Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/361 E. 2021/761 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/361 Esas
KARAR NO:2021/761

DAVA TARİHİ:28/12/2016
KARAR TARİHİ:27/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil eden sigorta şirketinde, … sayılı birleşik sigorta poliçesi ile kasko sigortası bulunan … plakalı vasıtaya, … plakalı davalı borçlulardan …’ın aracı tarafından 18.07.2012 tarihinde zarar verildiğini, meydana gelen zarar çerçevesinde müvekkili şirket tarafından sigortalısına hasar tazminat bedeli ödendiğini, tazminatı ödeyen vekil edenin, gerek davalı …, gerekse de davalı …’a ait vasıtanın sigortacısı olan davalı … Sigorta ile yapılan rücu yazışmalarından herhangi bir sonuç alamadığından ve davalılar hasardan sorumlu olduğundan halefiyet hükümleri gereğince müvekkili sigorta şirketinin sigortalısına ödediği tazminat bedelinin, ödeme tarihinden itibaren işlemiş yıllık faizi ile tahsili için …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından takibe geçildiğini, davalıların takibe itiraz ettiğini beyanla, icra takip dosyasına davalıların yaptıkları haksız ve mesnetsiz itirazın iptaline, takibe itiraz eden davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …vekili cevap dilekçesinde özetle; görev itirazında bulunduğunu, Asliye Hukuk Mahkemelerinin yetkili olduğunu, yetkili mahkemenin müvekkilinin yerleşim yeri mahkemesi olan Mudanya Mahkemeleri olduğunu, davanın ve takibin yetkisiz yerde açılmış olduğundan bahisle yetki itirazlarının kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, davanın zamanaşımına uğradığını, rücuya konu olay bir trafik kazası, haksız fiilden doğan bir borç olmakla BK ve KTK’da getirilen zamanaşımı süresinin 2 yıl olduğunu, takibin süresi içerisinde açılmadığını, icra takip dosyasının açılış tarihi 05.09.2013 dava tarihinin ise 28.12.2016 olduğunu, davanın İİK’da itirazın iptali davası için getirilen 1 yıllık süre içerisinde açılmadığını, bu yönüyle de zamanaşımı süresinin dolduğunu, takip tarihi ile dava tarihi karşılaştırılması durumunda; takip açıldıktan sonra BK haksız fiiller ve KTK’da trafik kazaları için öngörülen 2 yıllık dava açma süresinin tüketildiği sabit olmakla davanın müvekkili yönünden zamanaşımı nedeniyle reddini talep ettiğini, ayrıca taraflarına bu miktarda husumet yönetilemeyeceğini, davacıya sigortalı aracın … plakalı kamyon çekici treyler … plakalı römork ile çarptığını, kaza nedeniyle davacı 29.294,00 TL ödediklerini, bu hasardan sorumlu sorumlu olmadıklarını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili Mahkememize sunduğu yanıt dilekçesi ile, davanın kötü niyetli ve haksız açıldığını, alacağın zamanaşımına uğradığını, aktif husumetlerinin bulunmadığını, sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğu iddiasının kabul etmediklerini, inkar tazminatı isteminin yerinde olmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Dava, kasko sigorta sözleşmesin kaynaklanan rücu an tazminat istemine ilişkindir.
Mahkememizin 2016/1283 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde; maddi hasarlı trafik kazasının 18/07/2018 tarihinde meydana geldiği, dava tarihinin 28/12/2016 olduğu, 2918 sayılı KTK 109. maddesine göre 2 yıllık zamanaşımına tabi bulunduğu, eldeki davada ceza zamanaşımı süresinin ise uygulanmayacağının sabit olduğu, ( 27/02/2018 tarih, 2015/12069 esas ve 2018/1379 karar sayılı ilamı), kaza tarihinden sonra iki yıllık süre dolmadan 19/09/2013 tarihinde davacı sigorta tarafından davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı, icra takibi nedeni ile 6098 sayılı TBK 154 uyarınca zamanaşımın kesilmiş olduğu, zamanaşımının yeniden işlemeye başladığı takip talep tarihinden sonra, borçluların yasal süresi içerisinde sundukları itiraz dilekçeleri ile 14/11/2013 ve 06/11/2013 tarihlerinde takibin borçlular yönünden durduğu, bu tarihlerden sonra dava tarihi 28/12/2016 tarihine değin takip dosyasında hiçbir işlem yapılmadığı, takiple birlikte yeniden işlemeye başlayan 2 yıllık zamanaşımı süresinin, dava tarihi itibari ile dolmuş olduğu, davalıların süresi içerisinde ileri sürdükleri zamanaşımı itirazının (davalı … cevap süresinin son günü; davalı sigorta şirketi süre uzatım kararı ile verilen sürenin son günü ) yerinde olduğu, gerekçesiyle 20/03/2019 tarihinde 2019/241 Karar sayılı karar ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Mahkememizin 20/03/2019 tarih 2016/1283 Esas, 2019/241 Karar sayılı kararın davacı vekili tarafından İstinaf edilmesi üzerine dosya İstinaf incelemesi yapılmak üzere İstanbul BAM ilgili HD’ne gönderilmiştir.
İstanbul BAM 8.HD.20/05/2021 tarih ve 2019/2398 Esas,2021/808 Karar sayılı ilamında, “…Davalıların borca itiraz dilekçelerinin davacıya tebliğ edilmediği, bu nedenle İİK 67.maddesinde belirtilen 1 yıllık hak düşürücü süre ile 2918 sayılı KTK 109.maddesinde belirtilen 2 yıllık zaman aşımı süresinin dava tarihi itibariyle dolmadığı anlaşıldığı…” gerekçesiyle mahkememizin 20/03/2019 tarih 2016/1283 Esas, 2019/241 Karar sayılı kararının kaldırılmasına karar vermiş, kaldırma ilamı üzerine dosya mahkememizin 2021/361 Esas sırasına kaydedilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde ve değerlendirildiğinde;
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 24/01/2013 tarih 2011/12619 esas 2013/1079 karar sayılı ilamında; “…zamanaşımının icra takibiyle kesilmesi halinde takibe ilişkin her işlemden sonra yeni bir sürenin başlayacağı hükmünü haizdir. Başlayacak yeni sürenin, asıl zamanaşımı süresi kadar olduğu izahtan varestedir… İcra takibinin itiraz üzerine durması halinde, alacaklının kesilen ve yeniden başlayan zamanaşımı süresinin tekrar kesilmesini ve yeni bir sürenin başlamasını teminen yapabileceği tek işlem, itirazın iptalini veya kaldırılmasını dava etmekten ibarettir. Söz konusu işlemlerin, istikrar kazanan Yargıtay uygulaması ve doktrince de benimsenen “uyuşmazlığı ileriye götüren işlemler” niteliğinde olduğu açıktır. İİK’nun 67. ve 68. maddelerinde söz konusu davaların açılabilmesi için öngörülen 1 yıllık ve 6 aylık süreler ise hak düşürücü nitelikte olup itirazın tebliği tarihinden itibaren başlamakla birlikte, bu davaların itiraz alacaklıya tebliğ edilmeden de açılmasına engel bir kanun hükmü bulunmamaktadır. İtirazın alacaklıya tebliğ edilmemesi, sadece İİK’nun 67 ve 68. maddelerinde sözü edilen hak düşürücü sürelerin başlamasına engel teşkil eder niteliktedir. Bu açıdan bakıldığında, işbu dava, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmış ise de … zamanaşımı süresinin dolmasından sonra ve fakat hak düşürücü süre içerisinde açılan davanın alacağın zamanaşımına uğramasına engel bir niteliği yoktur. Öte yandan, BK’nun 132. maddesinde zamanaşımını durduran sebepler sıralanmıştır. Belirtilen durum, bir diğer söyleyişle icra takibinin durması, anılan kanun maddesinde yazılı sebepler arasında yer almadığından işlemeye başlayan zamanaşımının itirazın alacaklıya tebliğine değin durmuş olduğundan da söz edilemeyecektir. Üstelik, İİK’nun 59. maddesi, icra takibine girişen alacaklının, borçlunun yapabileceği itirazın tebliği için gerekli gideri peşinen karşılamakla yükümlü olduğu hükmünü içermektedir. Kısaca söylemek gerekirse, bu konudaki yükümlülük alacaklıya aittir. İncelenen takip dosyası zabıtlarından, alacaklı vekilinin bu gideri yatırmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda da, alacaklının itirazın kendisine tebliğ edilmediğinden bahisle davalının oyalaması nedeniyle zamanaşımı süresinin geçirildiğini, bir başka söyleyişle zamanaşımı def’inin ileri sürülmesinin MK’nun 2. maddesine aykırı olduğuna dayanabilmesi olanaklı değildir. Bir an için, BK’nun 132. maddesinde sıralanan zamanaşımını durduran sebeplerin sınırlı olmadığının, icra takibinin itiraz üzerine durdurulması halinde itirazın tebliğine değin alacağa yönelik zamanaşımı süresinin de duracağının ilke olarak kabulü halinde dahi, alacaklının borçlunun zatından kaynaklanmayan nedenlerden yararlanması sonucunu doğuracak şekilde, borçlunun itirazı ile itirazın alacaklıya tebliği arasında zamanaşımı süresinin durması gerektiği de ileri sürülemeyecektir…” denilerek eldeki davaya benzer durum için hak düşürücü süre ve zamanaşımı süresinin birbirinden farklı olduğuna değinilmiştir.
Alıntılanan Yargıtay ilamından açıkça anlaşıldığı üzere mevcut yasal düzenlemeler de dikkate alındığında; İtirazın iptali davası için İİK 67.maddede düzenlenen süre hak düşürücü süre niteliğinde olup, hak düşürücü süre ile zaman aşımı süresi süreleri niteliği sebepleri ve sonuçları bakımından birbirinden farklı olup, borca itirazın alcaklıya tebliğ edilmemesi hak düşürücü sürenin işlemeye başlamasına engel olmakla birlikte zamanaşımını durduran sebeplerden değildir. Alacaklının borca itirazın kendisine tebliği için takip dosyasında yeterli avans bulundurmaması nedeniyle itirazın kendisine tebliğ edilmediğinden bahisle davalının oyalaması nedeniyle zamanaşımı süresinin geçirilerek zamanaşımı def’inin ileri sürülmesinin MK’nun 2. maddesine aykırı olduğuna dayanabilmesi olanaklı değildir. Netice olarak Mahkememizin 20/03/2019 tarihli kararında belirtilen hususlar ve BAM kaldırma ilamına ilişkin açıklanan gerekçelerle eldeki davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Zamanaşımı nedeniyle davanın REDDİNE,
2-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30TL karar ve ilam harcının peşin alınan 526,42 TL ‘den mahsubu ile bakiye 467,12 TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya/vekiline iadesine,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Kendini vekille temsil ettiren davalılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 4.623,80-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Yatırılan avanstan artan kısmın karar kesinleştiğinden yatırana/vekiline iadesine,
Dair, tarafların/vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/10/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır