Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1340 E. 2020/404 K. 08.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/1340
KARAR NO : 2020/404

DAVA : Hurda Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan Tazminat
DAVA TARİHİ : 11/11/2014
KARAR TARİHİ : 08/07/2020

Mahkememizde görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında hurda satış sözleşmeleri bulunmakta ise de başlıktan farklı olarak sözleşmenin esasen defolu ürün satımı içermesine rağmen verilen ürünlerin yaklaşık %40’na tekabül edecek önemli bir kısmının kullanılamaz olduğunun, bir kısmının müvekkiline teslim edilmediği halde davalı tarafından fatura edildiğini, bir miktar ürünün ise başka firmalara teslim edilmesine rağmen müvekkiline teslim edilmiş gibi fatura düzenlendiğini, sözleşmeye göre eksik teslim edilen ürünlerde yedek parçanın kendilerine fatura edilmemesi gerekirken fatura edildiğini belirterek davalının sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle müvekkilinin maddi zarara uğradığını belirterek şimdilik 1.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili, talebin zamanaşımına uğradığını, ayrıca süresinde hiçbir ayıp ihbarında ve benzeri bildirimlerde bulunmayarak hali hazırda bu hakkını yitirdiğini, kaldı ki müvekkili tarafından hurda ürünlere ilişkin herhangi bir garanti verilmediği gibi kendileri tarafından tanzim olunan faturalara itirazda da bulunulmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava hukuksal niteliği itibariyle, sözleşmenin ayıp ve eksik ifası nedeniyle uğranılan maddi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davalı yan zaman aşımı savunmasında bulunmuşsa da, TBK’nın 146. maddesi gereğince akdi ilişkiden kaynaklı alacak ve tazminat istemleri 10 yıllık zaman aşımına tabi olup dava tarihi itibariyle bu sürenin dolmadığı aşikar olmakla bu savunma yerinde görülmemiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; teslim edilen malların sözleşme içeriğine uygun olup olmadığı, teslim edilen parçaların kullanıma elverişlilik yönünden davalı tarafından tekeffül edilip edilmediği, parçaların eksik teslimine dayalı olarak davacının ne şekilde maddi zarara uğradığı hususlarından ibarettir.
Taraflar arasında akdedilen ve zamanla yenilenen 25/04/2008, 04/09/2008 ve 14/06/2010 tarihli hurda satış sözleşmeleri kapsamında davalının bayilerinden iade aldığı ya da yetkili servislerinden kendisine iade edilen tüketiciye arz edilmesi mümkün olmayan “hurda” vasfındaki Vestel marka emtiaları davacıya teslim etmeyi üstlendiği, davacının da davalının tanzim edeceği fatura bedellerini ödeyeceği kararlaştırılmıştır. İlk sözleşme olan 25/04/2008 tarihli sözleşmenin 5.6 ile 6 nolu maddelerinde davacının satın almış olacağı ürünlerin tamamının hurda vasfında olduğunu bilerek satın aldığı ve davalı satıcının herhangi bir servis ve garanti sorumluluğu bulunmadığı kararlaştırılmıştır. Aynı sözleşme maddeleri 04/09/2008 ve 14/06/2010 tarihli sözleşmelerde de tekrar edilmiştir. Bu maddelerden de anlaşılacağı üzere davalının teslim etmiş olduğu hurda malların vasıf ve kullanılabilirliği noktasında herhangi bir tekeffülünün bulunmadığı açıktır. Her iki tarafta tacir olup TTK’nın 18/2. maddesi gereğince basiretli tacir prensibine nazaran davacı tarafı bağlayıcı niteliktedir. Öte yandan somut olayda sözleşmenin kapsam ve mahiyeti ile tarafların durumu dikkate alındığında TBK’nın 20 ve devamı maddelerinde düzenlenen genel işlem koşulları hükümlerinin de uygulanma yeri bulunmamaktadır. Salt KDV faturası kesilmesi de malların hurda vasfında olmadığını tek başına göstermez. Dolayısıyla, ayıba bağlı olarak maddi zararın tazmini istenemeyecektir. Kaldı ki, ayıba karşı tekeffül kararlaştırılmış olsa dahi davacının teslim aldığı hurdalara ilişkin olarak davalı yana süresinde herhangi bir ayıp ihbarında bulunduğu anlaşılamamıştır. Davacı taraf bir kısım elektronik posta örnekleri sunmuşsa da yazışma içerikleri incelendiğinde ayıp ihbarının varlığına somut bir şekilde rastlanmamıştır. Bu nedenle ayıp iddiası yönünden talebin reddi gerekir.
Diğer iddialar ise, eksik teslim ve yedek parçaların teslim edilmediği halde faturasının kesildiği iddiasına dayanmaktadır. Ancak davacının hangi ürünlerin teslim edilmediğini ya da eksik teslim edildiğini, hangi faturaların fiktif fatura olduğu, hangi faturaya binaen fazla ödeme yaptığı somut deliller ile ortaya konulamadığı gibi taraflar arasında varlığı çekişmesiz 01/06/2012 tarihli protokole göre davacının davalıya 25/05/2012 tarihi itibariyle 2.988.124,00-TL borcu olduğunu kayıtsız şartsız olarak ikrar ettiği anlaşılmıştır. Dolayısıyla eksik teslim ya da fazla ödeme yapıldığına ilişkin iddialar bu noktadan sonra dayanaksız kalmıştır. Diğer yandan, malların eksik teslimi nedeniyle davacının ne şekilde zarara uğradığı (örneğin işlerin gecikmesi nedeniyle başka firmaya cezai şart ödenmesi zorunda kalınması ve benzeri) somut iddia ve delillerle ortaya konulamamıştır. Diğer yandan, cari hesaba göre eksik teslim ya da fazla ödemeye ilişkin menfi tespit ve istirdat talepleri bu davanın konusu dışındadır. Çünkü eldeki dava özü itibariyle sözleşmeye aykırılık iddiasına dayalı olarak maddi tazmininden ibarettir.
Sonuç olarak ayıba karşı davalının tekeffülünün ya da garantisinin söz konusu olmadığı, eksik teslim ya da fazla ödeme de ispatlanamadığı gibi bunlar nedeniyle uğranılan zarar kalemleri de somut şekilde ortaya konulamadığından aşağıdaki şekilde davanın reddi cihetine gidilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Kafi miktar harç alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nın 333. maddesi gereğince, mahkeme veznesine depo edilen gider avansından kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesi ile birlikte yatıran tarafa iadesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin yokluğunda HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 08/07/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸

*5070 Sayılı Kanun Gereğince Elektronik İmza İle İmzalanmıştır.*