Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/545 E. 2018/746 K. 26.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/545 Esas
KARAR NO : 2018/746
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 09/12/2013
KARAR TARİHİ : 26/06/2018
Mahkememizde görülen Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile, 22.10.2013 günü … yönetimindeki … plakalı aracın sağ arka tekerleği ile kaldırımdan karşıya geçmek isteyen davacının sol ayağı üzerinden geçerek müvekkilinin ayağının kırılmasına neden olduğunu, maddi tazminat tutarının belirlenerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile işleten ve sürücü yönünden olay tarihinden, sigortacı yönünden sigorta limitini aşmamak üzere dava tarihinden işletilecek avans faizi, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti ile birlikte ortaklaşa ödetilmesine, ayrıca 30.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden işletilecek avans faizi, yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte davalı sürücüden tahsiline, … plakalı araç üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta vekili cevap dilekçesi ile, dava konusu … adına tescilli … plakalı araç için, müvekkili şirketçe 24/12/2012-24/12/2013 tarihleri arasında, … no’lu poliçe nimarası ile karayolları ZMMS poliçesi düzenlendiğini, müvekkili şirketin sorumluluğu, poliçe üzerinde yazılı teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere, poliçede yazılı özel şartlar ve trafik sigortası genel şartları kapsamı ile sınırlı olduğunu, sorumluluk limitinin 225.000,00 TL’nin esas alınması gerektiğini, sigorta şirketi sigortalısının kusuru oranında gerçek hasarı ödemekle yükümlü olduğunu, müvekkili şirketin temerrüdü bulunmadığının faizin yasal faiz oranında ve dava tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğini, bu nedenlerle haksız ve mesnetsiz açılan davanın tamamen reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ile, dava konusu trafik kazası ile ilgili olarak … 27. Sulh Ceza Mahkemesinde de … esas sayılı numarası ile açılmış bir dava bulunduğunu, yapılacak olan yargılamanın bekletici sorun yapılmasını talep ettiğini, davacı yanın salt taraf ifadelerine dayanarak kusurlu tarafın müvekkili olduğunu iddia etse de kusur müvekkilinde değil davacı yanda olduğunu, davacı asil mahkemenizde açtığı davada maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduğunu, bir hakkın kullanımı iyi niyet kuralları çerçevesinde olması gerektiğini, davacı yanın maddi ve manevi tazminat talepleri iyi niyet kuralları çerçevesinde olmadığını, davacı yan her ne kadar işe gidememesinden dolayı bir iş gücü kaybı olduğu iddiasında ise de iddianın asılsız olduğunu, ticari işletmenin işletilmesine duraksama olmadığı müddetçe iş gücü kaybından söz edilemeyeceğini, davacı yan uğradığı üzüntüyü tazmin etmek değil, maddi malvarlığında bir artış sağlamaya çalıştığını, bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizce ön inceleme yapılmış, uyuşmazlık tespit edilmiş, deliller toplanmıştır. Bu kapsamda tarafların ekonomik ve sosyal durumları araştırılmış, kazaya ilişkin ceza dava dosyası istenilmiş, davacının tedavi evrak getirtilmiş, Adli Tıp Kurumundan iş göremezlik raporu alınmış, toplanan tüm delillerle birlikte dosya hesap için bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir.
Tüm dosya kapsamına göre, dava, trafik kazası nedeni ile maddi ve manevi tazminat istemine dairdir.
2918 sayılı Yasanın 85 ve devam maddeleri gereğince bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur. Sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilir. Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur. Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır. Yasa gereğince işleten, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olmakla, Yasanın 3.maddesinde tanım çerçevesinde, sürücü ve şoför aracı sevk ve idare eden kişi; araç sahibi araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişi; işleten ise araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Buna göre, kural olarak zarar gören, sürücünün trafik kazasının oluşmasında kusurlu bulunması durumunda Borçlar Kanunu’nun 49.maddesine göre sürücüye, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1 maddesi hükmünce de motorlu araç işletenine karşı dava açabilecektir. Sürücü ile araç işletenin sorumluluğu BK md 61 anlamında dayanışmalıdır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10, Baskı, s. 264 vd). 2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiş olup, bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı Yasa’nın 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı Yasa’nın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Anılan yasal hükümlerden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir.
İşletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkindir.
6098 sayılı Yasanın 49 ve devam maddeleri gereğince kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler. Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.
Manevi zarar haksız eylem sonucu kişinin manevi cephesinde meydana gelen zararı ifade eder. Burada kişinin duygu yaşamında uğradığı bir kayıp söz konusu olup kişinin haksız fiil sonucu acı ızdırap ve elemi nedeni ile duygu yaşamında uğradığı bu kaybın giderilmesi bir borç kaynağı oluşturur. Manevi zararın, maddi zarardan farklı olarak, somut olarak kanıtlanması mümkün değildir. Zira kişinin duygu yaşamında uğradığı zararın elle tutulur gözle görülür kanıtlara dayandırılması düşünülemez. Bu nedenle ancak duygu yaşamındaki kaybın dışa yansıyan görüntülerine dayanılarak kanıtlanabilir. Haksız fiil nedeni ile manevi tazminata hükmedilebilmesi için haksız fiilin tüm unsurlarının gerçekleşmiş olması gerekir. Ancak burada haksız fiilin zarar unsuru manevi zarar olarak gerçekleşmektedir. ( Ahmet M. Kılıçoğlu, Borçlar Hukuk Genel Hükümler, 5. Baskı)
Manevi zarar tazminatı uğranılan haksız bir eylemden doğan maddi ölçüsü bulunmayan manevi üzüntülerin,duyulan keder elem ve açıların giderilmesini veya dindirilmesini,bozulan ruhsal düzenin dengelenmesini ve yaşama bağlılığı tazelemeyi amaçlayan şahsi menfaatlere yapılan haksız saldırı eyleminin karşılığı olan bir para tutarıdır. BK 47.(6098 sayılı Yasanın 56.maddesi) maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır.Burada amaç zarara uğrayanda bir huzur duygusu doğurmaktır. BK 47.(6098 sayılı Yasanın 56.madesi) maddesi hükmü özel bir hüküm olup fiziki kişilik değerlerinin yani yaşama hakkı ile vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan hallerde manevi zararların tazminini düzenlemiştir.Sosyal fiziksel ve duygusal kişilik değerlerinin saldıraya uğraması durumunda öngörülen bir tazminat türü olup amacı kişinin hukuka aykırı olan eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönüşmesi,kişinin duygusal olarak tatmin edilmesidir.Manevi tazminat kişinin çekmiş olduğu manevi acıları dindirmeyi,hafifletmeyi amaçlar.Bu tazminat bizzat yaşanan acı ve elemin karşılığıdır. HGK 01/03/2006 tarih ve 2-14/26 sayılı kararı. Ancak böyle bir karşılığın söz konusu olabilmesi için öncelikle kişinin gerçekten manevi tatmin ihtiyacı doğmuş bulunmalıdır.Bu madde kapsamında manevi tazminata kusursuz sorumluluk hallerinde de hükmedilebilir. Hükmedilecek bu para zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminat benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır bir ceza olmadığı gibi mamelet hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir.Takdir edilecek miktar mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. (Zekeriya Yılmaz, Tazminat Sigorta ve Rücu Davaları, 2. Baskı) Manevi zarar tek başına manevi tazminatı gerektirmeyip manevi zarar yanında manevi tazminatı haklı kılan özel durumların bulunması gerekir. Manevi zararın niteliği, zarar gören nezdinde meydana getirdiği ruhi çöküntü, olayın özelliği ve diğer durumlar tazminatı gerektirmelidir. (Hasan Tahsin Gökcan, Tazminat Hukuku, 3. Baskı)
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmekle, davacı, ceza dosyası kapsamında İTÜ’den seçilen bilirkişi heyetince tanzim edilen kusur raporuna göre davalılardan Murat’ın tam kusuru ile neden olduğu kaza sonucu, Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Dairesince tanzim edilen rapora göre %16.2 sürekli iş göremezlik oranı ve 4 ay geçici iş göremezlik süresi oluşacak şekilde yaralanmıştır. Davacının geçici ve sürekli iş göremezlik zararı 19/08/2016 teslim tarihli rapor ile hesaplanmış, davacı vekili 30/01/2017 tarihli talep arttırım dilekçesini sunmuş, ayrıca 06/02/2017 tarihli dilekçesi ile talep sonucunu açıklamıştır.
İlk raporda davacının tedavi giderleri hesaplanmadığından bu yönde yeniden ara karar alınmış ve dosya hekim bilirkişi de görevlendirilerek yeniden heyete tevdi edilmiş, bilirkişiler davacının geçici iş göremezlik, sürekli iş göremezlik ve tedavi gideri zararlarını hesaplamışlar, davacı vekili yeniden talep arttırım dilekçesi sunmuştur.
Davacı vekilince tahkikat tamamlanmadan ve zarar kesin olarak belirlenmeden talep arttırım dilekçesi sunulduğu, sonradan hesaplanan miktara göre yeniden talep arttırım dilekçesi sunmasının Yasaya uygun olmadığı, ikinci kez talep arttırımına davalının açık muvafakati de bulunmadığı nazara alınarak, ilk talep arttırım dilekçesi hükme esas alınmıştır.
Buna göre, dava ve cevap dilekçeleri, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının araştırılmasına ilişkin müzekkere cevapları, kazanın meydana gelmesinde tarafların kusur oranlarına dair raporlar, davacının geçici ve sürekli iş göremezlik durumuna ilişkin İhtisas Kurulu Raporu, bu raporlara göre hesaplanan davacı tazminat miktarı ve ilk talep arttırım nazara alınarak, bilirkişi tarafından hesaplanan tazminat miktarları ile manevi tazminat istemi yönünden davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davacının maddi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 3.288,07 TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 42.741,40 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 500,00 TL tedavi giderinin davalı sigorta şirketi yönünden 09.12.2013 ve davalı … yönünden 22.10.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine,
2-Davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile takdiren 8.000,00 TL’nın 22.10.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine,
3-Kabul edilen maddi ve manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan alınması gerekli 3724,90 TL harçtan peşin alınan 112,75 TL peşin harç ile tamamlama sureti ile yatırılan 147,00 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 3465,15 TL’nin 508,37 TL’sinin davalı …’dan; bakiye kısmının tüm davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan başvuru harcı, peşin harç ve tamamlama harcının davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Kabul edilen maddi tazminat miktarı üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 5468,24 TL vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
Kabul edilen manevi tazminat miktarı üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10.maddesi nazara alınarak hesaplanan 960,00 TL vekalet ücretinin davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından karşılanan 2281,00 TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre hesaplanan 1625,28 TL’sinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı. 26/06/2018

Katip Hakim