Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/681 E. 2022/267 K. 05.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/681 Esas
KARAR NO:2022/267

DAVA:Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:27/10/2021
KARAR TARİHİ:05/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 28.06.2002 tarih ve 2002/4-3 sayılı Ulaşım Koordinasyon Merkezi (“…”) kararı gereğince, İstanbul genelinde on (10) yıl süreli turistik taşıma yapmak üzere hat kiralanması için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı … İşletmeleri Genel Müdürlüğü (“Davalı” veya “…”) ile yüklenici … A.Ş. (“Müvekkil Şirket”) (Yeni …A.Ş. arasında 14.02.2011 sözleşme (“Sözleşme”) imzalandığı, müvekkili şirketin, 3 Eylül 2013 tarihine kadar … markası altında, anılan tarihten itibaren bugüne kadar ise uluslararası … markası altında sözleşme konusu işi yürüttüğünü, sözleşme süresince, müvekkili şirketin herhangi bir ihlalde bulunmadığı ve yine sözleşmeden, mevzuattan ve endüstri standartlarından doğan yükümlülüklerini eksiksiz bir şekilde, aksatmadan ve usulüyle yerine getirdiği, müvekkili şirketin halen sözleşme konusu işi ifa etmekte olup, otobüsler … merkezli olarak kalkış yapmakta ve tur totasını tamamladıktan sonra yine …’e … ve … Belediyesi tarafından belirlenen alana geri dönüş yaptığını dolayısıyla her bir aracın sözleşme ile belirlenmiş rota içerisinde tam bir tur yapmakta ve tur boyunca da yolcu taşıdığı, rotasını …’nin belirlediği ve değiştirilmesi mümkün olmayan taşımacılık hizmeti sunan müvekkili şirket’e, işbu taşıma hizmeti sırasında, 2015 yılından itibaren, İstanbul Trafik Denetleme şube Müdürlüğü tarafından idari para cezaları kesilmeye başlandığı davalının, müvekkili şirket’e sözleşme konusu işi görmek üzere tahsis ettiği alanda, otobüslerin geçişine elverişli bir başka yol daha bulunmadığı, müvekkili şirketin zararın artmasını önlemek mahiyetinde bu cezaların bir kısmına İstanbul Sulh Ceza Mahkemeleri nezdinde itiraz etmişse de işbu itirazların reddedildiğini, müvekkili şirketin ayrıca ekte bir örneği sunulan 26.02.2019 tarihli dilekçesi ile davalı’ya başvurduğu ve yukarıda bilgileri zikredilen … kararı dayanağı ile akdedilen sözleşme gereği, ceza tahakkuk ettirilen güzergahta faaliyet izninin bulunduğunu tevsik etmek amaçlı işbirliği talep ettiği, davalının ise bu talebe müspet/menfi herhangi bir yanıt vermediği, tüm bu sebepler neticesinde davalı tarafından belirlenen güzergahlarda, müvekkili şirketin esasen sözleşme gereği gördüğü hizmete yönelik, kusuru olmadan tahakkuk ettirilen trafik idari para cezaları nedeniyle müvekkili şirketin zararı oluştuğunu beyanla müvekkili şirket’in sözleşme nedeniyle uğradığı zarara karşılık, HMK m. 109 uyarınca şimdilik 1.600,00 TL’nin, faizi ile davalı’dan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle huzurdaki davanın konusunun bir kira sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle davanın Sulh Hukuk Mahkemelerinde açılması gerektiği bu nedenle davanın öncelikle görev yönünden reddi gerektiği, 28.08.2002 tarih ve 2002/4-3 sayılı … kararı ile 14.02.2011 tarihinde, 10 yıl sureli turistik hat kiralama ihalesi verilen davacı … A.Ş. ile müvekkili idare olan … İşletmeleri Genel Müdürlüğü arasında kira sözleşmesi imzalandığı, Özel Halk Otobüsleri ile Turistik hat hizmetinde çalışan araçların güzergah üzerinde yapmış oldukları trafik kurallarının ihlali sonrası kesilen trafik cezalarının ücretlerinin ödenme sorumluluğu, ilgili taşımacı ve şoför personelin tasarrufunda olup, idarenin bu konuda gerek yönergede, gerekse imzalanan sözleşmede herhangi bir sorumluluğu bulunmadığı, taraflar arasında karşılıklı imzalanan sözleşme gereği belirlenen güzergahın trafik kural ihlaline neden olmayacak nitelikte olduğu, davayı kabul anlamına gelmemek üzere, bir an için davacı iddialarının geçerliliği kabul edilse dahi yıllar öncesinde kesilmiş trafik cezalarından idarenin hiçbir şekilde bilgilendirilmemiş olması, devamında uygulanacak trafik cezalarının önüne geçilebilecek iken bu durumdan idarenin huzurdaki dava ile haberdar edilmesinin tamamen kötü niyetli bir yaklaşım olduğu, taşımacının idareden aldığı iş turistik hatta ilişkin olup idarece hattın hangi bölgede hizmet vereceği belirlenmiş olup otobüsün geçeceği yollar taşımacı tarafından düzenlendiği, kaldı ki, taşımacı yasaklı güzergahta … ve ilgili kurumlara müracaat edip geçiş izni temin edebilirken böyle bir girişimde bulunmadığı gibi adına kesilen trafik cezalarını tebellüğ ettiğinde dahi kötü niyetli olarak bildirimde bulunmadığını beyanla haksız davanın öncelikle usulden reddine, aksi halde esastan reddi ile yargılama masrafları ve vekâlet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava; Taraflar arasında akdedilen hat kiralama sözleşmesinden kaynaklı davacının uğradığını iddia ettiği zararların davalıdan tahsili isteminden ilişkin maddi tazminat davasıdır.
Görev hususu dava şartı olması nedeniyle Mahkeme görev hususunu yargılamanın her aşamasında re’ sen dikkate alabileceği gibi taraflar da her aşamada ileri sürebilir.
HMK.nun 1. Maddesine göre “…….göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” anılan kanunun 114/c maddesinde ise mahkemenin görevi dava şartı olarak gösterilmiş olup aynı kanunun 115.maddesi ile getirilen “Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır.” hükmü gereğince re’sen görevsizlik kararı verilebilecektir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir.
Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
Türk Ticaret Kanunun 3. maddesine göre ise, “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” denilmektedir.
Bir hukukî işlemin veya fiilin TTK’nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 24.04.2019 tarihli ve 2017/7741 Es., 2019/3757 K. Sayılı ilamında “01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 4/1-a maddesine göre “Kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda” Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’unun 299. maddesinde; “kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır.Bu tanımlamaya göre; davacı tarafından sunulan 10.01.2005 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli ‘Sanayi ve Tıbbi Gazlar Tedarik Anlaşması’ başlıklı sözleşme ile davaya konu sanayi tüplerinin kullanılması için davalıya tahsis edilmesi kararlaştırıldığından, taraflar arasındaki sözleşmenin kira sözleşmesi olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda dava, 12.12.2016 tarihinde 6100 Sayılı HMK’nun yürürlüğe girmesinden sonra açıldığına göre görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır. Hal böyle olunca, mahkemece; uyuşmazlığın çözümünde Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, görevsizlik nedeniyle HMK’nın 114/1-e ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, bu yön gözardı edilerek davanın esası hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” yönünde karar verilmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığı 2017/2106 Es. ve 2017/7547 K. Sayılı ilamında “…. Davalı vekili; müvekkil şirketin personel taşımacılığı yapmakta olup davacıdan araç kiraladığını, bu hizmet karşılığında da davacı tarafından müvekkil şirkete fatura kesildiğini ancak takibe konu faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini, fatura bedellerinin toplamının davacı alacaklının hesabına yatırıldığını beyan ederek davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 4/1-a maddesine göre “Kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda” Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir. Somut olayda, uyuşmazlık kira sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Dava, 27.10.2014 tarihinde 6100 Sayılı HMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra açıldığına göre görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.” yönünde karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın aralarında akdedilen hat kiralama sözleşmesinden doğduğu ve yukarıda belirtilen Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere kira sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklara bakmaya Sulh Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan, 6100 sayılı HMK’nın 4.cü maddesinin 1.ci fıkrasının a bendinin “Kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları,” hükmü uyarınca iş bu davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından HMK ‘nun 114/(1)-c ile 115/(2) madde uyarınca Mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, HMK 20 madde uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
Bu itibarla;
HÜKÜM:
1-)İş bu davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından HMK ‘nun 114/1-c ve 115/2 madde uyarınca Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
HMK 20 madde uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın GÖREVLİ VE YETKİLİ İSTANBUL SULH HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
2-)H.M.K.’nun 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren taraflardan herhangi birinin iki hafta içerisinde Mahkememize başvurarak dosyanın görevli ve yetkili Mahkemesine gönderilmesi talebinde bulunmaması halinde dosyanın Mahkememizce resen ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-)Yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti hususunun H.M.K’nun 331. maddesi uyarınca davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmesi halinde o mahkemede, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde dosya ele alındığında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde mahkememizce değerlendirilmesine,
Dair taraf vekillerinin yüzünde; tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/04/2022

Katip …
(E-İmzalı)

Hakim …
(E-İmzalı)