Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1321 E. 2018/640 K. 29.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/1321 Esas
KARAR NO : 2018/640

DAVA : Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/11/2014
KARAR TARİHİ : 29/05/2018

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile müvekkili şirketin yetkili hamil sıfatıyla elinde bulunan toplam 387.399,83-TL tutarında 42 adet çeki ödeme aracı olarak ciro ederek arasındaki ticari ilişkiye istinaden … şirketine teslim edilmek üzere … Kargo şirketine verdiğini, söz konusu çeklerin gönderilen şirkete ulaşmadığını öğrenmeleri üzerine kargo şirketi nezdinde hırsızlık olayının yaşandığı ve söz konusu çeklerin tamamının 15/01/2014 tarihinde kargoda çalındığının anlaşıldığını, çalınan çeklerin TTK 757 hükümlerine göre iptali için çek iptali davası açılmış olduğunu, çekler hakkında ödeme yasağı kararı verilmesinin ihtiyati tedbir olarak talep edildiğini, dava konusu çeklerin ibrazı halinde ödenmemesi için ödeme yasağı kararı şeklinde ihtiyati tedbir kararı verildiğini, aynı tensip karar ile …bank … Şb. … mahalli tayin edilerek, dava konusu çeklerin keşidecilerininin çek bedellerini tevdi mahalline yatırmaları yönünde karar verildiğini, 42 adet çekin keşidecisinden bir iki tanesi hariç tümü, çek bedellerini mahkemcee tayin edilen tevdi mahallinde depo ettiğini, çalışanan çeklerin büyür bir kısmının kötü niyetli üçünçü kişilerin eline geçtiğini ve bu kişilerce … firmasının kaşe ve imzasının taklit edilerek çalınan çeklerin tedavüle sokulduğunu, söz konusu çeklerin muhtelif cirolar neticesinde el değiştirmiş oluğnu, ibraz süresi içerisinde yetkili hamil olduğunu iddia edenler tarafından bedeli tahsil için bankaya ibraz edildiğinde, çek bedellerini ödeme yasağına ilişkin tedbir kararı gereğince ibraz edenlere ödenmediğini, ayrıca ilgili bankalarıca çeklerin arkasına “iş bu çek hakkında … 1. ATM’nin … esas sayılı ödeme yasağı kararı bulunduğundan, işlem yapılamamıştır.” şeklinde şerh düşüldüğünü, üçüncü kişilerin çek bedellerini tahsil etmesinin ödüne geçilemediğini, yetkili hamil olduğunu iddia edenlerce arkası tedbir şehrihen havi mezhur çeklerin bir kısmının ihtiyati haciz işlemi ile Asliye Ticaret Mahkemelerine sunulduğunu, bir kısmının ise doğrudan doğruya kambiyo senetlerine mahsus icra takibine konu edildiğini, … 1. ATM … esas dosyasında verilen ödeme yasağı yönünde ihtiyati tedbir kararına rağmen dava konusu çeklerin büyük bir kısmı için muhtelif ihtiyati ve icrai haciz kararıları alındığını, müvekkili şirket dahil müracaat borçluları ve tçek keşidecilerinin haciz ile tazyik edildiğini, dava konusu edilen 2 adet çekin de en son davalı …ye ciro edilerek ödeme yasağı kararına ve tevdi mahalline çek bedeli yatırılmış olmasına rağmen, Eko Faktoring tarafından tahsil edildiğini, dava konusu çeklerin ödeme yasağı kararı olan ve bedelleri tevdi mahallindeki hesaba yatırılan çeklerin iktisabında, davalı …’in ağır bir kusuru bulunması sebebiyle kendisinin çekleri geri vermekle yükümlüğü olduğunu, müvekkilinin hem icra dosyasına borcu ödediğini hem de kendinden sonra gelen ve imzası sahte olarak atılan Özlider firmasına olan borcunun devam ettiğini, ayrıca aynı çek hesabına depo edildiğini, kısacası 1 çek yaprağı için 3 ayrı ödeme yapılmasının söz konusu olduğunu, davalı tarafından haksız olarak tahsil edilen 39.487,10-TL’nin ödeme tarihinden itibaren yürütülecek ticari faizi ile birlikte davalı şirketten istirdatına ve müvekkili şirkete ödemesine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekelat ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize vermiş olduğu yanıt dilekçesi ile davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu sebebi ile reddi gerektiğnii, zira cebri icra tehdidi altında davacı tarafından müvekkili şirkete yapılmış 39.487,10-TL’lik bir ödeme olmadığını, dava konusu çeklerin, müvekkiline Faktoring Sözleşmesine istinaden ve ciro yoluyla geçtiğini, çekler üzerindeki ciro silsilesinin düzgün ve müvekkili şirketin iyi niyetli hamill olup bile bilge davacının zararına hareket etmediğini, aksinin davacı tarafından ispat da edilemediğini, müvekkiline kötü niyet ya da ağır kusur yüklenmesinin mümkün olmadığından davanın reddi gerektiğini, müvekkilinin çeki takip yetkisi bulunduğunu, çeklere dayalı bir alacağı mevcut olduğunun açık olduğunu, davacı şirketin imzaya itirazı bulunmadığını, davacı şirketin sadece çekin çaldırıldığı iddasıyla kambiyo sorumluluğundan kurtulmaya çalıştığını, müvekkilinin bu davanın açılmasında hiçbir kusuru olmadığını ve çekleri kargoya veren davacının kendi basiretsizliğini müvekkiline yüklemeye çalıştığını, açıklanan sebeplerle, dava dilekçesini kabul etmediklerini, davanın reddine, masraf ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili replik dilekçesi ile müvekkilinin aktif dava ehliyetinin bulunduğu dosyaya sunulan evrakları ile sabit olduğunu, davalının dava konusu çekleri Faktoring Sözleşmesi akdederek iktisap etmiş olması sorumluluğunu ortadan kaldırmadığını, Eko Faktoring’in iyi niyetli olması ya da bile bile müvekkilinin zararına hareket etmemesi huzurdaki davanın konusunu ilgilendirmediğini, davada davalının çeki takip yetkisinin değil de çeki iktisap ederken ağır kusurlu olup olmadığının tartışılmasının gerektiğini belirterek tanık dinletilmesine, davalı şirket tarafından haksız olarak tahsil edilen 39.487,10-TL’nin ödeme tarihinden itibaren yürütülecek ticiri faizi ile birlikte davalı şirketten istirdadına ve müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili düplik dilekçesi ile aktif husumet itirazlarının tekrarlandığını, dava konusu çekler, müvekkiline Faktoring sözleşmesine istinaden ve ciro yoluyla geçtiğini, müvekkili şirket çekleri tevdi alırken kanuni yükümlülüklerini yerine getirdiğini, aksi yöndeki iddilarını yazılı şekilde kanıtlamalarının gerektiğini, müvekkile kötü niyet ya da ağır kusur yüklenmesi mümkün olmadığından davanın reddinin gerektiğini, müvekkilinin çeki takip yetkisinin bulunmadığını, imzaya itiraz bulunmadığını, davacının çeki çaldırdığı iddiasıyla kambiyo sorumluluğundan kurtulmaya çalıştığını belirterek tanık dinletilmesi isteminin reddine, cevaba cevap dilekçesinde geçen haksız iddia ve talepleri kabul edilmemesini, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkememizce ön inceleme yapılmış, deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Dava konusu çek suretlerinin incelenmesinde … şubesine ait, keşidecisi …, seri numarası … , keşide tarihi 25/02/2014, miktarı 16.020,00 TL olan senedin … 11.İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takibe konulduğu, senedin aradaki cirolar sonra davalıya geçtiği; …bankası … şubesine ait keşidecisi …, seri numarası … , keşide tarihi 20/02/2014, miktarı 12.000,00 TL olan senedin … 11.İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası ile takibe konulduğu, aradaki cirolardan sonra davalıya geçtiği görülmüştür.
Bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi … dosyaya sunduğu rapor ile davacı kayıtlarında kendinden önceki cirantadan alınışına dair alım bordrosu ve yevmiye kayıtları bulunduğu, … firmasına verilişine ilişkin verildi bordrosu dökümleri yer aldığı, davalı ile … firması arasında faktoring sözleşmesi akdedildiği,15/01/2016 kargoda kaybolma tarihinden sonra, 12.000,00 TL miktarlı çekin 16/01/2016 tarihinde ve 16.020,00 TL miktarlı çekin 17/01/2016 tarihinde faktoring işlemine konu olduğu, davalının bile bile davacının zararına hareket ettiğine dair ağır ihmaline dair delil bulunmadığı, fatura mukabili işlem yapıldığını belirtmiştir.
Dava, ödenen çek bedelinin istirdadı istemine dairdir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Yasanın 818/1-c maddesi delaleti ile uygulanması gereken 677.maddesi uyarınca bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez.
İmzaların bağımsızlığı(istiklali) şeklinde tanımlanan bu ilke, poliçeye atılan her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder.
Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar; geçersiz bir imza sahibini bağlamaz. Ancak, ciro zincirini de koparmaz.
“İmzaların istiklali (bağımsızlığı)” ilkesine göre, senedin asıl borçlusu olan keşidecinin imzasının sahte olması hali, diğer imza sahiplerinin (lehtarının veya diğer cirantaların) senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. Poliçe üzerinde şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir.
Kanun yapıcı, 6102 sayılı Yasanın 677.maddesinde senedin geçerliliğinin, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğini kabul etmiştir. Senetteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senet yine de geçerli kalır. Senedin geçerli kalmasının sonucu ise, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir. (Bu açıklamalar için bkz, Prof.Dr. Reha Poray / Prof. Dr. Ünal Tekinalp; Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 17. Baskı, İstanbul 2006, Sayfa 141-142; Prof. Dr. Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku 2.Bası, Ankara 1997, Sayfa 414 vd; Prof. Dr. Hüseyin Ülgen / Doç. Dr. Mehmet Helvacı / Doç. Dr. Abuzer Kendigelen / Doç. Dr. Arslan Kaya; Kıymetli Evrak Hukuku Ders Kitabı, İstanbul 2004, Sayfa 126 vd; Prof. Dr. Naci Kınacıoğlu Kıymetli Evrak Hukuku, 5.Baskı, Ankara 1999, Sayfa 122 vd;Gönen Eriş; Türk Ticaret Kanunu İkinci Cilt-Kıymetli Evrak ve Taşıma Ankara 1988 sh. 174 vd- sh.286-Yargıtay 11.HD.3.11.1987 tarih, 347/5865 Esas ve Karar sayılı kararı; Prof.Dr. Oğuz İmregün; Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 1998, sh.58 vd; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İkinci Cilt, Üçüncü Baskı Ankara 1990 sh.1611 vd.)
Zincirleme ve birbirine bağlı, lehtardan hamile değin tam ve düzenli yani kesintisiz cirolar hak sahipliğine karine sayılır. Cirolar arasındaki zincirleme bağlılığın gözlenmesi sadece dış görünüm bakımından yapılır. Başka bir anlatımla, ciro silsilesinin (zincirinin) muntazam bir şekilde birbirini takip edip etmediğini incelerken dış görünüşü incelemek yeterli olup, cirantalardan birinin imzasının sahte olması veya temsilci sıfatıyla senedi imzalayan şahsın imza yetkisinden yoksun olması ciro zincirini etkilemez (Hulusi Gürbüz, Yargıtay Uygulaması Işığında Ticari Senetlerin iptali Davaları ve Ticari Senetlere Özgü Sorunlar, İstanbul 1984, sh.295; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İkinci Cilt, Üçüncü Baskı, Ankara 1990, sh. 1646-1647; Murat Alışkan, Kambiyo Senetlerinde Temlik Cirosu, İstanbul 1998 sh. 255 vd; Tarık Başbuğoğlu; Uygulamalı Türk Ticaret Kanunu, 1.cilt Ankara 1988, sh. 807; Erol Ertekin/ İzzet Karataş; Uygulamada Ticari Senetler: Ankara 1998 sh. 363)
Hamilin ciro yoluyla senedi devraldıktan sonra cirantasını takip etme gibi yasal bir zorunluluğu bulunmamaktadır. TTK’da yer alan ve kambiyo hukukuna ilişkin ilkeleri belirleyen kuralların kişiden kişiye değişebilen “hayatın olağan akışı” şeklindeki subjektif bir takım değerlendirmelerle ortadan kaldırılması doğru görülemez. Kambiyo senetlerinde imzaların istiklali(bağımsızlığı) ilkesi ile ilgili olarak Daire uygulaması istikrar kazanmıştır (Yargıtay 19.HD.’nin 17.02.2011 tarih, 2010/7937 E, 2011/2072 K; 31.03.2011 tarih 2010/8614 E, 2011/4185 K; 18.04.2011 tarih 2011/3624 E, 2011/5149 K; 13.05.2010 tarih 2009/7134 E, 2010/6030 K; 14.10.2010 tarih, 2010/4431 E, 2010/11296 K; 21.03.2012 tarih 2011/13865 E, 2012/4619 K. sayılı kararları).
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Yasanın 790.maddesine göre; “cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa bile kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili hamil sayılır”.
6102 sayılı Yasanın 792. maddesine göre; “çek herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790. maddesine göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çek geri vermekle hükümlüdür.”
Bu madde hükmüne göre, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak kötüniyetle iktisap etmiş olması veya iktisapta ağır bir kusurunun bulunması halinde çeki geri vermekle yükümlüdür. Kötü niyetle iktisap veya iktisapta ağır kusurun ispatı ise çek istirdadını talep eden davacıya aittir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6361 sayılı Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketler Kanunu’nun 9/2. maddesine göre; “faktoring şirketi kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal veya hizmet satışından doğmuş fatura ile tevsik edilemeyen alacaklar ile kurulaca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tevsik edilemeyen mal veya hizmet satışına bağlı doğacak alacakları devir alamaz ve tahsilini üstlenemez.” Aynı Yasanın 9/3.maddesine göre ise “Bir kambiyo senedinin ciro yoluyla faktoring şirketine devri hâlinde, kambiyo senedinden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri faktoring şirketine karşı ileri süremez; meğerki, faktoringşirketi kambiyo senedini iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.”
04.02.2015 tarih ve 29257 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “faktoring işlemlerinde uygulanacak usul ve esaslar hakkında yönetmelik” 8/1 madesinde ise; “faturalı alacağa istinaden kambiyo senedi veya diğer senetlerin alınması halinde alınan kambiyo senedi veya diğer senetteki ciro silsilesinde kuruluşa kambiyo senedi ve diğer senedi ciro edip veren kişinin, devralınan faturada alacaklı olarak gözüken kişi ve bu kişiden bir önceki cirantanın veya keşidecinin de faturadaki borçlu ile aynı kişi olması gerekir. Fatura ile kambiyo senedi veya diğer senetteki tutarın uyumlu olmasına dikkat edilir” düzenlemesine yer verilmiştir.
6361 sayılı Yasa’nın 9/2 maddesi hükmü ve yukarıda sözü edilen yönetmeliğin 8. maddesi, faktoring şirketlerine, kambiyo senetlerine dayalı olsa bile temlike konu alacağın bir mal veya hizmet satışından doğduğunu fatura ile tevsik etme ve kambiyo senedi ile faturanın uyumlu olduğunu araştırma yükümlülüğünü yüklemiş, 6102 sayılı T.T.K.’nun 790. maddesi ise ciro silsilinde dış görünüş itibari ile kopukluk olup olmadığını inceleme yükümlülüğünü yüklemiştir.
Faktoring şirketlerine bunların dışında daha fazla yükümlülük yükleyen bir mevzuat hükmü bulunmamaktadır. Faktoring şirketinin temlik aldığı çek ile ilgili banka nezdinde araştırma ve inceleme yükümlülüğünden söz edilemez.
Diğer yandan Yasa metninden de anlaşılacağı üzere, faktoring şirketinin, faktoring işlemi ile devraldığı alacak, alacağın temliki hükümlerine tabidir. Nitekim, faktoring işlemlerinde alacağın temliki hükümlerinin uygulandığı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03.11.2010 tarih, 2010/19-488 E, 2010/557 K sayılı kararında da açıkça belirtilmiştir. Öte yandan aynı kararda faktoring işleminin müşteri (firma), faktoring şirketi (faktor) ve borçlu olmak üzere üç tarafının bulunduğu da açıklanmıştır. Faktoring işleminin bu tarafları arasındaki ilişkiler yönünden 6361 sayılı Yasanın 9/2 ve 6098 sayılı TBK’nın 188/1.maddesi hükümlerinin uygulanması gerekir. Buna göre borçlu, faktoring işlemini öğrendiği sırada önceki alacaklısına karşı sahip olduğu def’ileri alacağı faktoring sözleşmesine dayanarak devralmış olan faktoring şirketine karşı da ileri sürebilecektir. 6361 sayılı Yasanın 9/2. ve TBK’nın 188/1.maddesi karşısında faktoring işleminin tarafları arasındaki ilişkiler yönünden şahsi def’ilerin ileri sürülebilmesinde faktoring şirketinin iyiniyetli ya da kötüniyetli olmasının sonuca etkisi bulunmamaktadır. 6361 sayılı Yasanın 9/3. Maddesi ise, faktoring işleminin yukarıda belirtilen tarafları dışında kalan kambiyo borçluları bakımından uygulanabilecek bir hükümdür. Başka bir anlatımla, faktoring işleminin dışında bir kambiyo borçlusu varsa (keşideci, lehdar veya ciranta) onlar hakkında 6361 sayılı Yasanın 9/3. maddesi hükmü uygulanacaktır.
Bu bilgiler ışığında davacının bedelin istirdadı istemi yönünden yapılan değerlendirmede, davacı çekteki … imza ve kaşesinin sahte olduğundan bahisle, ödenen çek bedelinin istirdadını talep etmiş ise de, yukarıda açıklanan imzaların istiklali ilkesi karşısında senetteki herhangi bir imzanın sahteliği yalnızca imza sahibini ilgilendiren bir durum olup bu durum davacıyı sorumluluktan kurtarmaz. Kendi imzasını inkar etmeyen davacının hamile karşı ödeme yükümlülüğü devam etmekte olup, dava dışı … imzasının sahteliği ileri sürülerek meşru hamile karşı ödeme yükümlülüğünden kurtulunamayacağı gibi ödenen bedelinin iadesi de talep edilemez. Bu itibarla davacının imzanın sahteliğine dayalı iddiası yerinde görülmemiştir.
Öte yandan, dava konusu çekin 6361 sayılı Yasanın 9/2 ve yukarıda sözü edilen yönetmeliğin 8. maddesi hükmüne uygun şekilde faktoring şirketine devredilmiş olduğu bilirkişi eli ile yapılan inceleme sonucu tespit edilmiştir. Somut olayda dava konusu çekte lehtardan hamile ciro silsilesinin tam olduğu, herhangi bir kopukluk bulunmadığı anlaşıldığından davalı …Ş.’nin yetkili hamil olduğunun kabulü gerekir; 6102. sayılı TTK’nın 792. maddesi ve 6361 sayılı Yasanın 9/3.maddesi gereğince davalı … şirketinin dava konusu çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu da tespit edilemediğinden çek bedelinin iadesi istemi bu bakımdan da yerinde görülmemiştir.
Sonuç olarak davacının, ödenen çek bedelinin istirdadı istemi imzaların istiklali ilkesi ve davalının çeki yasal mevzuata uygun edinerek meşru hamil olması nedeni ile yerinde görülmeyerek davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 35,90 TL harcın peşin alınan ve ıslah sureti ile yatırılan harçtan mahsubu ile bakiye kısmın 492 sayılı Yasanın 31.maddesi gereğince karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacı yana iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen ve harçlandırılan dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 4693,58 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı. 29/05/2018

Katip …

Hakim …