Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2024/2 E. 2024/2 K. 03.01.2024 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2024/2 Esas
KARAR NO :2024/2

DAVA:Alacak (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:02/01/2024
KARAR TARİHİ:03/01/2024

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının, taraflar arasında imzalanan …-…Merkezi Yer Kullandırma Sözleşmesi’nden kaynaklı olarak davalıdan olan alacağına ilişkin talepte bulunmuşsa da davalı tarafın ödeme yapmayı reddettiği, davacı ile davalı … Tekstil Sanayi, Ticaret ve Pazarlama Limited Şirketi arasında ticari kira ilişkisi bulunduğu, davalı tarafın, 26.12.2016 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 22.03.2017 tarihinde imzalamış olduğu “…-…Merkezi Yer Kullandırma Sözleşmesi” ile; 2010/6 sayılı Yurt Dışı Birim, Marka ve Tanıtım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ kapsamında … Merkezi’nin (…) kurucu şirket ortaklığı ile iş birliği kuruluşu olarak … ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği ( …) tarafından faaliyete geçirilen … …Merkezinde (…) katılımcı şirket olarak yer almayı taahhüt ettiği, daha sonra 12.12.2017 tarihinde göndermiş olduğu beyan ile … …Merkezi (…) bünyesindeki 30,5 m2 net kullanım alanına sahip olan 10, 11 ve 22 No’lu Showroom’lardan ayrılma talebinde bulunduğu, bunun üzerine … ve … Birliği (…) Yönetim Kurulu, yapmış olduğu değerlendirme sonucunda davalının sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmesi kaydıyla talebin uygun olduğu kanaatine vardığı, sözleşme hükümlerinin dışına çıkmayan ve sözleşmenin yüklemiş olduğu sorumlulukları eksiksiz bir şekilde yerine getiren müvekkili şirketin, 26.12.2016 tarihinden itibaren davalı taraf ile arasındaki ticari ilişkiyi sağlıklı bir şekilde yürüttüğü, … Katılım Sözleşmesi gereği davalı tarafın ticari ilişkiyi sonlandırmayı talep etmiş olduğu 12.12.2017 tarihi itibariyle bakiyesinde bulunan 11.956 EUR tutarındaki eksik ödemelerin tamamlanmasını talep ettiği, davalı tarafın, ticari ilişkiyi sonlandırma talebine ilişkin göndermiş olduğu beyan dilekçesinde; kira bedellerini ödememelerine sebep olarak, söz konusu kiralananın kendilerine hiçbir getirisinin bulunmamasını sunmuş olsa da, taraflarca imzalanan sözleşme bu kapsamda bir haklı fesih sebebine yer vermediğinden eksik bakiye kira ödemelerinin tamamlanmayacak olmasını kabul etmedikleri, borç konusu tutarın, tüm hatırlatmalara rağmen ödenmemesi hali, borçlu şirket yönünden temerrüt hali yarattığı, bu bakımdan bakiye borç tutarı toplam 11.956 EUR (Dava tarihi itibariyle 390.389,703 TL) için müvekkili firmanın öncelikle 20.07.2020 tarihinde ilgili borç bakiyesinin 20.08.2020 tarihine kadar ödenmesini aksi halde hukuki işlem başlatılacağını davalıya ihtar ettiği, fakat bu ihtara yanıt alınamayınca arabuluculuk yoluna başvurulduğu ancak anlaşma sağlanamadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin her ne adla akdedilmiş olursa olsun türk borçlar kanunu ışığında kira sözleşmesi olduğu ve davalı kiracının sunmuş olduğu fesih sebeplerinin haklı olmadığı, taraflar arasında akdedilen 22.3.2017 tarihli sözleşmenin 3. Maddesi uyarınca sözleşmenin 1 yıl süreli yapıldığı, davalının ise, ayrılma talebini 12.12.2017 tarihinde yani henüz 9 ay dolmadan müvekkiline ilettiği, usulüne uygun fesih yapılmadığı taktirde kendiliğinden yenilenecek olan kira ilişkisinin davalı tarafından usulüne uygun olarak sona erdirilmediği, sözleşmenin “Fesih” başlıklı 7. Maddesi, sebep göstermeksizin fesih hakkını yalnızca müvekkili firmaya tanıdığı, müvekkilinin kiralanan yeri kullanıma hazır halde bulundurduğundan, kullanım olsun ya da olmasın, kiracıya fayda sağlasın ya da sağlamasın sözleşmesel kira bedeline hak kazandığı, söz konusu mağazanın yeniden kiralanabileceği makul bir süre daha bu borcun devam edeceği, davacı tarafından 20.07.2020 tarihinde davalıya gönderilen yazılı ihtarda 29.12.2016 tarihinden itibaren hükümleri uygulanmakta olan sözleşme gereği 11.956 EUR değerindeki bedelin 20 Ağustos 2020 tarihine kadar ödenmesi gerektiği yani muaccel olan bir kullanım bedeli borcunun ödenmesi gerektiği yazılı şekilde davalıya bildirilmiş olup temerrüdün şartlarının oluştuğu, mezkur kanun hükmü uyarınca kiracıya verilmesi gereken 30 günlük sürenin de davalıya tanındığı, TBK 362/2 uyarınca anılan sebeple müvekkilinin sözleşmeyi fesih hakkı bulunduğu, ancak davalının sebepsiz olarak kiralananı terk etmiş ve sözleşmeyi fesih iradesini eylemli olarak ortaya koyduğu, anılan tüm sebeplerle ticari kira ilişkisinden kaynaklanan dava konusu alacağın ödenmemesi yönündeki davalı tutumu borca ve fer’ilerine itiraz niteliği arz etmekte olup kötü niyetli olduğu, bu nedenlerle; davanın kabulü ile temerrüt tarihi olan 20.07.2020 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle birlikte 11.956 EUR nun ( Dava tarihi itibariyle 390.389,703 TL) davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekâletin de davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
GEREKÇE:
Davanın, taraflar arasında bağıtlanan ”Taşınmaz Kiralama Sözleşmesi”nden kaynaklı Alacak davası olduğu;
Görev, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmalıdır .
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 24.04.2019 tarihli ve 2017/… Es., 2019/…K. Sayılı ilamında “01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 4/1-a maddesine göre “Kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda” Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’unun 299. maddesinde; “kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır.Bu tanımlamaya göre; davacı tarafından sunulan 10.01.2005 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli ‘Sanayi ve Tıbbi Gazlar Tedarik Anlaşması’ başlıklı sözleşme ile davaya konu sanayi tüplerinin kullanılması için davalıya tahsis edilmesi kararlaştırıldığından, taraflar arasındaki sözleşmenin kira sözleşmesi olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda dava, 12.12.2016 tarihinde 6100 Sayılı HMK’nun yürürlüğe girmesinden sonra açıldığına göre görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır. Hal böyle olunca, mahkemece; uyuşmazlığın çözümünde Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, görevsizlik nedeniyle HMK’nın 114/1-e ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, bu yön gözardı edilerek davanın esası hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” yönünde karar verilmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığı 2017/… Es. ve 2017/… K. Sayılı ilamında “…. Davalı vekili; müvekkil şirketin personel taşımacılığı yapmakta olup davacıdan araç kiraladığını, bu hizmet karşılığında da davacı tarafından müvekkil şirkete fatura kesildiğini ancak takibe konu faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini, fatura bedellerinin toplamının davacı alacaklının hesabına yatırıldığını beyan ederek davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 4/1-a maddesine göre “Kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda” Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir. Somut olayda, uyuşmazlık kira sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Dava, 27.10.2014 tarihinde 6100 Sayılı HMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra açıldığına göre görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.” yönünde karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın “Taşınmaz Kiralama Sözleşmesi”nden doğduğu ve yukarıda belirtilen Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere kira sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklara bakmaya Sulh Hukuk Mahkemesi görevli olduğu,
Öte yandan bir davanın ticari nitelikte olup olmadığı, bir diğer ifade ile asliye ticaret mahkemesinde görülüp görülmeyeceği hususu Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinde gösterilen ilkelere göre değerlendirilmelidir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesince bakılacağı yönünde bir düzenleme bulunması gereklidir.
Somut olayda; davacının da kabulünde olduğu üzere taraflar arasında kira sözleşmesinin var olduğu, HMK 4/a maddesi gereğince “kiralanan taşınmazların İcra İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu olan davalar ile bu davalara karşı açılan davalar Sulh Hukuk Mahkemesinde” görüleceğinin düzenlendiği,
Hukuki uyuşmazlıklarda Asliye Hukuk mahkemelerinin görevi asıl, Sulh Hukuk Mahkemesinin görevi ise istisna olup, özel bir kanun hükmü ile açıkça Sulh Hukuk Mahkemesinde bakılacağı bildirilmeyen bütün dava ve işler Asliye Hukuk Mahkemesinde genel hükümlere göre görüleceği, görev kamu düzenine ilişkin olduğu ve resen inceleneceği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın kira sözleşmesinden kaynaklandığı, görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşıldığından mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-)İş bu davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından HMK ‘nun 114/1-c ve 115/2 madde uyarınca Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
HMK 20 madde uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın GÖREVLİ VE YETKİLİ İSTANBUL SULH HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
2-)H.M.K.’nun 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren taraflardan herhangi birinin iki hafta içerisinde Mahkememize başvurarak dosyanın görevli ve yetkili Mahkemesine gönderilmesi talebinde bulunmaması halinde dosyanın Mahkememizce resen ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-)Yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti hususunun H.M.K’nun 331. maddesi uyarınca davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmesi halinde o mahkemede, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde dosya ele alındığında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde mahkememizce değerlendirilmesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı; tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/01/2024

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır