Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/384 E. 2018/992 K. 16.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/384 Esas
KARAR NO : 2018/992
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 02/05/2013
KARAR TARİHİ: 16/10/2018
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 21/05/2013
KARAR TARİHİ: 18/05/2017
Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl dava dosyasında davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi vekil eden davalı firmadan toplam 12 parti halinde muhtelif miktarlarda sodyum sülfat alındığını, bu süre zarfında üretimde bazı aksaklıklar yaşanmaya başlandığını, uzun süren incelemelerin neticesinde kullanılan hammaddelerin kimyasal analizleri yapıldığı ve davalı firmadan en son, 28.07.2011 tarihli fatura ile alınan toplam 11.000 Kg ürün ile 06.11.2012 tarihinde alınan toplam 26.240 Kg ürünün analizleri yapıldığı, bu analizler neticesinde “Sodyum Sülfat” diye alınan hammaddenin basit sanayi tuzu olduğunun anlaşıldığını, müvekkili şirketin bu durumu davalı firmaya bildirdiği ve konunun halledilmesinin istendiğini, ancak geçen süre içerisinde olumlu bir gelişme olmadığını, bunun üzerine 12.03.2013 tarihinde davalı şirkete gönderilen bir yazıyla son iki partide gönderilen ve kullanılmamış olan ürünün geri alınmasının istendiğini, ancak davalı firma önce bunu kabul ettiyse de, akabinde tüm iddiaları reddettiğini, bununla da kalmayarak 06.11.2012 tarihli ve 9.134,14 TL tutarlı son faturalarını İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında takibe koyarak müvekkili şirkete ilamsız ödeme emri çıkarttığını, takibe süresi içerisinde itiraz edildiğini, davalı firmadan satın alınarak kullanılmadan depolarda bekletilen ürünler için fiyat farkı faturası kesilerek davalı firmaya gönderildiğini, ancak bu faturalara … Noterliğinin 03.04.2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile itiraz ederek iade ettiklerini, bu nedenlerle 13.754,56 TL alacağın davalı taraftan tahsili ile verilmesini talep etmiştir.
Asıl dava dosyasında davalı vekili yanıt dilekçesi ile davacı tarafından dava dilekçesinde belirttiği üzere müvekkili şirketten sodyum sülfat satın aldığını, bu arada 2010 yılında ne satışı yapılmışsa 2011 tarihinde ve 2012 tarihinde de aynı ürünün yani sodyum sülfatın satışları davacı tarafa yapıldığını, ancak davacı taraf her nedense 2011 yılında ve 2012 yılında müvekkili şirketten satın almış oldukları sodyum sülfatın aslında sodyum sülfat değil de basit sanayi tuzu olduğunu ileri sürerek müvekkili şirkete fiyat farkı faturaları gönderdiklerini, faturalarda müvekkile şirketçe ihtarname yolu ile davacı tarafa iade edildiğini, 06.11.2012 tarihli 9.134,14-TL bedelli faturadan dolayı ise halen alacaklarının bulunduğunu, davacı tarafın delil listesinde yer alan analizin müvekkili şirketçe satılmış olan sodyum sülfat maddesi üzerinde yapılıp yapılmadığına dair kesin bir veri yer almadığını, müvekkili şirketçe satılmış olan sodyum sülfat maddesinin şu ana kadar davacı şirketçe mal üretiminde çoktan kullanılmış olması gerektiğini, bu nedenle böyle bir analizin yapılmasının imkânı olmadığını, dosyada yer alan analiz raporunun bu nedenle hiçbir hukuki geçerliliği bulunmadığını, yine uyuşmazlığın çözümü için şayet müvekkili şirketten satın alınan malda bir ayıp söz konusu ise bu ayıbın davacı tarafından müvekkili şirkete 30 gün içerinde bildirilmesi gerektiğini, ancak davacı taraf 2010 yılındaki satın alma işlemi ile ilgili olarak hiçbir itirazda bulunmadığını, 2011 -2012 yıllarındaki satın alma işlemlerine ise 12.03.2013 tarihinde bir itirazda bulunduğunu, bu nedenlerle söz konusu itirazlarda kanunda belirtilen ayıp ihbarları sürelerini çoktan aştığını, davacı tarafından müvekkili şirkete çıkartılmış olan fiyat farkı fatura tutarlarının da neye göre ve hangi veriler esas alınarak çıkartıldığını anlaşılmadığını, müvekkili şirketin davacı tarafa ne fiyat farkından kaynaklanan ne de başka bir nedene dayalı hiçbir borcu bulunmadığını, talep edilen 13.745,56 TL haksız ve kötü niyetli olarak müvekkili şirketten talep edildiğini, davacı tarafın müvekkili şirketten alacaklı olmamakla birlikte müvekkili şirket 06.11.2012 tarihli 9.134,14-TL bedelli faturadan dolayı alacaklı olduğunu, iş bu alacağın tahsili içinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, ancak davacı taraf bu icra takibine de haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, itirazın iptali için İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
Birleşen dava dosyasında davacı vekili dava dilekçesi ile vekil eden davacının davalıdan olan alacağını tahsil etmek amacı ile aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ve borçluya ödeme emri gönderildiğini, ancak davalının icra takibine itiraz ederek takibi durdurduğunu, davalının itiraz dilekçesinde belirttiği iddiaların gerçek dışı olduğunu, zira davacı şirket tarafından davalı tarafa 26.240 kg sülfat satıldığını ve söz konusu sülfatın 05/11/2012 tarihinde sevk irsaliyesi ve teslimat makbuzu ile teslim edildiğini, ancak davalı tarafın söz konusu mal için herhangi bir ödemede bulunmadığım, yapılan icra takibine de kötüniyetli olarak itiraz ettiğini, anılan nedenlerle davanın kabulü ile davalının takibe haksız itirazının iptaline, davalının %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen dava dosyasında davalı vekili cevap dilekçesi ile vekil eden davalı şirketin inşaat sektöründe yaygın olarak kullanılan yalıtım malzemelerinin üretimini Çorlu-Tekirdağ’da kurulu fabrikasında yaptığını, davalının cam yünü üretiminde kullanılan kimyasal maddelerden birinin de “sodyum sülfat” olduğunu, bu amaçla davacı firmadan ilki 17/02/2010 tarihinde, sonuncusu ise 06/11/2012 tarihinde olmak üzere toplam 12 parti halinde muhtelif miktarlarda sodyum sülfat aldığını, bu süre zarfında üretimde bazı aksaklıklar yaşandığını ve bunun nedenlerinin araştırıldığını, yapılan analizler sonucu davacıdan en son 28/07/2011 tarihli fatura ile alman toplam ll.OOOkg ürün ile 06/11/2012 tarihinde alman toplam 26.240kg sodyum sülfat diye adlandırılan ürünün basit sanayi tuzu olduğunun anlaşıldığını, davalı şirketin bu durumu davacı şirkete bildirdiğini, ancak aradan geçen süreye rağmen olumlu bir gelişme olmadığını, bunun üzerine 12/03/2013 tarihinde davacı şirkete gönderilen bir yazı ile son iki partide gönderilen ve kullanılmamış olan ürünün geri alınmasının istendiğini, davacı tarafın önce bunu kabul ettiğini, ancak sonrasında tüm bu iddialarını reddettiğini, kendilerinin bununla kalmayarak 06/11/2012 tarihli ve 9.134,14 TL bedelli faturayı İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takibe koyduğunu, davacı firmadan alınan ürünler için fiyat farkı faturası kesilerek davacı firmaya gönderildiğini, ancak davacının bu faturalara …Noterliği’nin 03/04/2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile itiraz ederek iade ettiğini, davacı tarafın bu uzlaşmaz tutumu üzerine 13.754,56 TL alacağın tahsili amacı ile İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile karşı bir alacak davası açıldığını, bu nedenle her iki dava dosyasının birleştirilmesini talep ettiklerini, anılan nedenlerle öncelikle İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan dava ile işbu davanın birleştirilmesini, davacının açmış olduğu işbu davanın reddi ile açmış oldukları davalarının kabulü ile 13.754,56 TL alacağın davacı taraftan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Birleşen dava dosyasında dava dayanağı takip dosyasının incelenmesinde, birleşen davacı tarafından birleşen davalı aleyhine 06/11/2012 tarih ve … seri numaralı faturaya istinaden başlatılan ilamsız takip olup ödeme emrinin borçluya 11/04/2013 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 16/04/2013 tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği görülmüştür.
Mahkememizce ön inceleme yapılmış, uyuşmazlık tespit edilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
İstinabe yolu ile alınan 26/12/2013 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu kimyasal maddenin depolandığı mahalde yapılan incelemede rastgele iki paletten birer çuval ambalaj alınarak incelendiği, her iki çuvaldan ikişer adet numune alınıp birer tanesinin analiz için bilirkişiye tutanakla teslim edildiği, diğer numunelerin mühürlenerek anlaşmazlıkta şahit olarak kullanılmak üzere Mahkeme heyetinde kaldığı, tetkik sonuçlarına göre her iki numunenin de basit tuz olup isimsiz ambalajdaki tuzun kalitesinin daha düşük olduğu bildirilmiştir.
10/06/2014 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, davacı defterlerine göre 12.327,22 TL alacaklı olduğu, davalı defterlerine göre 9.134,14 TL davalının alacaklı olduğu, taraf defterleri arasındaki toplam farkın 21.461,36 TL olup farkın 561586 seri numaralı 9.134,14 TL miktarlı ve … seri numaralı 4215,90 TL miktarlı iki adet iade faturası ile 18/03/2013 tarih ve 8.111,32 TL miktarlı fiyat farkı faturasından oluştuğu, sodyum sülfat ve sodyum klorürün görüntü itibari ile birbirlerine yakın olması dolayısı ile çıplak gözle bakıldığı zaman her iki ürün arasındaki farkın anlaşılamayacağı, kimyasal yapıları ve özellikleri yönünden farklı ola ürünlerin kullanım alanları ve etkilerinin de farklı olduğu, sodyum klorürün başka bir ürün olduğu belirtilmiştir.
09/07/2015 tarihli bilirkişi heyeti raporunda davacının davalıdan en son ürün alım tarihlerinin 22/07/2011, 28/07/2011 ve 06/11/2012 tarihleri olduğu, son üç alıma ilişkin davacının iade faturası düzenlediği, bunlardan önce 2010 yılı içinde yapılan 9 parti alım için ise fiyat farkı faturası düzenlediği, davacının davalıya hitaben düzenlediği 12/03/20123 tarihli yazısında yer alan ifadesinde de analiz neticesinde ortaya çıkan durumun 24/01/2013 tarihinde davalı şirkete bildirildiği, buna göre davacının 2011 ve 2012 yıllarında satın aldığı ürünleri 24/01/2013 yılına hiç kullanmamış olduğu, bu tarihler arasında ya hiç üretim yapmadığı, ya da durumu çok daha öncesinde tespit etmiş olduğu halde gerekli itirazları zamanında yapmamış olduğu, davacının ürünleri bekletip bekletmediğinin ticari defter kayıtlarının geriye doğru izleme yöntemi ile denetim prosedürüne tabi tutulması ile malzemenin hareketli envanterinin çıkarılması ile mümkün olacağı, bu aşamada heyetçe denetim prosedürünün gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı, davacının 28/07/2011 tarihli fatura ile 11.000 KG ürün ve 06/11/2012 tarihli fatura ile 26.240 kg ürün analizlerini yaptırdığını ve bu analizler neticesinde sodyum sülfat diye alınan hammaddenin basit sanayi tuzu olduğunun anlaşıldığını, bu durumun davalıya 24/01/2013 tarihinde derhal bildirildiğini beyan ettiği, davacının 06/11/2012 tarihinde teslim aldığı ürünün gerçekten sodyum sülfat olup olmadığını veya ayıplı olup olmadığını 2 ve 8 günlük süreler içinde inceletmek ve malın aliud veya ayıplı çıkması halinde haklarını korumak için durumu davalıya bildirmek mükellefiyetini yerine getirmediği, aldığı ürünü uzun süre sonra tahlile tabi tutması ile elde edilen sonucun tahlil konusu ürünlerin davalının teslim ettiği ürünler olup olmadığı belirlenemediğinden kuşkulu bulunduğunun da gözden uzak tutulmaması gerektiği, Kanun koyucunun tüm bu tartışmaları engellemek ve ticari hayatın gerektirdiği sürati sağlamak için kısa muayene ve ihbar süreleri getirdiği belirtilmiştir.
28/04/2016 tarihli bilirkişi heyeti raporunda da davacının 9 adet faturanın konusunu oluşturan mallar için ve kullanılmayan 22/07/2012-06/11/2012 tarihleri arasındaki 3 faturanın konusunu oluşturan mallar için iade faturası tanzim ettiği, somut olayda satım sözleşmesine konu davalı tarafından tanzim edilen 9 adet fatura ve 22/11/2012 tarihli 1 adet fatura konusu malların tespite ve laboratuvar araştırmalarına ve değerlendirmeye konu mallar olduğunun ispatlanamadığı ve bu malların davacı tarafından kullanıldığının düşünüldüğü belirtilmiştir.
Tekmil dosya kapsamı birlikte incelenip değerlendirilmekle, asıl dava dosyasında davacı vekili, davalı tarafından satılan ürünlerin sodyum sülfat olmaması nedeni ile bir kısım mallar için iade faturası bir kısım mallar içinse fiyat farkı faturası tanzim ettiğini beyanla iade ve fiyat farkı faturasına konu miktarın tahsilini talep etmiş, davalı ise birleşen dava dosyasında 9.134,14 miktarlı fatura alacağının tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptalini talep etmiştir.
Davacı deposundan alınan numuneler üzerinden yapılan bilirkişi incelemesi ile davacıdaki ürünlerin sodyum sülfat değil sodyum klorür olduğu tespit edilmiştir.
Taraf defterleri arasındaki fark, davacının düzenlediği fiyat farkı faturası ile iade faturalarından kaynaklanmaktadır. Davacı, davalının 22/07/2011 tarih, … seri numaralı ve 2008,83 TL miktarlı faturası ile 28/07/2011 tarih, … seri numaralı ve 3634,40 TL miktarlı toplam 5643,23 TL’yi defterlerinde borç olarak kaydetmiş (ilk bilirkişi raporu sahife 4’teki tablo) ; 19/03/2013 tarih, … seri numaralı ve 4215,90 TL miktarlı iade faturası tanzim etmiş; davalının 06/11/2012 tarih, … seri numaralı ve 9134,14 TL miktarlı faturasını kayıtlarına almış, 19/03/2013 tarih ve … seri numaralı aynı tutarlı iade faturası düzenlemiştir. Bundan başka, 18/03/2013 tarih, … seri numaralı ve 8111.32 TL miktarlı fiyat farkı faturası tanzim edilerek defterlerine işlemiştir.
Görüldüğü üzere davacı, son üç fatura için iade faturası önceki 9 adet fatura içinse fiyat farkı faturası tanzim etmiştir. Davacının iade faturasına konu faturaların tarihleri 28/07/2011, 22/07/2011 ve 06/11/2012 olup, iade faturalarının tarihleri ise 19/03/2013 tarihidir. Davacı en geç 8 ay ve en erken 4 ay sonra iade faturası tanzim etmiştir.
Satım tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun 194. maddesine göre (6098 sayılı TBK’nun 219. maddesi) “ayıp, bir malın satıcı tarafından açıkça veya üstü kapalı olarak vaadedilmiş ya da sözleşmeyle izlenen amaç gereği bulunması gerekir ve beklenir (vaadedildiği varsayılmış) niteliklerden yoksun olması demektir. Eğer alıcı tarafından istendiği bildirilmiş eşyadan apayrı, bambaşka bir eşya teslim edilmişse, yani basit bir nitelik sapması(nitelik eksikliği) değil de apaçık bir özdeşlik veya türdeşlik sapması gerçekleşmişse, artık ayıplı ifadan değil de başka bir şeyle yanlış ifadan(aliud ifadan)söz edilir”(Prof.Dr. Rona Serozan, Borçlar Hukuku Özel Bölüm, İstanbul, 2002, syf.126,130). Başka bir deyişle “çeşidiyle belirlenen bir menkulün satımında, sözleşenlerin çeşidini belirlemek için sözleşmede öngördükleri vasıflardan biri teslim edilen şeyde bulunmazsa artık ayıplı teslim değil satılandan başka bir şeyin teslimi (aliud teslimi) söz konusudur”(Yargıtay 11.HD. 20.02.1999 tarih, 1988/9372 E., 1990/1085 K. sayılı ilamı). Bu durumda ise uyuşmazlığın çözümünde 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 96. (6098 sayılı Yasanın 112 ve devam) ve devamı hükümlerinin nazara alınması gerekecektir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 09/06/2015 tarih, 2014/11508 esas ve 2015/7972 karar sayılı ilamı.
Somut durumda, davacı, davalı tarafından teslim edilen ürünün sodyum sülfat değil sodyum klorür olduğunu iddia etmektedir ve davacı tarafından yaptırılan analiz ile Mahkememizce yaptırılan analize göre, üzerinde inceleme yapılan ürün sodyum sülfat değildir. Bilirkişi raporuna göre bunlar birbirinden kimyasal yapıları ve özellikleri yönünden farklı ürünlerdir.
Bu nedenle uyuşmazlığın ayıplı ifadan değil aliud ifadan kaynaklandığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda belirtilen Yargıtay kararından hareketle uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken 818 sayılı Yasanın 96 ve devam maddeleri (6098 sayılı Yasanın 112 ve devam maddeleri) uyarınca, borç hiç veya gereği gibi ifa edilmediği takdirde borçlu kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür. Buna göre, borcun hiç veya gereği ifa edilmemesinden borçlu, kusuruna göre sorumludur.
Davacı, davalı tarafından gönderilen faturaları defterlerine kaydetmiştir ve fatura konusu ürünlerin teslim edildiği uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık teslim edilen ürünün faturada yazılı ürün mü başka bir ürün mü olduğu noktasındadır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 Sayılı TTK’nun 23/1-c maddesine göre ticari satışlarda; “malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme soncunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, TBK’nun 223. maddesinin 2. fıkrası uygulanır.”
6098 Sayılı TBK’nun 223. maddesinin 2. fıkrasında ise; “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak satılanda olağan bir gözden geçirme ile ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa hemen satıcıya bildirilmelidir. Bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
6102 sayılı TTK’nun 18/3. maddesine göre; “Tacirler arasında diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden düşmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığı ile taaahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.”
Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin istikrarlı uygulamasında, ayıp ihbarlarının da (fesih sonucunu doğurabileceğini düşünülerek) belirtilen yasa hükmündeki usullerle yapılması gerektiğini kabul etmektedir. Başka bir anlatımla tacirler arasındaki ayıplı mal satışından kaynaklanan uyuşmazlıklarda ayıp ihbarının tanıkla ispatı kabul edilmemektedir.
Görüldüğü üzere Yasa koyucu ayıplı ifa durumunda dahi ayıp ihbarını belirli sürelere ve şekle tabi tutmuştur.
Buradan hareketle, ayıp durumunda dahi ihbar süresi ve şekli öngörülmüş iken, aliud ifanın süresiz olarak ileri sürülebileceğini kabulü mümkün değildir. Yasada aliud ifa için bir süre öngörülmemiş ise de bunun ticari hayatın sınırları içerisinde ve makul bir süre içinde yapılması gerekir. Aksinin kabulü, alınan her ürünün aylar hatta yıllar sonra aynı iddiaya maruz kalması anlamına gelir ki bu durum ticari hayatı içinden çıkılması imkansız bir kaosa sürükler.
Somut olayda iddianın ileri sürülüş biçimine göre aliud ifanın, uyuşmazlık konusu olduğu tespit edildikten sonra, bu iddianın ispatının incelenmesinde, davacı, son iki parti ürün (28/07/2011 ve 06/11/2012 tarihli faturalara konu ürün) hakkında analiz yaptırdığını ve sodyum sülfat değil basit sanayi tuzu olduğunun anlaşıldığını iddia etmektedir. Dava dosyası kapsamında, davacı yedinde bulunan ürün üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesinde de incelemeye tabi ürünün sodyum sülfat olmadığı tespit edilmiştir.
Ne var ki, gerek davacının analiz yaptırdığı gerek Mahkememiz tahkikatı kapsamında üzerinde inceleme yapılan ürünlerin davalı tarafından davacıya teslim edilen ürünler olup olmadığı belli değildir.
Davalı en son 06/11/2012 tarihinde davacıya ürün teslim etmiş olup bu ürünler 19/03/2013 tarihli iade faturasına konu edilmiştir. Bundan önceki 22/07/2011 tarihli ve 28/07/2011 tarihli faturaya konu ürünler de 19/03/2013 tarihli iade faturasına konu edilmiştir. Görüldüğü üzere davacı, aylar sonra, kendisine teslim edilen ürünlerin faturada yazılı ürünler olmadığını iddia etmektedir ki davacı hem bu iddiasını hem analize konu kıldığı ürünlerin kendisine teslim edilen ürünler olduğunu ispat yükü altındadır. Ne var ki bu yönde dosyada delil bulunmamaktadır.
Tacir olan ve basiretli davranma yükümlülüğü altında bulunan davacı, ürünleri alır almaz ve hatta teslim sırasında davalı yanın da hazır bulunduğu ortamda numune alımını gerçekleştirmeli, ürünlerin anlaşmaya göre teslim edilmesi gereken ürünler olup olmadığını tartışmaya mahal bırakmayacak biçimde ortaya koymalı veya en azından ortaya koymaya yarayacak davranışları sergilemedi idi. Oysa, davacı defterlerine de işlediği faturalara konu ürünlerin, faturada yazılı ürün olmadığını aylar sonra iddia etmektedir ve bu iddiasını ispatlayacak hiçbir somut delil de gösterememektedir.
Bu nedenledir ki, davacının, teslim edilmesi gerekenden başka bir ürün teslim edildiği iddiası, somut dosyada ispat edilebilmiş değildir. Buna mukabil, davalının birleşen dava dosyasına dayanak takip dosyasına konu fatura konusu malın teslim edildiği ve bedelinin ödenmediği uyuşmazlık konusu değildir.
Sonuç olarak, asıl dava dosyasında davacının iddiasının ispat edilemediği kanaati ile asıl davanın reddine, birleşen davanın ise kabulüne karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Asıl davanın reddine,
2-Birleşen davanın kabulü ile bu dosya davacı tarafından davalısı aleyhine başlatılan İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında vaki davalı itirazının iptaline, takibin 9.134,14 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağın takip tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine,
Hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında hesaplanan 1.826,82 TL icra inkar tazminatının birleşen dosya davalısından alınarak birleşen dosya davacısına verilmesine,
3-Asıl dava dosyasında davalı birleşen davalı vekili kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 1650,54 TL vekalet ücretinin davacı birleşen davalıdan tahsili ile davalı birleşen davacıya verilmesine,
4-Asıl dava dosyasında davacı birleşen davalı tarafından karşılanan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına; davalı birleşen davacı tarafından karşılanan 86,00 TL yargılama giderinin davacı birleşen davalıdan tahsili ile davalı birleşen davacıya verilmesine,
5-Asıl dava dosyasında alınması gerekli 35,90 TL harcın peşin alınan harçtan mahsubu ile bakiye kısmın 492 sayılı Yasanın 31.maddesi gereğince karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacı birleşen davalıya iadesine,
6-Birleşen dava dosyasında davalı birleşen davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 1096,09 TL vekalet ücretinin davacı birleşen davalıdan tahsili ile davalı birleşen davalıya verilmesine,
7-Birleşen dava dosyasında davalı birleşen davacı tarafından karşılanan 44,00 TL yargılama giderinin davacı birleşen davalıdan tahsili ile davalı birleşen davacıya verilmesine; bu dosya yönünden davacı birleşen davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-Birleşen dava dosyası yönünden alınması gerekli 623,95 TL harçtan peşin alınan 156,00 TL harcın tahsili ile eksik kalan kısmın davacı birleşen davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
9-Birleşen dava yönünden davalı birleşen davacı tarafından yatırılan 24,30 TL başvuru harcı ve 156,00 TL peşin harcın davacı birleşen davalıdan tahsili ile davalı birleşen davacıya verilmesine,
10-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.
Katip …
Hakim …