Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/405 E. 2023/262 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/… Esas
KARAR NO : 2023/262
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 24/06/2013
KARAR TARİHİ : 23/03/2023

BİRLEŞEN …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2017/… ESAS
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 10/08/2017

BİRLEŞEN …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2014/… ESAS
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 25/04/2014

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili asıl dava dilekçesinde davacı … vekili özetle; müvekkili … San. Tic. A.Ş. (…) ile davalı … (…) arasında 01/01/2004-31/12/2006 dönemi için imzalanmış mamul tedarik ve satış pazarlama/dağıtım sözleşmesi ve akabinde tadil sözleşmelerinin akdedildiğini, sözleşmenin inhisarilik içerdiğini, ancak davalının, … ile rekabet edecek kendi uluslararası markası olan “…”yı müvekkilini adeta hiçe sayarak ve sözleşme ile ona karşı sahip olduğu inhisarilik ve tek dağıtım kanalı olmadan kaynaklanan hakim gücünü kullanarak, adeta oldu bitti ile Türk piyasasına sunduğunu, müvekkilinin bilgi ve onayı dışında ve sözleşme hükümlerine aykırı bir şekilde davacınım en önemli rakiplerinden biri ile işbirliği yaparak ürettirdiği ve ürettirmeye de devam ettiğini beyanla neticeten, tedbir kararı verilmesi, sözleşmeye aykırılık kapsamında müvekkilinin uğradığı zararın tespiti ile 3.000,00-TL asgari miktarlı maddi tazminat, 5.000,00-TL miktarlı kar kaybı talepli belirsiz alacak davaları ile 5.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesi, yargılama masrafları ve ücreti vekaletin davalıya yüklenmesi ve HMK 329 gereğince disiplin para cezasına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili asıl davaya cevap dilekçesinde davalı … vekili özetle; tadil sözleşmesi ile mamul tedarik sözleşmesinin işbu dava konusu ile ilgili önemli hükümlerinin değiştirildiğini, taraflar arasındaki mevcut sözleşmelerde yer alan hükümlerin sadece “…” ticari markası altında üretilen veya üretilecek ürünleri içerdiğini, kendilerinin “…” ticari markası ile üretilen ürünleri YOP planına uygun olarak dağıttıklarını, ürünlerin dağıtımının dudurulduğu iddiasının dayanaksız olduğunu, davacının dosyaya sunduğu fotoğraf, tutanak, delil tespiti raporları ve beyanların, vs. tam aksine bu ürünlerin satış noktalarına aralıksız dağıtıldığını gösterdiğini, haksız rekabet iddiasının yersiz olduğunu, somut olayda haksız tekabet teşkil edecek hiçbir eylemin söz konusu olmadığını beyanla neticeten, arz edilen nedenlerle haksız ve yersiz davanın reddi, yargılama masraflarının davacı üzerinde bırakılması ve lehlerine vekalet ücreti tayin ve takdir edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen …. ATM’nin 2017/… Esas sayılı dava dilekçesinde davacı … vekili özetle; müvekkili … Ve Tic. A.Ş., kurucularından … …’nun tarım sanayi konusundaki araştırmalarının bir meyvesi olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci sanayi hamlesinin başladığı 1950’li yıllarda kurulduğunu, ilk üretimini 1955 yılının Mart ayında gerçekleştirdiğini, davalı tarafça yapılan sözleşmeye aykırılık nedeniyle daha sonra ıslahla haksız rekabete dayalı tazminat talebi de eklendiğini, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/… Esas Numaralı dosyasıyla dava açıldığını, davalının sözleşmenin erken feshi dolayısıyla tazminat talepleri üzerine açtığı davayla birleştirilerek nihai olarak …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… Esas Sayılı dosyasıyla birleştirilerek görülmeye devam edildiğini, müvekkilinin haklı nedenle sözleşmeyi feshetmek zorunda kalması nedeniyle …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… E. Sayılı dosyasıyla talep edilememiş dönem olan 01.01.2017 tarihine kadar müvekkilin uğradığı kâr kaybının ve bu döneme ilişkin maddi zararlarının alacağın belirsiz alacak olması nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kayıt ve şartıyla şimdilik 1.000 TL’nin sözleşmeye aykırılığın başladığı tarihten itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile karşı taraftan tazminine, dosyanın …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… E. Sayılı dosyasıyla birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen …. ATM’nin 2017/… Esas sayılı dosyasında davalı … vekili birleşen davaya cevap dilekçesinde özetle; … A.Ş. (…) tarafından açılan mevcut dava ile birleşen davanın her ikisi de nitelik olarak kısmi alacak davası değil, dava dilekçelerinde de belirtildiği üzere, davanın açıldığı tarihteki koşullara göre alacağın tamamının tespiti ve tahsilini amaçlayan Belirsiz Alacak davası olduğunu, dolayısıyla, tarafları, maddi vakıa ve hukuki sebepleri ve talep sonucu aynı olan belirsiz alacak davasında, birbirinin devamı denilerek tarihsel bazda bir ayrıma gidilemeyeceği gibi, biri diğerinin devamı mahiyetinde ek dava da açılamayacağını, davalar aynı olduğundan dava şartı yokluğundan ve derdestlik nedeniyle …K.114-1/ı hükmü dairesinde davanın reddi gerektiğini, … Şirketi de TBK. 125′ de yer verilen 3 seçenekten birisi olan aynen ifadan vazgeçip, tazminat talebinde bulunduğunu, başka deyiş ile seçimini bu yönde kullandığını, seçimini gelinen aşamada değiştirmesi de yasa hükmü nedeniyle hukuken mümkün olmadığını,
Davalı … LİMİTED ŞİRKETİ’nin (Kısaca “… A.Ş.”) öncelikle borca aykırı bir davranışı bulunmadığını,
dava dilekçesinde borca aykırılık olarak ileri sürülen nedenlerin hemen hemen hepsi, … üretimi konusunda, taraflar arasında imzalanan Tadil ve Süre Uzatım başlıklı Sözleşmenin (9.3) no’lu hükmüne uyulmadığı ve … A.Ş. ile görüşülmediği iddiasına dayandırıldığını, sözleşmenin (9.3) hükmüne uygun şekilde … A.Ş. İle yeni ürünün üretimi konusunda görüşüldüğü yazı içeriğinden açıkça anlaşıldığını,
kaldı ki bir an için bu görüşmenin hiç olmadığını varsaymış olsak dahi, Tadil Sözleşmesinin 9.3 no’lu maddesinde, görüşme yapılmamasının yaptırımı da özel olarak düzenlenmiş olup, aynen:
“bu sürenin sonunda anlaşma sağlanamadığı takdirde …, Sözleşme’yi 3 aylık önel vermek suretiyle feshetmekte serbest olacaklardır. ”
şeklinde, … Şirketine önelli ve tazminatsız fesih yetkisi verdiğini, hal böyle olmasına rağmen … şirketi, sözleşmeyi o tarihte feshetmediğini,
Davacıya ait … ürünleri ile … ürünlerinin fiyatlarına bakıldığında, … iddiasının tam aksine Davalıya ait … markalı ürünlerin etiket fiyatının … ürünlerine nazaran daha yüksek fiyatta satışa sunulduğu,
böyle bir durumda Davalı müvekkil … şirketinin kendi ürünü … ‘yı daha düşük fiyattan satışa sunmak suretiyle Davacı … ürünlerinin satılmasını önleme gayretinde olmadığını, zarar iddiası borca aykırı davranmadığı açıkça belli olan … Şirketine yöneltilemeyeceğini,
somut olayda, Davacı … Şirketi, Davalı … şirketine ihtar çekip, (Dosyada mübrez … Noterliğinin 28 Ağustos 2013 gün ve … sayılı … İhtarı) okul çantası kampanyası dahil ve bununla sınırlı olmamak üzere harcama, dağıtım ve promosyonların yapılmamasını istediğini,
Pazarlama harcamalarının eksik yapılmasının YOP hedefinde sapmaya neden olacağı hususu sözleşmenin 5.6 no’lu maddesi açıklığı ile bizatihi taraflarca bilinmekte, kabul edilmekte iken, sektörün hareketli olduğu Ağustos 2013’de ihtar çekerek pazarlama harcamalarının durdurulmasının istenmesi YOP satış hedefindeki sapmanın ana nedenlerinden olup, bunun tek sorumlusu söz konusu ihtardan da anlaşılacağı üzere davacı … Şirketi olduğunu, öncelikle 2017/… E. sayılı birleşen dosyanın Av. … tarafından sunulan 28.11.2017 tarihli açıklama dilekçesinde , 2014/… E Sayılı dosya ile taraf, dava sebebi ve talep konusu bakımından aynı olduğu bildirilmiş olmakla; Belirsiz alacak davalarında alacağın olup olmadığı noktasında davanın açıldığı tarihteki mevcut koşullar itibariyle iddianın tamamı için tespit yapıldığından ve bu yönüyle kısmi davadan farklı olarak davanın devamı sözkonusu olamayacağından öncelikle derdestlik nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesini,
esas yönünden ise davanın koşulları bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen …. ATM’nin 2014/… Esas sayılı dava dilekçesinde davacı … vekili özetle; öncelikle taraflar arasında, aynı hukuki ilişkiye bağlı olarak …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/… esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini, devamla taraflar arasındaki ticari sözleşmenin davalı şirketçe süresinden evvel ve haksız nedenlerle feshedilmesine bağlı olarak sözleşme çerçevesinde Yıllık Operasyon Planı (YOP), taraflarca belirlenen 2013 yılı faaliyet dönemi ve devam eden 2014, 2015 ve 2016 yılı faaliyet dönemlerini de kapsayacak şekilde sözleşmenin bitim tarihi 1 Ocak 2017’ye kadar davacı … şirketinin mahrum kaldığı ticari karların belirlenerek, tazmin edilmesine ve yine sözleşmenin en azından 2017’ye kadar devam edeceği düşüncesiyle dağıtım ve satış organizasyonu ve araç, eleman ve sair hususlar için doğrudan yapılan yatırımlardan kaynaklanan tüm zararlarının yargılama sırasında mahkemece tayin edilecek bilirkişiler marifetiyle denkleştirici adalet ilkesine göre belirlenip, tespit edilecek bu zararlardan dolayı oluşan maddi tazminat alacaklarının davalı taraftan tahsiline, HMK 117 maddesi gereğince dava açılırken miktarı belirsiz bulunan zarar nazara alınarak belirsiz alacak davası olarak davanın kabulüne, şimdilik 10.000 TL olarak harca esas tutarın nazara alınmasına, alacağa dava tarihinden itibaren en yüksek ticari avans faizi uygulanmasına, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Devir; HSYK tarafından alınan 26/08/2014 gün ve 1876 sayılı kararı ve yetki kararnamesi uyarınca … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/… Esas sayılı dosyası mahkememize devredilmekle mahkememizin 2014/… Esasına kaydı yapılmıştır.
Unvan değişikliği; Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi 18.08.2021 tarihli 142745 sıra numaralı ilamı ile davacı … Holding A.Ş.’nin unvanı … Holding A.Ş. olarak değişmiştir.
Dava, asıl dava yönünden taraflar arasındaki mamül tedarik ve satış dağıtım pazarlama sözleşmesi ile bu sözleşmedeki süre uzatımı protokolü ayrıca tadil ve uzatım anlaşması gereğince mevcut bulunan ticari ilişki sırasında davalının dava konusu “…” isimli ürünü piyasaya sürmesi üzerine davalının bu eylemlerinin iddia edildiği gibi sözleşmeye aykırılık ve … markalı ürünlerle haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı, yine sözleşmenin dava açıldıktan sonra davacı tarafça feshedildiğine dair sunulan fesih ihbar kayıtları da görülmekle davacının iddiaya konu davalı eylemleri açısından haksız rekabet kaynaklı talepleri ve maddi ve manevi tazmınat istemine ilişkindir.
Birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… Esas sayılı dava dosyası yönünden taraflar arasındaki sözleşmenin birleşen dosya davalı tarafınca tek taraflı ve haksız nedenle fesh edildiği ileri sürülerek 2013 yılı yıllık operasyon planlarının gerçekleşmediği iddiası ile 2013 yılında oluşan kar mahrumiyeti ile sözleşme devam etse idi 1 Ocak 2017’e kadar mahrum kalınan kar ve sözleşmenin devamı amacıyla yapıldığı belirtilen satış ve dağıtım kanalı harcamalarının oluşturduğu zararların denkleştirici adalet gereğince tazmini talepli açılan belirsiz alacak istemine ilişkindir.
Birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/… Esas sayılı dosyası yönünden Davacı birleşen davalı tarafından, davalı birleşen davacı aleyhine sözleşmeye aykırılık ve haksız rekabet sonucu sözleşmenin haklı nedenle fesih iddiası ile alacak istemine ilişkindir.
Akademisyen (2) ve Mali bilirkişi heyetinin 07/05/2014 tarihli raporunda özetle; Lisans alan davalının taraflar arasındaki sözleşmeye sonradan eklediği maddeler ile kendisine ait bir marka (…) ile Türkiye sınırları içinde meyve suyu üretme, satma hakkının tanınmasını sağlamış olmasının, ona, inhisari lisans sözleşmesinden kaynaklanan asli ve tali yükümlülüklerini ihlal etme hakkını vermeyeceği; Davalı …’nin “…” markalı aynı emtiayı Haziran 2013’ten itibaren piyasaya sürmesi ile davacı …’in “…” markalı emtiasının satış adedinde ve dolayısıyla karda izlenen azalma arasında illiyet bağının kurulabildiği, davalının faaliyetini kendi yeni markasına yoğunlaştırdığı, davacıya ait serinletici sıvı ürünleri Türkiye sınırları içinde gerektiği şekilde pazarlamamak, dağıtmamak ve satmamak suretiyle lisans sözleşmesinden kaynaklanan kullanma yükümlülüğünü ihlal ettiği, bundan ötürü oluşan zararın davacı tarafından talep edilebileceği; şayet Mahkemece davacı …’in talep ettiği tazminat kalemleri kabul edilecek olursa; kar kaybının 3.439.000-TL (taleple bağlı olarak), pazarlama-satış faaliyetleri ile ilgili olarak fazladan ödenen tutarın 367.894,91-TL ve yeni oluşturulan organizasyon dolayısıyla yapılan masrafların 511.113,56.-TL olmak üzere, toplam 4.318.008,47-TL’nin talep edilebileceğinin hesaplandığı; Davalı …’nin somut olaydaki lisans ilişkisini ihlal teşkil eden eylemi sebebiyle ticari itibarının zedelenmiş olabileceğinin düşünülmediği, sırf sözleşmeden doğan yükümlülüklerin ihlalinin davacı …’in ticari itibarının zedelenmesi sonucunu doğuracak özellikte ve önemde bir olgu olmadığı, elbette manevi tazminat hususundaki takdirin mahkemeye ait olduğu ve somut olayda inhisari lisans sözleşmesi bulunduğu, ihtilafın bunun ekseninde çözümlenmesi, bu sözleşme hükümlerinin ve lisans sözleşmesinden kaynaklanan genel yükümlülüklerin dikkate alınması gerektiği, TTK’nın haksız rekabete ilişkin hükümlerine ayrıca gidilmesini gerektirecek bir olguya dosyada rastlanmadığını belirtmişlerdir.
Akademisyen (4) ve Mali bilirkişi heyetinin 16/04/2015 tarihli raporunda özetle; asıl dava yönünden taraflar arasında sözleşme ile 17.12.2011 tarihinde yapılan tadil sözleşmesinin bulunduğu, tadil sözleşmesinin 9.3 maddesine göre davalı tarafından bir ürünün piyasaya çıkarılması durumunda bunun 3 aylık açılacak bir görüşme ile sağlanacak mutabakat neticesinde çıkartılacağı, ancak bu yükümlülüğün davalı tarafından yerine getirilmemiş olduğu, sözleşmenin haklı olarak davacı tarafından fesih edildiği, bundan ötürü pazarlama ve dağıtım giderlerini belirtilen koşullarda yeni yaptığı organizasyon ile gerçekleştirdiğinden bu nevi masraflar ile sözleşmenin feshinden ötürü kar mahrumiyetini talep edebileceği, yapılan mali tespitlerden hareketle yapılan hesaplamaya göre davacı tarafından yapılan organizasyon masraflarının toplam tutarının 9.998.000.00-TL, kar mahrumiyetinin ise 3.649.000.00-TL olduğu, bununla birlikte davacının zararı azaltma yükümü çerçevesinde, sözleşme süresinin tamamı masraflar dışında uğramış olunan kar mahrumiyeti içinse, sözleşmenin feshedildiği tarihten sözleşmenin sonuna kadarki dönemde, yeni yapılacak dağıtım sözleşmesi ile elde edilebilecek olan karın da indirilmesi gerekeceği, diğer bir yöntemle, davacının talep edebileceği tazminatın (yoksun kalınan kar) yeni bir dağıtım sözleşmesi yapılabileceği ana kadar, davacının sözleşme devam etseydi elde etmesi gereken kardan, fiilen elde ettiği karın çıkarılması ile toplam tazminat tutarının bulunabileceği, yeni bir sözleşmenin yapılması gereken anın tespit edilmesinde sözleşmenin feshedildiği tarihin dikkate alınması gerektiği, yani davacının bu andan itibaren yeni bir sözleşmesi yapmak için harekete geçmesi gerektiği, talep edilen manevi tazminat hakkındaki takdirin mahkemeye ait olduğu sonucuna varıldığını; Birleşen Dava; birleşen davanın davacının …olduğu, davadaki talebe göre mahkemece mevcut sözleşmenin asıl dava davacısı olan … tarafından feshinin haksız olduğu düşünülmesi durumunda birleşen davada talep edilebilecek kar mahrumiyetinin 748.714.00-TL sadece 2014 yıl için olacağı, 2015 ve 2016 yılları için herhangi bir hesaplama yapılamadığı, bunun için … ürünlerinin satış rakamının bilinmesi gerektiği ve pazarlama giderlerine ait mevcut sözleşmenin fesih edilmiş olmasından ötürü bir dağıtım olmadığından hesaplama yapılamadığını belirtilmiştir.
Akademisyen (4) ve Mali bilirkişi heyetinin 23/05/2016 tarihli ek raporunda özetle; “…kök raporda tüketicinin yeni ürün konusunda yanıtıldığı ve davalının kendi çalışanlarının bazılarının ayrıldıktan sonra davalı şirkette çalışmaya başladıkları yönündeki iddialarını ispatlaması gerektiği belirtilmiş olup …. Sulh Mahkemesine sunulan bilirkişi raporundaki tespitlerin haksız rekabet bağlamında dürüstlük kuralına aykırı davranış teşkil edip etmeyeceği ve ispat bakımından yeterli olup olmadığı hususunda takdir mahkemenindir, kök raporda tüketicinin yeni ürün konusunda yanıtıldığı ve davalının kendi çalışanlarının bazılarının ayrıldıktan sonra davalı şirkette çalışmaya başladıkları yönündeki iddialarını ispatlaması gerektiği belirtilmiş olup. …. Sulh Mahkemesine sunulan bilirkişi raporundaki tespitlerin haksız rekabet bağlamında dürüstlük kuralına aykırı davranış teşkil edip etmeyeceği ve ispat bakımından yeterli olup olmadığı hususunda takdir mahkemenin olduğunu, burada herhangi bir çelişki söz konusu olmayıp, zira … bakımından 9.3’e istinaden sözleşmenin feshi mümkünse de zorunlu değildir. Nitekim … sözleşmeyi 9.3 maddesine istinaden değil haklı sebep ile sonlandırmıştır. …’in haklı sebep olarak ileri sürdüğü husus ise taraflar arasındaki sözleşmenin 9.3 maddesinin ihlalidir. Bu madde davacı vekilinin iddiasının aksinc yeni ürüne ilişkin teklif sürecini düzenlemekte ve … firmasına iki opsiyon tanımakta ancak tarafların bu maddeyi ihlali halinde kendi içerisinde ayrı bir müeyyide barındırmamaktadır. Sözleşmenin 9.3 maddesinde geçen “Türkiye ‘de üretim, satış puazarlama veya dağılım anlaşması yapmak istediği takdirde taraflar 3 aylık bir süre içinde sözleşmenin şartlarını görüşecekler ve bu sürenin sonunda unlaşmu sağlanamadığı takdirde … Sözleşmeyi 3 aylık önel vermek süretiyle feshetmekte yerbesi olacaktır” ifadesi ihlale bağlanan bir müeyyide değil, anlaşma sağlanamaması halinde taraflara tanınan bir opsiyondur. Tarafların bir hususta anlaşamaması ile sözleşmenin bir hususunun ihlalilinin aynı şeyler olmadığı tartışmasızdır. Maddede anılan opsiyonlar herhangi bir ihlalilin müeyyidesi değildir. Eğer sözleşme 9.3’c istinaden sonlandırılırsa tarafların herhangi bir tazminat yükümlülüğü söz konusu olmayacaktır. Ancak … tarafından sözleşme 9.3’e istinaden yani anlaşmaya varılamadığı için değil, 9.3’e aykırılık dolayısıyla feshedilmiş olup bu durum farklı hüküm ve sonuçlar doğurur. … tarafından sözleşme 9.3 maddesindeki anlaşma sağlanamadığı için değil sözleşmenin 14. maddesindeki haklı fesih hükmüne istinaden sözleşmenin yeni ürüne ilişkin teklif sürecinin 9.3 bendinde öngörüldüğü şekilde işletilmediği, sözleşmenin ihlal edildiği ileri sürülmek suretiyle feshedildiğinden kök rapordaki tespitimizde herhangi bir çelişki bulunmamaktadır.Davalı vekili tarafından ileri sürülen bir diğer husus ise yeni ürün konusunda görüşme yapılmadığı ve bu nedenle sözleşmenin ihlal edildiğinin ve zararın oluştuğunun söylenebilmesi için yeni ürün … üretimi nedeniyle 2013 yılında … satışının düştüğünün ve 2013 yılında kar mahrumiyetinin oluştuğunun, sözleşmenin sebep-sonuç ve illiyet bağı temelinde ispatlanması gerektiğidir. Davalı tarafından görüşme yapılmadığının ispatlanması gerektiği ileri sürülse de usul hukukunda kural olarak olumsuz ispat edilmez. Olumsuz olayın yokluğunun yani onun tersi olan olumlu olayın gerçekleştliğinin karşt tarafça ispatını istemek ve bu ispat yapılamayınca istem veya savunmayı kabul elmek yasaya aykın olduğu gibi maddi hukuku değiştirmeye kalkışmak olur (Bilge UmarEjder Yılmaz. İspat Yükü, 1980. s. 38 vd.). Dolayısıyla burada … sözleşmenin 9.3 maddesine uygun bir biçimde 3 aylık sürede görüşme yapılmadığını ispatlamak zonunda olmayıp … sözleşmenin 9.3 maddesine uygun biçimde üç aylık sürede … ile görüşüldüğünü ve anlaşma sağlanamadığım ispatlamak yükü altındadır. Her iki tarafın ticari hayatı bakımından bu dercce önemli bir olayda teklifin reddine ilişkin hangi ürün olduğu belli olmayan bir yazı dışında ispat sunulmaması karşısında davalı tarafından ispat yükünün yerine getirilmediğine ilişkin görüşte bir değişiklik olmamıştır. Ticari hayatta bu tür olayların gizlilikle yürüt ülmesi ve bu tür faaliyetlerin ticari sır niteliği taşıması taralları ispat yükümlülüğünden kurtarmaz. Yeni bir ürüne ilişkin faaliyetlerin her iki tarafça gizlilik içinde yürütülmesi son derece doğaldır. Ancak buradaki gizlilik herhalde sözleşmenin karşı taralındaki muhataha üretilecek ürünün adını söylememek ondan hangi ürün olduğunu bilmeden cevap vermesini beklemek anlamına gelmemektedir. Öte yandan böylesi durumlarda tacirlerin gizlilik anlaşması müessesinden yararlanmaları mümkündür. Sözleşmenin karşı tarafının hangi Ürün olacağı konusunda bilgisi olduğunun ispat vasılası elbette mutlaka yazılı olmak zorunda değildir. Davalı taralından davacıya götürülen teklifin … adlı ürüne ilişkin olduğu diğer ispat vasıtaları kullanılmak suretiyle de ispatlanabilir. Bu noktada kök raporda bildirimin yazılı yapılmadığı ve bu durumun sözleşmenin 16.3 maddesine aykırı olduğu belirtilmişse de bu ifadenin anılan maddede teklifin yazılı yapılmasına ilişkin bir zorunluk öngörülmediği dikkate alındığında yazılı yapılmış olma ihtimali sınırlı olarak geçerli olacağını belirtmek isteriz. Mali inecleme çerçevesinde ek inceleme yapıldığı ve hesaplama yapılmadığı yönündeki itirazlar ile ilgili olarak ise: mali bilirkişiye sunulan kayıl ve belgeler ve mevcut verilerden hareketle yapılan hesaplamalara hem asıl dava hem birleşen dava kapsamında yer verilmiş bulunmakta fakat davalı-birleşen davada davacı yanca bu hesaplamalarını yeterli olmadığı ileri sürülmekle bu hususun mahkemenin takdirinde olduğu” belirtilmiştir.
Mahkememizin 29.03.2018 tarihli celsesinde evvelce alınan raporlardaki farklılıklar ve rapor alınmasından sonra birleşen dosya olduğu nazara alınarak dosyanın yeni bilirkişi heyetine tevdine karar verilmiştir.
Akademisyen(2) ve Sektör uzmanından oluşan bilirkişi heyetinin 16/12/2019 tarihli raporunda özetle; Sektörel yönden yapılan incelemede; Sahip olduğu … uluslarası markasının gücü ve bu grup ürünlerin dağıtımını yapan üstün dağıtım sisteminin sahibi aslında DAVALI’dır. Böylesi güçlü bir dağılım sisteminin içerisine giren … markası değil de, örneğin, benzer koşullarda üretim yapma kabiliyetine sahip olan ve düşük pazar payına sahip başka bir yerli firma dahi olsa, davalının sahip olduğu bu dağıtım gücünün yardımıyla ( ve tabi ki diğer pazarlama karması unsurlarının asgaride doğru kullanılması kaydıyla) pazarın en önemli oyuncularından biri haline gelmesi çok yüksek ihtimaldir. Çünkü, bu Üstün dağıtım ağının yezane sahibi, davalı taraftır. Taraflar arasındaki sözleşmenin feshinden sonra, … dağıtım gibi davacının ürünlerini Türkiye çapında dağıtabilecek bir “üretici firma” bulunmamaktadır. Ve yine, pazar kaybına sebep olmaksızın yada cü pazar kayıplarıyla … markalı meyve sularını aynı veya benzer dağıtım oranlarında dağıtabilecek başka bir “dağıtım firması” da Türkiye pazarında bulunmamaktadır. Davalı ile aralarındaki sözleşmenin feshinden sonra davacı için … : kendi dağıtım örgütünün kurulumasıdır. Davacı … firmasının iddia ettiği davalı tatafın sözleşmeye aykırı davranışları, sözleşmenin 9.3.maddesinde yoğunlaşmaktadır. Bu maddeye göre davalı taraf, meyve suyu ve nektar dışında islediği ürünü üretebilir, satabilir. Ancak buna rağmmen meyve suyu ve nektar satmak isterse ; (yani dosyamızda belli olduğu üzere kendi markası … ‘e Türkiye pazarına sunmak isterse) 3 aşamayı geçmesi gerekmektedir :
– Yeni durum bildirilecek ( Davacı …’e niyet bildirilecek )
– Birlikte 3 ay süreyle görüşme yapılacak
– Anlaşamama hali kesinleşecek.
Tekrara girmemek adına, sektörel inceleme 4.maddede detaylı incelendiği üzere, davalı … firmasının sözleşmenin 9.3.maddesinde belirlenen bu 3 aşamayı açık ve yanlış anlamaya mahal vermeyecek netlikte geçmediğine kanaat getirilmiştir…Sektörel incelemenin 5.2. maddesinde detaylı incelenen ve bu davanın kritik konularından biri olan “… … imzalı mektub”un tarihi bulunmamaktadır ve içeriğinden üretim teklifine konu ürünlerin Türkiye’de mi satışa sunulacağı, yoksa başka ülke pazarları için mi talep edildiği AÇIKÇA belli değildir. (Dış pazara yönelik ve buşka bir ülke Pazarı İçin üretim yapması Tümek’ten istenmiş olabilir, vb kaşka ihtimaller olabilir. Zaten hemen yukarıda 4.sonuç maddesinde belirtilen ve davalı tarafın geçmesi gercken 3 aşamanın, açık-açık ve şüpheye yer vermeyecek şekilde geçilmemesi ana problemdir. Bu problemden dolayı, davalının yazılı olarak yapmadığı bir toplantı ile yapıldığı iddia edilen bildirim şartına karşılık verildiği iddia edilen yazılı bir cevabın manası aranmaya çalışılmaktadır. Yoksa sözleşme maddeleri açıktır. Özellikle sözleşmenin 9.3.maddesinden gelen ve anlaşılmayan bir husus yoktur. Sorun sözleşme maddesinin açıkça işletilmemesidir. Bunu işletmeye başlayacak olan davalı laraftır. Açıkça işletmemesinin nedeni ise nedeni dosyadan belli değildir. … Asliye Ticaret Mahkemesince yazılan müzekkere ile, … firmasına hitaben, davalı … ile arasında bu yönde bir sözleşme bulunup bulunmadığı, varsa sözleşme tarihi sorulmuş, Dimes firmasının cevabi yazısında ise 2013 yılının Nisan ayı içerisinde ve yürürlük tarihi 01.04.2013 olan bir tedarik ve üretim sözleşmesi imza edildiği belirtilmiştir. Buradan anlaşılan husus ; Davalı firmanın davacının sektördeki en önemli rakibi ile ve davacı ile arasındaki sözleşme ilişkisi sürerken üretim sözleşmesi yaptığıdır…Davacı tarafın … Noterliğinin 28.08.2013 tarih ve … nolu ihtaratında konu ettiği hususları ve Davalı tarafın 13.09.2013 tarihli cevabi Noter ihtarına konu ettiği, “Kendileri … markasını satarken davacı tarafın da aynı bayilere giderek daha iyi koşullarda … teklif ettiğine dair” iddialarını somutlaşlıramadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Mali yönden yapılan incelemede; Yıllar itibarıyla ortalama net satış artış oranı 14,59 olarak, dağılıma esas kar / net satış gelirleri oranı ortalaması 0.19 olarak hesaplanmıştır. 2014-2015-2016 yıllarına ilişkin net satış gelir hesaplaması ve dağılıma esas kar hesaplaması sözleşme devam etmesi durumunda dağıtıma esas karın ve net satış gelirlerinin ne kadar olacağının tahmin edilmesi açısından yapılmıştır.
¸Sözleşmede kar paylaşımı %55 … – %45 … olarak yer almaktadır. Bu kapsamda …’in kar mahrumiyet hesaplaması aşağıdaki gibidir:
¸Sektör bilirkişinin Sektörel şünü göre ; davacı tarafa, cn az 18 aylık bir geçiş süresi önceden verilmesi gerekliği ve sürenin davacıya kondi satış organizasyonunu kurabilmek amacı ile bu süre verilmiş olacağı görüşü dikkate alındığında hesaplama 3 yıllık yapılmış olmakla birlikte sektör bilir kişisinin 18 aylık süresi için yapılan hesaplama sonucunda kar mahrumiyeti takdiri Mahkemede olmak üzere (61.960.230*18/36) 30,980.110-TL olarak hesaplanmıştır.
Hukuk bilirkişisinin Hukuki görüşüne göre; Mahkemece haklı fesih halinin kabulü durumunda; sözleşmenin ihlaline yönelik ilk haklı ihtarın … tarafından 28.08.2013’de yapılmış olması karşısında, … tarafından 28.08.2013- 31.12.2013 arasında uğradığı olumlu zararın tazmininin talep edilebileceği belirlilmiştir. Mahkemece hukuk bilirkişinin görüşünün kabul edilmesi halinde kar mahrumiyeli takdir Mahkemede imale izora (AT 960 230*2/36) 3.442.230 TL olarak hesaplanmıştır.
Birleşen dava davacısı, csas dava açısından davalı … … Litd. Şti. 25.04.2014 tarihli dava dilekçesinde davalı … Şirketinin taraflar arasındaki bağlayıcı sözleşmeyi açıkça ihlal elmesi ve bu ihlallerle birlikte haksız nedenle sözleşmeyi süresinden evvel tek taraflı feshetmesi nedeni ile 2013 yılı YOP’un geçekleşmemesi neticesinde 2013 yılı oluşan kar mahrumiyeti ile sözleşme haksız nedenlerle feshedilmeyip, kararlaştırıldığı şekilde devam etseydi |Ocak 2017 yılına kadar davacı … şirketinin elde edeceği ticari karlardan mahrum kalması ve sözleşmenin uzun yıllar (en azından 2017 ye kadar) devam edeceği ümidi ile satış ve dağıtım kanallarına yapılan araç, istihdam, diğer her türlü taşıt alımı ve harcamaların boşa çıkmasından dolayı oluşan zararların denkleştirici adalet ilkesi çerçevesinde giderilmesini talep etmektedir. … için yapılan hesaplamalar dikkate alındığında sözleşme devam etseydi. … payına düşen kar hesaplaması aşağıdaki gibi olacaktır.
Yapılan hesaplamalar sonucunda Birleşen Dava davacısı esas dava davalısı … nin kar mahrumiyeti takdir Mahkemede olmak üzere 40.453.220-TL olarak hesaplanmıştır. Hukuk bilirkişisinin hukuki görüşüne göre; Sayın Mahkemece haksız fesih halinin kabulü durumunda … tarafından sözleşmenin feshi tarihi olan | Kasım 2013 ile sözleşmenin muhtemel sona erme tarihi olan 31 Aralık 2013 arasında meydana gelen olumlu zararın (kar kaybının tazminini talep edebileceğini belirtmiştir. Mahkemece hukuk bilirkişinin görüşünün kabul edilmesi halinde kar mahrumiyeti takdir Mahkemede olmak üzere 2.247.400-TL olarak hesaplanmıştır.
Dava konusu olayda, dosya münderecatı çerçevesinde haksız rekabet teşkil eden herhangi bir fiile/ davranışa/ uygulamaya rastlanmamıştır; ancak Mahkeme tarafından Davacı (karşı davalı) vekilinin sunduğu fotoğraflar/görsellerde haksız rekabet teşkil eden bir durumun bulunduğu kanaatine ulaşılması ihtimalinde, maddi tazminat talepleri bakımından davacı karşı davalı tarafından zarar kalemlerinin somut olarak ayrıca ispat edilmesi gerektiği, sözleşmenin ihlali sebebiyle uğranılan zarar kalemlerinin haksız vekabete dayalı zarar kalemi olarak nitelendirilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır. Haksız rekabetin mevcudiyetinin kabulü için sözleşmenin ihlali haricinde ve TTK m.54-55 anlamında haksız rekabet (haksız fiil) teşkil eden bir fiil veya davranışın bulunması gerektiği; davacının yetkili ve tecrübeli elemanlarının haksız bir şekilde istihdam edildiği, ticari sırların elde edildiğine yönelik iddialar özelinde: Bir çalışanın/işçinin bir işletme bünyesinde çalışırken, iş aktini feshederek başka bir işletmede çalışmaya başlamasının tek başına haksız rekabet teşkil etmeyeceği (Anayasa m.49), Bir işletmenin çalışanlarının başka bir işletmede çalışmaya başlamalarının haksız rekabet olarak nitelendirilebilmesi için, iş değişikliği dışında mevcul özel bir takım durumların bulunması gerektiği, dosya içerisindeki belgelerden, kimlerin …’de çalışırken hangi şartlarla iş aktini feshettikleri ve … ‘da çalışmaya başladıkları tespit edilemediği; “ticari sır” olarak kastedilen bilgilerin ne tür bilgi olduğu hususunun da belli olmadığı; haksız rekabet olarak nitelendirilebilecek iddialar bakımından dosya münderecatı çerçevesinde haksız rekabet teşkil eden herhangi bir fiile/ davranışa/ uygulamaya rastlanmadığı, Ancak Mahkemece Davacı (karşı davalı) vekilinin sunduğu fotoğraflar/ görsellerde haksız rekabet teşkil eden bir durumun bulunduğu kanaatine ulaşılması ihtimalinde, maddi tazminat talepleri bakımından davacı (karşı davalı) tarafından zarar kalemlerinin somut olarak ayrıca ispat edilmesi gerektiği; sözleşmenin ihlali sebebiyle uğranılan zarar kalemlerinin haksız rekabete dayalı zarar kalemi olarak nitelendirilemeyeceği belirtilmiştir.
Mahkememizin 10/09/2020 tarihli celsesinde 29/03/2018 tarihi celsedeki ara kararda önceki raporlardaki değerlendirmeler dikkate alınarak varsa farklı görüşler dayanakları ile bildirilmek suretiyle görüş bildirilmesi gerekliliğine uyularak 29/03/2018 tarihi celsedeki ara karar gereğince ek rapor düzenlenmesi  ve asıl rapora itirazlarında bu ek raporda karşılanmasına karar verilmiştir.
Akademisyen(3) ve Mali ve Sektör uzmanından oluşan bilirkişi heyetinin 15/03/2021 tarihli raporunda özetle; Dağıtım Sözleşmesi m. 9.3’te …’nin … dışında bir marka adı altında meyve suyu ve nektar kategorisinde bir içeceğin Türkiye’de üretimini, satışını, pazarlamasını veya dağıtımını yapmak istediğinde ne şekilde harekel etmesi gerektiğinin düzenlendiği dolayısıyla 16.12.2019 tarihli kök raporda belirtildiği üzere taraflar arasındaki Dağıtım Sözleşmesi’nin inhisarilik kaydı içermediği; … ‘nin kendi meyve suyu markası …’yı piyasaya şürmeden önce ilk olarak … ile iletişime geçtiğinin dosya kapsamında yer alan … A.Ş. anteti altında Yönetim Kurulu Başkanı Vekili sıfatıyla … imzalı …’nin üst düzey yöneticisi …’e hitaben kaleme alınan tarihsiz yazının içeriği ile sabit olduğu; Davacı …’in vekili aracılığıyla dosyaya sunmuş olduğu 27.8.2013 havale tarihli dilekçesinde (s. 3, 4) söz konusu yazının 2012 yılının sonlarında kaleme alındığı kabul edildiği ve bu tarihin de Davalının … ile sözleşme yaptığı tarihten 4 ay önceye tekabül ettiği, bu olgular ışığında Davalının piyasaya sunacağı … marka meyve suyu için ilk olarak Davacıya sözleşme teklifinde bulunduğunun sabit olduğu ve bu bağlamda …’nin Dağıtım Sözleşmesi mı. 9.3’e uygun hareket ettiği; …’in 2012 yılı sonundaki sözleşme yapma konuşunda üretim kapasitesinin yeterli olmadığı gerekçesiyle vorilen kati olumsuz cevabına rağmen taraflar arasındaki Dağıtım Sözleşmesi m. 9.3’te yer alan sözleşme görüşmelerinin yapılması gerekliği şartının yerine getirilmediğinin ve buradan hareketle …’nin sözleşme görüşmelerinde bulunmaması nedeniyle sözleşmeyi ihlal ettiğinin öne sürülmesinin çelişkili davranış teşkil etmekte olup MK nı. 2 kapsamında hakkın kötüye kullanılması anlamına geldiği, Davacı tarafından öne sürülen … ürünlerinin dağıtımının sözleşme hükümleri gereğince yapılmadığı ve bu nedenle YOP hedeflerinin tutlurulamadığı iddiası kapsamında hukuki bir değerlendirme yapabilmek için öncelikle sektörel bir değerlendirme yapılması gerektiği, yapılan sektörel değerlendirme ışığında uyuşmazlık konusu 2013 yılına ilişkin YOP hedeflerini olumsuz yönde etkileyen bir makroekonomik gelişme bulunmadığı, Davalı tarafından … markasının dağıtılmaya başlanmasının … ürünlerinin sayısal dağıtım oranını her ne kadar azaltınış olsa da bu durumun Dağıtım Sözleşmesi’nde belirlenen dağıtım vc pazar payına ilişkin YOP hedeflerini olumsuz etkilemediğini … ürünleri bakımından dağıtım ve Pazar payına ilişkin YOP hedeflerinin üslünde bir rakam yakalandığını bu bağlamda sözleşmenin feshini gerektiren ticari bir durum bulunmadığı, ayrıca somut uyuşmazlık nezdinde … ürünlerinin dağıtını ve satış faaliyetlerinin Dağıtım Sözleşmesi ihlal edilerek yerine getirilmediği iddiasının mevcut dasya içeriğinde ortaya konamamış olduğu, bu bağlamda leshe ilişkin olasılıklar değerlendirildiğinde ilk olasılık kapsamında haklı feshin varlığının kabulünde …’nin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerinc getirmemesi sebebiyle TBK m. 112 uyarınca …’in uğradığı olumlu zararın tazmininin talep edilebileceği, ikinci olasılık kapsamında feshin haksız olduğunun kabulünde ise …’in sözleşmeyi erken feshetmesi yüzünden …’nin uğramış olduğu olumlu zararın tazmininin talep edilebilcceği, sektörel bilirkişi tarafından yapılan tespitler ışığında somut uyuşmazlıkta Dağıtım Sözleşmesi’nin Taraflara Sözleşme yükümlülüklerine aykırı davranışlar sonucu YOP hedeflerine 9010 veya daha lazla altında ulaşılamaması halinde fesih hakkı veren m.5.6 hükmünün şartlarının gerçekleşmediği, Davacı’nın Davalı ile aralarındaki Dağıtım Sözleşmesi’ne ilişkin 07.10.2013 tarihli ihlarname ile fesih bildiriminde bulunmasının haklı tesih teşkil etmediği, taraflar arasında mevcut ihtilaf ve … in fesih iradesini kullanmış olduğu dikkate alındığında Tarafların 1 Ocak 2014’ten sonra aralarındaki sözleşme ilişkisine devam etmeyeceğinin hayatın olağan akışına uygun gözüktüğü, bu lespit ışığında Davalı tarafından talep edilebilecek olumlu zararının hesabında sözleşmenin erken feshi sebebiyle feshin hüküm ifade edeceği 1 Kasım 2013 ile 31 Aralık 2013 tarihleri arasındaki kar kaybının dikkate alınması gerektiği, haksız rekabet iddinlarına ilişkin olarak ise; 16.12.2019 tarihli Kök Raporda yapılan tespitlerc paralel olarak Davacı …’in, Davalının davranışlarının TTK m. 54 ve m. 55 hükümlerinde yer alan haksız rekabet hallerinin kapsamına girmediği dolayısıyla somut olay kapsamında Davalının haksız. rekabet teşkil cden herhangi bir eyleminin bulunmadığı, Davacı’nın haksız rekabete yol açtığını ileri sürdüğü eylemlerin bu yöndeki sonuçlarını ispatlayamadığı sonucuna varılmıştır. Sektörel ve Mali Açıdan Değerlendirmelere İlişkin Olarak; her iki yönden de raporumuzda hem sektörel hem de mali açıdan farklı başlıklar altında değerlendirmeler bulunduğu, o bölümlerde yer verilen değerlendirme ve varılan sonuçların takdir Mahkemeye ait almak üzere raporun geneli için de geçerli olduğu belirtilmiştir.
Akademisyen(3) ve Mali ve Sektör uzmanından oluşan bilirkişi heyetinin 27/10/2021 tarihli raporunda özetle; Davacı/Karşı Davalı …’in Ek Rapora vaki itirazlarının anılan raporda yer alan teşpit ve değerlendirmeleri değiştirir. nitelikte olmadıkları, Ek Rapordaki görüş ve değerlendirmelerin korunduğu sonucuna varıldığı belirtilmiştir.
Islah; davacı … vekilinin 07/04/2017 tarihli dilekçesi ile asıl dava yönünden dava değerini 13.000,00-TL olduğunu belirterek 31,40-TL tamamlama harcı yatırdığı ve tüm delillerini yeniden toplu halde sunduğu,
Davacı … vekilinin 13/11/2017 tarihli dilekçesi ile asıl dava yönünden bilirkişi raporu sunulana kadar şimdilik davanın heyetçe görülebilmesi için dava değerinin 300.000,00-TL’ye çıkartılması yönünde ıslah talebinde bulunduğu ve 5.123,25-TL tamamlama harcı yatırıldığı,
Davacı … vekilinin 03/02/2023 tarihli dilekçesi ile dava değerinin 62.291.335,40-TL’ye ıslah edilerek 1.063.559,00-TL ıslah harcı yatırıldığı,
Birleşen dosyalardan …. ATM’nin 2017/… Esas sayılı dosyası yönünden ıslah talebi bulunulmadığı (dava değeri 1.000,00-TL)
Birleşen İstanbul (Kapatılan) … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… Esas sayılı dosyasında Birleşen-davacı … vekilinin 03/02/2023 tarihli dilekçesi ile dava değerinin 3.176.100,00-TL’ye çıkartıldığı yönünde ıslah talebinde bulunduğu ve 54.239,85-TL ıslah harcı yatırıldığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Gerek asıl davanın ve birleşen davaların sözleşmeye aykırılık nedeni ile uğranılan zararın tazminini istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu kanunun ve hukuk metinlerinin nasıl yorumlanacağını düzenleyen 1 maddesinin 1 fıkrası ” Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.” 2. Maddesi” Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz” 5 maddesi “Bu Kanun ve Borçlar Kanununun genel nitelikli hükümleri, uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır.” yine ispat yükünü düzenleyen 6. Maddesi ” Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. “hükmüne yer vermiştir.
Türk Borçlar Kanunu 1. maddesi ” Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur. İrade açıklaması,açık veya örtülü olabilir” Yine aynı kanunun 2 Maddesi “Taraflar sözleşmenin esaslı noktalarında uyuşmuşlarsa, ikinci derecedeki noktalar üzerinde durulmamış olsa bile, sözleşme kurulmuş sayılır. İkinci derecedeki noktalarda uyuşulamazsa hâkim, uyuşmazlığı işin özelliğine bakarak karara bağlar. Sözleşmelerin şekline ilişkin hükümler saklıdır.” aynı kanunun sözleşmenin nasıl yorumlanacağını düzenleyen 19 maddesi” Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.
” yine sözleşme özgürlüğünü düzenleyen 26 maddesi” Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.” sözleşmenin hangi şartlarda hükümsüz olacağını düzenleyen 27 maddesi “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.
” yine alacaklının temerrüdünü düzenleyen 106 maddesinin birinci fıkrası “Yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, temerrüde düşmüş olur.” yine borcun yerine getirilmemesini düzenleyen 112 maddesi” Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.” yine sürekli edimli sözleşmeleri düzenleyen 126 maddesi” İfasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun temerrüdü hâlinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı isteyebileceği gibi, sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.
“hükmüne yer vermiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu 187 Maddesi” İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” yine aynı kanunun 190. Maddesi” İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.
” Hukuksal işlemlerde ispat kuralını düzenleyen 200. Maddesi ” Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.” dava şartlarını düzenleyen 114/1- ı maddesi ” Dava şartları şunlardır: Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.” aynı kanunun maddesi “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.”hükmüne yer vermiştir.
Taraflar arasındaki Tadil ve Süre Uzatım Anlaşması’nın “4.Yeni Ürünler ve İşbirlikleri” Başlıklı 9.2 maddesi:
“… kolalı içecekler kategorisine girmeyecek, diğer gazlı içecekler kategorisinde üretim, satış, pazarlama veya dağıtım yapmak istediği takdirde öncelikle …’ye işbirliği teklifinde bulunacaktır. Satış hedefleri Nielsen gibi bağımsız bir araştırma şirketinin verilerine dayanmak kaydıyla piyasaya sunum planı 3 ay içerisinde oluşturulacak ve Taraflar 2 yıllık bir anlaşma yapmak üzere görüşmelere başlayacaklardır. Anlaşma sağlanamadığı takdirde … 3 aylık ihbar öneli vermek suretiyle sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetmekte serbest olacaktır.
… ulusal veya uluslararası bir başka marka veya firma ile Türkiye’de üretim, satış, pazarlama veya dağıtım anlaşması yapmak niyetini taşıdığı takdirde …’ye niyetini iletecektir. Böyle bir durumda taraflar 3 aylık bir süre içinde sözleşmenin şartlarını görüşecekler ve bu sürenin sonunda anlaşma sağlanamadığı takdirde Sözleşme’yi 3 aylık önel vermek suretiyle feshetmekte serbest olacaklardır.
Görüşme ve ihbar öneli süreci içerisinde taraflar … Genel Müdürü ve … Yönetim Kurulu Başkanı’nın yönlendirmesinde YOP hedeflerini gerçekleştirmek üzere işbirliğine devam edeceklerdir.” şeklindedir.
Taraflar arasındaki Tadil ve Süre Uzatım Anlaşması’nın “4.Yeni Ürünler ve İşbirlikleri” Başlıklı 9.3 maddesi:
“…, meyve suları ve nektarlar dışında herhangi bir ticari marka altında herhangi bir ürünü pazara sunmaya promosyonunu yapmaya, üretmeye ve satmaya yetkilidir. …, ulusal ve uluslararası bir başka marka veya firma ile meyve suyu ve nektar kategorilerinde Türkiye’de üretim, satış, pazarlama veya dağıtım anlaşması yapmak istediği takdirde taraflar 3 aylık bir süre içinde sözleşmenin şartlarını görüşecekler ve bu sürenin sonunda anlaşma sağlanamadığı takdirde …, Sözleşme’yi 3 aylık önel vermek suretiyle feshetmekte serbest olacaklardır.
Görüşme ve ihbar öneli süreci içerisinde taraflar … Genel Müdürü ve … Yönetim kurulu Başkanı’nın yönlendirmesinde YOP hedeflerini gerçekleştirmek üzere işbirliğine devam edeceklerdir.” şeklindedir.
Uyuşmazlığın, taraflar arasında imzalanan Mamul Tedarik ve satış pazarlama/Dağıtım sözleşmesi ve daha sonra aynı sözleşmeyi tadil eden ve süresini uzatan ek sözleşmeye hangi tarafın aykırı davrandığı, davacı birleşen davada davalı … ve Konserve A.Ş’nin taraflar arasındaki sözleşmeyi haklı feshedip etmediği, feshin haklı veya haksızlığı durumunda tarafların birbirlerinden tazminat isteyip isteyemeyecekleri noktalarında toplandığı görülmüştür.
Somut olay incelendiğinde; taraflar arasındaki Mamul Tedarik ve Satış Pazarlama/Dağıtım sözleşmesi ve daha sonra aynı sözleşmeyi tadil eden ve süresini uzatan ek sözleşmesinin, davacı şirket yetkilisinin davalı … şirket yetkilisinin teklifini geri çevirdiğine dair elektronik mektup, davacı … A.Ş’nin kendi içerisindeki denetim evrakları ile fotoğrafların ve delil tespiti dosyasının, taraflar arasındaki ihtarnamelerin dosyaya sunulduğu, davacının pazarlama faaliyetlerine ilişkin reklam faturalarını, bir kısım mali kayıtları mahkeme dosyasına sunduğu görülmüş, davacı …’te çalışırken davalı …’ya transfer edildiği iddia edilen işçilerin SGK kayıtları, davacı şirketin yetkililerini gösteren Ticaret Sicil kayıtlarının dosyaya celp edildiği görülmüştür.
Dosyaya sunulmuş olan veya celp edilmiş olan, taraflar arasındaki sözleşmeler, davacı şirket yetkilisinin davalı … şirket yetkilisinin teklifini geri çevirdiğine dair elektronik mektup, tarafların birbirlerine keşide ettikleri ihtarnameler, dosyaya celp SGK evrakları, Ticaret Sicil Dosyası bilgileri, faturalar ile taraf defter ve kayıtları incelenerek , davacı … A.Ş’ nin sözleşmeyi tek taraflı olarak feshinde haklı olup olmadığı haklı ise uğradığı zararların tespiti, haksız ise davalı … A.Ş şirketinin haksız fesih nedeni ile uğradığı zararın tespiti için dosyada birden fazla bilirkişi heyetinden rapor alınmış, dosyaya sunulan bilirkişi raporlarının belli yönleri ile taraf iddia ve savunmalarını değerlendirdikleri görülmüş, mahkeme alınan raporların belli yönleri ile uyuşmazlığın çözümüne esas alınabileceği ve denetime açık olduklarını kabul etmiştir.
Bilindiği gibi borç ilişkisini doğuran en önemli nedenlerden birisi hukuksal işlem olup, hukuksal işlemin en önemli türünü de çift taraflı hukuksal işlem olan sözleşeme meydana getirmektedir. Borç ilişkisini düzenleyen temel mevzuat olan Borçlar Kanununa göre Türk Hukuk sistemi sözleşme özgürlüğü ilkesini benimsemiş olup Kanuna, Genel Ahlaka aykırı olmayan ve konusu mümkün olan her alanda sözleşeme düzenlenebileceğini benimsemiş olup, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun olarak iradelerini açıklamalarıyla sözleşmenin kurulacağını öngörmüş, tarafların sözleşmenin esaslı noktalarında uyuşmaları halinde ikinci derecedeki noktalar üzerinde durulmamış olsa bile, sözleşmenin geçerliliğini kabul etmiştir. Diğer taraftan sözleşmedeki maddelerin yoruma ihtiyaç duyması halinde, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradelerinin esas alınacağını düzenlemiş, Medeni Kanunun birinci maddedeki kanunların yorumlaması için getirilen ilkelerin aynı kanunun beşinci maddesinin yaptığı yollama gereğince sözleşmelerin yorumlanmasında da gözetilmesi gerektiğini hüküm altına almıştır. Sözleşmeden kaynaklanan sorumluluğun doğabilmesi için borçlunun sözleşmeye aykırı davranarak temerrüte düşmesi borçlunun sorumluluğunu doğuracağı gibi Yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı da haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, temerrüde düşmüş olacaktır. Taraflar arasında kurulan sözleşme sürekli edimli bir sözleşme ise, borçlunun temerrütü halinde alacaklıya ayriyeten sözleşmeyi ileriye dönük olarak fesih hakkı vermesinin yanında aynı zamanda sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilecektir.
Diğer taraftan maddi bir hakka dayanarak açılan davada, haklılığını ileri süren tarafın dayandığı maddi vakaları ispat etmesi gerekmektedir. Öncelikle uyuşmazlık konusu yapılan ve talep edilen hakkın dayanağı olan maddi vakanın ispat yükünün hangi tarafta olduğu, ayrıca ispat yükü üzerinde olan tarafın ispatını hangi ispat araçları ile yerine getireceği kanunlar tarafından düzenlenmiş bulunmaktadır. Gerek Medeni Kanunun ispatı düzenleyen hükmünde belirtildiği üzere Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduklarını gerekse Hukuk Muhakemeleri Kanunun ilgili hükümleri medeni kanununla benzer şekilde düzenlemeye giderek ispat yükününün , kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğunu hüküm altına almıştır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu ayrıca ispatın konusunun tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar olduğunu belirtmiş olup, Hukuksal İşlemlerde ispat yükünün hangi ispat araçları ile yerine getireceğini de düzenleyerek, belli bir miktarın üzerindeki bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin ancak belge ile ispatlanabileceğini hüküm altına almıştır. Her ne kadar ispat yükü kanunlarla belirtilmiş ise de, ispat yükü kuralarının istisnaları da ön görülmüş olup en önemli istisnalarının başında kanuni ve adi karineler oluşturmaktadır. Adi karinelerin en başında gelenlerinden biri de Hayatın Olağan Akışı karinesi olup bu karine her zaman aksi ispat edilebilecek karine olmasıdır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında hiç Kuşkusuz ki taraflar arasında ilişki sözleşme ilişkisi olup, tarafların dayandığı sözleşme ilişkisini oluşturan Mamul Tedarik ve satış pazarlama/Dağıtım sözleşmesi ve daha sonra aynı sözleşmeyi tadil eden ve süresini uzatan ek sözleşmesine aykırılığın tespiti gerekmekte olup , aykırılık var ise sözleşmeye hangi tarafın aykırı davrandığı hususu mahkemenin çözmesi gereken en önemli uyuşmazlık konusudur.
Davacı birleşen davada davalı olan … A.Ş. … Noterliği’nin 07/10/2013 tarih ve … sayılı ihtarnamesi ile davalı birleşen dava davacı … şirketine keşide ettiği ihtar ile sözleşme hükümlerinin ihlali ve talep edildiği halde ihlalin düzeltilmemesini gerekçe göstererek sözleşmenin 14. maddesine dayanarak sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek sözleşmeyi tek taraflı feshettiği görülmüştür.
Dosyadaki mevcut ihtarnamelerden sözleşeme ihlali olarak gösterilen temel hususun taraflar arsındaki Tadil ve Süre Uzatım Anlaşması’nın “4.Yeni Ürünler ve İşbirlikleri” Başlıklı 9.3 maddesinde düzenlenen “…, meyve suları ve nektarlar dışında herhangi bir ticari marka altında herhangi bir ürünü pazara sunmaya promosyonunu yapmaya, üretmeye ve satmaya yetkilidir. …, ulusal ve uluslararası bir başka marka veya firma ile meyve suyu ve nektar kategorilerinde Türkiye’de üretim, satış, pazarlama veya dağıtım anlaşması yapmak istediği takdirde taraflar 3 aylık bir süre içinde sözleşmenin şartlarını görüşecekler ve bu sürenin sonunda anlaşma sağlanamadığı takdirde …, Sözleşme’yi 3 aylık önel vermek suretiyle feshetmekte serbest olacaklardır. Görüşme ve ihbar öneli süreci içerisinde taraflar … Genel Müdürü ve … Yönetim kurulu Başkanı’nın yönlendirmesinde YOP hedeflerini gerçekleştirmek üzere işbirliğine devam edeceklerdir.” hükmüne davalı karşı davacı … şirketinin uymadığını ileri sürüldüğü görülmektedir. İlgili hüküm gereğince davalı karşı davacı … şirketinin Türkiye’de kendi markası adı altında meyve suyu üretme ve satışa sunma hakkını açık tuttuğu tarafların kabulünde olan bir konudur. Tartışma konusu olan husus davalı karşı davacı … şirketi böyle bir karar aldığında kendi markasının üretiminin ilk önce davacı karşı davalı Temek şirketine önerilip önerilmediği noktasındadır.
Uyuşmazlık konusunu oluşturan sözleşme hükümleri gereğince davalı birleşen davacı … firması , ulusal ve uluslararası bir başka marka veya firma ile meyve suyu ve nektar kategorilerinde Türkiye’de üretim, satış, pazarlama veya dağıtım anlaşması yapma isteğini davacı şirketi bildirme yükümlüğü kendi üzerinde olduğundan kuşkusuz ispat yükü altındadır. Diğer taraftan, olmayan ve yerine getirilmeyen bir şeyin ispatı istenemeyeceğinden davacı birleşen davada davalı şirketin bu hususta ispat zorunluluğu bulunmadığı açıktır. Ancak davalı karşı davacı şirketin cevap dilekçesinin ekinde bulanan ve dosyada mübrez olan davacı … Şirketi yetkilisi olan … …’ nun mektubundan da anlaşıldığı üzere davalı birleşen davalı … şirketinin davacı birleşen davalı … Şirketine bir üretim teklifinde bulunduğu ancak söz konusu teklifin davacı … Şirketi yetkilisi olan … … tarafından reddedildiği görülmektedir. Her ne kadar bilirkişi raporlarında söz konusu mektubun tarihsiz olduğu ayrıca hangi ürününün üretileceği ve üretilecek ülkenin belli olmadığı bu yönü ile ispata elverişsiz olduğu tespiti yapılmış ise de ispat konusu tamamen mahkemenin taktirinde olup mahkeme bilirkişi tespiti ile bağlı değildir. Davacının replik dilekçesinin 4. Sayfasında mektubun tarihinin 2012 yılı sonu olduğunu kabul ettiği, ancak … markasının projesinin yazının düzenlenmesinden önce 2011 yılında başladığını ifade ettiği, bu itibarla mektubun tarihinin 2012 yılının sonu olduğunun kabulünün gerektiği, taraflar arasındaki anlaşmaların tamamen Türkiye ile sınırlı olduğu nazara alındığından yapılan üretim teklifinin Ülkemiz için yapıldığının kabulünün gerektiği, özetle yazının davalı … nin sahip olduğu … markasının ülkemizde üretimi amacıyla kapasite rakamının da görüşüldüğü teklifin davacı tarafından reddedildiği şeklinde yorumlanması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Yukarıda da açıklandığı üzere ispat yükünün istisnalarından birisi de karinelerdir. Hiç kuşkusuz ki taraflar arasındaki sözleşeme Türkiye sınırları içerisindeki dağıtımı düzenlediğine ve davalı karşı davacının Türkiye sınırları içerisinde kendi markasını üretmek istediğinde öncelikle davacı ile görüşme yapılacağına ilişkin sözleşme bulunduğuna göre, hayatın olağan akışı davalı şirket yetkilisinin dava konusu sözleşme hükmü kapsamında üretim teklifin de bulunduğunun kabulünü gerektirir. Diğer tarftan davalı birleşen davada davacı şirket vekili tarafından dosyaya sunulmuş olan davacı şirket yetkilisine ait üretim teklifinin reddine ilişkin mektubun, ispat yükünü tersine çevirdiği kuşkusuz olup, davacı birleşen davalı şirket yetkililerinin, dosyada mübrez olan ret mektubunun uyuşmazlık konusu hususla ilgili olmadığının ispat yükü altına girmiş olduğu tartışmasızdır. Ayrıca davacı birleşen davada davalı … Şirketi bu hususu, ancak yazılı belge ile ispat etmek zorunda olup, davacı karşı davalı şirketin, dosyada mübrez olan üretim isteğinin reddine ilişkin mektuba dayanarak ileri sürülen davalı birleşen davada davacı tarafın iddialarını çürütecek belge niteliğindeki her hangi bir delil de sunmadığı görülmüştür. Diğer bir husus ise davacı birleşen davada davalı şirkete yapılan üretim teklifinin ret edilmiş olması sonrasında davalı birleşen davada davacı … şirketinin, kendi markasını üretme konusunda üç ay davacı ile müzakere yapma zorunluluğunun bulunup bulunmadığı meselesidir. Tarafların arasında imza edilen tadil sözleşmesinin 9 maddesinin 3 fıkrasında düzenlenen hüküm yönünden davacıya teklif yapılması bakımından davacı alacaklı sıfatına haizdir. Bu husus davacı ve birleşen davada davalı alacaklının temerrüte düşüp düşmediği yönü ile tartışılması gerekmektedir. Bilindiği gibi borçlu üzerine düşen edimini gereği gibi alacaklıya önerdiği halde alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, alacaklı temerrüde düşmüş olur. Dosyada ki mübrez olan ret mektubundan davalı birleşen davada davacı … şirketinin Türkiye’de yapmak istediği meyve suyu üretimi işini davacıya teklif ettiğini, davacı şirketin söz konusu öneriye reddettiği açıktır. Hal böyleyken davacı birleşen davada davalı … şirketinin davalı birleşen davada davacı … şirketinden üç ay süre ile müzakere yürütmesini beklemek dürüstlük kuralı ile bağdaşmayan bir tutumdur. Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uygun davranmak zorunda olacağı gibi bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını da hukuk düzeni korumayacaktır. Dolayısı ile davacı birleşen davada davalı olan … şirketinin bu yöndeki savunmasına mahkeme itibar etmemiştir.
Davacı birleşen davada davalı … şirketinin temel iddialarından olan ve mahkemece alınan son heyet raporunda davacının iddialarının haklılığı konusunda kanaat belirtilen bir diğer husus davacı birleşen davada davalı şirketin davalı birleşen davada davacı … şirketinden ayrıntılı satış raporu isteyip isteyemeyeceği, söz konusu raporların davacının istediği şekilde davacıya sunulmamasının davacı yönünden sözleşmenin feshini haklı kılıp kılmayacağı meselesidir. Bilindiği gibi sözleşmenin kurulmasındaki esaslar sözleşemenimin yürürlükte olduğu süre içerisinde de geçerlidir. Borçlar Kanunu Tarafların sözleşmenin esaslı noktalarında uyuşmaları halinde ikinci derecedeki noktalar üzerinde durulmamış olsa bile, sözleşme kurulmuş olacağını kabul etmiş İkinci derecedeki noktalarda uyuşulamazsa hâkim, uyuşmazlığı işin özelliğine bakarak karara bağlayacağını hüküm altına almıştır. Taraflar arasındaki sözleşme 2004 yılında kurulmuş olup davacının feshetmiş olduğu 2013 tarihine kadar devam etmiş ve yaklaşık dokuz yıl yürürlükte kalmıştır. Bu süre içerisin davalı birleşen davada davacı … şirketi sözleşme hükümleri doğrultusunda ve Yönetim Organizasyon planı çerçevesinde, davacı birleşen davada davalı … şirketine periyodik aralıklarla satış raporlarını sunduğu uyuşmazlık dışıdır. Mesele davalı birleşen davada davacının kendi markası ile Türkiye pazarında üretim yapma kararı sonrasında davacının dokuz yıldır süre gelmekte olan önceki raporlama tekniklerin yerine daha ayrıntılı raporlama istemesi karşılığında davalı birleşen davada davacı … şirketinin bunu kabul yükümlülüğünün bulunup bulunmadığı, bu hususun sözleşmenin esaslı unsuru sayılıp davacı birleşen davada davalı şirkete sözleşmeyi fesih hakkı tanıyıp tanımayacağı noktasında toplanmaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere taraflar arasında geçerli olan sözleşeme süresince dokuz yıl boyunca davacıya sunulan raporlama yöntemlerinin davacı tarafça kabul edildiği ve davacı tarafından yeterli görüldüğü muhakkaktır .Taraflar arasında raporlamaya esas alınacak olan Nilseen verileri ve YOP planlamaları doğrultusunda davacı birleşen davada davalı şirketin, davalı birleşen davada davacı şirketin kendi markası ile Türkiye pazarına girdikten sonra pazar payının korunduğu ve erken fesih nedini ile yıl bitmediğinden gerçekleşemediği anlaşılan 2013 yılı hariç YOP hedeflerinin tuttuğu ve davacı birleşen davada davacı şirketin sözleşmedeki asli yükümlülüklerini yerine getirdiği bilirkişi raporlarından tartışmasız bir şekilde anlaşılmakta olup, bu gerçek karşısında, sözleşmede ki taraflar arasındaki menfaat dengesi gözetildiğinde
ayrıntılı raporlama yapılmamasının sözleşmenin esaslı unsuru, temel edimi olarak kabul edilip davacı birleşen davada davalı … yönünden katlanılamaz bir durum olarak kabul edilip sözleşmenin sonlandırılmasını gerektirecek bir husus olmadığı kuşkusuzdur. Sözleşme hukukuna hakim olan ilkelerin başında sözleşmeyi ayakta tutma ilkesi gelmekte olup, gerek bu ilke gerekse sektör bilirkişisinin taraflar arasındaki sözleşmede davacının daha fazla menfaatinin olduğu yönündeki tespiti doğrultusunda taraflar arasındaki menfaat dengesi gözetildiğinde, ayrıntılı rapor verilmemiş olması halinin, davacı yönünden, sözleşmeye katlanamayacak hal oluşturmayacağı ve davacıya haklı fesih hakkı tanımadığı mahkemece kabul edilmiştir.
Davacı birleşen davada davalı şirketin, kendi bünyesinde çalışan personelinin davalı şirket tarafından transfer edildiği, davalının tek satıcılık yetkisini kötüye kullanarak … markalı ürünlerinin dağıtımının engellendiği, davalı şirketin kendi markasını aynı stantta … markasından daha ucuza sattığı, … markasının üretilmeyeceğinin bayiilere söylenerek haksız rekabet yapıldığı, Kendi parasını verdiği stantta davalı … şirketinin markası olan tropicano markasının satıldığı iddiası başta olmak üzere diğer iddialarını ispatlayamamıştır. Her ne kadar davacı tarafından dosyaya sunulan resimler ile … markasının raflarda öncelikle sergilendiği belirtilmiş ise de yapılan tespitlerin kurum içi tespitler olduğu, denetlenme imkanı bulunmadığından delil vasfının bulunmadığı anlaşılmıştır. Davacı birleşen davada davalı … şirketinin taraflar arasındaki sözleşmeyi haklı nedene dayanmadan tek taraflı olarak feshettiği anlaşıldığından davacın açmış olduğu 2014/ … Esas sayılı asıl davasının reddine karar verilmiştir.
Birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/… Esas sayılı dosyasındaki dava dilekçesi ve cevap dilekçesi incelendiğinde, davanın taraflarının ve dayandıkları maddi vakaların ve talepleri ile hukuki sebeplerinin mahkememizde görülmekte olan 2014/ … Esas sayılı asıl dava ile aynı olduğu her iki dosya arasında derdestlik dava şartı bulunduğundan …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/… Esas sayılı dosyasının dava şartı eksikliği nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir
Davalı birleşen davada davacı … A.Ş ‘nin açmış olduğu Birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… Esas sayılı davası yönünden yapılan değerlendirmede ise, Asıl davada davacı birleşen davada davalı … şirketinin asıl davanın gerekçesindeki izah edilen yönlerden dolayı taraflar arasındaki sözleşmeyi haksız ve tek taraflı olarak feshettiği kabul edilmiş, birleşen davanın davacısı …’nin karşı tarafa keşide etmiş olduğu ihtaratlarda sözleşmenin devam etmesi gerektiğini ve sözleşmeye belirlenen süreye kadar uyma iradesinin bulunduğunu bildirmiş davacı birleşen davada davalı … şirketinin temerrütü karşısında seçimlik haklarından aynen ifa ve müspet zararı talep ettiği görülmüştür.
Asıl davada davacı birleşen davada davalı … şirketi sözleşmeyi haksız feshedip dağıtım sözleşmesine konu edilen meyve sularını Birleşen davada davacı asıl davada davalı olan … şirketine teslimden kaçınarak, temerrüte düştüğü, bu hali ile birleşen davada davacı … şirketinin müspet zarar niteliğindeki sözleşme konusu malların dağıtımını yaparak alması gerekli karı alamadığı bu yönü ile zarara uğradığının kabulü gerekmiş, taraflar arasındaki kar zarar oranlarını belirten sözleşme hükümleri, incelenen defter ve belgeler doğrultusunda hesaplanan birleşen davada davacı asıl davada davalı … Dağıtım şirketinin uğramış olduğu 3.176.100,00-TL zararının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesi yönünde karar verilmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
TASHİH: Mahkememizin 23.03.2023 tarihli celse 2 no.lu ara kararında her ne kadar birleşen dosyalarda “…. ATM’nin 2017/… Esas sayılı” dosyası belirtilmiş ise de maddi hata ile mahkeme kodu yanlış yazılmış olup, birleşen … ATM olarak gerekçeli kararda düzeltme yapılmıştır.
Mahkememizin 23.03.2023 tarihli celse 3 no.lu ara kararında her ne kadar birleşen dosya dava değeri 3.176.100,00-TL ise de sehven maddi hata ile “3.716.100,00-TL” olarak yanlış yazılmış olup, gerekçeli kararda düzeltme yapılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere;
1-Esas davada davanın REDDİNE,
2-Birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/… Esas sayılı davanın derdestlik dava şartı nedeniyle REDDİNE,
3-Birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… Esas sayılı davasının KABULÜ İLE 3.176.100,00-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Asıl dava yönünden;
a-Alınması gereken maktu 179,90-TL harcın, peşin alınan 1.068.935,7‬0-TL harçtan (222,05-TL peşin harç+13.11.2017 tarihli 5.123,25-TL tamamlama harcı+03.02.2023 tarihli 1.063.559,00-TL ıslah harcı+07.04.2017 tarihli 31.40-TL tamamlama harcı toplamıdır) mahsubu ile bakiye 1.068.755,8‬0-TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı … tarafına iadesine,
b-Davalı …, kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca hesaplanan 810.913,35-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
c-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/… Esas sayılı dava yönünden;
a-Alınması gereken maktu 179,90-TL harcın, peşin alınan 31,40-TL harçtan mahsubu ile bakiye 148,5‬0-TL harcın davacı … tarafından tahsili ile hazineye irat kaydına,
b-Davalı …, kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.13/2 uyarınca dava değeri nazara alınarak hesaplanan 1.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
c-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… Esas sayılı dava yönünden;
a-Alınması gereken 216.959,39-TL harcın, peşin alınan 54.410,65‬-TL harçtan mahsubu ile bakiye 162.548,74‬-TL harcın birleşen davalı …’dan tahsili ile hazineye irat kaydına,
b-Birleşen davacı … tarafından yatırılan 25,20-TL başvuru harcı, 170,80-TL peşin harç, 54.239,85-TL harç olmak üzere toplam 54.435,85‬-TL’nin birleşen davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine,
c-Birleşen Davacı tarafından yapılan 13.349‬,00-TL yargılama giderinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
ç-Birleşen davalı … tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
d-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 246.283,00-TL vekalet ücretinin birleşen davalı …’dan alınarak birleşen davacı … tarafına ödenmesine,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere esas dava ve birleşen ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… Esas sayılı dosyası açısından oyçokluğu ile karar verildi.23.03.2023

Başkan …
(M)
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

MUHALEFET ŞERHİ

Uyuşmazlığın temelinde öncelikli sorun “Mamül Tedarik ve Satış/Pazarlama/Dağıtım Sözleşmesi”nin davacı … tarafından feshin haklı olup olmadığı olup, toplanan delillere göre davacı … feshinin haklı olduğu kanaati ile asıl dava ve birleşen ….ATM’nin 2014/… Esas sayılı dava dosyasında bu hukuki sonuca göre karar verilmesi kanaati ile sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayım. Şöyle ki;
Yargılama sonucunda vardığım kanaat Davacı …’nın feshinin haklılığı iki nedene dayanmaktadır. Feshin haklı olmasına ilişkin birinci neden Davacı …’nın performansı izleyebilmek ve iyileştirme yapabilmek için kırılımlı raporlar talep etmesine rağmen davalı …nin bu formatta raporlama yapmadıklarını beyan ederek gerekli bilgileri vermemesi; ikincisi ise tadil edilen sözleşmenin 9.3 gereğince görüşme yapılması gerekirken, görüşme yapılmadan bir başka firmaya üretim yaptırılmasıdır.
Fesih bildirimi 14.1.i maddesine dayalı olarak yapılmış olup ve fesih bildiriminde dayanılan hüküm sözleşme hükümlerinden birinin somut olarak ihlali ve bu ihlalin verilen süreye rağmen düzeltilmemesine ilişkin olup, gerek 9.3’e göre görüşme yapılması gerek ise kırılımlı raporların istemlere rağmen verilmemesi 14.1.i maddesi kapsamında kalmaktadır.
Davacı …’nın fesihinin haklı görülmesindeki bu iki gerekçenin daha iyi anlaşılması açısından taraflar arasındaki ilişkin mahiyetinin doğru tespiti gerekmektedir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 2.4. maddesinde … markası altında ve … AŞ, tarafındarı üretilen belirli ürünlerin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde dağıtımının sadece … Cola tarafından yapılacağı kabul edilmiştir: Tadil sözleşmesi ile değişik 2.4 madde “İşbu sözleşmenin Madde 9.2. hükmü saklı kalmak kaydıyla, … tarafından “… Ticari Marka”sı allında üretilmiş ve işbu sözleşme süresince üretilecek olan sıvı serinletici meşrubat kategorisine giren her türlü içeceğin Bölge dahilindeki, dağıtım ve satış hakkı sözleşme süresince münhasıran … ‘ye ait olacaktır.” şekilde olup taraflar arasındaki sözleşmenin 2.4. madde düzenlemesi Davalı …’ye Davacı …’nın ürünlerini satma konusunda münhasırlık hakkı tanıdığı bu şekilde çok açıktır.
En son heyet kök raporunda sektör bilirkişisi … …’ın ifade ettiği gibi: “Taraflar arasındaki sözleşmenin feshinden sonra, … dağıtım gibi Davacı … ürünlerini Türkiye çapında dağıtabilecek bir “üretici firma” bulunmamaktadır. Ve yine, Pazar kaybına sebep olmaksızın vada cüz’i pazar kayıplarıyla … markalı Meyve sularını aynı veya benzer dağıtım oranlarında dağıtabilecek başka bir “dağıtım firması” da Türkiye pazarında bulunmamaktadır. Davalı ile aralarındaki sözleşmenin feshinden sonra Davacı … için tek yol, kendi dağıtım ağını kurmasıdır. Kendi dağıtım örgütünü kurmak ile davalı …’nun bire-bir aynı ve benzer dağıtım örgülünü kurmak arasında ise fark vardır. Hem ürün portföyünün gazlı ürünlerdeki gibi benzeşmemesi nedeni ile ve hem de finansal gerekçelerle, Pazarın diğer 2. , 3.,4… diğer oyuncuları bugüne kadar ne …’nın ve ne de …’nun dağılım sistemlerinin aynısını kuramamışlardır.” “Sahip olduğu … uluslarası markasının gücü ve bu grup ürünlerin dağıtımını yapan üstün dağıtım sisteminin sahibi aslında DAVALI’dır. Böylesi güçlü bir dağılım sisteminin içerisine giren … markası değil de, örneğin, benzer koşullarda üretim yapma kabiliyetine sahip olan ve düşük pazar payına sahip başka bir yerli firma dahi olsa, davalının sahip olduğu bu dağıtım gücünün yardımıyla ( ve tabi ki diğer pazarlama karması unsurlarının asgaride doğru kullanılması kaydıyla) pazarın en önemli oyuncularından biri haline gelmesi çok yüksek ihtimaldir. Çünkü, bu üstün dağıtım ağının yezane sahibi, davalı taraftır.”
Yukarıda 4. Paragrafta a ve b bentlerinde açıklanan hususlara vakıf olunması halinde, kırılımlı raporlar talep etmesine rağmen davalı …nin bu formatta raporlama yapmadıklarını beyan ederek gerekli bilgileri vermemesi ve tadil edilen sözleşmenin 9.3 gereğince görüşme yapılması gerekirken, görüşme yapılmadan bir başka firmaya üretim yaptırılması iddiaları hakkında doğru kanaate varılabilecektir.
Bu bilgiler ışığı altında feshin haklılığına ilişkin nedenlerin tartışılmasına geçilebilir.
Öncelikle tadil edilen sözleşmenin 9.3 gereğince görüşme yapılması gerekirken, görüşme yapılmadan bir başka firmaya üretim yaptırılması hususu irdelenecektir. Sözleşmenin 9.3. maddesinin eski hali, davalı taraf, meyve suyu ve nektar dışında istediği ürünü üretebilir, davalı taraf meyve suyu ve nektar üretrmek/satmak/dağıtmak isterse önce davacıya iş birliği teklif edecek, davacı tarafın kabul etmeme şartına bağlı olarak, davalı taraf bunları satmaya yetkili olacaktır şeklinde iken 9.3. maddenin tadil edilmiş hali, Davalı taraf. meyve suyu ve nektar dışında istediği ürünü üretebilir, satabilir, Davalı taral meyve suyu ve nektar üretmek/satmak/dağıtmak isterse, taraflar 3 aylık bir süre içinde sözleşmenin şartlarını görüşecekler, anlaşma sağlanamadığı takdirde Davacı taraf 3 aylık önel vererek feshetmekte serbest olacaktır şeklinde değiştirilmiştir. Açık bir irade ile tadil edilen 9.3. Maddeye göre Davalı taraf, Davacı tarafa meyve suyu ve nektar üretrmek/satmak/dağıtmak isterse önce bu niyetini bildirecek, 3 ay görüşecekler, anlaşamazlarsa 3 aylık önel vererek Davacı fesih serbestisine sahip olacaklardır. Bu sözleşme maddesinin eski hali var iken açık bir tadil ile bu hale getirilmiş olmasından da anlaşılacağı üzere bu aşamaların geçilmesi tadil edilen metnin açık hükmü gereğidir. Buna göre Davalı taraf …’yı üreteceğini Davacı larafa açıkça bildirmeli, taraflar bilikte 3 ay süreyle bu hususu görüşmelidir. Bu aşamalara ilişkin tadil edilen sözleşmenin bu hükmünün yorumunda taraflar arasında uyuşmazlık da bulunmamaktadır. Yalnız Davalı taraf, sözleşmeye uygun olarak, niyet bildiriminin yapılarak, görüşmelerin yapılmış sayılması gerektiğini … …’nun yazdığı bir yazıya istinaden iddia etmektedir. … Holding AŞ anteti altırıda … … (Yönetim Kurulu Başkan Vekili) imzalı, … …’e hitaben kaleme alınmış tarihsiz yazıda: “… ‘in …’nun sahip olduğu uluslararası meyvesuyu markalarından birinin üretici olması ile ilgili olarak Melih Bey’le yupmış olduğunuz görüşme tarafıma henüz iletilmiştir. Şüphesiz bu her iki tarafa da bir çok fayda suğlayacaktır. Ancak, şirketimizin halihazırda pazarda mevcut gerek yerel gerekse uluslurarası taahhütleri nedeniyle şu an için üretim kapasitemizde bir arttırım yapabilme ihtimalimiz bulunmamaktadır. Eğer ileride üretim planlamamızda bir değişiklik sözkonusu olursa, ileriye dönük görüşme ve murakabe yapmak üzere sizinle irtibata geçmekten mutluluk duyacağız. Saygılarımla” şeklindedir.

En son heyet kök raporunda sektör bilirkişisi … …’ın, kök raporda yerinde, çok güzel bir şekilde ifa ettiği ve tarafımca da kıtıldığım şu hususları aynın aktarmak gerekir ise; “sektörel kanatimize göre; 1962 yılından bu yana bu aile ile çeşitli şekillerde iş yapan davalı tarafın ( … ), Türk Meşrubat tarihindeki bu en büyük ve en önemli yol ayırımını, yanlış anlaşılmalara ve yanlış yorumlamalara mahal vermeyecek açıklıkta — sarihlikte, net bir bildirim ile bu yeni durumu ve niyetini bildirmesi gerekliği kanaatindeyiz. Ortada davalı tarafın bu yeni durumu, davacı tarafa açıkça bildirdiği bir bildirim bulunmamaktadır. …Yazının dilek ve tememni dışındaki 2 önemli cümlesine sektörel gözle bakacak olursak : ‘…’in, …’nun sahip olduğu uluslararası meyvesuyu markalarından birinin üreticisi olması ile ilgili olarak … Beyle yapmış olduğunuz görüşme henüz tarafıma iletilmiştir.’ Şimdi bu cümleden, ‘davalının sahip olduğu uluslararası meyve suyu markalarından birinin’ üreticisi olması teklifindeki, davalının ‘hangi markasının’ üretiminin teklif edildiği sanki belirsiz bir hususmuş gibi, davalı taraf dahi bu konunun dosyada altını çizmemiştir. Sektörel olarak tarafımızca şu çok bellidir : davalı …’nun sahip olduğu uluslararası meyve suyu markası | tanedir ve o da …’dır. Davalı tarafın ‘global brands’ leri içinde, nektar-meyve suyu kategorilerindeki tek marka …’dır. Cevap metninde, yerel bir marka değil, uluslararası bir marka denmesi nedeni ile, sektörel olarak anladığımız tek marka da, … markasıdır. O halde üretimi teklif edilen markanın … olduğu bizce kesin bir husustur. ‘Ancak, şirketimizin hali hazırda pazarda mevcut gerek yerel, gerekse uluslararası taahhütleri nedeniyle şu an için üretim kapasitemizde bir artlırım yapabilme ihtimalimiz hulunmamaktadır.’ Bu cümleden sektörel olarak anladığımız ; ortada bir üretim teklifi var ve yazıda dile getirilmeyen aslında bir kapasite rakamı da var ve bir de davacı larafın bu teklifi geri çevirmesi yani red etmesi var. Davacı taraf yani … diyor ki, yerel ve uluslararası taahhürlerim nedeni ile bunu üretemem diyor. Kapasitesi belli olmayan bir Üretim teklifine hayır denmeyeceği sektörel olarak bilgimizdeki bir husustur. Detay konuşulur, Ya çok düşük ve verimsiz, yada çok büyük ve yatırım isteyen üretim projeleri, yüksek olasılıkla red edilirler. Bu cümlede de davalı taraf, üretim kapasitesinde arttırım yapamayacağını söylediği için, – ki bu ilave yatırım isteyen bir konudur — davacı tarafça red edilen işin büyük bir iş olduğu da ayrıca belli olmaktadır. Bu yazıdan belli olmayan konular nelerdir ? -Yazının açıkça üzerinde yazılı bir tarihi bulunmamaktadır. -Üretim teklifine konu ürünlerin Türkiye’de mi salışa sunulacağı, yoksa başka pazarlar için mi talep edildiği belli değildir. ( Dış pazara yönelik ve buşka bir ülke pazarı için üretim yapması …’ten istenmiş olabilir, vb ihtimaller olahilir. Bu konuda yazı metninde bir açıklık bulunmamaktadır. ) Bu yazı ile ilgili olarak davalı tarafın almış olduğu uzman görüşünün 13. sayfasındaki şu görüşe de sektörel olarak katılımadığımızı ayrıca belirimek durumundayız. Uzman görüşünde bu konuda ; ‘mektuptaki anlamı ispat yükü …’tedir’ (davacıdadır) denilmiştir. Bu delil, davalı tarafın 07.08.2013 tarihli cevap dilekçesinin 8. sayfasının 3.maddesinde kendi dayandığı delillerden biridir. Davalı tarafın cevap dilekçesinde sunduğu delillerden birinin hangi anlama geldiğini, karşı tarafın-yani davacı tarafın açıklamasını beklemek konusundaki takdiri Sayın Mahkeme’nin dikkatlerine sunarım.”
Tarafımca sektörel gerekçelere ilişkin dayanaklarını tutarlı ve yerinde gördüğüm sektörel bilirkişi … …’ın (kendisi kök rapor sonrası kanser hastalığına yakalanması nedeniyle çekilme talebi nedeniyle ek raporlarda başka bir sektör bilirkişisi atanmıştır) bu görüşlerinin yanında, sözleşmenin 2.4. madde düzenlemesi ile Davalı …’ye Davacı …’nın ürünlerini satma konusunda münhasırlık hakkı tanınmış olması, taraflar arasındaki sözleşmenin feshi durumunda, … dağıtım gibi Davacı … ürünlerini Türkiye çapında dağıtabilecek bir “üretici firma” bulunmaması, bu durumun davacının pazar kaybına sebep olacağının muhakkak olması, taraflar arasında sözleşmenin feshi halinde Davacı … için tek yolun, kendi dağıtım ağını kurması olması -Davacının kendi dağıtım ağının ancak 18 aylık sürede işler hale getirebilecek olması -, pazarın diğer 2. , 3.,4… diğer aktörlerinin bugüne kadar ne …’nın ve ne de …’nun dağılım sistemlerinin aynısını kuramamış olmaları, böylesi güçlü bir dağılım sisteminin içerisine giren … markası değil de, örneğin, benzer koşullarda üretim yapma kabiliyetine sahip olan ve düşük pazar payına sahip başka bir yerli firma dahi olsa, davalının sahip olduğu bu dağıtım gücünün yardımıyla ( ve tabi ki diğer pazarlama karması unsurlarının asgaride doğru kullanılması kaydıyla) pazarın en önemli oyuncularından biri haline gelmesi çok yüksek ihtimal olması, hususları ile birlikte sözleşmenin 9.3. maddesinin eski hali var iken açık bir tadil ile bu hale getirilmiş olmasından da anlaşılacağı üzere bu aşamaların geçilmesi tadil edilen metnin açık hükmü olması hususları hep birlikte değerlendirildiğinde; … Holding AŞ anteti altında … … (Yönetim Kurulu Başkan Vekili) imzalı, … …’e hitaben kaleme alınmış tarihsiz yazının tadil edilmiş 9.3. Maddesindeki gerekliliklerin yerine getirdiğini ispat edemediği, söz konusu yazının kapsamının ancak mantıksal çıkarımlar ile anlamlandırılabildiği ( Örneğin “Bu cümlede de davalı taraf, üretim kapasitesinde arttırım yapamayacağını söylediği için, – ki bu ilave yatırım isteyen bir konudur — davacı tarafça red edilen işin büyük bir iş olduğu da ayrıca belli olmaktadır.” şeklinde sektörel bilirkişi … … mantıksal çıkarım yaparak görüş beyan etmiş ise de; teklif edilen büyük işte üretim miktarının gerçekçi/gerçek [kasten veya hataen] olup olmadığı dahi tespiti ve denetiminin mümkün olmadığı.), söz konusu yazıda üretim teklifine konu ürünlerin Türkiye’de mi satışa sunulacağı, yoksa başka pazarlar için mi talep edildiğinin belli olmadığı anlaşılmaktadır. Bir an için söz konusu yazı da üretim miktarı bildirilen ürünün Türkiye’de üretileceğinin davalı tarafça davacı tarafa bildirildiği anlamı çıkartılabileceği, bu hususların da ispat edildiği kabul edilse bile tarafların tadil metni ile ortaya koydukları “taraflar 3 aylık bir süre içinde sözleşmenin şartlarını görüşecekler” açık iradesine aykırıdır. Tadil metni ile getirilen 3 aylık görüşme süresinden açıkça amaçladıkları şey -davalıya münhasırlık hakkı tanınan, dağıtım sözleşmenin feshi halinde Türkiye çapında dağıtabilecek bir “üretici firma” bulunmaması, bu durumun pazar kaybına sebep olacağının muhakkak olması,davacının kendi dağıtım ağını kurmasının 18 ay sürecek olması, kursa bile … ve … dışında yüksek başarıya ulaşan dağıtım ağının bulunmaması, davalının münhasıran dağıtım hakkını elinde tuttuğu davacının ürüne rakip ürünü açısından, kendi dağıtım ağı ile pazarın en önemli oyuncularından biri haline gelmesinin çok yüksek ihtimal olması- hususları ile birlikte değerlendirildiğinde 3 aylık görüşme zorunlu bir unsurdur. Tarafların sözleşmede kararlaştırdıkları bu açık iradenin aksi ya yine sözleşmenin tadili ile veya şüphesiz anlaşılan bir irade ile aşılabileceği, söz konusu yazının içeriğinin de yukarıda anlatılan nedenlerle açık bir irade olarak kabulünün mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Davalı taraf sunmuş olduğu mütalaada, … Holding AŞ anteti altında … … (Yönetim Kurulu Başkan Vekili) imzalı, … …’e hitaben kaleme alınmış tarihsiz yazı sonrası davacı tarafın tadil edilen sözleşmenin 9.3. Maddedeki 3 aylık görüşme şartının ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması olacağını beyan etmiş ise de, birincisi biraz önce açıklandığı gibi yazı içeriği 9.3. Maddedeye uygun bir bildirim yapıldığını ispatlamamaktadır,
ikincisi ise gerek 4. Paragraf ve gerek ise topluca bu paragrafta açıklandığı üzere taraflar arasındaki ticari ilişkinin mahiyeti ve özellikle davalı tarafın , davacının ürünlerinin dağıtımı/satışında münhasırlık hakkı tanınmış iken aynı kategoride bir ürün satışa sunması şeklindeki olayımızda davalı tarafın tadil edilen 9.3 maddesi ile getirilen 3 aylık görüşme şartının amacını, amacın koruduğu hayati sorunu bilmemesinin mümkün olmamasına göre davalı tarafın 3 aylık görüşme sağlayamasa bile -ki sağlayamadığına ilişkin bir iddia/ispat yok- 9.3. Maddedeye uygun bir bildirim yapması, usulüne uygun bildirim yapmış ise bunu ispatlaması gerekli olup, bu ispatın da yapılmadığı açıktır. Tüm bu hususlara göre davalı tarafın 9.3 maddesindeki prosedürü geçtiğini ispatlayamadığından davacının feshinin haklı olduğu kanaatindeyim.
Feshin haklılığına ilişkin Davacı …’nın performansı izleyebilmek ve iyileştirme yapabilmek için kırılımlı raporlar talep etmesine rağmen davalı …nin bu formatta raporlama yapmadıklarını beyan ederek gerekli bilgileri vermemesi iddiası açısından ise; Sözleşmenin 11. Maddesi aynen şu şekildedir : “Tarafların her biri doğru ve eksiksiz bir biçimde defter, hesap ve kayıt tutacaktır ve talep edilmesi halinde üretim veya satış bilgilerini diğer tarafa sunacaktır.” Davacı taraf sözleşmeden gelen bu hakkına dayanarak, rapor ve bilgi alma hakkına davalı tarafından cevap verilmediğini ihtar etmiştir. Davalı taraf bu ihtara cevabında ise ; “Sözleşmenin ilk gününden bu yana taraflarca benimsenen bir raporlama sisteminin işlediği, durup-dururken yeni raporlar talep etmenin ticareti zorlaştıran bir girişim olduğu ” şeklinde bir cevap vermiştir. Sektörel bilirkişi … …’ın kök raporda “Biz sektörel olarak davalı tarafın bu ihtarnamedeki cevabını doğru bulmuyoruz. Davacı tarafın, ürün bazında, kanal bazında ve hatla müşteri bazında talep edeceği raporlamalar, birbiriyle iş ortaklığı yapan 2 firma arasında sorun dahi edilmeden kolaylıkla halledilen meselelerden olmalıdır. Davalı … markasının dağıtıcısı olmakla birlikte, marka sahibi olan davacı taraftır. Kendi markasıyla ilgili talep edeceği her bilginin süratle ve doğru bir şekilde kendisine ulaştırılması gereken taraftır. Taraflar arasındaki sözleşme yürülükte iken, davacının kendi markasıyla (ürünü) ilgili bilgilere ulaşamaması ve davalının bu yönde itirazlarının bulunması halinde, bu durumun sözleşmenin 11.maddesinin davalı tarafından ihlali manasına geleceği çok açıktır. Taraflar arasındaki sözleşme sona erdikten yada fesh olduktan sonra dahi ; davalı taraf, sözleşme boyunca, hangi yıl, hangi kanalda, hangi müşterilere, hangi … ürünlerini, hangi miktarlarda sattığının bilgisini davacı tarafa vermek durumundadır. Çünkü piyasaya satış işini-dağıtım işini davalı taraf yapmakladır. Davacı taraf sadece üretmektedir. Eğer sözleşmenin sona erdiği noktada, davalı taraf — bu bilgileri davacı tarafa vermeksizin kendi ‘… ürünlerini dağıtım kanallarında satmaya başlamış ise, davacı firmanın … markalı ürünlerinde yıllar itibarı ile oluşturduğu pazar bilgilerinden de tek yanlı istifade ettiği anlaşılmalıdır. Dahası, davacı tarafından bu bilgiler talep edildiği halde ısrarla vermiyor ise, haksız bir rekabete örnek olacak tutum ve davranışlara da giriyor demektir. Bizce sektörel açıdan işin doğrusu ; davacının sadece Üretim rolü ve görevi varken, dağıtıcı görevi nedeni ile davacıdan çok daha fazla Pazar ve ürün bilgisine sahip davalı tarafın, … markası ile ilgili davacı tarafından talep edilen tüm bilgileri koşulsuz ve şartsız tüm detayları ile davacı tarafa veriyor olması gerekirdi.” ” Bu bilgi ve raporları verip-vermemek çok mu önemli hir konudur, ki bu kadar ihtara konu edilmiştir ? Rapor alamama konusu, özellikle duvacının fesih ihtarındaki talebine cevap verilmemesi, Fesihten sonra davacı tarafın kendi organizasyonunu kurarken yapabileceği büyük hatalara dahi sebep olabilecek kadar önemli bir konudur. Neden ? – Çünkü davacı taraf sadece üretmektedir. – Çünkü davacı taraf kime- hangi kanala-hangi üründen- ne miktar satıldığını bilmemektedir. – 2007 yılından beri kendi dağıtmamış, sadece üretmiştir. – Davacı taral sözleşmeyi fesh ettikten sonra, kendi markasına ait tüm bilgilere sahip olmalıdır ki, doğru orgaznizasyonu kurup, yoluna kayıpsız devam edebilsin. Ancak ; sözleşmenin 11.maddesine aykırılık hir yana, davacının bu kadar ihtaratına rağmen bilgi ve rapor vermeme haksız rekabete kadar uzanacak fiillerden olmasına rağmen…” şeklindeki sektörel görüşü tarafımca da dayanakları sözleşme hükümlerine ve ticari hayata uygun görülmüştür. İstenen raporlamanın, tek başına önemi yanında, davacının ürünlerinin dağıtımı/satışında münhasırlık hakkı tanınmış iken aynı kategoride bir ürün satışa sunması şeklindeki olayımızda bu raporların önemi daha arttığı gibi, daha önceden bu şekilde raporlama istenmeyip sonradan istenmesinin de bu hakkın kullanımı açısından bir önemi olmadığı gibi, bu raporlamaların, dağıtım ağında Türkiye’de sektöründe yüksek başarıya ulaşabilmiş 2 şirketten biri olan davalı açısından ” kolaylıkla halledilen meselelerden” olmakla verilmemesinin her hangi açıklanabilir gerekçesinin olmadığı kanaatine varılmıştır
Tüm bu nedenlerle davacı … feshinin haklı olduğu kanaati ile asıl davada kabul kararı verilmesi ve birleşen ….ATM’nin 2014/… Esas sayılı davada ret kararı verilmesi gerektiği kanaati ile sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayım.

Başkan … ¸e-imzalıdır

iu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır.“5070 sayılı Yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”