Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/624 E. 2022/974 K. 30.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/624 Esas
KARAR NO :2022/974

DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:23/09/2022
KARAR TARİHİ:30/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkile ait … plakalı araç, ekte yer alan kaza tespit tutanağından da görüleceği üzere 23.03.2021 tarihinde İstanbul ili Büyükçekmece ilçesinde çift taraflı kazaya karıştığı, müvekkili, kazaya karışan aracını özel serviste yaptırmış olup; söz konusu kaza sebebiyle aracın onarımı için 101.288,58 TL masraf yaptığı, müvekkilinin, araç için yapmış olduğu masrafları gösterir hasar ekspertiz raporu aldırılmış olup; bağımsız eksper …’ın 11/08/2021 tarihli ekspertiz raporunun sunulduğu, hasar ekspertiz raporundan da detaylı olarak görüleceği üzere, gerçekleşen kaza sebebiyle müvekkilinin değişen ve onarılan parçaları, parça fiyatları, işçilik fiyatlarının detaylı olarak yazıldığı, müvekkilin 23.03.2021 tarihinde gerçekleştirmiş olduğu kaza neticesinde aracının kasko poliçesi … Sigorta A.Ş. tarafından düzenlendıği, taraflarınca davalı şirkete 31.08.2021 tarihinde zararlarının karşılanması hususunda yazılı olarak başvuru yapılmış olup; yasal süreler içerisinde taraflarına herhangi bir dönüş sağlanmadığı, tarafınca 27.12.2021 tarihinde İstanbul Arabuluculuk Bürosu’na ticari uyuşmazlıklarda zorunlu arabuluculuk kapsamında, arabuluculuk başvurusu yapılmış olup; 15.02.2022 tarihinde anlaşmama tutanağı tanzim edildiğini, gelinen aşama itibariyle, müvekkili aracın onarımı için yapmış olduğu masrafları kendi Kasko poliçesi … Sigorta A.ş. “den talep etmesine rağmen ödeme gerçekleştirilmediğinden, davanın kabulü ile şimdilik 10 TL ‘nin kaza tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte tahsili ile müvekkile ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/03/2020 tarih ve 2017/13-551 Esas, 2020/239 Karar sayili ve 24/06/2021 tarih ve 2017/(13)3-2234 Esas, 2021/830 Karar sayili kararlarinda belirtildigi üzere, belirsiz alacak davasi seklinde ileri sürülen alacak isteminde, talep tarihi itibariyle tüketici hakem heyetlerinin zorunlu görev sınırı dâhilinde bir dava değeri gösterilmiş ise öncelikle tüketici hakem heyetine başvuruda bulunulması gerektiği Tüketici hakem heyetine basvurulmamissa, davanin tüketici hakem heyetine zorunlu basvurunun saglanmasina iliskin dava sarti yoklugundan reddine karar verilmesi gerektiği, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 68’inci ve Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliği’nin 6’ncı Maddelerinde Yer Alan Parasal Sınırların Artırılmasına İlişkin Tebliğ, 1 Ocak 2022’de yürürlüğe girmek üzere Resmi Gazete’de yayımlandığı, Buna göre, tüketici hakem heyetlerine yapılacak başvurularda uyulması zorunlu parasal sınırlar, 2022 yılı için belirlenen yüzde 36,20’lik yeniden değerleme oranına göre tekrar belirlendiği, Tüketici Hakem Heyetlerine yapılacak başvurularda, büyükşehir statüsünde olan illerde değeri 10 bin 280 liranın altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetleri, büyükşehir statüsünde olan illerde değeri 10 bin 280 ile 15 bin 430 lira arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetleri ve büyükşehir statüsünde olmayan illerin merkezlerinde ve bağlı ilçelerde değeri 15 bin 430 liranın altında bulunan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetleri görevli olacağı tespit edildiği, davacı vekili tarafından 23.09.2022 tarihinde belirsiz alacak davası açıldığı ve davanın harca esas değerinin 10,00-TL olarak gösterildiği, talep tarihi itibariyle dava değerinin tüketici hakem heyetlerinin zorunlu görev sınırı dâhilinde olduğu ancak tüketici hakem heyetine başvurulmadan dava açıldığı anlaşıldığı, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesini arz ve talep ettiğini, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 2. Maddesinde Kanun’un kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklandığı Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (1) bendinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlandığı, 6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılındığını, bunun yanında Kanun’un 83. maddesinde de taraflardan birinin tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanun’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtildiği, davacı ile müvekkil sigorta şirketi arasında kurulan kasko sigorta poliçesine ilişkin sözleşmenin 6502 sayılı TKHK’nın 3. maddesi anlamında bir tüketici işlemi olduğu, davacının somut olayda aracını kiraya vermiş olsa dahi TTK’nun 11. ve 12. maddeleri anlamında ticari işletme yürütmediği ve tacir olmadığı, görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğunu, işbu davanın konusu kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olması, sigortacı müvekkil şirket ile sigortalı arasındaki işlemin bir “tüketici işlemi” olması sebebiyle tüketici mahkemesinde işbu davanın görülmesi gerekmekte olduğunu, mahkemenizin görevsiz olması sebebiyle “görevsizlik kararı” verilmesini talep ettiğini, davacı vekilinin dava dilekçesinde 23.03.2021 tarihinde maddi hasarlı trafik kazasına karıştığı … plakalı araç 22.09.2021 başlangıç – 22.09.2022 bitiş tarihleri arasında geçerli olmak üzere … numaralı Kasko Sigorta Poliçesi ile … adına müvekkil şirkete sigorta ettirildiği, davacı vekili söz konusu kaza sebebiyle müvekkiline ait … plakalı aracın hasara uğradığını, hasar sonrası haricen aldırın eksper raporuna istinaden araçtaki hasarın 101.288,58-TL olduğu, sigorta şirketi tarafından müvekkiline hasar bedelinin ödenmediği iddiası ile şimdilik 10,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ettiğini, ancak davacı vekilini davaya konu taleplerinde yasal isabet bulunmadığını, zira meydana gelen hasarla ilgili olarak yapılan başvuru sonrasında davalı müvekkil sigorta şirketi nezdinden …/1 numaralı hasar dosyası açılmış ve eksper atanarak inceleme yapıldığını, müvekkili şirket tarafından TTK çerçevesinde yapılan araştırma ve incelemeler kapsamında, karşı yana ait araçta oluşan hasar nedeniyle meydana gelen araç hasarının, sigortalı araca ait poliçe tarafından karşılanmaması gerektiği tespit edildiğini, bu nedenle karşı yanın tazminat talebi müvekkili şirket tarafından reddedildiğini, müvekkili şirketçe Türk Ticaret Kanunu 1446-1447 ve sair maddeleri uyarınca tanzim edilen araştırma raporunda mevcut hasarın kurgu olduğu tespit edildiği, araştırma raporu kapsamında olaya ilişkin kamera kayıtları, hasar fotoğrafları, görgü tanıkları, telefon kayıtları, kazaya karışan sürücülerin sosyal medya hesapları detaylı bir şekilde incelendiği, yine Sigortacılık Kanunu’nun 22. Maddesinin 17.fıkrasına istinaden “delil niteliğine” haiz eksper raporunda da kazanın kurgu olacağı ve organize hasarlardan olduğuna dair tespitler yinelendiği, diğer yandan kazaya karışan şahıs ve araç maliklerinin bu denle fazla trafik kazasına karışması hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, cevap dilekçesinde ve yukarıda izah ettiği nedenlerle başvurunun reddine karar verilmesini aksi takdirde Sayın Bilirkişiden araştırma raporunda yer alan unsurlar da gözetilerek “kaza ile hasarın uyumlu olup olmadığına” ilişkin rapor alınmasına karar verilmesini talep ettiğini, nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/9117 E., 2019/5033 K. sayılı içtihadında kazanın hasar ile uyumlu olup olmadığının değerlendirilmesinin önemini vurguladığını, bu incelemenin yapılmadığı uyuşmazlık kapsamında ise eksik inceleme ile hüküm kurulması gerekçesi ile bozma kararı verildiğini, tüm bu hususlar çerçevesinde yukarıda belirttiği kazanın kurgu olduğu tespiti somut belge ve bilgilerle kanıtlandığı, başvurunun bu sebeple doğrudan reddine karar verilmesini talep ettiğini, olayda beyanlar, yapılan telefon aramalarının tarihleri arasında çelişkilerin bulunulduğu ve araştırma raporunda tespit edilen kazaya karışan kişilerin ve araç maliklerinin organize bir şekilde sigorta şirketlerinden tazminat almak için dolandırıcılık yaptığının tespit edildiği tüm belge ve bulgulardan sürücünün kaza anında alkollü olduğu şüphe ve kanaati ile ödeme talebi reddedildiğini, iş bu nedenle müvekkili sigorta şirketi hasar başvurusunu, şüpheli hasar söz konusu olduğundan reddetmiş olduğunu ve davaya konu edilen hasarla ilgilli müvekkil sigorta şirketinin davacıya karşı herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartlarına göre tarafların kazanın oluş şekli ile ilgili doğru beyanda bulunma yükümlülüğü bulunduğunu, somut olayda ise yapılan değerlendirmeler, hasarın beyanlara uygun olarak gerçekleşmediğini, hasar ile beyanlar arasında uyumsuzluk bulunduğunu ve sigortalı tarafından Kasko Genel Şartlarına göre hareket edilmemiş olduğunu davacının kötü niyetli olduğunu, davacı yanın dava dilekçesi ve ekinde sunduğu deliller incelendiğinde; somut maddi zararını ifade eden, kendileri tarafından bakiye maddi hasar ödemesinin yapıldığını gösteren bir fatura dosyaya sunulmadığını, somut uyuşmazlıkta, dosyaya onarıma ilişkin herhangi bir fatura sunulmadığını, bu durumda, zarar görenin KDV ödediğini ispatlayan herhangi bir belge de mevcut olmadığını, Türk Medeni Kanunu’nun 6. Maddesine göre; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” somut olayda ise, KDV’nin ödendiğini gösteren hiçbir ispat vasıtası dosyaya sunulmadığını, bu nedenle, KDV’nin sigorta kuruluşuna yükletilmesi halinde karşı yanın sebepsiz zenginleşmesi söz konusu olacağı, somut olayda, kaza sonrasında aracın onarımı gerçekleştirildiği ve sigorta şirketi bu onarım masrafını sigortalısının %100 kusuru oranında tazmin ettiğini, davacı yanın herhangi bir somut maddi zararı bulunmadığını, bu durumda, “hakkın kötüye kullanılması yasağı” esas alınarak talebin değerlendirilmesi gerektiğini, hali hazırda onarılmış ve onarım nedeniyle herhangi bir zararın doğduğu da ispatlanmamış olduğundan huzurdaki başvurunun reddini talep ettiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla karşı yanın aldırmış olduğu ekspertiz raporu ve içeriğinin kabulü mümkün olmadığını, fahiş hesaplamanın yer aldığı, herhangi bir amortismanın mahsup edilmediği ve ıskonto uygulanmadan hesaplamanın yapıldığı ekspertiz raporunun hükme esas alınmaması gerektiğini, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte, sigorta hukukunun ana ilkelerinden biri “gerçek zararın ödenmesi” ilkesi olduğunu, gerçek zarar belirlenirken de, rizikonun gerçekleşmesi sonucunda sigortalının malvarlığındaki eksilmenin tespit edilmesi ve bu zararın giderilmesi esas olduğunu, dolayısıyla öncelikle başvuranın uğradığı “gerçek zarar” miktarının tespit edilmesi gerektiğini gerçek zararı ise; sigorta teminatı altına alınan menfaatin, rizikonun gerçekleşmesinden bir gün önceki haline getirilmesine ilişkin yapılması gereken tüm giderleri oluşturduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacının kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz talebinin reddedilmesi gerektiğini, araç hususi araç olup avans faiz talep edilmesi mümkün olmadığını, müvekkili sigorta şirketi davacının başvurusunu usul ve yasaya uygun olarak davacı sigortalının kasti kötü niyetli olarak davranıp sigortalı aracı göstermemesi sebebiyle değerlendirememiş olması sebebiyle müvekkil şirket temerrüde düşmediğini, her halde hükmedilece faizin dava tarihinden işleyecek yasal faiz olması gerektiğini, dava şartı yerine getirilmemiş olması ve görevsiz mahkemede davanın açılmış olması sebebiyle davanın reddine, kaza ile hasarın uyumsuz olması sebebiyle davanın reddine, aksi Halde Kasko Genel Şartlara göre zararın tespitine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacıya tahmiline, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davanın; kasko poliçesinden kaynaklı tazminat davası olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili davada; 23.03.2021 tarihinde gerçekleşen kazaya ait Kaza Tespit Tutanağı, kazaya ait fotoğraflar, 11.08.2021 tarihinde bağımsız eksper … tarafından tanzim edilen hasar ekspertiz raporu, davalı şirkete yapılan yapılan 31 .08.2021 tarihli yazılı başvuru ve başvurunun ulaştığını gösterir evraklar, … plakalı araca ait Ruhsat ve Kasko Poliçesi, davalı sigorta şirketine müzekkere yazılarak … plakalı araca ait tüm sigorta ve poliçe evrakları- celbini, İstanbul arabuluculuk bürosunun … başvuru numaralı arabuluculuk dosyası, bilirkişi incelemesi, tanık, keşif, yemin dahil her türlü yasal delile dayanmıştır.
… Sigorta tarafından söz konusu hasar ve poliçe dosyasının gönderildiği, genişletilmiş kasko poliçesi incelendiğinde; sigortalı …’nin 22.09.2020 tarihinde … plakalı hususi özel (kullanım tarzı) olarak kasko poliçesi olduğu anlaşılmıştır.
Benzer olay kapsamında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi’nin 18/10/2022 tarih 2022/1236 E – 2022/1712 K sayılı ilamı ile; “….Dava ve uyuşmazlık; kasko sigorta poliçesi kapsamında, araç hasar tazminatı istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “1-Davanın HMK114/1-c, 115/2 maddesi uyarınca görev yönünden dava şartı noksanlığından usulden reddine; görevli mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,” karar verilmiştir. Davacı vekili, bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek istinaf kanun yoluna başvurmuştur. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Yukarıda da belirtildiği üzere, dava ve uyuşmazlık; kasko poliçesinden kaynaklanan araç hasar tazminatı istemine ilişkindir. Görev, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmalıdır. 28/11/2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28/05/014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 2. maddesinde kanunun kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır. 6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Somut uyuşmazlıkta, taraflar arasında akdi bir ilişki olup davalının sorumluluğunun kaynağını, gerçek kişi olan davacıyla yaptığı hususi araca ilişkin kasko sigorta sözleşmesine aykırılık oluşturmaktadır. Bir başka deyişle, davalı şirket ile davacı arasındaki ilişki, 6502 sayılı Kanun’un 3/1. maddesi kapsamında kalan tüketici işlemlerinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda davacı kasko sigortalısı tarafından açılan işbu davada görevli mahkeme, Tüketici Mahkemesi olduğundan, işin esasına girilerek nihai bir karar verilmesi gerekirken, yukarıda belirtildiği şekilde görevsizlik kararı verilmiş olması doğru olmamıştır. Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusundaki itirazlar yerinde görülerek, aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/3. maddesi uyarınca kaldırılmasına,….” şeklinde olduğu anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;dava ve uyuşmazlık; kasko poliçesinden kaynaklanan araç hasar tazminatı istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Görev, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmalıdır . 28/11/2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28/05/014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 2. maddesinde kanunun kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.
6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır.
Somut uyuşmazlıkta, taraflar arasında akdi bir ilişki olup davalının sorumluluğunun kaynağını, gerçek kişi olan davacıyla yaptığı hususi araca ilişkin kasko sigorta sözleşmesine aykırılık oluşturmaktadır. Bir başka deyişle, davalı şirket ile davacı arasındaki ilişki, 6502 sayılı Kanun’un 3/1. maddesi kapsamında kalan tüketici işlemlerinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda davacı kasko sigortalısı tarafından açılan işbu davada görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğu, davanın Tüketici Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden iş bu davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından HMK ‘nun 114/1-c ve 115/2 madde uyarınca Mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, HMK 20 madde uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili istanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)HMK’nun 114/(1)-c ile 115/(2) madde uyarınca Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-)HMK 20 madde uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın GÖREVLİ VE YETKİLİ İSTANBUL TÜKETİCİ HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-)H.M.K.’nun 20. maddesi uyarınca taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten itibaren, süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize başvurarak dosyanın görevli ve yetkili Mahkemesine gönderilmesini talep ettikler takdirde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine, süresi içerisinde talep olmaması halinde dosyanın Mahkememizce re’sen ele alınarak davanın açılmamış sayılacağı hususunda karar verileceğinin ihtarına,
4-)Yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti hususunun H.M.K’nun 331. maddesi uyarınca davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmesi halinde o mahkemede, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde dosya ele alındığında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde mahkememizce değerlendirilmesine ,
-Sair hususların gerekçeli kararda belirtilmesine,
Dair,Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/12/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır