Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/366 E. 2022/532 K. 24.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO :2022/366 Esas
KARAR NO:2022/532

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:12/05/2016
KARAR TARİHİ:24/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonucunda;
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı şirketle müvekkil arasında dava konusu adresteki … pafta – 8684 ada 21 parsel sayılı yerde bulunan A Blok 25 no’ lu dairenin satış vaadi ile 14.02.2013 tarihinde sözleşme yapıldığı, teslim tarihi olarak 30.10.2014 tarihinin belirlendiği,180 gün erteleme hakkı verilerek teslim tarihinden sonra 3 ay içerisinde tapu verileceğini;Ancak 10 ay sonra tapu devrinin gerçekleştiğini, imzalanan sözleşmede satın alınan dairenin brüt ve net m2 sinin belirtilmediğini, 3 Aralık 2014 te teslimden sonra dairenin 48,oo m2 olduğunun iddia edildiğini,duvarlar hariç kullanımdaki net alan bilgisinin hiçbir zaman verilmediğini,bu konuda çeşitli duyumlar aldığını, sosyal tesislerin 30.10.2014 tarihinde tamamlanacağının belirtilmesine karşılık , Ekim – Kasım 2015 tarihinde tamamlandığını bu nedenle mecuru kiraya veremediğini, tapu devrinin sözleşmede belirtilen süreden 7 ay sonra yapıldığını,bu nedenle; Tüketici Kanunu gereğince bahsedildiği şekilde ve süresinde teslim edilmeyen ve uğranılan 22.000,oo TL kazanç kaybı ile 3698,oo TL aidat bedelinin ayrıca gerçekleri yansıtmayan daire m2 ölçümü sebebi ile uğranılan zararın ödenmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı …. Vekilleri cevap dilekçesinde özetle;Davacı yanın aidat taleplerin ilişkin davanın İstanbul Sulh Mahkemelerine açılması gerektiğini, davacının süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunmadığını, tapu devrinin gecikmesinden dolayı daireyi 7 ay kiraya vermemesinin yerinde olmadığı,çünkü tapunun kiraya verilmesinde zorunluluk bulunmadığını, projeye ait tapu katalogunda yer alan bağımsız bölüm m2 sinin davacı ile mail yazışmalarında belirtildiği;Satış ve uygulama m2 si arasında fark olmadığını, davacının daire alırken kendisine bilgi verildiğini,sözleşmeyi imzalarken sözleşmenin Taahhütlerin Sınırları bölümünde; Gerekli araştırmayı yaptığını,kendisine gereli bilgilerin verildiğini anladığı hususlarda uzmanlara danıştığını kabul ederek,sözleşmeyi imzaladığını belirterek , davanın reddini ve davanın İstanbul Sulh Hukuk Mahkemelerine gönderilmesini talep etmiştir.
Davalı …/… Vekili cevap dilekçesinde özetle: Kat mülkiyeti kanunundan doğan davalarda Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu, davanın tefrik edilmesi gerektiğini, davacının müvekkil site yönetiminden hiçbir hak ve alacağının bulunmadığını, hukuki dayanaktan yoksun mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Davanın İstanbul ili,… İlçesi,… Mahallesi,… sokak no:10 adresindeki A Blok 2.kat,25 no’ lu dairenin alım,satımı ve ilgili dairenin satış vaadi ile …. ile … arasında 14.02.2013 tarihinde sözleşme yapıldığı,ancak dairenin,bahsedildiği şekilde ve süresinde teslim edilmediği,bildirilen değerde bulunulmaması nedeniyle uğranılan zararın ödenmesi talebine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili delil ve belgelerini ibraz etmişler 14/02/2013 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi/ek protokol-muvafakatnameler, ….Sulh Hukuk Mahkemesi … D.İş Sayılı dosyası, ihtarname, keşif, bilirkişi incelemesi deliline dayanmıştır.
Mahkememizin 21/06/2019 tarih …. sayılı kararla “…..Davacının davasının reddine, …………” karar verilmiştir.
Hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiş ve BAM 14. Hukuk Dairesinin 20/04/2022 tarih 2019/2123E. 2022/483 K. sayılı ilamı ile ” ……… Taraflar arasında 14.02.2013 tarihinde düzenlenen satım vaadi sözleşmesi ile konut niteliğindeki bağımsız bölümün davalı şirket tarafından davacıya satılmasına ilişkin esaslar belirlenmiştir. Sözleşmenin ödeme şartları başlıklı kısmında, satış bedeli 700.000 TL olarak belirlenmiş ve taşınmazın en geç 30.10.2014 tarihinde teslim edileceği kabul edilmiştir. Sözlemenin 8.maddesinde ise alıcının edimlerini yerine getirmesinden sonra teslim tarihinden itibaren üç ay içinde tapunun devir edileceği belirlenmiştir. Davacı, tapu kaydının devrinin geç yapılması ve sosyal alanların bitirilmeden taşınmazın teslim edilmesi nedeniyle kira zararının oluştuğunu, taahhüt edilen yüz ölçümden eksik taşınmaz teslim edilmesi nedeniyle zarara uğratıldığını ve haksız şekilde aidat istenildiğini belirterek zararlarının giderilmesini istemiştir. Dava konusu taşınmaz konut niteliğinde olup, 04.09.2015 tarihinde davacı adına tapuya tescil edilmiştir. Taşınmazın, bu tarihten önce sözleşmede belirlenen tarihte fiili olarak teslim edildiği davacı beyanından anlaşılmaktadır. TTK’nın 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olmalı (nispi ticari dava) ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, TTK veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı yönünde düzenlenme (mutlak ticari dava) olmalıdır. Somut uyuşmazlık, konut satımından kaynaklanması nedeniyle mutlak ticari dava söz konusu değildir. Dosya kapsamına göre, gerçek kişi olan davacının tacir olduğunu ispatlayan herhangi bir delil bulunmamaktadır. Bu nedenle davanın, nispi ticari dava tanımına da uymadığı anlaşılmaktadır. O halde somut uyuşmazlık ticari dava niteliğinde değildir. Dava dilekçesinde, taşınmazın ofis olarak kullanılmak üzere alındığı belirtildiğinden, mesleki faaliyet kapsamında iktisap edilmesi nedeniyle işlemin tüketici işlemi niteliğinde de olmadığı kabul edilmelidir.6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.Anılan Kanunun 73/1. maddesinde; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yukarıdaki yasal tanıma göre, tüketici sayılabilecek kişinin mal ya da hizmeti ticari veya mesleki faaliyeti dışında, özel kullanım ya da tüketimi için satın alması gerekir. Mal ya da hizmetin bizzat kendi kullanımı ya da yararlanmasının amaçlanması halinde tüketiciden söz edilebilir. Buna göre bir mal veya hizmeti, kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, ticari olarak kullanma vs. gibi mesleki veya ticari amaçlarla satın alanların tüketici kabul edilmeyecekleri kuşkusuzdur.Somut olayda, satıma konu olduğu iddia edilen ofis olarak kullanılmak üzere satın alındığının dava dilekçesinde belirtilmesi ve bu satın almanın mesleki amaçla yapıldığı dikkate alındığında, tüketici işlemi niteliğinde olmadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu kabul edilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davanın esası hakkında karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan ve HMK’nın 355. maddesi uyarınca mahkemenin görevli olup olmadığını Dairemizin resen inceleme yükümlülüğü bulunduğundan, HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca, esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir. KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nun 353/1.a.3. maddesi uyarınca, kararı veren İlk Derece Mahkemesinin görevli olmadığı, görevli mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine fiziken ve UYAP üzerinden derhal gönderilmek üzere, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,…… ” verilen kaldırma ilamı doğrultusunda dosya yeniden esas numarasına kaydı yapılıp incelemeye alınmıştır.
Görev hususu dava şartı olması nedeniyle Mahkeme görev hususunu yargılamanın her aşamasında re’ sen dikkate alabileceği gibi taraflar da her aşamada ileri sürebilir.
HMK.nun 1. Maddesine göre “…….göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” anılan kanunun 114/c maddesinde ise mahkemenin görevi dava şartı olarak gösterilmiş olup aynı kanunun 115.maddesi ile getirilen “Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır.” hükmü gereğince re’sen görevsizlik kararı verilebilecektir.
Taraflar arasında 14.02.2013 tarihinde düzenlenen satım vaadi sözleşmesi ile konut niteliğindeki bağımsız bölümün davalı şirket tarafından davacıya satılmasına ilişkin esaslar belirlenmiştir. Sözleşmenin ödeme şartları başlıklı kısmında, satış bedeli 700.000 TL olarak belirlenmiş ve taşınmazın en geç 30.10.2014 tarihinde teslim edileceği kabul edilmiştir. Sözlemenin 8.maddesinde ise alıcının edimlerini yerine getirmesinden sonra teslim tarihinden itibaren üç ay içinde tapunun devir edileceği belirlenmiştir. Davacı, tapu kaydının devrinin geç yapılması ve sosyal alanların bitirilmeden taşınmazın teslim edilmesi nedeniyle kira zararının oluştuğunu, taahhüt edilen yüz ölçümden eksik taşınmaz teslim edilmesi nedeniyle zarara uğratıldığını ve haksız şekilde aidat istenildiğini belirterek zararlarının giderilmesini istemiştir. Dava konusu taşınmaz konut niteliğinde olup, 04.09.2015 tarihinde davacı adına tapuya tescil edilmiştir. Taşınmazın, bu tarihten önce sözleşmede belirlenen tarihte fiili olarak teslim edildiği davacı beyanından anlaşılmaktadır. TTK’nın 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olmalı (nispi ticari dava) ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, TTK veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı yönünde düzenlenme (mutlak ticari dava) olmalıdır.
Somut uyuşmazlık, konut satımından kaynaklanması nedeniyle mutlak ticari dava söz konusu değildir. Dosya kapsamına göre, gerçek kişi olan davacının tacir olduğunu ispatlayan herhangi bir delil bulunmamaktadır. Bu nedenle davanın, nispi ticari dava tanımına da uymadığı anlaşılmaktadır. O halde somut uyuşmazlık ticari dava niteliğinde değildir. Dava dilekçesinde, taşınmazın ofis olarak kullanılmak üzere alındığı belirtildiğinden, mesleki faaliyet kapsamında iktisap edilmesi nedeniyle işlemin tüketici işlemi niteliğinde de olmadığı kabul edilmelidir.6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.Anılan Kanunun 73/1. maddesinde; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yukarıdaki yasal tanıma göre, tüketici sayılabilecek kişinin mal ya da hizmeti ticari veya mesleki faaliyeti dışında, özel kullanım ya da tüketimi için satın alması gerekir. Mal ya da hizmetin bizzat kendi kullanımı ya da yararlanmasının amaçlanması halinde tüketiciden söz edilebilir. Buna göre bir mal veya hizmeti, kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, ticari olarak kullanma vs. gibi mesleki veya ticari amaçlarla satın alanların tüketici kabul edilmeyecekleri kuşkusuzdur.Somut olayda, satıma konu olduğu iddia edilen ofis olarak kullanılmak üzere satın alındığının dava dilekçesinde belirtilmesi ve bu satın almanın mesleki amaçla yapıldığı dikkate alındığında, tüketici işlemi niteliğinde olmadığı anlaşılmakla, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine karar vermekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
1-İş bu davayı görmeye Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, dava dilekçesinin HMK 114/(1)-c 115/(2) Maddeler uyarınca GÖREVSİZLİK nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-HMK 20 madde uyarınca dosyanın talep halinde ve karar kesinleştiğinde yetkili ve görevli İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE ,
3-H.M.K.’nun 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren taraflardan herhangi birinin iki hafta içerisinde Mahkememize başvurarak dosyanın görevli ve yetkili Mahkemesine gönderilmesi talebinde bulunmaması halinde dosyanın Mahkememizce resen ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-Yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti hususunun H.M.K’nun 331. maddesi uyarınca davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmesi halinde o mahkemede, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde dosya ele alındığında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde mahkememizce değerlendirilmesine,
Dair davacı vekilinin, Davalı … ve Davalı … Vekillerinin yüzünde; tarafların gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
24/06/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır