Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/336 E. 2021/517 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/336 Esas
KARAR NO:2021/517

DAVA:Muvazaa Nedeniyle Kıymetli Evrak İptali – Menfi Tespit
DAVA TARİHİ:16/02/2021
KARAR TARİHİ:01/07/2021

… Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E K sayılı 22/03/221 tarihli görevsizlik kararı üzerine Mahkememizin iş bu esasına kayıt edilen Muvazaa Nedeniyle Kıymetli Evrak İptali davasında;
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilleri … ve …’ın müteveffa …’ın eşi ve kızı olduğunu, …’ın 05.11.2019 tarihinde geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetmesi nedeni ile yasal mirasçıları konumunda olduklarını, müteveffanın sağlığında müvekkil … aleyhine …. Aile Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile boşanma davası açmış olduğunu ve söz konusu davanın 12.09.2019 tarihinde reddedildiğini, müteveffanın muvazaalı işlemler ile müvekkillerden mal kaçırmak amacıyla mal varlığını eksiltmiş olduğunu ve kendini borçlandırdığını, müteveffa tarafından müvekkili aleyhine açılan boşanma davasının tarihi 08.02.2017 olup, muris dava tarihine yakın tarihler olan 21.06.2016 tarihinde … San. Ve Tic. Ltd. Şti’ndeki 125.000TL’lik hissesini, 21.06.2016 tarihinde ile …. Ltd. Şti.’ndeki 125.000TL’lik hissesini, 23.06.2016 tarihinde …. Noterliğinden yapılan işlem ile kendi adına kayıtlı olan … plaka sayılı … marka aracını, 24.12.2018 tarihinde ise …San. Ve dış Tic. Ltd. Şti’ndeki 170.000TL’lik hissesini davalı babasına muvazaalı olarak mal kaçırmak kastı ile devretmiş olduğunu, patronu olduğu iş yerinde asgari ücrede çalışan işçi gibi göstererek kötü niyetli hareket ettiğini,müteveffanın boşanma davası açmak üzere muvazaalı olarak yaptığı devir işlemlerinin ardından müvekkile 05.07.2016 tarihinde boşanmak istediğini söyleyerek evi terk etmek üzere ev eşyalarını toplamaya başladığını ve bu arada müvekkilinin kendisine engel olmak istemesi üzerine müvekkilimize şiddet uygulayarak müvekkilini yaraladığını, bunun üzerine davacı müvekkili …, müteveffa …’ın 05.07.2016 tarihinde kendisine şiddet uygulaması nedeni ile eşi hakkında şikayetçi olmuş ve bu şikâyet üzerine açılan …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … E. ve … K. sayılı ilamı ile 19.01.2017 tarihinde hakkında ceza hükmü kurulduğunu,. Bu tarihten kısa bir süre sonra 08.02.2017 tarihinde de müteveffa tarafından müvekkili aleyhine boşanma davası açılmış olduğunu, boşanma davası devam ederken davalı ve vefat eden oğlu arasında muvazaalı olarak alacaklısı …, borçlusu … olan 20.08.2014 düzenlenme ve 30.10.2018 vade tarihli, 600.000TL bedelli senet düzenlenerek 04.01.2019 tarihinde müteveffa aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatılmış ve aile konutu şerhi olan … adına kayıtlı … Mah. 3189 ada, 17 parsel C Blok 5. Kat D.12 de bulunan taşınmaz üzerine 13.02.2019 tarihli haciz şerhi işlenmiş olduğunu, söz konusu işlemlerin tümü muvazaalı olup, müteveffanın ve davalı babası arasında yapılan devir işlemlerinin tümü geçersiz olduğunu, söz konusu senede ilişkin borç gerçek bir borç olmadığını, muris işbu senet ile kendisini babasına 600.000TL borçlandırmış ise de iddia edilen tarihlerde aralarında murisin 600.000TL borçlanmasını gerektirecek ticari ya da bireysel bir ilişki bulunmadığını, her ne kadar senedin düzenlenme tarihi 20.08.2014 olarak belirtilmiş ise de bu hususun da gerçeği yansıtmadığı ve belge üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ile senedin gerçek düzenlenme tarihinin ortaya çıkacağını Bir an için düzenlenme tarihinin doğru olduğu kabul edilse dahi muris ile davalı arasında bu denli bir borç doğuracak hukuki işlem bulunmadığını;bir an için davalı ile muris arasında gerçek bir borçlandırıcı işlem olduğu kabul edilse dahi muris senedin iddia edilen düzenlenme tarihinden yaklaşık 2 yıl sonra 420.000TL değerindeki şirket hisselerini ve yine yaklaşık 200.000TL değerindeki … marka aracını babasına devretmiş olduğunu,müteveffanın yaptığı muvazaalı işlemler, …’ın müvekkillerimizden mal kaçırmak kastıyla davalı babası … ile işbirliği içerisinde kötü niyetle gerçekleştirilmiş olduğunu, muris … ile davalı …’ın davacılardan mal kaçırma kastı ile muvazaalı olarak gerçekleştirdikleri işlemler, …’ın ölümü üzerine neticesi itibari ile terekenin eksilmesine neden olduğunu, muvazaalı olarak düzenlenen senet ile terekeyi borçlandırmış olduğunu, .kural olarak 3.kişiler danışıklı işlem sebebiyle haklan zarara uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebileceğini, müvekkillerinin müteveffa ile davalı arasında gerçekleştirilen muvazaalı işlemler nedeni ile hem aile konutu olan taşınmazlarını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalmış hem de miras hakları zarara uğramış ve söz konusu muvazaalı senet nedeni ile de borçlandırılmış olduklarını, davalı tarafından muris aleyhine başlatılan …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibin ve aile konutu olan işbu dosyadan hacizli … ili … ilçesi … Mah. 3189 ada, 17 parsel C Blok 5. Kat D. 12’de bulunan taşınmazın 3. Kişilere devrinin önlenmesi amacıyla satış işlemlerinin dava sonuna kadar teminatsız olarak tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep ettiklerini ve adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.

GEREKÇE:
Dava; davalı tarafından …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile davacı aleyhine başlatılan takibin, takibe dayanak olan 20.08.2014 düzenlenme tarihli ve 600.000 TL bedelli bononun muvazaa nedeniyle iptaline ve takip konusu bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
… Asliye Hukuk Mahkemesi … E K sayılı 22/03/221 tarihli kararı ile : ”…dava konusu uyuşmazlığın, KMSH yoluyla başlatılmış kambiyo senedine dayalı icra takipleri nedeniyle açılan menfi tespit davası olması sebebiyle 6102 sayılı TTK’nın 4-5.maddeleri gereğince Ticaret Kanununda düzenlenen kıymetli evraktan olan bono ilişkin davanın mutlak ticari dava niteliğinde bulunduğu dikkate alınarak dava dilekçesinin 6100 sayılı HMK’nın 114/c, 115/2 ve TTK 4 ve 5.maddeleri gereğince görev yönünden reddine karar verilmesi gerekmiş…” hükmü uyarınca dosyada görevsizlik kararı verilerek mahkememizin iş bu esasına kayıt edilmiştir.
Dava dilekçesi incelendiğinde murisin davacı mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla kambiyo senede tanzim ederek kendisini diğer mirasçı olan davalıya borçlandırdığı iddia edilmekle, davanın muris muvazaası hukuksal nedeniyle dayandığı anlaşılmaktadır. Muvazaayı düzenleyen Türk Borçlar Kanunun 19.maddesine göre;
“Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.”
Muvazaa, tarafların anlaşmak suretiyle iradelerinde bilerek ve isteyerek meydana getirdikleri bir uygunsuzluk halidir (Kocayusufpaşaoğlu / Hatemi / Serozan / Arpacı: Borçlar Hukuku Genel Bölüm, Birinci Cilt, Borçlar Hukukuna Giriş Hukuki İşlem Sözleşme, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2014, s. 345)
Öğreti ve uygulamaya göre; muvazaada tarafların esas amaç ve niyetleri, görünürdeki sözleşmenin hukuki sonuçlarını doğurmaması ve bu yolla üçüncü kişilerin aldatılmasıdır. Taraflar gerçek iradelerine uymayan görünürdeki bir sözleşme için anlaşmakta ve böylece her iki taraf da beyan ve iradeleri arasındaki uygunsuzluğun bilinci içinde bulunmaktadırlar.
Muris muvazaası, miras bırakan ile lehine tasarrufta bulunulan karşı tarafın, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla aralarında yaptıkları gizli anlaşmaya dayanan (somut olayda iddiaya göre bağış sözleşmesi görünüşteki borç senedi düzenleme sözleşmesiyle gizlenmektedir) muvazaa türüdür.
Yargıtay uygulamasına göre; muris muvazaasından söz edebilmesi için öncelikle üzerinde işlem yapılan malvarlığı değerinin tapuya kayıtlı bir taşınmaz olması gerekmekte ise de, ister tapuya kayıtlı olmayan bir taşınmaz, ister taşınır bir mal veya somut olayda olduğu gibi borçlanma olsun, hepsinde miras bırakanın iradesi aynı olup amaç mirasçılardan mal kaçırmaktır. Muris muvazaası davasında görevli mahkeme Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 2/I’de yer alan “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir” hükmü gereğince Asliye Hukuk Mahkemesi olup, miras bırakanın borç senedi düzenlemesi durumunda muris muvazaası davasının görülüp görülemeyeceği ve koşulları varsa davanın tenkis davası olarak görülüp görülemeyeceğinin tartışmasının da görevli olan Asliye Hukuk Mahkemesince yapılması gerektiği anlaşıldığından davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi ile mahkememizin karşı görevsizliğine, görevli mahkemenin …. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna, tedbir talebinin görevli mahkemece değerlendirilmesine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla;
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1)-İş bu davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından HMK ‘nun 114/1-c ve 115/2 madde uyarınca Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİ ile Mahkememizin KARŞI GÖREVSİZLİĞİNE, görevli mahkemenin …. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğuna,
2-Karar kesinleştiğinde, mahkemeler arasındaki görev uyuşmazlığının çözümlenmesi için dosyanın ilgili İstinaf Hukuk Dairesine gönderilmesine,
Davacı ve davalı vekillerinin ve tarafların yokluğunda tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle karar verildi. 01/07/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır