Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/342 E. 2023/115 K. 14.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/342 Esas
KARAR NO :2023/115

DAVA:İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ:23/05/2022
KARAR TARİHİ:14/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketi ile dava dışı … arasında başlangıç tarihi 02/09/2017, bitiş tarihi 02/0/2018 olan …/1 poliçe numaralı … Poliçesi imzalandığını, 13/01/2018 tarihinde sigortalı dairede sokak üzerinde bulunan şehir şebekesi rogarının tıkanması sonucunda su baskını gerçekleştiğini, söz konusu hasar neticesinde dava dışı sigortalının dairesinin parkeleri, boyaları ve bazı eşyaları ıslanarak zarar gördüğünü, dava dışı sigortalının evinde oluşan hasarın sebebinin, … rögarının tıkandığı ve buranın … tarafından onarılmamış olduğunun görüldüğünü, dava konusu olayda … kurumu kusurlu olduğundan Türk Ticaret Kanunu’nun halefiyet ilkelerine göre kuruma rücu edilebileceğini, dava dışı sigortalı …, … Mah. … Sk. No:35/1 …/… adresinde, 4 katlı bir binanın bodrum katında oturduğunu, 14.01.2018 tarihinde saat 00.30 sularında aşırı yağışlar sırasında konutun banyo giderinden ve apartmanın bodrum katı holü zeminindeki yer süzgeci gideirnden geri tepen suların konut içerisine yayılması ile sigortalı dairede su baskını gerçekleştiğini, konuta su basması üzerine sigortalı tarafından …’ye müracaat edilmiş olup ilk ekip gelmiş fakat hiçbir müdahalede bulunmadığını, dolayısıyla her geçen dakika sigortalı dairedeki hasarın arttığını, sigortalı tarafından … ekipleri yeniden çağrılmış olup sonradan gelen ekip inceleme yapmış olup sigortalı dairenin arka sokağı üzerinde bulunan … rögarının tıkandığı tespit edildiğini, sigortalının dairesinin arka sokağında bulunan onarım ve bakımının … tarafından yapılması gereken rögar kapağının tıkanması neticesinde sızan sular müvekkili şirket sigortalısının bodrum katta bulunan dairesine zarar verdiğini, olay neticesinde dava dışı sigortalının evindeki antre, salon, yatak odası ve mutfak zarar gördüğünü, dava dışı sigortalı, olay ile ilgili müvekkili şirkete 14.01.2018 tarihinde ihbarda bulunduğunu, müvekkili şirket söz konusu hasarı poliçe kapsamında değerlendirmiş ve yaptığı ölçüm ve tespitler neticesinde hasar hesaplaması yaptığını, hasar ve zararı karşılayabilmek adına müvekkili şirket, sigortalısına 02.02.2018 tarihinde 5.867,56 TL ödeme yaptığını, yapılan ödemeler dava konusu olayla ilgili kusurlu taraf olan …’ ye rücu edilmesi gerektiğini, ekspertiz raporu, hasar fotoğrafları ve hasar dosyası incelendiğinde hasar ve zarardan sorumluluğun …’ye ait olduğu görüldüğünü, … kanalizasyonların bakımını yapmakla sorumlu olup kanalizasyonun kaçak yapmış olması da kurumun sorumluluğunda olduğunu, bu sebeple … bakım ve onarımını yapmadığı kaçaktan sorumlu olacağını, bu doğrultuda da taraflarınca …’ye rücu edilebileceğini, bu sebeple 28/11/2019 tarihinde …. İcra Müdürlüğü’nün 2019/… Esas sayılı dosyası ile … Genel Müdürlüğü’ne asıl alacak ve işlemiş faiz için toplam 7.715,48 TL’lik takip başlatılmış ve kurumun adresine ilamsız takip ödeme emri gönderildiğini, …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası kapsamında gönderilen ödeme emrine … Genel Müdürlüğü tarafından 29/04/2021 tarihinde borca, faize ve ferilerine itiraz edildiğini, itiraz sonucu icra dairesi tarafından takip durdurulmasına karar verildiğini, icra dairesi tarafından verilen karar neticesinde itirazın iptalini ve takibin devamını sağlamak amacıyla işbu davayı açma zorunluluğu doğduğunu, söz konusu dava ile ilgili adli yargı görevli olup dava Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini, arz ve izah edilen sebeplerle ,fazlaya ve munzam zarara ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, …. İcra Müdürlüğü 2019/43824 Esas numaralı dosyası kapsamında borçlu tarafından yapılan itirazın iptali ile icra takibinin devamına karar verilmesine, borca haksız olarak itiraz eden borçlunun alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; işbu davada Adli Yargı / İdari Yargı yolu uyuşmazlığı söz konusu olup, tam yargı davası niteliği olan davalarda, yargı yolu idare mahkemeleri olduğunu, dolayısıyla, işbu davanın İstanbul İdare Mahkemelerinde açılması gerektiğini, ayrıca yargı yolu itirazlarının yanısıra, Adli Yargı yolu açısından da görev itirazında bulunduklarını, keza, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1472/1 maddesi gereğince, sigortacının sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçeceğinin açık olduğu, sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya geçeceği, sorumlulara karşı bir dava veya takip taşlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebileceğinin hüküm altına alınmış olması nedeniyle, sigorta şirketi tarafından dava dışı sigortalıya ödemiş olduğu tazminat miktarı yönünden TTK’nın 1472/1 maddesi gereği sigortalının halefi olarak yerine geçtiği, sigortalının hak ve yetkilerine sahip olduğu, dava dışı … olduğu ve tacir sıfatına haiz olmadığının açık olduğu, davanın görevsizlik ve yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmesini talep ettiklerini, müvekkili idareye karşı aynı adreste farklı tarihte oluşan hasar sebebi ile, …. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esasına kayden dava açıldığını, bu davayı hem görevsizlik iddiaları için delil olarak sunduklarını, aynı zamanda mahkeme heyeti ve bilirkişiler tarafından yapılan keşif sonucu hazırlanan müvekkili idarenin sorumlu olmadığını açıkça ortaya koyan bilirkişi raporunu sunduklarını, davacı tarafça açılan dava, hukuki mesnetten yoksun olduğunu, dava şartı olmadığını, müvekkili idareye husumet yöneltilemeyeceğini, davacının davası bu yüzden usul hukuku ilkeleri uyarınca reddedilmesi gerektiğini, davacı tarafından dilekçesinde, idarelerine yapılan herhangi bir başvurudan bahsedilmediğini, davacı sigortalısına ödeme tarihinden bahsetmekle yetindiğini, zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazları bulunduğunu, davacı davasının sigorta poliçesine ve ekstersiz raporuna dayandırıldığını, ancak bu deliller ilgilisi oldukları ileri sürüldüğü halde daha önce taraflarına bilgi verilmeden tek taraflı olarak düzenlendiğini ve elde edildiğini, davacının hasar nedeniyle ödeme yaptığı sigortalısının beyanı ile tek taraflı olarak düzenlendiği anlaşılan sigorta ekstersiz raporu taraflarına tebliğ edilmediği gibi anlaşılan gerçeği yansıtmadığını, nitekim, rapordaki eksiklikler nedeniyle raporun delil niteliği bulunmadığını, bu itibarla tek taraflı hazırlanan belgelerin sıhhati tartışmalı ve ihtilaflı olduğunu, bu belgelerin hukuki delil niteliği olmadığını, davacı sigortacı zararı da dava dosyasına sunmuş olduğu deliller ile ispat edemediğini, davacının zarar iddiasını ve sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat etmesi gerektiğini, yasal düzenlemelere göre, atıksu kanalı ile parsel bacası arasındaki bağlantının mevzuata uygun olarak yapılması diğer taraftanda atıksu kanalı ile parsel bacası arasındaki kanaldaki tıkankılıkları mülk sahipleri açtırmak zorunda olduğunu, somut olayda, bina bağlantı kanalındaki tıkanıklıklarının bina/mülk sahiplerince giderilmemiş, bağlantı kanalının temizlenmemiş olması ve hatalı kullanım nedeniyle zararın meydana gelmiş olduğu anlaşıldığını, eğer hasar tıkanıklıktan kaynaklandı ise, bina/mülk sahiplerinin binaya ait ana rögarı ve bina bağlantı yolundaki tıkanıklıkları açtırmadıklarından hasarın meydana geldiği anlaşıldığını, imar mevzuatına uygun olmayan ve müvekkili idarece herhangi bir uygunluk görüşü bulunmayan yapıda meydana gelen hasardan müvekkili idarenin sorumlu olmadığını, bu sebeple zararı meydana getiren sebeplerin ve kusur durumunun tespiti için, binaya ve binanın atık su bağlantısına ilişkin bilgilerin de bulunduğu, yapı ruhsatı ve projelerin getirtilmesi, binanın projesine uygun yapılıp yapılmadığı, atık su bağlantısı için gerekli izinlerin alınıp alınmadığı, imar mevzuatına ve … mevzuatına uygun olup olmadığı, ayrıca bu yerin iskan izni olup olmadığı hususlarının da tespiti gerektiğini, tazminat hukuku açısından tazminat sorumluluğunun doğması için, zarara neden olayla tazminat talep edilen tarafın eylemi arasında bir illiyet bağının bulunması gerektiğini, bu sebeple zararı meydana getiren sebeplerin ve kusur durumunun tespiti için, binaya ait yapı ruhsatı ve projelerin getirtilmesi, binanın projesine uygun yapılıp yapılmadığı, imar mevzuatına ve … mevzuatına uygun olup olmadığı, ayrıca bu yerin iskân izni olup olmadığı hususlarının da tespiti gerektiğini, yine binanın atık su bağlantısının temizlenmediği, bakımının yapılmadığı dikkate alınarak, bina sahipleri tarafından atık su bağlantısının yasaya ve usulüne uygun biçimde işletilip işletilmediğinin tespiti gerektiğini, hasarın meydana gelmesinde idarenin bir dahli olmadığı halde idarelerine dava açılmış olmasında hukuki uyarlık bulunmadığını, işbu davada zararın bina atık su borusundaki temizlik ve bakımın yapılmamasından yahut inşaat tekniğine aykırı olmasından veyahut geri tepme klapesi gibi atık suyun bina içirnde ve dairelerde zarar vermesine neden olan sisteminin bulunmamasından kaynaklandığını, olayın gerçekleşme şekli bina malikinin kusurları ve mevzuata aykırı uygulamaları birlikte değerlendirildiğinde, müvekkili idare, … genel müdürlüğüne bir kusur atfı mümkün olmadığını, zararı meydana getiren sebeplerin ve kusur durumunun tespiti ile binaya ait yapı ruhsatı ve projelerin getirtilmesi, binanın projesine uygun yapılıp yapılmadığının, imar mevzuatına ve … mevzuatına uygun olup olmadığının ve iskan durumunun araştırılması gerektiğini, davacının davasını kabul anlamına gelmemek üzere, sigortacı ve sigortalının kusur durumunun irdelenmesi, sigortalı ve sigortacının kusur oranlarının tespiti gerektiğini, davacının zarar iddiasını ispat etmesi gerektiğini, davacının zarara uğradığını bildirdiği olayda idareleri elemanlarının herhangi bir çalışması ve/veya olaya dahili olmadığını, idarenin sorumlu olmadığını, davacının davasını kabul anlamına gelmemek üzere sigortacı şirketin sigorta primleri zarar hesabına katılamayacağını, istenen tazminattaki faiz başlangıcının ödeme tarihinden itibaren istenmesinin hukuka aykırı olduğunu, zira, davalı idare, açılan işbu dava ile birlikte mütemerrit hale geldiğini, davacının davalı idareye başvuru tarihi itibariyle istemde bulunmasının mümkün olmadığını, bu nedenle, faiz isteminde dava tarihi esas alınması gerektiğini, ayrıca, davalı idareden faiz istemi hukuka aykırı olup, fahiş nitelikte olduğunu, arz ve izah edilen nedenlere ve Mahkemece re’sen dikkate alınacak sair hususlara göre; yargı yolu, Görev ve İşbölümü itirazlarının kabulü ile, görevsizlik kararı verilmesine, dava dosyasının görevli İstanbul Anadolu Adliyesi Asliye Hukuk Mahkemesine veya işbölümü itirazı uyarınca, İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, davacının davasının tümüyle reddine, davacının faiz isteminin tümüyle reddine, davacının yargılama masrafı ve avukatlık ücreti isteminin reddine, yargılama masraflarının davacı/karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava; davacı şirketin poliçe kapsamında dava dışı şahsa ödediği hasar ve zarar kapsamında ödenen bedelin rücusuna ilişkin itirazın iptali davasıdır.
Dava, sigortalanan konutta su baskını sonucunda oluşan hasar nedeniyle sigortalıya yapılan ödemenin, 6102 Sayılı TTK’nın 1472 maddesi uyarınca rücuen tazmin talebine yönelik başlatılan takibe yapılan itirazın iptali ve takibin devamına istemine ilişkindir.
Dava, rücu talebine dayanmakta olup, rücu ve halefiyet Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 Tarih E. 37, K. 9, R.G. 03/07/1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp; aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır. 6102 sayılı TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472.maddesinde ise “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; davacı sigorta şirketinin sigortalısı hangi görevli ve yetkili mahkemede dava açabilecek ise, sigorta şirketinin de halefiyet gereğince aynen sigortalı gibi o mahkemede dava açabileceğine işaret edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesinde; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” hükmü yer almaktadır. HMK’nın 114/1.c maddesi uyarınca “Mahkemenin görevli olması” dava şartlarından olup, HMK’nın 138 maddesi dikkate alınarak dava şartlarının öncelikle karara bağlanması gerekmektedir. HMK’nın 115. maddesinde ise “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir…” düzenlemesi yer almaktadır.
Somut olayda; sigortalı konutta, …’ye ait tesisatta meydana gelen patlama sonucu hasar oluştuğu iddia edilmiştir.Türk Ticaret Kanununun “Halefiyet” başlıklı 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.” hükmü karşısında davacının dava dışı …’ın dava haklarına halefiyet yoluyla sahip olduğu açıktır. Davada onun sahip olduğu tüm haklara halefiyet gereği davacı da sahiptir. Diğer bir anlatımla somut olaya ilişkin dava, … Tarafından davalı aleyhine açılmış olsa idi nasıl aradaki ilişkinin ticari bir iş olmadığı ve sorunların çözüm yerinin de Ticaret Mahkemeleri değil de Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu söyleyebiliyorsak, halefiyet prensibi gereği de aynı şeyi düşünmek zorunludur. Değişen tek şey davacının taraf sıfatındadır. Bu da halefiyet prensibi gereği davada davacıya aktif husumet ehliyeti tanımaktadır.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nun 4. maddesinde her iki tarafında ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan davaların ticari dava olduğu düzenlenmiştir. Taraflar arasında düzenlenen sözleşme her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmemektedir.. Esasen hasar gören ve sigorta teminatı altında bulunan yer işyeri değil konuttur. Açıklanan nedenlerle Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu gözetilerek, HMK’nın 114/1.c, 115/2. maddesi uyarınca mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-)İş bu davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından HMK ‘nun 114/1-c ve 115/2 madde uyarınca Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
HMK 20 madde uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın GÖREVLİ VE YETKİLİ İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
2-H.M.K.’nun 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren taraflardan herhangi birinin iki hafta içerisinde Mahkememize başvurarak dosyanın görevli ve yetkili Mahkemesine gönderilmesi talebinde bulunmaması halinde dosyanın Mahkememizce resen ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-Yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti hususunun H.M.K’nun 331. maddesi uyarınca davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmesi halinde o mahkemede, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde dosya ele alındığında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde mahkememizce değerlendirilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı; tarafların gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/02/2023

Katip …
(E-imzalı)

Hakim …
(E-imzalı)