Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/454 E. 2021/558 K. 09.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/454 Esas
KARAR NO:2021/558

DAVA:Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:25/11/2020
KARAR TARİHİ:09/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili … esas sayılı dosyada sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında tanzim olan sözleşme uyarınca müvekkil, davalıların bayilik faaliyetlerini yürüttüğünü. Müvekkilinin, ağır sözleşme şartları altında üzerine düşen yükümlülüklere uygun hareket ederek edimlerini ifa ederken davalı bilgisi ve onayı ile dava dışı … A.Ş.’ne hat açılışı yapıldığını. Ancak bu hatların hizmeti davalılar tarafından verilecekken altyapı eksikliği nedeniyle hatlar davalılarca aktif hale getirilediğini, müşteriye hizmet sunulamadığını, Buna rağmen hizmet bedeli yine davalılarca müşteriden talep edildiğini ve şikayete sebebiyet verdiğini. Şikayet üzerine davalıların kendi içinde başlattığı iç denetim sonucunda olayda kusuru olmayan davacı müvekkil kusurlu görüldüğünü. Haksız kusur atfı ile davalı şirket yetkilisi …’nun mailinde; “müşteriye yansıtılan ve ödenmeyen haksız faturanın ceza bedeli olarak bayi/müvekkile yansıtılması ve kabulü halinde bayilik sisteminin devam edeceği” kendisine bildirildiği. Diğer yandan denetim esnasında ise müvekkil bayinin sistemi davalı tarafça geçici olarak kapandığını zaten iflasın eşiğine gelen taraf kendisine sunulan bu şartı kabul etmek zorunda kaldığını …’a sunulamayan hizmet nedeniyle müvekkile atfedilebilecek hiçbir kusur bulunmadığı bayiliğinin devam edebilmesinin şartı olarak müşteri adına tanzim olan ve haliyle ödenmeyen fatura bedelleri müvekkil hakkedişlerinden mahsup edildiğini. Mahsup ile tahsil edilen haksız ceza bedellerinin şimdilik 1.000,00 TL’sinin davalılardan tahsili ile müvekkile iadesi gerektiğini, davalı şirketler tarafından mütemadiyen … sisteminde ”İşlem Yapılan Müşteriye Ait Evraklar Bulunamadığı” gerekçe gösterilerek, müvekkil şirket tarafından satış yapılan işlemlere ait prim tutarları ödendiği ve müşteri şikayetleri sonucu oluşan ceza tutarları herhangi bir araştırma gerek görülmeden müvekkil şirkete yansıtıldığı. Ancak … sistemlerinde ki raporlama sisteminin hatalı olduğu taraflarca bilindiği gibi davalılar defalarca uyarılarak bilgi verildiği kapatma ve bayilik iptali gibi tehditler ile itirazlar dikkate alınmadığını, bu sebeplerle yine mahsup yolu ile müvekkilden tahsil edilen haksız ceza bedellerin şimdilik 1.000,00 TL’sinin davalılardan tahsili ile müvekkile iadesi gerektiğini, Bayi müvekkil, tek kazancı olan hakkedişlerinden belirtildiği şekilde haksız işlem ve yaptırımlar ile cezaların mahsup edilmesi sonucu işletmesini devam ettiremez hale geldiğini bu defada sözleşmesi davalılarca haksız olarak feshedildiğini Davalıların kendi kusurları nedeni ile bayiliği iptal edilen müvekkilin, haksız fesih nedeniyle doğan zararları nedeni ile şimdilik 1.000,00 TL’nin iş bu dava ile davalılardan talep edilmesi gerektiğini tüm bu haksız eylem ve işlemler ile müvekkilin mahvına sebep olan davalılar prim alacaklarından mahsup ettiği haksız zarar tazminine rağmen fesih sonrası da aynı kötü niyet ile halen ne olduğu anlaşılmayan zararlarının giderilmediği gerekçesi ile müvekkile ait teminat mektubunu da nakde çevirdiğini Öncelikle sözleşme davalı tarafça feshedildiğine göre bu sözleşmeye dayanak verilen mektubun nakde çevrilmesi mümkün olmadığını, Fesih ile mektubun iadesi gerekirken kabul etmemekle bir zararı olan karşı tarafların bunu mektup ile tazmin etmesi mümkün olmadığı. Kaldı ki tüm bu zararlar müvekkil hakkedişlerinden mahsup edilerek tahsil edildiğinden davalılar sebepsiz zenginleştiğini. Açıklanan nedenler ile 100.000,00 TL teminat mektubu bedelinin de davalılardan tahsili ile iadesi gerektiğini beyan ve dava etmiştir.
Davalılar vekili … esas sayılı dosyada sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetli; Müvekkil şirket … A.Ş. (“…”), ile davacı bayi … SAN. TİC. LTD. ŞTİ. arasında 01.06.2012 tarihinde Kobi Satış Kanalı Sözleşmesi (“Sözleşme”) imzalanmış ve davacı 13301 bayi koduyla … olarak faaliyete başladığını, Sözleşme kapsamında, müvekkil şirket tarafından davacı bayiye müvekkil şirket abonelik işlemlerinin kurulması ve bu işlemlere aracılık edilmesi hakkı ile Sözleşme kapsamında yapılması öngörülen diğer faaliyetlerde bulunma hakkı verildiğini, Davacının Müvekkil şirketler ile 01.06.2012 tarihinde imzalamış olduğu Sözleşme; davacı bayi tarafından müvekkil şirkete gönderilen … Kurumsal Bayi İptal Formu üzerine müvekkil şirket tarafından … 6. Noterliği aracılığıyla keşide edilen 16.01.2015 tarihli ve 02174 yevmiye numaralı ihtarname ile davacı bayinin sözleşmesini iptal talebi ve bayinin pasif olduğunun tespit edilmesi üzerine Sözleşme’nin 26.2. maddesi; “…, 7 (yedi) gün önceden, … ise 1 (bir) ay önceden noter kanalı ile ihbarda bulunmak koşulu ile işbu SÖZLEŞME’yi her zaman sona erdirebilir” hükmü uyarınca, ihtarnamenin tebliğini izleyen yedinci günün sonunda feshedildiğini, Davacı taraf ise, 25.11.2020 tarihli dava dilekçesiyle yapılan feshin haksız fesih olduğundan bahisle huzurdaki davayı ikame ettiğini. Davacı tarafından 25.11.2020 tarihli dava dilekçesi ile huzurdaki dava her ne kadar müvekkil şirketler …., … A.Ş. ve … AŞ’ye karşı ikame edilmiş olsa da, davacı bayi ile yapılan Sözleşme hükümleri incelendiğinde, taraflar arasındaki Sözleşme’nin davacı ile müvekkil şirket … A.Ş. arasında imzalandığını, müvekkil şirketler … A.Ş. ve … A.Ş.’nin huzurdaki davaya konu Sözleşme’ye taraf olmadıklarının görüleceğini. Bu sebeple davacı ile herhangi bir sözleşmesel ilişki içinde bulunmayan ve ticari faaliyette de bulunmamış müvekkil şirketler, … A.Ş. ve … A.Ş. yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiğini, Davacı taraf 25.11.2020 tarihli dava dilekçesinin sonuç kısmında “dava tarihi itibariyle talep olan miktarlarda belirlenebilir olmadığından” şeklindeki ifadesiyle; ceza bedelleri toplamı, fesih sebebiyle zarar, TTK 113/3 hükmü gereği prim alacağı ve TTK 121/4 hükmü gereği prim alacağı bakımından davasını belirsiz alacak davası şeklinde ikame ettiğini, Ancak, HMK’nın belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesi uyarınca, belirsiz alacak davası ancak belirli şartların sağlanması halinde açılabileceğini: “Davanın açıldığı tarihte alacağın yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hallerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceğini.” Dolayısıyla davacının iddia ettiği alacak kalemleri bakımından, taleplerini tam ve kesin olarak belirleyebileceği hallerde, kanun hükmü gereği belirsiz alacak davası açamayacağını. Davacı, maddi zarar ve prim alacağı taleplerini tam ve kesin olarak belirleyebilecek durumda olduğunu, İlk olarak davacı taraf ceza bedelleri toplamını talep ettiğini. Davacı tarafa uygulanan cezalar ve bu cezalara ilişkin kayıtlar taraflarca cari hesaplara eklenerek kayıt altına alındığını. Bu sebeple de davacının ceza bedelleri ile ilgili olarak talebine dair toplam talep miktarını kesin olarak belirleyememesi mümkün olmadığını. Bu sebeple de ceza bedellerine ilişkin talep bakımından davacının belirsiz alacak davası ikame etmesinde herhangi bir hukuki yararı olmadığını. Dava HMK’nun 107. Maddesine açıkça aykırı şekilde belirsiz alacak davası olarak ikame edildiğini. Ayrıca prim alacaklarına yönelik talep açısından da; prim sistematikleri bayilere yayınlanmakta olup, hangi işlemden ne kadar prim kazanacakları belirli olduğunu. Dolayısıyla ilgili hesaplamaya etki edecek olan tüm kalemler bayilere bildirilmekte olup, bu sebeple bayiler bu hesaplamayı yapabilecek durumda olduğunu. Bu yüzden bahse konu tazminat taleplerini de belirsiz alacak davası şeklinde talep edemeyeceğini Taraflar arasındaki … sözleşmesinin 25. Maddesi; “…’nın işbu Sözleşme’ye aykırı bir davranışı sonucunda, işbu Sözleşme’nin … tarafından feshi halinde …’nın 27. Maddede belirtilen 10 (on) günlük süre içerisinde doğmuş ve doğacak tüm borçları ödememesi yahut … ‘un doğrudan veya dolaylı bir zararının ortaya çıkması ya da çıkma ihtimalinin bulunması halinde teminat mektupları nakde çevrilerek irat kaydedilecektir.” müvekkil şirketler ile davacı bayi arasındaki sözleşmesel ilişkinin sona ermesinin ardından bayinin müvekkil şirketlere, taraflar arasındaki ticari ilişki sebebiyle borcu bulunmakta olduğunu sözleşmesel ilişkinin sona erdirilmesinin ardından, davacı tarafça müvekkil şirketlere sunulan teminat mektubu taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine uygun olarak nakde çevrilip irat kaydedildiğini. davanın reddine karar verilmesini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin … esas sayılı dosyasında dava dilekçesi ekinde sunduğu arabuluculuk son tutanağında sadece davalı … AŞ yönünden arabuluculuk son tutanağının yer aldığı görülmüş, 10/12/2020 tarihinde düzenlenen tensip zaptının 11 nolu ara kararı ile arabuluculuk son tutanağının aslı veya onaylı suretinin sunulması için kesin süre verilmiş, verilen kesin süre içerisinde davalılar … A.Ş. ve … A.Ş. yönünden arabuluculuk son tutanağı sunulmamış, … esas sayılı dosyanın 09/07/2021 tarihli ön inceleme duruşmasında 2 nolu ara karar ile Davalılar … ve … yönünden açılan davanın … esas sayılı dosyadan tefrikine karar verilerek tefrikle Mahkememizin 2021/454 esas sırasına kaydedilmiştir.
Dava; taraflar arasında akdedilen sözleşmenin haksız feshedildiğinden bahisle haksız tahsil edildiği iddia edilen ceza bedeli, fesihten kaynaklanan zararların ve prim alacağının tahsili ile nakde çevrilen teminat mektubunun bedelinin tahsiline ilişkin alacak ve tazminat davasıdır.
Tüm dosya kapsamı incelendiğinde ve değerlendirildiğinde;
Arabuluculuk, 6325 sayılı Kanun ile hukukumuza giren Mahkeme dışı uyuşmazlık çözüm yollarından birisidir.
19.12.2018 tarihli 30630 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7155 sayılı kanun MADDE 20- 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
“3. Dava şartı olarak arabuluculuk
”MADDE 5/A- (1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmü ile 01.01.2019 tarihi itibariyle ”konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri için” dava şartı olarak arabuluculuk getirilmiş olup,
Mahkememizin … esas sayılı dosyasında10/12/2020 tarihinde düzenlenen tensip zaptının 11 nolu ara kararı ile arabuluculuk son tutanağının aslı veya onaylı suretinin sunulması için kesin süre verildiği, kesin sürenin sonuçlarının ihtar edildiği, verilen kesin süre içerisinde davalılar … A.Ş. ve … A.Ş. yönünden arabuluculuk son tutanağı sunulmadığı, davacı tarafça dava açılmadan evvel davalılar … A.Ş. ve … A.Ş. yönünden arabuluculuğa başvurulmadığı ve zorunlu dava şartının yerine getirilmediği anlaşıldı.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 20.06.2019 tarih, 2019/1038 Es. ve 2019/869 K. sayılı ilamında “…TTK 5/A maddesi 1. fıkrasında arabulucuya başvurulmasının dava şartı olarak düzenlendiği, davanın arabulucuya başvurulmadan açıldığı ve arabulucuya başvuru şartı mahiyeti gereği sonradan tamamlanamayan özel dava şartlarından olduğu anlaşılmakla, mahkemece verilen dava şartı yokluğu nedeniyle usulden red kararı usul ve yasaya uygun olmakla … ” yönünde karar vermiştir.
6325 sayılı yasanın 18/A Maddesi- (Ek:6/12/2018-7155/23 md.)
”(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) …Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.”
HMK 138(1) madde; ”Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir…” belirtilen istinaf kararı ve kanun maddeleri uyarınca dosya üzerinden 6325 sayılı yasanın 18/A maddesinin 2. fıkrası gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Mahkememize açılan işbu davanın HMK 114(2) maddesi ve 115(2) maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE
2-Mahkememizin … esas sayılı dosyasından tefrik edilerek 2021/454 esasa kaydedilen işbu dosyada harç alınmadığından karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30-TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,

3-Yargılama giderinin davacı üzerine bırakılmasına,
5-Davalılar kendisini vekili ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.040,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalılar vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verildi. 09/07/2021

Katip …
e-imzalıdır.

Hakim …
e-imzalıdır.