Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/323 E. 2020/564 K. 06.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/323 Esas
KARAR NO : 2020/564
DAVA : Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı)
DAVA TARİHİ : 16/09/2014
KARAR TARİHİ : 06/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkemeye sunmuş olduğu 01/11/2011 dava dilekçesinde özetle; Davacı bankanın … Şubesi ile dava dışı asıl borçlu … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, … ticaret Limited Şirketi ve … Ticaret Limited Şirketi arasında bağıtlanan Genel Kredi Sözleşmesine istinaden firmalara teminat mektubu ve taksitli ticari kredileri açılıp kullandırıldığı, davalı … San ve Tic. Ltd Şti ise müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile söz konusu Genel Kredi Sözleşmelerini imzaladığını, ödeme yapılmaması üzerine hesabın kat edilerek ihtarname keşide edildiğini, buna rağmen ödeme yapılmadığından davalı borçlular dava konusu taşınmazlar üzerinde İİk’nin 283. maddesine cebir icra yapabilme yetkisinin tanınmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … İnşaat vekilinin mahkemeye sunduğu 09.01.2012 tarihli cevap dilekçesini özetle; Davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, Bursa Mahkemelerinin yetkili olduğunu, dava konusu uyuşmazlıkta, iptal davasında bulunması gereken özel dava koşulları gerçekleşmediğini, icra takibinin, kesinleşmiş olması gerektiğini, dava konusu tasarruf borcun doğumundan çok çok önce gerçekleşmiş olup tasarrufun iptaline tabi olmadığını, haksız ve yasal dayanaktan yoksun olarak ikame edilen iş bu davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücreti, %40’dan az olmamak üzere kötüniyet tazminatının davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … San. Tic. Ltd. Şti’ ye usulüne uygun tebligat yapıldığı halde duruşmalara katılmadığı gibi cevapta vermemiştir.
… Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/…, … ve … E sayılı dosyalarının uyap suretlerini dosyamız içerisine getirtilmiştir. Bu dosyaların sonuçlanmasının beklenilmesine karar verilerek kesinleşmeleri beklenmiş, bilahare bu üç dosyada karara çıkarak kesinleşmiştir.
… İcra Müdürlüğünün 2011/… Esaslı dosyası dosyamız içersine getirtilmiştir. Dosyanın incelenmesinde 160.564,03.-TL asıl alacak için gönderilen haciz ihbarnamesi diğer 14 borçlu ile …ya da gönderildiği görüldü.
… İcra Müdürlüğünün 2011/… ve … Esaslı dosyası dosyalarımın takip talepleri dosyamız içerisine getirtilmiştir.
Huzurdaki dava konusu uyuşmazlıkta, iptal davasında bulunması gereken özel dava koşulları gerçekleşmemiştir. Davacı tarafından, İcra İflas Kanuna dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davası, niteliği itibari ile bir kısım özel dava şartlarına tabi olup, bu şartların gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarının re’sen dikkate alınması gerekmektedir.
Buna göre; davacının borçludan gerçek bir alacağının bulunması gerekmektedir. Davacı tarafın, borçlu … Ltd. Şti.’nden alacağı bulunmadığı gibi, takibe dayanak teşkil eden kredilerde, … Ltd. Şti.’nin mevcut kefalet ilişkisi de usul ve yasaya uygun olarak tesis edilmemiştir. Kısaca davacı taraf ile borçlu … Ltd. Şti. arasında, hukuken kabul edilebilir ve geçerli kefalet akdi kurulmamıştır.
Kefalet sözleşmesinin geçerli olması için, alacaklı ile asıl borçlu arasında geçerli bir borcun bulunması, kefalet akdinin yazılı olması, kefilin sorumlu olacağı belirli bir miktarın belirtilmesi ve sözleşme içeriğinden anlaşılabilir olması gerekir. Kefalet sözleşmesinin, geçerli olabilmesi için, kefilin sorumlu olacağı limitin, kefalet belli olması gerekir. Dolayısıyla, davacı tarafın dayanak gösterdiği, kredi sözleşmelerinde, kefalet limitinin belirlenmesine ilişkin yazıların, borçlu … Ltd. Şti. ne ait olmaması ve/veya sözleşmede kefiller için bir limit belirlenmemiş olması sebebi ile kefalet sözleşmesi geçerli değildir.
Davacı tarafın, alacağının ve yapmış olduğu icra takibinin, kesinleşmiş olması gerekmektedir. Ayrıca borçlu tarafın, takibe itiraz etmiş olması halinde de, davacı taraf iş bu davayı ikame edemeyecektir. Dava dilekçesinde, takip borçluları hakkında, itirazın iptali davası açıldığının beyan edilmiş olduğu hususu da dikkate alındığında, ortada kesinleşmiş bir icra takibi bulunmayacağından, bu anlamda dava şartlarının gerçekleşmemiş olacağı unutulmamalıdır.
İptale konu tasarruf, borcun doğumundan çok çok önce gerçekleşmiş olup, dava konusu tasarruf bu anlamda iptale tabi değildir. İptal davasına konu olan tasarrufun, iptal edilebilmesi için, tasarrufun mutlak suretle borcun doğumundan sonra yapılmış olması gerekmektedir. Oysa dosyada yapılan incelemede, hesap kat ihtarlarında takip konusu alacakların 2009 yılı içinde kullanılan kredilerden kaynaklandığı görülmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 14.02.2007 tarih ve 4/79-77 sayılı kararında; “İptali istenen tasarrufun yapıldığı tarihte davacının doğmuş bir alacağı bulunmadığından, tasarruf iptal davasının reddi doğrudur” şeklindedir.
Davacı bankanın iddiasının aksine, genel kredi sözleşmesinin imzalandığı tarih, borcun doğduğu tarih olmayıp, banka hesap hareketlerine göre kredinin kullandırıldığı tarih, borcun doğum tarihidir. Yoksa Genel Kredi Sözleşmesinin imzalanmasından sonra, hesap müteaddit defalar sıfırlanmışsa veya Genel Kredi Sözleşmesinin imzalandığı tarih itibari ile kullandırılan bir kredi yoksa borcun sözleşmenin imzalandığı tarihte doğması söz konusu değildir.
İcra dosyasına konu olan alacak ile ilgili olarak, dosya borçluları hakkında alınmış, bir aciz belgesi bulunmalıdır. Tasarrufun iptali davalarının koşullarından biri de, davaya dayanak olan icra dosyasından, borçlular hakkında alınmış aciz belgesinin bulunmasıdır. Borçlunun hacze değer malının bulunmadığını belirten haciz tutanağı, geçici aciz belgesi niteliğindedir. Ancak borçluların, icra dosyası içeriğine göre, hacizli bulunan tapulu taşınmazları veya alacaklı lehine tesis edilmiş ipotekler veya kayden haczedilmiş araçları bulunuyorsa, başkaca taşınır malı bulunmadığına ilişkin haciz tutanağı, geçici aciz belgesi olarak nitelendirilemez.
Yine icra dairesince borçlunun terk ettiği adreslerde tutulan tutanaklar, İİK. m. 105. Maddesinde açıklanan aciz belgesi yerine geçmez. Zira bahse konu tutanaklar, borçluların aciz halinde bulunduğu anlamına gelmez.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 28.01.2008 tarih ve 2007/5673-340 sayılı kararında, “Borçlunun adresinin boş olduğunu belirten haciz tutanağını, borçlunun ödeme güçlüğü içinde olduğu hususu ile mevcudunun borcu karşılamayacağının belirlenir nitelikte olmaması sebebi ile haciz tutanağının geçici aciz vesikası niteliğinin bulunmadığını” belirlemiştir.
Davacı tarafından ikame edilen, tasarrufun iptali davası, yasada öngörülen hak düşürücü süreler geçtikten sonra ikame edilmiş olup, açılan davanın süre yönünden reddi gerekmektedir.
Davacı tarafın dava dilekçesi içeriğinden, satış bedeli ile taşınmazların değeri arasında açık oransızlık bulunması (İİK.M. 278/2) ve vekil eden firmanın bahse konu taşınmazları borçlu taraftan var olan alacağını tahsil etme gayesi ile satın alması (mutad dışı ödeme yapılması -İİK.m.279) sebeplerine dayalı olarak dava konusu tasarrufun iptalinin istendiği anlaşılmaktadır.
İİK. m. 278’de bahsi geçen tasarrufun iptali için tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren davanın 2 yıl içinde, İİK m. 279. Maddesinde gösterilen sebeplerle açılacak davanın en geç tasarruf tarihinden itibaren 1 yıl içinde açılmış olması gerekmektedir.
Davacı tarafından ikame edilen iş bu dava ise 18.11.2008 olan tasarruf tarihinden, 3 yıldan daha uzun bir süre geçtikten sonra ikame edilmiştir. Nitekim Yargıtay … Hukuk Dairesi 21.01.2004 tarih ve 3401/… sayılı kararında “Tasarruf tarihinden haciz tarihine kadar iki yıllık dava açma süresi geçmiş olduğundan İİK 278/2 uyarınca ikame edilen davanın süre yönünden reddi gerekmektedir” şeklinde belirtmiştir.
Borçlu ile işlemde bulunan üçüncü kişinin, borçlunun ekonomik durumunu ve zarar verme kastını bilmesi veya bilebilecek durumda olması gerekmektedir. Davalı firma tarafından, bahse konu taşınmaz satın alındığı sırada, bahse konu taşınmazlar tarla vasfı taşır iken, bu gün davanın açıldığı tarih itibari ile taşınmazın vasfı değişerek, arsa niteliği kazanmıştır. Hal böyle olunca edimler arasında bir fark varmış gibi görünmesi, son derece doğaldır.
Muvazaa, tarafların, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, gerçek iradelerine uymayan bir işlem yapmaları, fakat görünürdeki işlemin kendi aralarında geçerli olmayacağı hususunda anlaşmalarıdır.
Bu şartlardan hiç birisi gerçekleşmediğinden, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Bu nedenle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın reddine,
2-54,40-TL karar harcının peşin alınan 89,10-TL den düşümü ile kalan 34,70-TL nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı … İnş. San ve Tic. A.Ş tarafından yapılan 85-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4- Davalı … İnş San.ve Tic. A.Ş kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla AAÜT gereğince 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Tarafların gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzünde ilamın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/10/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza