Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/613 E. 2023/702 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/613 Esas
KARAR NO :2023/702

DAVA:Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:19/09/2022
KARAR TARİHİ:19/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ile müvekkil şirket arasındaki iş ilişkisi, davalının emeklilik için yaş dışında diğer şartları tamamlamış olması nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu nezdinde 14 çıkış kodu bildirilerek 30/06/2021 tarihi itibariyle sonlandığını, taraflar arasında iş ilişkisi sürerken, davalı tarafça 19/03/2008 tarihli “rekabet yasağı ve ticari sır saklama taahhüdü” başlıklı döküman imzalandığını, ancak iş ilişkisi sona erdikten kısa bir süre sonra davalı tarafından üstlenilen taahhütlerin ihlal edildiği ve halihazırda ısrarlı bir süre sonra davalı tarafından üstlenilen taahhütlerin ihlal edildiği ve halihazırda ısrarlı ve istikrarlı şekilde ihlal edilmeye devam ediliyor olduğu tespit edildiğini, müvekkil şirket tarafından gerçekleştirilen bu tespit sonucunda işbu davanın ikame edilmesi gerekliliğinin hasıl olduğunu, akdedilen taahhüdün ilgili kanunda öngörülen tüm yasal unsurları içerdiğini, davalı edinmiş olduğu bilgileri müvekkil şirkete önemli derecede zarar verebilecek kapsamda kullanabileceğini, nitekim rakip olarak ifade edilebilecek bir firmaya danışmanlık verme görevini üstlendiğini, davalı , müvekkil şirkette edinmiş olduğu bilgileri ve müşteri portföyünü müvekkil şirketten sonraki çalışma hayatında kullandığını, belirtilen tüm hususlar doğrultusunda davalı tarafından imzalanmış olan taahhüt geçerli bir rekabet yasağı ve sır saklama yükümlülüğü için gereken tüm unsurları eksiksiz şekilde ihtiva ettiğini, ne var ki davalı tarafından söz konusu yükümlülükleri iş akdinin sonlanmasından sonra ihlal edilmiş ve ihlal edilmeye devam ettiğini, davalı tarafından yapılan sosyal medya paylaşımı ve kurulan şahıs şirketi ile taahhüt uyarınca üstlenilen yükümlülüklerin açıkça ihlal edildiğini, davalı 10/06/2022 tarihinde … isimli sosyal paylaşım platformunda yer alan hesabında müvekkil şirketin faaliyet konusu açısından rakip şirket olarak nitelendirilebilecek olan dava dışı … unvanlı şirkete “Leadership Consultant” yani “Liderlik Danışmanı” olarak görev almaya başladığını paylaştığını, davalı öncelikle rakip şirketler ile ortaklık ve / veya hizmet ilişkisinde bulunmayacağını taahhüt etmiş ve hizmet ilişkisinin sona erdiği tarihten itibaren 1 yıl süre ile müvekkil şirketin çalışmalarını sürdürdüğü iş / faaliyet alanı sınırlı olarak, doğrudan veya dolaylı olarak müvekkil şirketin mevcut faaliyet bölgesi olan İstanbulda iş / hizmet yapmayacağı belirtilmiş olmasına rağmen iş ilişkisinin sonlandığı 30/06/2021 tarihinde itibaren 1 yıl süre geçmeden belirtilen paylaşım gerçekleştirildiğini, bu paylaşımın iş yada danışmanlık ilişkisi başladıktan bir süre sonra yapılmış olabileceği de değerlendirildiğinde davalının taahhütte açıkça belirtilen süreye aykırı davrandığı söylenebileceği, davalının cezai şart ödemesi için gerekli koşullar mevcut olduğundan davanın kabulüne karar verilerek davalının rekabet yasağı eylemleri nedeniyle 50.000-Euro cezai şartın fiili ödeme günündeki Türk Lirası karşılığının ihtarname tarihinden itibaren işleyecek faizi ile beraber davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava ettikleri anlaşıldı.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; rekabet yasağı kaydının taraflarca müzakere edilerek işçi tarafından hür irade ile imzalı bir biçimde üstlenilmesi gerektiğini, davacı yanın iddialarına dayanak aldığı 1 yıllık ve 2 yıllık rekabet yasakları taahhüt’ün ilk sayfasında yer almakta ise de taahhütün bu ilk sayfasında müvekkilin imzası bulunmadığını, muhteviyatı gereği müvekkil oldukça ağır külfet altına sokan rekabet yasağı taahhüdü bilgisayardan yazılmış bomboş bir metin olarak dosyaya sunulmuş olup, böyle bir halde rekabet yasağı kaydının geçerliliğinden bahsetmenin mümkün olmadığını, bu kadar ağır bir yükümlülük için işverence imza alınmamasının izahı kabil bir yanı olmadığını, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, kanun koyucu, işçi tarafından üstenilen bu denli ağır bir yükümlülük için özü gereği yazılılık şartı yani taraflarca üzerinden müzakere edilen belgede işçinin hür iradesi ile atmış olduğu imzasının olması şartını aramakta olduğunu, oysa huzurdaki davada müvekkilin ne bir imzası, ne de bu taahhüdü kabul ettiğini gösterir bir unsur bulunmadığını, yazılı şekil şartı yokluğu taahhütü yekten geçersiz hale getirdiğini, müvekkilin kendisini oldukça ağır bir külfet altına sokan 2008 tarihli taahhütü imzaladığını ve davacı yana rekabet yasağı taahhüdünde bulunduğunu dahi hatırlamadığını, bu nedenle davacı yanca dosyaya sahte bir taahhüdün sunulduğu şüphesinin oluştuğunu, öncelikle sözleşme aslının dava dosyasına sunulmasının gerektiğini, taahhütün aslının dosyaya sunulması halinde ise ıslak imzalı taahhütün müvekkil tarafından imzalanıp imzalanmadığının bilirkişi tarafından tespiti yapılması gerektiğini, ayrıca mevzuata aykırı olarak döviz cinsinden düzenlenen taahhütün geçersiz olduğunu, davacı yanın işbu davayı açmakta hukuki menfaatinin bulunmadığını, davacı yan bir zararın doğmamış olduğunu ikrar ettiğini ancak buna karşın rekabet yasağı süresi sona erdikten sonra dahi cezai şartın tazmini talebinde bulunduğunu, davacı yan taahhütün geçersiz olduğu hususunun tam bilincinde olduğunu, zira 2019 yılında müvekkile 2 yıl süreli ve Marmara Bölgesi ile sınırlı rekabet yasağını havi sözleşme imzalatmaya çalıştığını, müvekkilin buna direnince davacı yanın iş hayatını çekilmek kılan eylemleri iyice arttırdığını, müvekkil iş ilişkisini işverene yüklenen nedenlerle sona erdirdiğinden taahhüte dayalı olarak tazminat talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, dava karşı edim olmaksızın tek taraflı getirilen cezai şarta dayalı olup, bu nitelikte bir cezai şartın geçerli olmadığını, taahhüdün TBK 444/2 uyarınca aranan geçerlilik şartlarını taşımadığından geçersiz sayıldığını, bir ana için taahhüdün geçersizliğinin kabul edilmediği varsayımında cezai şartın azami oranda tenkisi gerektiğini, davacı yan müvekkile isnat ettiği ticari sır saklama yükümlülüğüne aykırı davranışı ispat eden bir delil veya açıklama sunmadığını, faiz talebinin haksız olduğunu, usule ilişkin olarak ise dava dilekçesinde talep edilen tazminatın taahhütteki 1 yıllık yasağa mı yoksa 2 yıllık yasağa mı aykırı olduğunu açıklamadığını, HMK 119 uyarınca davacı yanın taahhütün hangi maddesine, hangi maddi vakıaya istinaden aykırılık isnadında bulunduğunun ve netice ve talebine konu tazminatın taahhütün hangi maddesine aykırılık dolayısıyla talep edildiğinin açıklattırılmasının zorunlu olduğunu, bu nedenle öncelikle davacı tarafa 1 haftalık kesin süre verilerek talep edilen tazminatın taahhütün hangi maddesine aykırılık nedeniyle talep edildiğinin davacıya açıklattırılması gerektiğini, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, açıklanan işbu nedenlerle davanın esastan reddine karar verilmesini talep ettikleri anlaşıldı.
DELİLLER
Davacı vekili delil ve belgelerini ibraz etmiş, davada; Taraflar arasında imzalanan sözleşme ve taahhüt, Bilirkişi incelemesi, Tanık, Yargıtay kararları, Doktrin ve her türlü yasal delile dayanmışlardır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davalının rekabet yasağına aykırılık oluşturan eylemleri nedenleri ile sözleşmeden kaynaklanan cezai şartın tahsiline ilişkindir.
Hukuk Muhakemesi Kanunun 140/5 maddesinde, yapılan ihtara rağmen dilekçelerinde gösterdikleri belgeleri sunmayan veya belgelerin getirtilmesi için gerekli açıklamayı yapmayan tarafın bu delillere dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verileceği hüküm altına alınmıştır.

Mahkememizin 27/02/2023 tarihli ön inceleme hazırlık tensip tutanağının 4 nolu ara kararı ile; tarafların dava ve cevap dilekçesinde delil olarak dayanılan 19/03/2008 tarihli Rekabet Yasağı ve Ticari Sır Saklama Tahhüdü’nün ıslak imzalı aslının, 2021 yılı içerisinde tüm çalışanlara ve davalıya yapılan zam oranlarını gösterir belgenin, davalı yana ilişkin ücret bordrolarının ve davalı yana ödenen maaşları gösterir banka dökümlerinin, davalı yanın 19/03/2008 tarihinde aldığı maaşı gösterir kayıtların Mahkememize sunulması için davacı yana / vekile 2 haftalık süre verilmesine karar verildiği halde işbu delillerin süresinde sunulmadığı, 27/04/2023 tarihli ön inceleme duruşmasında ise aynı delillerin açıkça zikredilmek suretiyle mahkememize sunulması için davacı yana / vekile 2 haftalık kesin süre verilmesine, aksi taktirde bu delillere dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı ve bu hususlarda davalı beyanlarının esas alınacağının davacı vekiline ihtar edildiği ancak davacı yanın kesin süreye rağmen belirtilen delilleri sunmadığı, sadece yasal süre geçtikten sonra 19/03/2008 tarihli “Rekabet Yasağı ve Ticari Sır Saklama Tahhüdü”nün ıslak imzalı aslı olduğunu bildirdiği bir örneğini sunduğu anlaşılmıştır.
İspat kuralına ilişkin TMK.m.6 hükmüne göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”. HMK.m.190/1 hükmüne göre: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağianan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir”.
Bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur. Dolayısıyla anılan hükümler uyarınca davacının dayanmış olduğu rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin ve yine davalının iş sözleşmesini haklı nedenlerle feshettiğine ilişkin savunmaları karşısında, 2021 yılı içerisinde tüm çalışanlara ve davalıya yapılan zam oranlarını gösterir belgenin, davalı yana ilişkin ücret bordrolarının ve davalı yana ödenen maaşları gösterir banka dökümlerinin, davalı yanın 19/03/2008 tarihinde aldığı maaşı gösterir kayıtların davacı yanca geçerli delillerle ispat edilmesi gerektiği açıktır.
Yargılamaya hakim olan ilkelerden biri de Taraflarca getirilme ilkesidir. Buna göre kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.
Tüm bu açıklamalar ışığında, davacı yanın yedinde bulunan delilleri yasal süre içinde mahkememize sunmayarak ispat külfetini yerine getirmediği, taraflar arasındaki sözleşmenin ve rekabet yasağı hükümlerinin geçerli olup olmadığı, davalının rekabet yasağı hükümlerini ihlal edip etmediği hususlarının belirlenemediği ve nihayet davalının iş sözleşmesinin TBK.m.447/f.2 hükmü gereğince haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse rekabet yasağının sona ereceğine ilişkin düzenleme kapsamında bir değerlendirme yapılamadığı, mevcut deliller ile davacı yanın davasını kanıtlayamadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla;
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 269,85-TL harcın peşin alınan 15.587,92 -TL harçtan mahsubu ile bakiye 15.318,07 -TL harcın davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Kendini vekille temsil ettiren davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 130.405,25-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Yatırılan avanstan artan kısmın yatırana/ vekiline iadesine,
Davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/10/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır