Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/231 E. 2022/194 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/231 Esas
KARAR NO:2022/194

DAVA:Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ:03/04/2021
KARAR TARİHİ:17/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; …son genel kurulu 27/01/2006 tarih 6480 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde tescili ilan edildiğini ve 3 yıl görev yapmak üzere yönetim kurulu seçildiğini, 22/07/2007 tarihinde şirket hisselerinin devredildiğini ve yeni yöneticilerin işbaşına geldiğini, bu tarihten sonra şirket faaliyetini tatil ettiğini ve 6102 sayılı TTK geçici 7.madde kapsamında Tasfiyeye ve Ticaret sicilden terkine karar verildiğini ve 16/10/2014 tarihinde T.T. Sicili gazetesinde tescil ve ilan edildiğini, ilgili şirketin 2007 tarihi itibariyle esas sermayesini yitirdiğini ve borcunu ödemekten acz içinde bulunduğu gerekçesi ile …. ATM …sayılı dosyası ile şirketin fesh ve tasfiyesine karar verildiğini ve işbu kararın T.T.Sicili gazetesinde de tescil ve ilan edildiğini, … ticaret sicili …-…. sayıda kayıtlı iken 09.10.2014 tarihinde T.Ticaret Sicili gazetesinde “münfesih “ sayılmasına karar verilerek tescil ve ilan edilen davalılardan tasfiye halindeki …’nin bütün hisseleri 22.02.2007 tarihinde yapılan “çok taraflı” sözleşme hükümleri gereğince davalıların arasında bulunduğu …, …, dava dışı … ve … …, … … adlı kişilere müşterek borçlu müteselsil kefalet hükümleri uygulanmak ve sorumluluk yaratacak biçimde davacı tarafından devredildiğini, devreden davacı 21.02.2007 tarihinden geçerli hisseleri devir ve yönetim kurulundan istifa ederek ayrıldığını, 28.03.2007 tarihinde tescili ilan edilen türkiye ticaret sicili gazetesi 6775 sayı ve 429-430 sayfasında, … ile, yönetimden istifa ve yeni yönetim teşkili sonucu davacının hukuki ve fiili zarar ve yarar ilişkisi kesildiğini, davacının istifası ile boşalan yönetim kurulu üyeliğine dava dışı … seçildiğini, davalı şirket yönetim kurulu, …, …, … oluşmuş, yönetim kurulu üyeleri kendi aralarında “şirketin temsili” hakkında karar oluşturduklarını ve. T.T.Sicili gazetelerinde durum tescil ve ilan edildiğini, davanın ilk ve birinci davalı ve davacıya karşı sorumlusu; … olup, davalı şirket, ödemekle yükümlü olduğu kendi borçlarını kefalet müesssesesinin tanımladığı şekil ve kapsamda yöneticilerinin görevde ve sorumlu olduğu bir zamanda davacıya ödettiğini, 28.03.2007 tarihinden geçerli … için, yönetim kurulu üyelerinin şirkete karşı kasti ve kusurlu sorumlulukları doğmuş ve olayların başlangıcını teşkil edildiğini, konu şirketin yönetim kurulu üyeleri kendi aralarında müteselsil esaslı olmak üzere Türk Ticaret Kanunu Ve Ana Sözleşme hükümleri kapsamında davalı şirkete, şirketin davacıya verdiği zaradan ötürü kast, ihmal aktif kusur esaslı, şirket borçlardan sorumlu olduklarını, davalı … 27.01.2007 tarihli ve diğer 5 kişi ile birlikte imza ettiği çok taraflı sözleşme ile sözleşme ekinde listelenerek gösterilmiş davalı …’in borçlarının davacıya karşı ödenmesinin yükümlendiğini, davacının konu şirtketle 28.03.2007 tarihinden geçerli olarak hukuki, fiili,ekonomik ve mali ilişkisi kesilmiş olduğu halde davalı şirketin üçüncü kişilere olan borçları hukuki yollar kullanılarak, davacının kefaleti, ve kanundan doğan sebepler ile davacıdan talep ve tahsil edildiğini, davalılardan Tasfiye Halindeki … davacıya karşı kefalet hukukunun tanımladığı sınırlar içinde sorumlu olduğunu, diğer davalılar ve arkadaşları ile, 22.02.2007 tarihinde imzalanmış çok taraflı sözleşme ve ekleri hükümleri uyarınca davacının ödediği davalı …’e ait listelenmiş borçların ödemesi yükümlendiklerini, bu sebeple …, … 22.02.2007 tarihli sözleşme hükümlerine aykırı davranışları ile davacının zararına sebebiyet vererek sorumluluklarının doğumuna sebebiyet verdiklerini, şirketten alınmayan şirket borçları davacıdan tahsil edildiğini, davalılara kefalet ve verilen zararlar sebepleri işe ayı ayrı fakat teselsül esaslı rücu hakkı doğduğunu, şimdilik kaydı ile 500-TL kanuni en az tespit ve talep edilmiş belirsiz alacak ve tazminatın rücu ve talep hakkının doğumu tarihinden, geçerli işlemiş, işleyecek faiz, tazminat haklarımızın davalılardan müteselsilen tahsil edilmesine, fazlaya ve diğer haklarımızın saklı tutulmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; Davacının dilekçesinde bahsettiği çok taraflı protokol nedeni ile alacak ve tazminat isteminin hukuken himaye görmediği ….asliye ticaret mahkemesi … (birleşen ….atm …/… e.) sayılı kesinleşmiş mahkeme ilamında alınan bilirkişi raporunda “davacının devretmeyi taahhüt ettiği şirket hisselerini davacıya devretmediği” açıkça ifade edildiği, kesin hüküm nedeniyle davanın reddi gerektiği, Çok taraflı protokol hükümleri gereğince, hisse devirlerinin davacı tarafından gerçekleştirilmediği, müvekkil davalının …’in şirketin hissedarı kılınmadığı ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … sayılı kesinleşmiş mahkeme ilamı ile hüküm altına alındığı ve protokol hükümleri dahilinde olan şirket hisse bedeli mahiyetinde olan senetler (bonolar) müvekkilin borçlu olmadığı kesinleşmiş ilam ile hüküm altına alındığı, bu durumda davacının davasının dayanağı olan çok taraflı protokol hükümlerinin davacı yanca edimleri yerine getirilmediği, sayın mahkemenin de takdir edeceği üzere müvekkilden tazmin yükümlülüğünün olmadığı, davacının kötü niyetli olduğunu, davacı taraf, …. Asliye Ticaret Mahkemesi kararının kesinleşmesi ve müvekkilin borçlu olmadığının kesin ve net bir şekilde tespit edilmesinin akabinde, aradan 1 aylık süre geçmeden ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Sayılı dosyasında, huzurdaki davayla birebir konusu aynı olan Alacak davası açtığını, Mahkemece verilen 01/03/2021 tarihli ara karar neticesinde, zorunlu dava şartı arabuluculuk son tutanağının dosyaya sunulmadığı gerekçesiyle davacıya 1 haftalık kesin süre verildiğini, Davacı taraf, 01/03/2021 tarihli ara karardan sonra, 05/03/2021 tarihinde ticari uyuşmazlıklarda dava şartı arabuluculuğa başvurmuşsa da, kesin sürede arabuluculuk son tutanağı sunulmaması sebebiyle 12/03/2021 tarihinde açmış olduğu davanın usulden reddine karar verildiğini, 05/03/2021 tarihinde davacı tarafından başvurulan Arabuluculuk aşamasında anlaşma olmaması sebebiyle de, ilk açmış olduğu 11.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Sayılı dosyadaki dava dilekçesinin talepleriyle aynı olan bir dilekçeyle birlikte huzurdaki davayı ikame ettiğini, Tüm bu açıklamış olduğumuz hususlar dahilinde, davacı kesin mahkeme hükmünü öğrenmesinin akabinde huzurdaki davayı açarak açıkça kötüniyetli olduğunu ortaya koyduğunu, her ne kadar dava dilekçesi ekinde davasının dayanağı olan çok taraflı protokol konulmamış ise de davanın mesnedi yapılan 22.02.2007 tarihli çok taraflı protokolün tüzel kişilikler hariç 5 ayrı tarafı ( …, …, …) daha vardır. bu anlamda husumet itirazında bulunduklarını, sözleşmenin taraflarının tümü de bu davanın davalısı olması gerektiğini, İto kayıtlarına göre ; … halen tasfiye halinde (Tasfiye Memuru Hakan Timurkaynak) olup, %99 hissesi davacı … olmakla, müvekkilin tarafıma beyan ettiği üzere, davacının ortağı olduğu diğer grup şirketler de dahil olmak üzere tasfiye memuru bizzat davacının muhasebecisi konumunda olan Hakan Timurkaynak olduğunu, davacı davasını sadece şirket ve yönetim kurulu üyeleri ile yönetim kurulu başkanına yöneltecek olsa dahi; husumet itirazında bulunma zarureti olduğunu, zira müvekkilin o tarihte Eski TTK hükümlerince yürürlükte olan davacının sahibi olduğu şirketi temsilen yönetimde yer almış ve yine bizzat davacı şirket hakim ortağı olarak yönetimde söz sahibi olarak pozisyonuna devam ettiğini, davacı daha evvel yine tarafları aynı olan tazminat ve alacak bedel tespit istemli davayı …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayısından açtığını ve bu dosyada karar verildiğini, işbu karar üst yargı yollarına taşınmış ise de karar 16/11/2020 tarihinde onandığını ve kesinleştiğini, işbu sebeple derdestlik itirazında bulunduklarını, huzurda görünen davanın İstanbul Anadolu ATM mahkemesinde görülmesi gerektiğini bu nedenle yetki itirazında bulunulduğunu, ayrıca davacı bu davayı kaybettiği takdirde ortaya çıkacak maddi ve manevi zararların karşılanması için davacı yanın işbu dosyaya teminat yatırması gerektiğini, ayrıca huzurdaki dava 22.02.2007 tarihinden bu yana 14 yıl 3 ay sonra açıldığını, bu nedenle huzurdaki davanın zamanaşımı nedeni ile esas yargılamaya geçilmeden reddine karar verilmesini talep ettikleri görüldü.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; Bu dava, tarafların davacı …, müvekkil ve diğer dört kişinin tarafı olduğu sözleşmeden kaynaklandığını, Bu sözleşmeye göre …’nin 4 ayrı şirketin hisselerini devredeceğini, ancak davacı devredilen şirketlerin hisselerini süresi içinde devretmediğinden müvekkilin kefalet ve zincirleme borç yükümlülüğünün kalmadığını, Müvekkil kefalet ve zincirleme borç yükümlülüğü oluşmadığı iddasıyla … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında davalı … aleyhinde menfi tespit davası açmış ve mahkemece aldırılan 08.07.2013 tarihli bilirkişi kurulu raporunda hisse devrinin gerçekleşmemesi nedeniyle müveklik davacı …’e atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığı karşı tarafın çok taraflı sözleşme yükümlerine göre dava konusu senetleri nedeniyle alacaklı hale gelmediği kaanatiyle rapor düzenlendiğini, Yapılan yargılama sonucunda müvekkil …’in karşı taraf …’ye 86 bin TL asıl alacak 54 bin TL işlemiş faiz yönünden tazminat isteminin koşulları bulunmadığından davasının kabulüne, …nin tazminat isteminin reddine, 4.11.2013 tarih 507/284 E. K. Sayılı ilamıyla karar verilmiş ve bu karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.03.2015 tarih ve 6078/3864 E. K. sayılı ilamıyla onanarak kesinleştiğini, davacı samimiyetten uzak bir şekilde müvekkilin kesin hüküm karşısında hiçbir sorumluluğu kalmadığı, rucüen tazminat tazminat isteme hakkınında olmadığını bildiği halde bu davayı kötü niyetli olarak açtığını, müvekkil hakkında açılan davanın usulden ve esastan reddini talep ettikleri anlaşıldı.
Davalı …vekili cevap dilekçesinde; şirket hakkında tasfiye kararı verildiğini, 15.01.1981 yılında … ticaret sicil numaralı anonim ortaklık şeklinde kurulduğunu, tüzel kişi davalı’nın en son hukuki sonuçlar doğuran organların’nın oluştuğu genel kurulu 19.12.2005 tarihinde yapıldığını, genel kurul kararları 27.01.2006 tarihinde 6480 sayılı türkiye ticaret sicili gazetesinde
ilan edilmiş, “3”yıl görev yapmak üzere “3” kişi şirkette hisse ve oy sahibi …, …, …’den oluşan yönetim kurulu seçildiğini, hisse değişiklikleri’nin şirkete karşı geçerli olması, devir ve temlik’in hukuken geçerli yönetim kurulu tarafından, hukuka uygun “NİSAPLA” toplanıp karar alması ve devri onamasını gerektirdiğini, 22.02.2007 tarihinde imza edilen ve başlığında çok taraflı sözleşme yazan bir sözleşme ile …nin tamam hisseleri devir ve temlik edilmiş, eski hissedarlar yerine yeni hissedarlar, …, …, …, … Ve … devreden ve devir alanları bağlayacak şekli ile hissedarlık hak ve hukukunu kazandıklarını, devreden “ESKİ” hissedarların bu tarih itibari ile hissedarlıkları yönetimde bulunma hak ve vazifeleri sona ermiş, yönetim kurulu üyesi … yönetimden istifa ettiğini, şirket için geçerli ve bağlayıcılığı olmayan hisse devirleri söz konusu olduğu halde … ve …in yönetim kurulu üyelikleri devam ettiğini, tabii olarak şirket organlarında devir ve temlike paralel değişiklik olduğunu, yapılacak ilk genel kurulun onayına sunulmak üzere fakat kanuna ve ana sözleşmeye uygun olmayarak üç kişi ile toplanması gerekli Yönetim kurulu iki kişi ile toplanmış, 3.üye olarak, hissedarlık vasfı olmayan …’i yönetim kurulu uyesi naspettiklerini, üç kişiden, …, …, …’den oluşan yönetim kurulu oluşumu ile görev taksimi hakkındaki “yönetim kurulu kararları ” 28.03.2007 tarih ve 6775 sayılı T.T.Sicili Gazetesinde tescili ilan edildiğini, şirket hissedarlarının devir ve temlik sureti ile değişimi, TTK hükümleri paralelinde devir alanlar ve devredenleri bağlayan hukuki sonuç doğuran ve akit olduğu halde hissedar değişikliğinin şirkete karşı hüküm ifade etmesi hukuka uygun oluşmuş Yönetim kurulu Kararı olmasını gerektirmekte olduğunu, …’in nisap dışı seçimi, hissedar olmayışı, genel kurula sunularak karar alınmanmış olması yönetim kurulu üyeliğini geçersiz, temsil ettiği şirkette hissedar olmadan göreve başlamasını kanun dışı kıldığını, somut olarak yönetim kurulu için hukuki gerekirlik hiçbir zaman gerçekleştirilmemiş, sonuçta hisse devirleri şirketi bağlayıcı sonuç vermemiştir. Bu sebeple “hukuk dışı” yönetim kurulunun bütün kararları, uygulamaları, şirkete karşı geçerli ve sorumluluk yaratmadığını, yönetim kurulunun seçimi, kendi aralarındaki görev taksimi, şirketi temsil yetkilerinin düzenlenmesi T.T. Sicilinde tescil ve ilan edilmeleri Sebebi ile “HÜSNÜNİYETLİ ÜÇÜNCÜ KİŞİLER”e karşı geçerlilik oluşturduğunu, tabii ve hukuki sonuç olarak; yönetim kurulunun oluşumu, kararları, temsilde yetkisiz yetki kullanım ve sonuçları organsız, iradesini kullanamayan şirkete zarar verdiğini, yönetim kurulu üyelerinin kişisel sorumluluğu söz konusu olduğunu, yönetim kurulundan istifa tescilinin ilan edildiği 28.03.2007 Tarihi ile 01.11.2017 Tarihleri arasında davalı şirket için hukuk dışı yönetim kurulu üyelerinin yaptıkları veya yapmadıkları şeklinde sonuçlanan bütün fiilleri kişisel sorumluluklarını yarattığını, tasfiye halindeki … davacıya karşı “kefalet hukukunun” tanımladığı sınırlar içinde sorumluluğunun kaynak ve sebebi geçersiz yönetim kurulu üyeleri ve fiilleri olduğunu, geçersiz yönetim kurulu üyeleri …, …, …’in davalı yanında davaya dahil edilmeleri hukuki zorunluluk olduğunu, açıklanan işbu nedenlerle davanın reddini, hukuk dışı fiillerle şirketi zarar sokan iradesinin kaybolmasının sorumlularının davaya dahil edilmesini talep ettikleri görüldü.
DELİLLER:
Davacı vekili delil ve belgelerini ibraz etmiş, davada; banka kayıtları, SGK … Müdürlüğü kayıtlarına, … Vergi Dairesi Kayıtlarına, Mahkeme kararlarına, icra takiplerine, bilirkişi deliline, yerinde tespit deliline, …defter ve kayıtlarına ve ticaret sicil kayıtlarına dayandığı anlaşılmaktadır.
Getirtilip incelenen ticaret sicil kaydına göre; TASFİYE HALİNDE … ŞİRKETİ’nin İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun … sicil numarasında kayıtlı “… Sok. No; 42 … …/İstanbul” adresinde faaliyet gösterdiği, 07/01/1981 tarihinde şirketin ana sözleşmesinin tescil edildiği, şirketin son tescilinin 02/02/2018 tarihinde yapıldığı, şirketin 01/01/2017 tarihinde tasfiyesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Getirtilip incelenen …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyasında davacı / karşı davalı / birleşen dosyada davalı tarafın …, davacı yanında feri müdahillerin … ile …, davalı / karşı davacı … Tic. San. A.Ş., Davalı / karşı davacı / birleşen dosyada davacı …’nin taraf olduğu, 30/03/2017 tarihli karar ile asıl davada davacı karşı davalının davasının kabulüne, asıl davada karşı davanın reddine karar verildiği, işbu kararın İstinaf ve Yargıtay’ın ilgili dairelerince onandığı anlaşıldı.
Getirtilip incelenen …. Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas sayılı dava dosyasında davacı … tarafından davalı …aleyhine 13/03/2014 tarihinde açılan Ticari Şirket (Fesih İstemli) konulu davada davanın kabulüne karar verildiği, ilgili kararın 12/01/2018 tarihinde kesinleştiği anlaşıldı.
Getirtilip incelenen …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyasında davacı … tarafından davalı … aleyhine 24/08/2011 tarihinde açılan menfi tespit konulu davada davanın kısmen kabulü ile davacının ….icra dairesinin … esas sayılı dosyasın da takibe konu edilen senetlerden dolayı asıl alacaktan 86.400 TL işlemiş faizden de 54.252,10 TL borçlu olmadığının tesbitine karar verildiği, ilgili kararın Yargıtay’ın ilgili dairesince onandığı anlaşıldı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; çok taraflı protokol nedeniyle tazminat ve alacak davasından ibarettir.
Davacı yan; Tasfiye Halindeki …deki hisselerini 22.02.2007 tarihinde yapılan “çok taraflı” sözleşme hükümleri gereğince davalıların arasında bulunduğu …, …, dava dışı …, … adlı kişilere müşterek borçlu müteselsil kefalet hükümleri uygulanacak biçimde davacı tarafından devredildiğini, devreden davacının 21.02.2007 tarihinden geçerli olarak hisseleri devir ve yönetim kurulundan istifa ederek ayrıldığını, davacının istifası ile boşalan yönetim kurulu üyeliğine dava dışı …’in seçildiğini, davalı şirket yönetim kurulunun …, … ve … oluştuğunu, davalı şirketin, ödemekle yükümlü olduğu kendi borçlarını kefalet müesssesesinin tanımladığı şekil ve kapsamda yöneticilerinin görevde ve sorumlu olduğu bir zamanda davacıya ödettirildiğini ileri sürerek zararlarının davalılardan tahsilini talep etmiş, davalılar ise dava dilekçesinin usulüne uygun düzenlenmediğini,
davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Davacının dava dilekçesinin incelenmesinde; HMK m.119/1-a maddesi gereğince davacının iddiasının dayanağı olan bütün vaakaların açıkça özetlenmesi ve her bir vakanın hangi delil ile ispat edileceğinin yazılması, ayrıca istediği rücuen alacak ve uğranılan zararların tazmini talepleri ayrıştırılarak her bir talep ve davalı yönünden ayrı ayrı açıkça talep sonucunun belirlenmesi için davacı tarafe 1 hafta kesin süre verilmesine, aksi halde davanın açılmamış sayılacağının ihtarına rağmen davacı yanın talep sonucunun açık olduğunu beyanla ara karar gereğine uygun olarak işlem yapmadığı anlaşılmıştır.
HMK m.119; “(1) Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Mahkemenin adı.
b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.
c) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.
d) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri.
e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.
f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.
g) Dayanılan hukuki sebepler.
ğ) Açık bir şekilde talep sonucu.
h) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası.
(2) Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır.” hükümlerini içermektedir.
İncelenen dosya kapsamına göre; davacı yanın dava dilekçesinin HMK.m.119’da düzenlenen koşulları taşımadığı, davada iddianın ve vakıaların açık ve net bir şekilde belirtilmediği, her bir vakanın hangi delil ile ispat edileceğinin yazılmadığı, aynı davalıya karşı olan, birbirinden bağımsız birden fazla davasını davaların yığılması prensibi çerçevesinde aynı davada ileri sürebileceği, ancak her dava için ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği için tutar yönünden bunları ayrıştırması gerektiği, davacı yana dava dilekçesini HMK m.119 uyarınca yeniden düzenlemesi için sonuçları da ihtar edilerek kesin süre verildiği, ancak bu süre içinde usulüne uygun olarak dava dilekçesinin düzenlenmediği anlaşılmakla HMK m.119/1-2 uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)HMK 119/1-2 maddeleri gereğince davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
2-)Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli harç peşin alındığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-)Davalılar duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-)Karar kesinleştiğinde davacının gider avansından artan bakiyesinin talep halinde davacıya / vekiline iadesine,
Davacı vekilinin ve davalılar vekillerinin yüzüne karşı tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
17/03/2022

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır