Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/208 E. 2021/515 K. 30.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/208 Esas
KARAR NO:2021/515

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:16/09/2014
KARAR TARİHİ:30/06/2021

Davacı vekili 29.12.2010 tarihli dava dilekçesinde özetle; “Akaryakıt sektöründe uzun yıllardır uygulanan yerleşik sisteme paralel şekilde müvekkilinin de bayilerinin faaliyet gösterdiği istasyonların bulunduğu taşınmazlara ilişkin olarak uzun süreli intifa veya kira anlaşması tesis ettiğini,bu intifa veya kira sözleşmesinin süresi ile doğru orantılı olarak da bayilerine,istasyon geliştirme desteği,peşin satış destek primi,ayni/nakdi kredi,ariyet emtia ve ekipman verdiğini ve bazı istasyonlara da direkt yatırım yaptığını, müvekkili şirketin bayilerine yaptığı ödeme ve yatırımların tutarının taraflar arasında kurulan ticari ilişkinin süresi ile doğru orantılı olduğunu,Rekabet Kurulunun 05.03.2009 tarih,09-09/187-56 ve 09-09/187-57 sayılı kararlarına istinaden Rekabet Kurumunun internet sitesinde 12.03.2009’da yayınlanan duyuru ile akaryakıt sektöründe,bayilik sözleşmeleriyle bağlantılı olarak yapılan intifa ve benzer etkiye sahip ekipman,kredi,kira gibi ayni ve şahsi hakları içeren sözleşmelerin,rekabet yasağının süresini fiilen uzatacak şekilde kullanılamayacağı,bu tür anlaşmaların varlığı halinde,beş yılı aşan süreler bakımından,2002/2 Sayılı Tebliğ ile tanınan muafiyet koşullarının ortadan kalkacağının kamuoyuna açıklandığını,buna göre sözleşmelerin belirtilen süreleri aşan kısmının 4054 Sayılı Yasanın 4.maddesine aykırı hale geldiğini ve aynı yasanın 56.maddesi uyarınca geçersiz sayıldığını,sözleşmelerin geçersiz kalan süresine ilişkin olarak yerine getirilmiş edimlerin geri istenmesi durumunda,BK’nun sebepsiz zenginleşme halinde iadenin kapsamını belirleyen 63.ve 64.maddelerinin uygulanması gerektiğini,yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre sebepsiz zenginleşme hangi yolla gerçekleşmiş olursa olsun,sebepsiz zenginleşenin,aleyhine zenginleştiği tarafa geri verme borcu altında olduğunu,iktisap edilen şeyin getirdiği semereler ve sağladığı diğer yararlarında zenginleşmenin kapsamına dahil olduğunu,geçerli bir sebep olmadan ya da başta geçerli olup ta sonradan geçersiz hale gelen bir sebebe dayanarak ifa edilmiş edimlerin karşılıklı ve eksiz iadesinin denkleştirici adalet düşüncesine dayandığını,müvekkili ile davalı arasındaki rekabet hukuku anlamındaki dikey anlaşmanın,Rekabet Kurumunun tebliğ ve kararları doğrultusunda, öngörülen zamandan önce,18.09.2010 tarihi itibarıyla 2002/2 Sayılı Tebliğ ile öngörülen grup muafiyetinin dışında kalarak sonlandığını,bu nedenle davalının gerçekleşmeyen anlaşma sürelerine ilişkin olmak üzere peşinen sağladıkları kazanımları ve semerelerini faizleriyle birlikte müvekkiline iade etme yükümlülüğü olduğunu,…vs.” belirterek,fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla,taraflar arasındaki dikey anlaşmanın tesis edildiği tarihte öngörülen süresinden daha erken bir tarihte sonlanması nedeniyle,istasyon zemin betonu,istasyon bina inşaatı ve bunlarla sınırlı olmamak üzere benzeri ayrılmaz parça niteliğinde yapıların ödeme kalemlerinden geçersiz kalan bakiye süreye isabet eden kısmının dava tarihi itibarıyla ÜFE ile uyarlanıp amortisman uygulanarak güncellenmiş 17.711,03.TL’nin iktisap tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ve KDV’si ile birlikte davalıdan alınarak müvekkili şirkete ödenmesini,talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket 24.02.2011 havale tarihli cevap dilekçesiyle özet olarak;”Davanın yetkili mahkemede açılmadığını,şirket merkezinin …’de olduğunu,bu nedenle davanın … Asliye Hukuk Mahkemesinde açılması gerektiğini,davacıya herhangi bir borçları olmadığını,iddia edilen masrafların kendileri tarafından yapıldığını,davacının herhangi bir ödeme yapmadığını,1997 yılında 20 yıllık sözleşme imzaladıklarını ve buna uygun olarak çalıştıklarını,davacının 18.09.2010 tarihinde bayiliklerini düşürdüğünü,bu durumu internetten öğrendiklerini,akaryakıt almalarının engellendiğini,davacının daha sonra fesihname gönderdiğini ve tapudaki intifa hakkını kaldırdığını,sözleşmenin feshedilmesinin kendilerini zora soktuğunu,davacının 2010 yılında tüm bayilerine otomasyon sistemi kurulması gerektiğini bildirdiğini,02.04.2010 tarihinde otomasyon sistemini kurduğunu, bunun karşılığında 3 ton yağ almak zorunda kaldıklarını,8 ay sonra davacının otomasyon sistemini söktüğünü,kendilerinde hiçbir eşyanın kalmadığını,davacının sözleşmenin feshi nedeniyle hiçbir zararı olmadığını,davanın ticari ahlaka ve hakkaniyete aykırı olduğunu,vs.” beyanla, öncelikle yetkisizlik kararı verilmesini ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce Dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişi raporu alınmıştır. Mahkememizce alınan bilirkişi raporu doğrultusunda 29/12/2011 tarih ve 2011/170-166 E-K sayılı kararı ile hüküm kurulduğu, hükmün temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 08/04/2013 tarih ve 2013/2027 -2013/6269 E- K sayılı bozma ilamı üzerine Davacı vekili beyanında; bozma ilamına uyulmasını talep etmiş olduğu, ayrıca Yargıtayın yeni kararlarında görüş değiştirdiğini, bilirkişilerin bu Yargıtayın yeni görüşüne istinaden bilirkişi raprou düzenlemediklerini, mahallinde keşif kararı verilmesini talep ettiğini, ayrıca davalarının kabulüne karar verilimesini talep etmiştir. Davalı vekili beyanında; önceki beyanlarını aynen tekrar ettiğini, dosyaya aldırılan bilirkişi raporunu kendi savunmalarını doğrular mahiyette olduğunu, tüm dosya kapsamı dikkati nazara alındığında davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilerek bozma ilamı doğrultusunda bilirkişilerden ayrıntılı rapor aldırılmıştır. Mahkememizce tüm deliller toplandıktan sonra ; “Davanın REDDİNE” karar verilmiştir. Bu karar taraflarca süresi içerisinde temyiz edilmiştir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2015/9227 E, 2016/1013 K sayılı 27.01.2016 tarihli ilamı ile bozulmuştur. Bozma ilamında özetle ; “Mahkemece, Dairemiz 08.04.2013 tarih, 2013/2027 Esas ve 2013/6269 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ise de, alınan bilirkişi raporu sadece sözleşmenin yorumlanması suretiyle dosya üzerinden incelemeye dayanmaktadır. Bozma kararı gereği yerine getirilmemiştir. Mahkemece Dairemiz bozma kararında belirtildiği şekilde mahallinde yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ile davacı yanca iddia edilen kalıcı yatırımların taşımaz üzerinde yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise akdin feshinden sonra da davalı yanın, aynı kalıcı yatırımları kullanarak ticaretine devam edip etmediği, bir başka deyişle anılan kalıcı yatırımların taşınmaza değer katıp katmadığı tespit edilerek, şayet bu yatırımların taşınmaza değer kattığının, yani davalı yanın yapılan kalıcı yatırımları kullanarak ticaretine devam ettiğinin saptanması halinde, bunun davacı yanca talep edilebileceği gözetilip varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, mahkeme kararının bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile mahkememiz hükmünü bozmuştur. Mahkememizce bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiştir. Bozma ilamında sözü edilen hususlarda saptama yapılması için davalı petrolün bulunduğu … Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılarak inşaat Mühendisi bilirkişi aracılığı ile keşfen inceleme yapılması istenilmiştir.
… Asliye Hukuk Mahkemesince atanan inşaat mühendisi bilirkişinin hazırladığı 16.03.2018 tarihli 1 sayfadan ibaret raporunda özetle; “Dava konusu taşınmaz üzerinde başka bir akaryakıt istasyonu Memoil bayiliğinin devam ettiğini. Bu akaryakıt istasyonundaki Memoil akaryakıt istasyonuna ait olup giydirmenin yeni olduğu tespit edilmiştir. Davalı Akaryakıt istasyonuna ait sabit yatırım olarak iddia edilen istasyon bina inşaatının yerinde olmadığı belirlenmiştir. İstasyon zemin betonunun iddia edildiği gibi eski tarihli bir yapı olmadığı, yıpranmasından anlaşıldığı üzere yeni olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle sabit yatırımlar için hesaplama yapılmasının gerekmediği” kanaati ile raporunu sunmuştur.
Dosyaya getirtilen yanlara ait tüm deliller, getirtilen delil dosyası, davacı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor, bu raporlara dayanılarak mahkememizce verilen hükümler, bu hükümlerin bozulmasına ilişkin Yargıtay Kararları, bozma ilamı doğrultusunda alınan talimat raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere Huzurdaki dava Rekabet Kurulu’nun 2002/2 sayılı tebliği uyarınca davalı ile davacı arasındaki bayilik sözleşmesinin sona erdiğinden davalıya verilen sabit yatırım bedellerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemine ilişkindir. Akaryakıt sektöründe uzun yıllardır uygulanan yerleşik sisteme paralel şekilde davacının da bayilerinin faaliyet gösterdiği istasyonların bulunduğu taşınmazlara ilişkin olarak uzun süreli intifa veya kira anlaşması tesis ettiği anlaşılmaktadır. Davacının İntifa veya kira sözleşmesinin süresi ile doğru orantılı olarak da bayilerine istasyon geliştirme desteği, peşin satış destek primi,ayni/nakdi kredi,ariyet emtia ve ekipman verdiği ve bazı istasyonlara da direkt yatırım yaptığı anlaşılmaktadır. Davacı şirketin bayilerine yaptığı ödeme ve yatırımların tutarının taraflar arasında kurulan ticari ilişkinin süresi ile doğru orantılı olduğu. Rekabet Kurulunun 05.03.2009 tarih,09-09/187-56 ve 09-09/187-57 sayılı kararlarına istinaden Rekabet Kurumunun internet sitesinde 12.03.2009’da yayınlanan duyuru ile akaryakıt sektöründe, bayilik sözleşmeleriyle bağlantılı olarak yapılan intifa ve benzer etkiye sahip ekipman, kredi, kira gibi ayni ve şahsi hakları içeren sözleşmelerin, rekabet yasağının süresini fiilen uzatacak şekilde kullanılamayacağı, bu tür anlaşmaların varlığı halinde, beş yılı aşan süreler bakımından,2002/2 Sayılı Tebliğ ile tanınan muafiyet koşullarının ortadan kalkacağının kamuoyuna açıklanmıştır. Buna göre sözleşmelerin belirtilen süreleri aşan kısmının 4054 Sayılı Yasanın 4.maddesine aykırı hale geldiğini ve aynı yasanın 56.maddesi uyarınca geçersiz sayıldığını, sözleşmelerin geçersiz kalan süresine ilişkin olarak yerine getirilmiş edimlerin geri istenmesi durumunda, BK’nun sebepsiz zenginleşme halinde iadenin kapsamını belirleyen 63. ve 64.maddelerinin uygulanması gerekir. Yargıtay içtihatlarına göre sebepsiz zenginleşme hangi yolla gerçekleşmiş olursa olsun,sebepsiz zenginleşenin,aleyhine zenginleştiği tarafa geri verme borcu altında olduğu. İktisap edilen şeyin getirdiği semereler ve sağladığı diğer yararlarında zenginleşmenin kapsamına dahil olduğu. Geçerli bir sebep olmadan ya da başta geçerli olup ta sonradan geçersiz hale gelen bir sebebe dayanarak ifa edilmiş edimlerin karşılıklı ve eksiz iadesinin denkleştirici adalet düşüncesine dayandığını, davacı ile davalı arasındaki rekabet hukuku anlamındaki dikey anlaşmanın, Rekabet Kurumunun tebliğ ve kararları doğrultusunda, öngörülen zamandan önce,18.09.2010 tarihi itibarıyla 2002/2 Sayılı Tebliğ ile öngörülen grup muafiyetinin dışında kalarak sonlandığı anlaşılmaktadır. Davacı Rekabet Kurulu’nun 2002/2 sayılı tebliği uyarınca davalı ile aralarındaki bayilik sözleşmesinin sona erdiğini belirterek, davalıya verilen sabit yatırım bedellerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, sözleşmenin davacı tarafça 18.09.2010 tarihinde sona erdirildiği belirlenmiştir. Yanlar arasındaki bayilik sözleşmesinin 30/b maddesinde ”tarafların ihtiyari dışındaki sebeplerle ticaretin devamına mani herhangi bir halin zuhur etmesi durumunda sözleşmenin fesih hali” düzenlenmiş, 31 madede ise feshin sonuçları konusunda düzenleme getirilmiştir. Yanlar arasındaki 01.12.2004 tarihli bayilik sözleşmesinin Rekabet Kurulu’nun 2002/2 sayılı tebliği uyarınca davacı tarafından sona erdirildiği mahkemenin kabulündedir. Sözleşmenin 30 ve 31. maddeleri birlikte değerlendirilerek, … Asliye Hukuk Mahkemesince atanan inşaat mühendisi bilirkişinin hazırladığı 16.03.2018 tarihli raporunda saptanan bilirkişi görüşü alınmış olup sabit yatırımlar için bir değer bulunmadığı belirlenmiştir.
Mahkememizce 2016/502 esas sayılı dosyada Yargıtay bozma kararında belirtildiği şekilde mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi ile davacı yanca iddia edilen kalıcı yatırımların taşımaz üzerinde yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise akdin feshinden sonra da davalı yanın, aynı kalıcı yatırımları kullanarak ticaretine devam edip etmediği, bir başka deyişle anılan kalıcı yatırımların taşınmaza değer katıp katmadığı konusunda … Asliye Hukuk Mahkemesince atanan inşaat mühendisi bilirkişinin hazırladığı 16.03.2018 tarihli raporu alınmış bu anlamda bir değer katılmadığı saptanmış isede mahkememizce atanan bilirkişi kurulunun düzenlediği 25.03.2014 tarihli raporun Ticari defterlerde saptanan sabit Yatırım Bedellerinin toplam 16.739,26 Tl olduğu belirlenmiştir. Bu durumda sabit yatırım bedeli 16.739,26 Tl olduğu mahkememizce kabul edilmiş olup beş yılı aşan süreler bakımından,2002/2 Sayılı Tebliğ ile tanınan muafiyet koşullarının ortadan kalkacağının kamu oyuna açıklanmıştır. Buna göre sözleşmelerin belirtilen süreleri aşan kısmının 4054 Sayılı Yasanın 4.maddesine aykırı hale geldiğini ve aynı yasanın 56.maddesi uyarınca geçersiz sayıldığını, sözleşmelerin geçersiz kalan süresine ilişkin olarak yerine getirilmiş edimlerin geri istenmesi durumunda, BK’nun sebepsiz zenginleşme halinde iadenin kapsamını belirleyen 63. ve 64.maddelerinin uygulanması gerekir. O halde mahkememizce kabul gören 16.739,26 Tl 5 yıla bölünmüş, mahkememizce taktiren kullanım yılı olarak 2 yıl olduğu saptanarak bu rakamla çarpıldığında davacının davalıdan sabit yatırımlar bedeli olarak 6.695,70 Tl tazminat alacağının oluştuğu kanaatine varılmış, 2016/502 esas sayılı dosyada yapılan yargılama neticesinde 2018/641 karar sayılı 09/07/2018 tarihli karar ile davanın Kısmen Kabulüne, (16.739,26 Tl / 5 X bakiye 2 yıl =6.695,70-TL) 6.695,70-TL nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizin 2016/502 esas 2018/641 karar sayılı 09/07/2018 tarihli kararı davalı vekilince süresi içerisinde temyiz edilmiş, bunun üzerine dosya temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay ilgili hukuk dairesine gönderilmiştir.
Yargıtay 11.HD 26/11/2020 tarih 2020/3398 esas 2020/5461 karar sayılı ilamında; “…Mahkemece uyulan bozma kararı çerçevesinde mahallinde keşif yapılıp bilirkişi raporu alınmış sonuçta davacı katkısıyla yapılıp daha sonra davalı tarafından kullanılmak suretiyle menfaat elde edilen herhangi bir kalıcı yatırım bulunmadığı sübuta ermiştir.
Bu durumda mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir….” gerekçesiyle Mahkememizin 2016/502 esas 2018/641 karar sayılı kararının bozulmasına karar verilmiş, bozma üzerine dosya Mahkememizin 2021/208 esas sırasına kaydedilmiştir. Mahkememizce bozma üzerine 30/06/2021 tarihli celsede bozma ilamına ilişkin taraf vekillerinin beyanları alındıktan sonra bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. 27/01/2016 tarihli bozma ilamı doğrultusunda 2016/502 esas sayılı dosyada talimat Mahkemesi aracılığıyla yapılan keşif ve bilirkişi incelemesinde davacı katkısıyla yapılıp daha sonra davalı tarafından kullanılmak suretiyle menfaat elde edilen herhangi bir kalıcı yatırım bulunmadığı belirlendiğinden davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın reddine,
2-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30-TL harcın, peşin alınan 263,05-TL harçtan mahsubu ile bakiye 203,75-TL harcın karar kesinleştiğinde yatırana/vekiline iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan 26,50-TL müzekkere gideri, 14,00-TL tebligat gideri ve 27,38-TL dosyanın Yargıtay’a gidiş dönüş posta ücreti olmak üzere toplam 67,88-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Yatırılan avanstan artan bakiyenin karar kesinleştiğinde yatırana/vekiline iadesine,
Dair, davacı vekilin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/06/2021

Katip … Hakim …