Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/298 E. 2023/548 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/298 Esas
KARAR NO:2023/548 Karar

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:29/04/2022
KARAR TARİHİ:13/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkil … tarafından …’e 2019 yılı içerisinde 6.565.682,30 TL borç verildiğini, …’in defterlerine bu kayıt “Ortaklara Borç – … – Hesabına” 09.08.2019 tarih ve … yevmiye kayıt numarası ile kaydedildiğini, davacı müvekkil, aynı zamanda davalının yönetim kurulu üyesi olduğundan yönetim kurulu üyeleriyle yaptığı yazışmalarda da kendisine bu borcun ödeneceği açıkça bildirildiğini, hatta yönetim kurulu başkanı … ve yönetim kurulu üyesi … tarafından yönetim kurulu üyelerine gönderilen 5 Ekim 2021, 20.39 tarihli e-postada bu tutarın mümkün olan en kısa sürede ödenmesi gerektiği kanaatinde oldukları, bu ödemenin yapılmaması için haklı bir sebep bulunmadığı, ayrıca hissedarlar ve yönetim kurulu üyeleri tarafından kabul edilen ve onaylanan iş planına göre bu tutarın 2021 yılında çözüleceği hususları açıkça ifade edildiğini, şirket ticari defterlerinden ve yazışmalardan alacağın varlığı hususunda hiçbir şüphe bulunmadığının görüldüğünü, müvekkil …, ilgili borcun ödenmemesi üzerine …. Noterliği aracılığıyla davalıya, davalı şirket genel müdürü/CEO’su …’e ve davalı şirket mali işler direktörü/CFO’su …’a alacağının ödenmesi talepli 21 Eylül 2021 tarihli … yevmiye numaralı ihtarname ile gönderdiğini, olumlu yanıt alınamaması ve ödeme konusunda somut bir adım atılmaması üzerine müvekkil, …. İcra Müdürlüğü nezdinde … esas numarasıyla 9 Kasım 2021 tarihli itibariyle icra takibine giriştiğini, ne var ki, icra takibinin tarafı olmayan … Anonim Şirketi tarafından …. Noterliği aracılığıyla keşide edilen 25.10.2021 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarname gerekçe gösterilerek alacaklının kim olduğunun tespit edilemediği ve davacı müvekkile 10.03.2020 tarihinde 1.989.000 TL ödeme yapıldığı iddialarıyla işbu icra takibine haksız ve hukuka aykırı olarak itiraz edildiğinden icra takibinin durdurulduğunu, …. İcra Müdürlüğü’nün … esas numaralı icra dosyasına davalı tarafından gerçekleştirilen itirazın iptali ile icra takibinin devamına, davalının kötü niyetli itirazı nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşıldı.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı … alacağın sahibi olmadığını, taraf sıfatı, dava takip yetkisi ve dava açma hakkı bulunmadığını, davacının iddia ettiği alacağını dava dışı bir şirkete temlik etmiş olup, artık bu alacağın tahsilini talep etmesi mümkün olmadığını, davanın bu sebeple hem dava takip yetkisi eksikliğinden hem de taraf sıfatı eksikliğinden derhal reddini talep ettiklerini, ayrıca davacı huzurda görülen bu davayı görevsiz mahkemede açtığını, davanın görevsizlik nedeni ile usulden reddi gerektiğini, icra dosyasına itiraz edildiği esnada alacağın gerçek alacaklısının kim olduğu müvekkil davalı … tarafından bilinmediğini, davacı, ilk olarak …. noterliği kanalıyla 21.09.2021 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnameyi keşide ederek, davaya konu alacağın kendisine faizi ile birlikte ödenmesini talep ettiğini, akabinde; dava dışı … anonim şirketi …. noterliği kanalıyla 25.10.2021 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnameyi davalıya keşide ettiğini, …’in davalıya keşide etmiş olduğu ihtarnamede; … bir kısım bankalar ve aralarında davacının da bulunduğu borçlu, müşterek borçlu, garantör sıfatlarını haiz gerçek ve tüzel kişiler ile imzalanan kredi sözleşmesinden doğan kredi borcunu ödeme yapmak sureti ile kapattığını, söz konusu ödeme ile birlikte türk borçlar kanunu madde 168 uyarınca kanuni halef olduğunu ve halef sıfatıyla kanun gereği tüm teminatlar üzerinde hak sahibi haline geldiğini, söz konusu teminatlar kapsamında kredi temsilcisine teminat olarak temlik edilmiş bulunan alacaklar üzerinde de hak sahibi olduğunu, bu sebeple davacıya ödeme yapılmamasını, yapıldığı takdirde söz konusu tutarın bir kez daha …’e de ödenmek zorunda kalınabileceğini bildirdiğini, hâl böyle iken, davacının var olduğunu iddia ettiği alacağı ikrar ettiğimiz anlamına gelmemekle birlikte ve bu husustaki ihtirazı kayıt, itiraz ve dava haklarımızı saklı tutmak kaydıyla, davalı söz konusu alacağın hukuken kime ait olduğunu tespit edememiş ve buna ilişkin olarak herhangi bir hataya düşmek istemediğini, bu sebeplerle davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığını, bunun üzerine, davacı, davalıya karşı 09.11.2021 tarihinde ilamsız icra takibi başlatmış olup, ilgili ödeme emri 14.11.2021 tarihinde uets üzerinden davalıya tebliğ edilmiş sayıldığını, bu sebeple davalının herhangi bir zarara uğramaması ve hukuka uygun davranması amacıyla ödeme emrine itiraz edilmiş ve davalı tarafından yetkili mahkeme nezdinde tevdi mahalli tayini için başvurusu yapıldığını, bunun neticesinde icra takibinin durdurulduğunu, anlaşılacağı üzere, icra takibine yapılan itirazın temel sebebi muaraza olduğunu, öte yandan, davacının bu davayı açması üzerine, davaya konu alacağın aslında davacı tarafından talep edilemeyeceğinin bir başka deyişle bu alacağın alacaklısının davacı olmadığının açıklanması gerektiğini, gerçekten de davalının, dava dışı …’in ve şu anda davacının tek pay sahibi olduğu şirketlerin geçmişte içerisinde bulunduğu … grubu’nun borçları 2019 yılında bir kredi ve yapılandırma sözleşmesi ile yapılandırdığını, o dönemde … grubu’nun bir parçası olan davalı …’in hisselerinin bir kısmının …’a satılması ile birlikte mart 2020’de bankalarla akdedilmiş bulunan kredi ve yeniden yapılandırma sözleşmesi tadil edildiğini, kredi ve yapılandırma sözleşmesi’nin 8.3. maddesi uyarınca, 29.04.2021 tarihinde dava dışı … tarafından, kredi ve yapılandırma sözleşmesi tahtında tüm müteselsil borçlular için kredi geri ödemesi yapıldığını, ancak, …, iç ilişkide kendi üzerine düşen tutardan fazla ödeme yaptığını ve bu nedenle kredi ve yapılandırma sözleşmesi tahtında alacaklı olan bankaların tbk m. 168 uyarınca halefi hâline geldiğini iddia ettiğini, buna göre, halefiyet söz konusu olduğunda, yapılandırma ile edinilmiş teminatlar da halefiyet gereği kendiliğinden ve kanunen …’e geçmek durumunda olduğunu, bu teminatlar içerisinde davacı’nın davalı …’den olan ve huzurdaki davaya konu ettiği alacağı da bulunmadığını, bu sebeple, davacı’nın ödenmediğini iddia ettiği alacağının zaten tek pay sahibi olduğu şirketlerin …’e olan borcunun teminatı olması değerlendirildiğini, açıklanan işbu sebeplerle davacının haksız davasının esasa girilmeksizin görevsizlik nedeniyle reddine, Mahkeme aksi kanatte ise davanın esastan reddine, davaya konu meblağın %20 ‘sinden az olmamak üzere davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ettikleri anlaşıldı.
DELİLLER
Davacı vekili delil ve belgelerini ibraz etmiş, davada; … … ve Ticaret Anonim Şirketi ticari defterlerine, … … ve Ticaret Anonim Şirketi yönetim kurulu üyeleri ve yöneticileri gösterir ticaret sicil kayıtlarına, taraflar arasında gerçekleştirilen e-posta yazışmalarına, dilekçe ekinde sunulan belgelere, bilirkişi incelemesine, keşfe, tanık deliline ve sair her türlü yasal delile dayanmışlardır.
Davaya dayanak edilen ve UYAP sistemi üzerinden bir sureti getirtilip incelenen …. İcra Müdürlünün … Esas sayılı takip dosyasında alacaklı … tarafından borçlu … … ve Ticaret Anonim Şirketi aleyhine 05/11/2021 tarihli ilamsız takip ile 8.907.561,83-TL alacağın tahsili için takibe girişildiği, borçluya ödeme emrinin 15/11/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 16/11/2021 tarihinde borçlu vekilince ödeme emrine, borca, faize ve faiz hesaplamaları da dahil olmak üzere tüm fer’ilerine itiraz ettikleri ve takip dosyasının durdurulduğu anlaşılmıştır.
Getirtilip incelenen Ticaret Sicil Kayıtlarına göre … … ve Ticaret Anonim Şirketi’nin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun …-0 sicil numarasında kayıtlı “… Mah. … Cad. No:14 …/İstanbul” adresinde faaliyet gösterdiği, 10/11/2022 tarihinde şirketin son tescilini yaptırdığı anlaşılmıştır.
Davacı …’ün gerçek kişi tacir olup olmadığı hususunda Mahkememizce araştırma yapılmış olup, bu kapsamda yapılan araştırmada ve İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden gelen sicil kaydında davacı …’ün ticari işletme kaydının bulunmadığının bildirildiği görülmüştür.
Getirtilip incelenen İstanbul Ticaret Sicil Kayıtlarına göre davacı … Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun …-0 sicil numarasında kayıtlı “… Cad. … Sok. No:14 … …/İstanbul” adresinde faaliyet gösterdiği, 24/12/2021 tarihinde şirketin son tescilini yaptırdığı anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; tüketim ödüncünden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkindir.
Davacı vekili 05/07/2023 tarihli dilekçesi ile huzurdaki davaya konu alacağın …. Noterliği’nden 05.07.2022 tarihli … sayılı işlem ile 01/06/2022 tarihli “alacağın temliki” kapsamında … Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne devredildiğini bildirdikleri ve dilekçe ekinde temlik sözleşmesinin aslı gibidir bir suretini sundukları anlaşılmıştır.
Görev hususu dava şartı olması nedeniyle Mahkeme görev hususunu yargılamanın her aşamasında re’ sen dikkate alabileceği gibi taraflar da her aşamada ileri sürebilir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir.
Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
Türk Ticaret Kanunun 3. maddesine göre ise, “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” denilmektedir.
Bir hukukî işlemin veya fiilin TTK’nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir.
Somut olayda, tüketim ödüncünden kaynaklanan alacağın iadesi talep edildiği, dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelere göre davacı …’ün tacir olmadığı, gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığı, ticari bir işletmesi olmadığı gibi davanın da mutlak ticari davalardan olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı yan, dava konusu alacağın dava açıldıktan sonra … Gıda Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından temlik alındığından bahisle görev itirazının yerinde olmadığını ileri sürmüş ise de, her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirileceğinden, yapılan temlik işleminin görevsiz olan mahkemeyi görevli hale getirmeyeceği anlaşılmakla iş bu davaya bakmaya mahkememiz görevli olmadığından HMK’nun 114/1-c ve 115/2 madde uyarınca mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, HMK m.20 uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)HMK ‘nun 114/(1)-c ile 115/(2) madde uyarınca Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-)HMK 20 madde uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın GÖREVLİ VE YETKİLİ İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-)H.M.K.’nun 20. maddesi uyarınca taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten itibaren, süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize başvurarak dosyanın görevli ve yetkili Mahkemesine gönderilmesini talep ettikler takdirde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine, süresi içerisinde talep olmaması halinde dosyanın Mahkememizce re’sen ele alınarak davanın açılmamış sayılacağı hususunda karar verileceğinin ihtarına ,
4-)Yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti hususunun H.M.K’nun 331. maddesi uyarınca davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmesi halinde o mahkemede, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde dosya ele alındığında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde mahkememizce değerlendirilmesine,
Davacılar vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle karar verildi.13/07/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip ..
e-imzalıdır