bulunduğu da açıklanmıştır. Faktoring işleminin bu tarafları arasındaki ilişkiler yönünden 6361 sayılı Yasanın 9/2 ve 6098 sayılı TBK’nın 188/1.maddesi hükümlerinin uygulanması gerekir. Buna göre borçlu, faktoring işlemini öğrendiği sırada önceki alacaklısına karşı sahip olduğu def’ileri alacağı faktoring sözleşmesine dayanarak devralmış olan faktoring şirketine karşı da ileri sürebilecektir. 6361 sayılı Yasanın 9/2. ve TBK’nın 188/1.maddesi karşısında faktoring işleminin tarafları arasındaki ilişkiler yönünden şahsi def’ilerin ileri sürülebilmesinde faktoring şirketinin iyiniyetli ya da kötüniyetli olmasının sonuca etkisi bulunmamaktadır. 6361 sayılı Yasanın 9/3. Maddesi ise, faktoring işleminin yukarıda belirtilen tarafları dışında kalan kambiyo borçluları bakımından uygulanabilecek bir hükümdür. Başka bir anlatımla, faktoring işleminin dışında bir kambiyo borçlusu varsa (keşideci, lehdar veya ciranta) onlar hakkında 6361 sayılı Yasanın 9/3. maddesi hükmü uygulanacaktır.
Bu bilgiler ışığında davacının çek istirdadı istemi yönünden yapılan incelemede dava konusu çekin 6361 sayılı Yasanın 9/2 ve yukarıda sözü edilen yönetmeliğin 8. maddesi hükmüne uygun şekilde faktoring şirketine devredilmiş olduğu bilirkişi eli ile yapılan inceleme sonucu tespit edilmiştir. Somut olayda dava konusu çekte lehtardan hamile ciro silsilesinin tam olduğu, herhangi bir kopukluk bulunmadığı anlaşıldığından davalı Faktoring A.Ş.’nin yetkili hamil olduğunun kabulü gerekir; 6102. sayılı TTK’nın 792. maddesi ve 6361 sayılı Yasanın 9/3.maddesi gereğince davalı Faktoring şirketinin dava konusu çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu hususunda davacı tarafça yeterli ve inandırıcı delil sunulamadığından, davalı hakkındaki bu davanın kabulü olanağı bulunmamaktadır.
Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 29/02/2016 tarih, 2015/13338 esas ve 2016/3296 karar sayılı ilamı; 04/07/2017 tarih, 2016/12993 esas ve 2017/4062 karar sayılı ilamı; 12/06/2017 tarih, 2016/10538 esas ve 2017/4836 karar sayılı ilamı.
Davacı lehtarın menfi tespit istemi yönünden yapılan değerlendirmede;
Bilindiği üzere imza inkarı mutlak def’ilerden olup senet üzerinde yer alan herkese karşı ileri sürülebilir. Bu noktada hamilin iyi niyetli veya kötü niyetli olmasının önemi bulunmamaktadır. Kambiyo senedindeki imzanın inkar edilmesi halinde, ispat yükü, imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklı tarafa aittir.
Davalıya çek aslını sunması için süre verilmiş, davalı beyanda bulunmamış, yeniden süre verilmiş, davalı vekili 04/03/2015 tarihli yazılı beyanı ile çek aslının … Saç Profil şirketi yetkilisi … tarafından teslim alındığını beyan etmiş, bu şirkete ve …’ya çıkarılan ilk tebligat bila ikmal iade edilmiştir. Çek aslı için davalıya müzekkere yazılmış, müzekkereye verilen yanıtta aynı husus beyan edilmiş, ekinde sunulan fotokopi evrakın incelenmesinde dava konusu çek sureti altına “çek aslını aldım…. 03/09/2014” yazılı olduğu görülmüştür.
Davalının, çeki teslim ettim dediği şirket ve şirket yetkilisine yapılan tebligatlar sonuçsuz kalmış çek aslına ulaşılamamıştır.
Çek aslının dava dışı kişiye verildiği iddiası davalıya ait bir iddia olup, bu hususta sunulan evrak da her zaman düzenlenmesi mümkün olan fotokopi evraktır. İspat yükü kendisine düşen davalı, çek aslını sunmak durumundadır. Dava tarihinden sonra, çek aslını dava dışı kişiye teslim ettiğini beyan ile bu yükümlülükten kurtulması düşünülemez. Davalının ispat yükü halen devam etmekte olup, çek aslının dava dışı üçüncü kişiye verildiği de ispat edilebilmiş değildir. Sunulan belgedeki imzanın …’ya ait olup olmadığı, senedin gerçekten bu kişi tarafından teslim alınıp alınmadığı da belli değildir. Davalı, senedi dava dışı kişiye verdiğini beyan ederek sorumluluktan ve ispat külfetinden kurtulamayacağından, senedi verdim dediği kişiye de ulaşılamadığından davalının ispat külfetini yerine getiremediği kabul edilmelidir. Mahkememizce de bu yönde değerlendirme yapılmış ve davalı, imzanın lehtara ait olduğunu ispat edememiş kabul edilmiştir.
Bu itibarla, davacı lehtarın menfi tespit isteminin kabulüne karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan hukuki ve somut durum itibari ile aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davacı keşideci … yönünden açılan davanın reddine,
2-Davacı … Dayanaklı Tüketim Malları Paz. Tic. A.Ş yönünden açılan istirdat istemli davanın reddine; menfi tespit istemli davanın kabulü ile bu davacının dava konusu 08/02/2014 keşide tarihli, 20.000,00-TL miktarlı, … seri numaralı, …Karabük Şubesi çeki nedeni ile davalıya borçlu olmadığının tespitine,
3-Davacı … Dayanaklı Tüketim Malları Paz. Tic. A.Ş yönünden kabul edilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 2664,96 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile bu davacıya verilmesine,
4-Davacı keşideci … yönünden reddedilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 2664,96 TL nisbi vekalet ücretinin bu davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan alınması gerekli 1517,03 TL harçtan peşin alınan 379,30 TL harcın mahsubu ile eksik kalan kısmın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacılar tarafından yatırılan 25,20 TL başvuru harcı ile 379,30 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
6-Davacılar tarafından karşılanan 1.907,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
7- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı. 10/04/2018

Katip …

Hakim …