Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/242 E. 2023/370 K. 09.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2023/242 Esas
KARAR NO :2023/370

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:21/12/2022
KARAR TARİHİ:09/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili davalı şirketle taşımacılık işi için anlaşmış olup kendisine 2022 yılı nisan ve mayıs aylarına ilişkin taşıma hizmet ödemesi davalı şirketçe yapılmadığını, icra takibine konu toplam bakiye borç miktarı 71.424,21 TL olduğunu, müvekkil, hizmetinin karşılığı alacağını tahsil edememesi üzerine … İcra Dairesinde 2022/… D. Numaralı genel haciz yoluyla ilamsız icra takibi başlattığını, davalı taraf borcunun olmadığını bu sebeple borca, faize ve tüm ferilerine itiraz ettiğini bildirdiğini, ancak söz konusu takip konusu faturalar uyarınca itirazı haksız olduğunu, faturaların aslı davalı şirketçe muhafaza edildiğini, açıklanan nedenlerle davalının haksız itirazının iptali ile borçlunun takip konusu borcu takip dosyasında belirtilen faiziyle ödemeye ve takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesi için mahkemenize başvurmak zorunluluğu doğduğunu, davalının haksız itirazının iptali ile borçlunun takip konusu borcu takip dosyasında belirtilen faiziyle ödemeye ve takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket … Turizm kurumsal servis taşımacılığı işiyle iştigal eden; binlerce özel okul öğrencisinin ve onlarca kurumsal şirketin binlerce çalışanının ulaşım ve taşımacılık işlerini kurumsal ilkelere ve hukuka uygun olarak yapan sektöründe saygın bir firma olduğunu, davacının talebinin tamamen hukuka aykırı olup müvekkili şirketin davalı şirkete hiçbir borcu bulunmadığını, davacıyla müvekkili arasındaki ticari ilişki müvekkili şirketin kurumsal ilkelerine uygun bir şekilde, cari hesap ekstresiyle ve düzenlenen faturalar ile takip edilmiş olup tüm ticari kayıtlar şeffaf bir şekilde tutulduğunu, müvekkili şirket davacıyla olan ticari ilişkisinde müvekkili şirket davacıya ödemelerini eksiksiz bir şekilde yaptığını, cari hesap incelendiği takdirde müvekkili şirketin ödemeleri eksiksiz bir şekilde yaptığının görüleceğini, davacı sadece düzenlediği faturaları ibraz etmiş olup bu faturaları neye dayanak olarak düzenlendiğini ise ne dava dilekçesinde belirttiğin, ne de dayanak bir belge sunabildiğini, dolayısıyla hali hazırdaki durum itibariyle, yalnızca tamamen keyfi bir şekilde faturanın fazla miktarda kesilmiş olması alacağın varlığını asla ispat etmediğini, aksi durumun kabulü; tüm tacirlerin fatura miktarını tamamen keyfine göre fazla düzenleyerek sebepsiz ve haksız zenginleşebilmesine ve ticari hayatın mahvına yol açacağını, davacı faturayı tamamen kendi keyfiyetine göre hiçbir dayanak olmadan fazla miktar üzerinden keyfine göre düzenlemiş olup uyuşmazlık da buradan kaynaklandığını, davacının faturayı cari ilişkide yer alan önceki faturalardan fazla kesmesinin nedeni taraflarınca da anlaşılamadığını, bu husus davacı tarafından dava dilekçesinde açıklanmamakla birlikte faturanın fazla düzenlenmesini gerektirecek dayanak bir belge de sunulmadığını, bu durum dahi tek başına bu tutarın tamamen keyfi bir şekilde talep edildiğini ve kötü niyeti gösterdiğini, müvekkili tarafından taraflar arasındaki anlaşmaya göre düzenlenen faturalar eksiksiz bir şekilde ödemiş olup davacı daha sonrasında tamamen keyfi davranarak fazla miktarda fatura düzenlediğini, müvekkili yine de dürüst bir tacir olarak, önceki faturalarda olduğu ve taraflar arasında da anlaşıldığı gibi faturanın ödenmesi gereken kısmını ödemiş olup davacının tamamen kendi keyfine göre olan fazla düzenlediği tutar olan kısmı doğal olarak ödemediğini, müvekkili şirket kayıtları şeffaf bir şekilde en ince ayrıntısına kadar tutulduğu halde ve davalı da bundan haberdar olmasına rağmen kötü niyetli bir şekilde müvekkili şirkete karşı icra takibi başlattığı için kötü niyet tazminatı talep ettiklerini, bu kapsamda, haksızlığı çok açık ortada olan huzurdaki davanın reddini talep ettiklerini, arz edilen ve resen dikkate alınacak sebeplerle; davanın öncelikle reddine, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava; İİK 67 madde uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır.
… Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı dosyasında verilen 14/02/2023 tarihli kararında “…davacı her ne kadar davalı şirketin takibe itirazın haksız olduğu nedeniyle itirazın iptalini talep ettiği anlaşılmakla birlikte, mahkememizce açılan işbu davanın genel mahkemede görülmesi gereken itirazın iptali davası olduğu, her ne kadar davalı şirket vekilinin davanın faturaya dayalı olduğu ve İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu iddiasına rağmen icra dosyasında borcun sebebinin gösterilmediği, icra dosyasında da borçlunun 30/06/2022 tarihli dilekçesi ile icra dairesinin yetkisizliğine ve borca itiraz ettiği ve … İcra Müdürlüğünce aynı tarihte takibin, itirazın yetki yönünden kabulüne karar verildiği anlaşılmakla davanın görev yönünden reddine ve davalının yerleşim yeri mahkemesi genel yetkili olduğundan İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli ve yetkili olduğuna…” şeklinde Görevsizlik kararı verildiği ve kararın kesinleşerek mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.
Görev hususu dava şartı olması nedeniyle Mahkeme görev hususunu yargılamanın her aşamasında re’ sen dikkate alabileceği gibi taraflar da her aşamada ileri sürebilir.
HMK.nun 1. Maddesine göre “…….göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” anılan kanunun 114/c maddesinde ise mahkemenin görevi dava şartı olarak gösterilmiş olup aynı kanunun 115.maddesi ile getirilen “Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır.” hükmü gereğince re’sen görevsizlik kararı verilebilecektir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
Türk Ticaret Kanunun 3. maddesine göre ise, “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” denilmektedir.
Bir hukukî işlemin veya fiilin TTK’nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir.
Somut olayda davanın 6102 sayılı TTK uyarınca mutlak ticari davalardan olmadığı anlaşılmıştır. Davanın nispi ticari dava olup olmadığının değerlendirilebilmesi için mahkememiz ara kararları doğrultusunda davacının gerçek kişi tacir olup olmadığının belirlenmesi için müzekkere yazılarak tacir araştırması yapılmış olup; … Ticaret Sicil Müdürlüğünden gelen yazı cevabında da davacının gerçek kişi ticari işletme kaydı bulunamadığı bildirilmiştir. Bu durumda davacının tacir olmadığı ve ticari işletme kaydı bulunmadığından, uyuşmazlık tarafların her ikisinin de ticari işletmesinden kaynaklanmadığı anlaşıldığından nispi ticari davalardan olmadığı ve uyuşmazlığın çözümünde genel Mahkemelerin görevli olduğu anlaşılmıştır. HMK 114/c maddesinde mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiş olup; mahkememizin görevli olmaması ve görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemeleri olması nedeniyle görevsizlik kararı vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-)İş bu davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından HMK ‘nun 114/1-c ve 115/2 madde uyarınca Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
HMK 20 madde uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın GÖREVLİ VE YETKİLİ İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
2-)H.M.K.’nun 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren taraflardan herhangi birinin iki hafta içerisinde Mahkememize başvurarak dosyanın görevli ve yetkili Mahkemesine gönderilmesi talebinde bulunmaması halinde dosyanın Mahkememizce resen ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-)Yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti hususunun H.M.K’nun 331. maddesi uyarınca davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmesi halinde o mahkemede, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde dosya ele alındığında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde mahkememizce değerlendirilmesine,
Dair tarafların/vekillerinin yokluğunda; tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verildi. 09/05/2023

Katip …
(E-İmzalı)

Hakim …
(E-İmzalı)