Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/313 E. 2022/371 K. 11.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/313 Esas
KARAR NO :2022/371

DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ:18/09/2014
KARAR TARİHİ:11/05/2022

Mahkememizde görülen Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili harç tarihli dava dilekçesi ile, 26/06/2012 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde … … plakalı araç sürücüsü … nun gerçekletirdiği tek taraflı trafik kazası sonucunda yardım almak için araçtan yaralı halde otobana çıkan … a plakası tespit edilemeyen bir aracın çarpması sonucu vefat etmesi neticesinde annesi müvekkili … tek desteğinden yoksun kaldığı, davalının kaza nedeniyle teminattan sorumlu olduğu, müvekkilinin 1993 doğumlu olduğu kaza tarihinde 19 yaşında olduğu ve öğrenci olduğu, bu sebeple aktüerya hesabının asgari ücretin 1.5 katı üzerinden yapılmasını talep ettiğini belirterek, davanın kabulü ile yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine karar verilmesini bilvekale talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesi ile, mirasçılık belgesine göre müteveffanın iki mirasçısı bulunduğu davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddinin gerektiği, davanın türkiye motorlu taşıtlar bürosuna ihbarının gerektiğini, davanın esasına ilişkin olarak trafik kazasını yapann motorlu araç yabancı plakalı olduğu yabancı plakalı motorlu aracın kusurundan vekil edeni kuruma husumet yöneltilemeyeceği, dava dilekçesinde temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiz talebinin tümüyle reddinin gerektiğini belirterek, davanın reddi ile yagrılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini bilvekale arz ve talep etmiştir.
İhbar olunan Türkiye Motorlu Taşıt Bürosu vekili davaya cevap dilekçesi ile, Türkiyede geçerli yeşil kat sigorta sertifikası olup olmadığı belli olmayan bu araçtan dolayı davanın husumet yönünden reddinin gerektiği, müvekkili kurumun hiçbir sorumluluğu olmadığını belirterek, davanın reddi ile yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini bilvekale arz ve talep etmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklı destekten yoksun kalma tazminatına ilişkindir.
Mahkememizin … esas sayılı dosyasında alınan İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 30/05/2015 tarihli raporunda müteveffanın kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğu belirtilmiştir. Daha sonra sigortacı ve aktüer bilirkişiden alınan 11/11/2015 tarihli raporda ise olayda plakası tesbit edilemeyen aracı kimliği belirsiz sürücünün tamamen kusursuz olduğu ve müteveffanın tam kusurlu olduğu gerekçesiyle davalının tazminattan sorumlu olmadığı belirtilmiştir.
Mahkememizin … esas sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde, 13/06/2016 tarih 2016/501 karar sayılı kararında; kaza tarihi olan 26/06/2012 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde … … plakalı araç sürücüsü …’nun gerçekleştirdiği tek taraflı trafik kazası sonucunda yardım almak için araçtan yaralı halde otobana çıktığı esnada plakası tespit edilemeyen bir aracın çarpması sonucu vefat ettiği, kazadan sonra davacının tek desteği olan oğlunun desteğinden yoksun kaldığı, davacının bu nedenle tazminat istemiyle davalıya başvuru yaptığı, ancak davalının davacıya kazanın oluşumunda murisin tam kusurlu olduğu, sürücünün ve dolayısıyla destekten yoksun kalanların kendi kusurlarından yararlanamayacak olmalarına göre ve gerekçesiyle ödeme yapmaktan imtina ettiği ve davacının bu nedenle bu davayı açtığı, alınan İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 30/05/2015 tarihli raporunda müteveffanın kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğu belirtilmiştir. Daha sonra sigortacı ve aktüer bilirkişiden alınan 11/11/2015 tarihli raporda ise olayda plakası tesbit edilemeyen aracı kimliği belirsiz sürücünün tamamen kusursuz olduğu ve müteveffanın tam kusurlu olduğu gerekçesiyle davalının tazminattan sorumlu olmadığı görüşü beyan edilmişse de, bu görüşe katılmanın mümkün olmadığı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı yasanın 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verildiği, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edildiği, açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğunun anlaşıldığı, Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edildiği (EREN Fikret, Borçlar Hukuku, 9. B, s. 631 vd.; KILIÇOĞLU Ahmet, Borçlar Hukuku, 10. B., s. 264 vd.), 2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verildiği, bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibinin, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabileceği; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebileceği, burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngördüğü ve indirimi zorunlu tutmayarak hâkimin taktirine bıraktığı, Uygulama ve öğretide de (S. Ünan, “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180) bu hususun kabul edildiği, işletenin sorumluluğunun hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin olduğu, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen Güvence Hesabı’nın Yönetmeliğin 9. maddesinde düzenlenen sorumluluğunun da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği, Güvence Hesabı Yönetmeliği’nin “Hesaba Başvurulabilecek Haller” başlıklı 9. Maddesi uyarınca tehlike sorumlusu Güvence Hesabı’nın sorumluluk kapsamı işletenin neden olduğu üçüncü kişilerin bedensel zararlarıyla sınırlamış olduğu, bunun dışında işleten veya sürücünün eşinin, usul ve fürunun veya yakınlarına ilişkin bir sınırlama olmadığı, destekten yoksun kalma tazminatının, BK’nın 45/II. maddesinde düzenlendiği, konusunun, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarar olduğu, amacın, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunması olduğu, Borçlar Kanunu’nun 45/III. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatının, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına ait olduğu, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği, buradaki zararın, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değil, desteğinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendisi üzerinde doğan zarar olduğu, bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığından, desteğin kusurunun bu hakka etkili olmadığı, davacının üçüncü kişi konumunda olduğu gerekçesiyle, bilirkişi raporunda tesbit edilen destek zararı miktarı üzerinden davanın kabulüne, toplam 40.426,21 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan dava tarihi olan 04/04/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Kararın süresi içerisinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya temyiz incelemesi için Yargıtay ilgili Hukuk Dairesine gönderilmiştir.
Yargıtay 17.HD 05/03/2019 tarih 2016/13195 esas 2019/2519 karar sayılı ilamında; Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle Mahkememizin … esas 2016/501 karar sayımı kararının onanmasına karar vermiştir. Davalı vekilince süresi içerisinde karar düzeltme yoluna başvurulması üzerine dosya yeniden Yargıtay 17.HD’ne gönderilmiştir.
Yargıtay 17. HD 19/01/2021 tarih 2019/5539 esas 2021/128 karar sayılı ilamında;”…Haksız fiilden dolayı sorumlu olabilmek için kusurun bulunması şarttır. Mahkemece alınan ATK raporunda desteğin otoyolda tehlike tevlit eder tarzda bulunarak kendi can güvenliğini tehlikeye attığı belirtilmek suretiyle %100 kusurlu olduğu tespit edilmiş ise de, saat 04:30 sıralarında tek taraflı kaza yapan sürücü desteğin kazadan sonra yaşadığı travmanın etkisi altında hayatını kurtarmak için yardım istemek üzere yola çıktığı dikkate alındığında ölümüne neden olan olayda tüm kusurun desteğe verilmesi hatalı olmuştur. Zira gece saatlerinde otoyolda tutanak mümzileri tarafından da tır olduğu kanaat getirilen aracın özelliklerine göre, görüş mesafesi dikkate alındığında yolda bulunan desteği gördükten sonra hiçbir önlem almaması, aracın hızı, desteğe çarptıktan sonra değişen yönlerde 128 metre kadar uzun bir fren izi yapması hususları dikkate alındığında yaya olan desteğe çarpan plakası belli olmayan aracın da bir miktar kusuru bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği kanaati hasıl olmuştur. Bu durumda mahkemece, kusur konusunda rapor aldırılmasına gerek bulunmayıp dosya kapsamında bulunan delillere göre, ölüm olayına sebep olan kazada yaya konumunda bulunan desteğin kusuru yanında plakası tespit edilemeyen desteğe çarpan araç sürücüsünün de bir miktar kusurlu olduğu kabul edilerek ve kusurun derecesi mahkemece belirlenerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar düzeltme isteğinin kabulüne, Yargıtay 17.HD 05/03/2019 tarih 2016/13195 esas 2019/2519 karar sayılı onama ilamının kaldırılmasına, Mahkememizin 13/06/2016 tarih … esas 2016/501 karar sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay 17. HD 19/01/2021 tarih 2019/5539 esas 2021/128 karar sayılı bozma ilamı üzerine dosya Mahkememizin 2021/313 esas sırasına kaydedilmiş, Mahkememizce usul ve yasaya uygun olduğu değerlendirilen Yargıtay 17.HD 19/01/2021 tarih 2019/5539 esas 2021/128 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, Yargıtay 17.HD 24/02/2021 tarih 2019/3292 esas 2021/1848 karar sayılı ilamı doğrultusunda bakiye ömrünün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınarak progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması için ek rapor alınmak üzere dosya bozma öncesi rapor tanzim eden bilirkişilere verilmiştir.
Aktüer bilirkişi Mehmet Domaç, Sigorta Hukuk Uzmanı Cem Küçükoğlu’ nun sundukları 10/02/2022 tarihli raporunda özetle; Davacı …’ nun nihai ve gerçek maddi zararı 71.712,77 TL olarak hesaplanmıştır. Yargıtayın bozma ilamı nazara alındığında 71.712,77 TL olarak hesaplanan maddi zarar tutarından plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün mahkemece takdir edilecek kusuru oranına isabet eden kısmının nazara alınması tespit ve rapor edilmiştir.

Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde ve değerlendirildiğinde;
Dosya kapsamı ve karar düzeltme isteğinin kabulü üzerine verilen bozma ilamında belirtilen hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; desteğin kusuru yanında plakası tespit edilemeyen ve desteğe çarpan araç sürücüsünün de bir miktar kusurlu olduğu belirlemesi karşısında;
Desteğin kaza yaptığı saatin 04:30 sıraları oluşu, kaza sonrası yol dışı kalıp otoyolda kaplama içinde bulunuşu, desteğin tek taraflı olarak yaptığı kaza neticesinde travmanın etkisi altında ve yaralı oluşu ve bu halde yardım istemek üzere yola çıktığı, yol dışı alandan yola çıkılması hareketinin ani olacağının değerlendirildiği, gece saatlerinde gerçekleşen kazada tır olduğu kanaat getirilen plakası belirlenemeyen aracın desteğe çarptıktan sonra 128 metre kadar uzun bir fren izi yapması nedeniyle hızının fazla olduğu, ancak hızı az olsa dahi desteğin yol dışı alandan yola çıkması hareketi ani olarak nitelendirildiğinden hızı az olsa dahi çarpmaya engel olamayabileceği, bu nedenle desteğe çarpan plakası belli olmayan aracın kusurunun, müteveffanın kusuruna nazaran çok daha az olacağı, müteveffanın asli, plakası belirlenemeyen aracın ise tali nitelikte kusurlu olacağı, Mahkememizce, davacının desteği olan müteveffanın %75 oranında, plakası belli olmayan aracın ise %25 oranında kusurlu olduğu değerlendirilmekle bozma sonrası alınan bilirkişi raporuna göre belirlenen 71.712,77-TL destek zararının kazaya karışan tarafların kusur oranına göre 17.928,19-TL tutarındaki kısmı yönünden davanın kabulüne, fazlaya dair talebin reddine karar vermek gerekmiş, ayrıca cevap dilekçesi ekinde sunulan belgeden anlaşıldığı üzere davacının davalıya başvuru tarihi 22/04/2014 olup, dava tarihi 15/04/2014 olduğundan davacının dava tarihinden sonra başvuru yaptığı belirlendiğinden temerrüt tarihinin dava tarihi olduğu ve işleyecek faizin ise davalının sorumluluğunun kanun gereği olması nedeniyle yasal faiz olduğu anlaşılmış, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda izah olunan nedenlerle;
1-Davanın kısmen kabulüne,
Müteveffa …’nun desteğinden yoksun kalmaları nedeniyle, davacı anne … için 17.928,19-TL maddi tazminatın dava tarihi olan 15/04/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya dair talebin reddine,
2-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 1.224,67-TL harçtan, 25,20-TL peşin harç ve 238,25-TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 961,22-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 417,90-TL tebligat/ posta gideri, 1.700,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.117,90-TL’nin kabul ret oranına göre 939,29-TL tutarındaki kısmı ile 25,20-TL başvurma harcı, 25,20-TL peşin harç, 238,25-TL ıslah harcı, 26,80-TL vekalet harcı olmak üzere toplam 1.254,74-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Kendini vekille temsil ettiren davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Kendini vekille temsil ettiren davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Yatırılan avanstan artan kısmın karar kesinleştiğinde yatırana/vekiline iadesine,
Dair, davacı vekilini ve davalı velinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 11/05/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim ….
e-imzalıdır