Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/239 E. 2022/805 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/239 Esas
KARAR NO:2022/805

DAVA:Alacak (Emanet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:31/05/2018
KARAR TARİHİ:10/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Emanet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacılardan … ile davalı arasında 06/04/2011 tarihinde işletme ruhsatı sözleşmesi bağıtlandığını sözleşmenin 10 yıl yürürlükte kalacağının kararlaştırıldığını, ihlal olmadığı takdirde aynı süre ile yenileneceğini, bu sözleşmeye ek protokoller yapıldığını ve ek protokolün 3. Maddesi uyarınca vekiledeni tarafından …’ a 15.000-ABD Doları sözleşmelerin teminatı olarak verildiğini, 01/04/2008 tarihinde işletme ruhsatı sözleşmesinde değişiklik ek sözleşmesi bağıtlanarak sözleşme süresinin 31/12/2015 tarihine kadar uzatıldığını, ikinci olarak davacılardan Suriye Arap Cumhuriyeti vatandaşı … ile davalı … arasında 21/05/2008 tarihli Ana Franchaise sözleşmesi akdedildiğini ve yine aynı tarihte bu sözleşmeye ek protokoller yapıldığını 25/07/2008 tarihli sözleşmenin süresi 31/12/2015 tarihinde sona erecek şekilde kararlaştırılmış ve sözleşmeye ek protokolde vekiledeninin sözleşmeden kaynaklı borç ve yükümlülüklerini teminatını teşkil etmek üzere …’a 300.000,00-ABD Doları ödeyeceğinin kararlaştırıldığını ve bu bedelin ödendiğini, tarafların çalışmalarının 2010 yılına kadar sorunsuz devam ettiğini, ancak bu tarihten sonra davalı tarafından mal ve ürün satışı gerçekleştirilmediğinden sözleşmelerin 08/06/2011 tarih ve … yevmiye nolu 08/06/2011 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnameler ile yasal yükümlülüklerin yerine getirilmesi hususundaki ihtardan sonra yine her bir davacı tarafından davalıya ayrı ayrı gönderilen ihtarnameler ile sözleşmelerin 15/06/2011 tarihinde feshedildiğini, davalı tarafından taraflar arasındaki Sözleşmelerin, Ek ve Değişiklik yapan sözleşmelerin ve protokollerin ağır bir biçimde ihlal edilmesi sebebiyle Müvekkillerimiz … ve …. tarafından maruz kalınan her türlü zarar, ziyan, masraf, fazla ödeme, kar kaybı ve sair hususlara ilişkin her türlü hak ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla; davalı … … A.Ş. tarafından Müvekkillerinden Davacı ….’ya 15.000,00 ABD Doları’nın 15 Haziran 2011 tarihinden itibaren hesaplanacak temerrüt faizi ile birlikte ödenmesine, davalı … … A.Ş. tarafından …’e 300.000,00 ABD Doları’nın 15 Temmuz 2011 tarihinden itibaren hesaplanacak temerrüt faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Dava konusu alacağı zamanaşımına uğradığını, davacı yanca imzalanan sözleşmelerin, ödeme tarihleri göz önüne alındığında alacağın veya tazminatın talep edilebilme hakkının geçtiğini, ayrıca vekiledeninin temerrüdü gerçekleşmediğinden alacağın henüz talep edilebilir olmadığını, esasa ilişkin olarakta vekiledeninin bilakis davacıların yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle sözleşmeleri 04/01/2011 tarihli yazı ile feshettiğini, anılan bu fesih bildiriminin taraflara tebliğ edilmesi akabinde işbu fesih gerek e-posta gerek faks yoluyla taraflarına iletildiğini, fesihten sonra davacılar tarafından gönderilen ihtarnamelere cevap verildiğini ve işbu cevabın ardından 15.06.2011 tarihinde davacı yanların sözleşmeleri feshettiklerini huzurdaki dava ile dile getirdiklerini, davacı yanlar iyiniyetten uzak bir şekilde alacakları olduğunu huzurdaki dava ile dile getirdiğini, vekiledeni şirkete bu konuda herhangi bir ihtarat yapılmadığını beyanla, davanın usulden ve esastan reddine kadar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin teminatı olarak verilen paraların sözleşmelerin feshedilmesi sebebiyle iadesi istemine ilişkindir.
Mahkememizce 2018/504 – 2020/612 E. K. sayılı, 10.12.2020 tarihli karar ile: ”…m.77 hükmüne göre; haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.
Somut olayın ve bu hukuksal durumun birlikte değerlendirilmesi sonucunda; davacı yanın kendisini sözleşme ile bağlı tutmadığını davalıya bildirdiği ve ödediği teminatın iadesini istediği 15.06.2011 tarihi itibariyle dava konusu tutarların davalı uhdesinde kalması, davalının bu tutar kadar davacı aleyhine zenginleştiği anlamına gelmektedir. Bu itibarla zamanaşımı süresinin başlangıcı dönme iradesinin davalıya ulaştığı 15.06.2011 tarihi olup, alacağın 01.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı …dan önce muaccel olduğu için 818 Sayılı BK.ya göre 1 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, 15.06.2011 tarihinden bu yana zamanaşımının gerçekleştiği anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatiyle davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE…” karar verilmiş,
Davacı vekilinin istinafı üzerine Mahkememiz kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 2021/1736 2022/342 EK sayılı, 03.03.2022 tarihli ilamı ile :”…Davacı taraf alacağını sözleşme hükümlerine dayandırdığına göre somut olayda sebebsiz zenginleşme için öngörülen zamanaşımı süresi değil, sözleşmenin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 125. Maddesi (6098 S.lı TBK m.146) gereğince 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır. Alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi, dava tarihi itibariyle henüz dolmamıştır. Bu nedenle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle mahkememiz kararı kaldırılmıştır.
Taraflar arasında düzenlenen 06.04.2001 Tarihli İşletme Ruhsatı Sözleşmesi ile Kuveyt sınırları içinde … mağazalarının açılarak Davacı … tarafından işletilmesinin kararlaştırıldığı, bu sözleşmenin teminatı olarak davalıya 15.000 USD ödendiği, daha sonra 01.04.2008 Tarihli İşletme Ruhsatı Değişiklik Ek Sözleşmesi ve nihayet 25.07.2008 Tarihli Master Franchise Sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmenin 31.12.2015 tarihine kadar yürürlükte kalacağı, sözleşmenin teminatı olarak 300.000,00 USD.nin davalıya verileceği, sözleşmenin sona ermesi veya feshi halinde 1 ay içinda bu tutarın davacıya iade edileceğinin kararlaştırıldığı, davalının e-posta bildirimi ile 04.01.2011 tarihinde sözleşmeyi feshettiğini davacı yana bildirdiği, davacı yanın da … 7. Noterliği’nin 08.06.2011 tarihli ve … yevmiye sayılı ve yine … 7. Noterliği’nin 08.06.2011 tarihli ve … yevmiye sayılı, 15.06.2011 tarihinde tebliğ edilen ihtarnameleri ile sözleşmeyi feshettiğini davalı yana bildirdiği, ancak dava konusu teminat tutarlarının davacıya ödenmediği hususlarında taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır. İhtilaf sözleşme gereğince verilen teminatın iadesi koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mahkememizce, taraflar arasındaki ihtilafa göre sözleşmenin hangi tarafça feshedildiği, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin 2011 yılında karşılıklı feshedildiği tarafların kabulünde olduğuna göre, devamında ticari ilişkinin ne şekilde sürdürüldüğü, teminat olarak verildiği yargılama sırasında ikrar edilen ve dava konusu yapılan bedellerin davalı yedinde tutulma koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda dosyaya sunulan tüm delil ve belgeleri ile tarafların ticari ilişkiye mahsus ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılmasına karar verilmiş ve 29.09.2020 tarihli raporda:
”Davacılar, taraflar arasındaki sözleşmeyi davalının birçok sözleşme yükümlülüğünü ihlal ettiğini, örneğin ürün siparişlerinin gönderilmediğini, katkı payının ödenmediğini, sözleşme yükümlülüğünün ifasında ağır temerrüde düşüldüğü gerekçesiyle sözleşmeyi feshetmiştir. Davalı yan ise, davacı tarafın 04.01.2011 tarihli yazı ile satış ve depo raporlarının haftalık olarak davacı tarafından davalıya bildirilmemesi, iş geliştirme planına aykırı davranılması sebepleriyle sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetmiştir. Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler incelendiğinde davalı tarafın 21.Aralık 2011’de Ticaret ve Sanayi Bakanlığı’na göndermiş olduğu yazıda cevap dilekçesinde ileri sürdüğü gerekçeleri ileri sürerek sözleşmeyi feshettiğini bildirdiği görülmektedir. Somut olay bakımından dikkat edilmesi gereken husus, her ne kadar dava taraflarının sözleşmeyi fesih için birtakım olguları ileri sürmüşlerse de bunları somut ispat vasıtalarıyla desteklemedikleri görülmektedir. Davacı taraf, eğer gerçekten davalı tarafın kendi yükümlülüklerini ifada gecikmesi dolayısıyla borçlu temerrüdüne düştüğünü ileri sürüyorsa bunu destekleyen olguları dava dosyasına sunması gerekirdi. Davalı tarafın ise gerçekten iddia ettiği gibi dürüstlük kuralına göre sözleşme ilişkisine devamı çekilmez hale getiren bir nedene dayalı olarak yani haklı nedenle sözleşmeyi feshetmişse bunu ortaya koyması gerekirdi. Her iki taraf da iddialarını somut olgularla desteklemedikleri için sözleşmenin haklı veya haksız fesih nedeniyle sona erdiğine ilişkin bir değerlendirme yapılamamakta ve bu yüzden de teminatın iade edilip edilemeyeceği belirlenememektedir.
(…)
Tüm tespit, inceleme ve değerlendirmeler ile dosya kapsamında mevcut belge ve deliller ışığında;
Davacı yan Türkiye’de yerleşik bir vergi mükellefi olmadığından ve TTK hükümlerine göre defter tutmakla yükümlü olmadığından ticari defterlerin incelenmesinin mümkün olmadığı,
Davalı firma vekili ile yapılan görüşmede, dava konusu defterlere 10 yılı aşkın bir süre geçtiği için ulaşılamadığı beyan edildiğinden, davalı defterlerinin incelenmesinin mümkün olmadığı,
Tarafların dayandıkları fesih iddialarını ispatlayamadıkları,
Sözleşmenin fesih yoluyla sona erdirilip erdirilmediği belirlenemediğinden teminatın iadesinin sağlanıp sağlanamayacağının tespit edilemediği…” tespit ve rapor edilmiştir.
Öte yandan ispat kuralına ilişkin …m.6 hükmüne göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”. HMK.m.190/1 hükmüne göre: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağianan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir”. Bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur. Dolayısıyla anılan hükümler uyarınca davacının, davaya konu edilen teminat tutarının iade koşullarının gerçekleştiğini geçerli delillerle ispat etmesi gerektiği açıktır.
Mahkememizce yapılan yargılama, toplanan taraf delilleri ve hükme elverişli bulunan 29.09.2020 tarihli bilirkişi raporu ile tüm yargılama dosyasına göre yukarıda değinilen hukuksal durum ve somut olayın birlikte değerlendirilmesi sonucunda; tarafların dayandıkları fesih iddialarını ispatlayamadıkları, sözleşmenin haklı ya da haksız nedenlerle sona erdirilip erdirilmediği belirlenemediğinden, sözleşmelerin teminatı olarak başlangıçta ödenen paraların iade koşullarının oluşup oluşmadığının tespit edilemediği, eldeki davada ispat yükünün davacı yan üzerinde olduğu, davacının davasını yasal deliller ile kanıtlayamadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)Davanın REDDİNE,
2-) Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 80,70-TL maktu red harcının peşin alınan 2.215,19-TL harçtan, 1.054,85-TL peşin harçtan ve 18.881,84-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 22.071,18-TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine ,
3-) Davacı yanca yapılan tüm yargılama giderlerin üzerlerinde bırakılmasına,
4-)Davalı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 151.771,08-TL nispi vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,
5-) Davacı/davalı tarafından yatırılan gider /delil avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde, davacı/davalı/vekillerine iadesine,
Davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.10/11/2022

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır