Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/195 E. 2021/584 K. 08.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/195 Esas
KARAR NO:2021/584

DAVA:Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:19/03/2021
KARAR TARİHİ:08/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; HMK’da yer alan genel yetki kuralları gereği … Mahkemelerinni yetkili olduğunu, TTK’nın 4/1-a ve 5. maddesi hükümleri karşısında, TTK’dan kaynaklanan bu davada asliye ticaret mahkemesinin görevli bulunduğunu, davalıya Kasko Sigortasıyla sigortalı … plakalı aracın, 30.11.2019 tarihinde, vale hizmeti aldığı davalı … Hizmeti Ltd.Şti’nin çalışanı diğer davalı …’un kusuruyla sebep olduğu hareketleri sonucunda hasarlandığını, … plakalı aracın 19.02.2019/2020 vade … kasko poliçe numarası ile davalı … şirketine sigortalı olduğunu, Kasko Sigortacısı, sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimselerin kastı dışında kusurları ile meydana gelen zararlardan sorumlu olduğunu, vekiledeni tarafından araçtaki hasar ve tamir bedelinin tespiti amaçlı bağımsız eksper …’ndan rapor alındığını, hasar alan parçaların tespiti ile hasar bedelinin tespiti için alınan ekspertiz raporu için 354,00-TL ekspertiz ücreti ödendiğini, yapılan ekspertiz çalışması neticesinde vekiledenine ait araçtaki zararın giderim bedeli olarak (KDV dahil) 88.449,34-TL tespit edildiğini, bu raporun, sigorta şirketi tarafından kabul edilmediğini, aracın hasarını tam ve kesin olarak ortaya koymadığından, aracın hasarının mahkemece alınacak bilirkişi raporu ile belirleneceğini, … plakalı aracını 30.11.2019 tarihinde öğle saatlerinde … Hizmetleri çalışanına teslim eden vekiledenin, aracını teslim alacağı sırada davalı çalışan …’un aracı şiddetli bir şekilde sürtmesi neticesinde hasar gördüğünü, davalı taraf teslim aldığı aracı aldığı gibi teslim etmekle mükellef olduğunu, dava konusu kazada davalı, sözleşmenin kendisine yüklediği güven ve özenle koruma borcunu aykırı davranmak suretiyle araçta zararın oluşmasına sebebiyet verdiğini, bu nedenle hukuki sorumlulukları bulunduğunu, davalı … şirketine hasar bedelinin ödenmesi için 20/04/2020 tarihinde başvuru yapılmış ise de davanın açıldığı iş bu tarihe kadar herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalı şirketin 04/05/2020 tarihinde temerrüde düştüğünü beyanla, taraflar arasında ki hasar bedeline ilişkin uyuşmazlık sebebi ile talep edebileceğimiz miktarın bilirkişi marifeti ile tespit edilmesinden sonra 6100 Sayılı HMK 107 Md. uyarınca iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmadan alacak miktarını belirlenecek miktar kadar arttıracağımızı, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 500,00-TL ödenmeyen hasar bedelinin ve 250,00-TL ekspertiz masrafının poliçe limitleri dahilinde muhatap şirketin temerrüt tarihi olan 04/05/2020 tarihinden itibaren yasal faizi ve diğer davalılar yönünden kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte; müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafça her ne kadar Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesinde dava ikame edildiği, görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğunu, Müvekkili şirketin yerleşik adresi …, … Cd. No:1, …/… olduğunu yetkili mahkeme … Mahkemeleri olduğunu, iş bu sebeple yetkisizlik kararı verilerek davanın usulden reddini talep ettiğini, Davacı tarafça tüketici uyuşmazlıklarında dava şartı olan arabuluculuk yerine getirilmediğini, Tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğunu, Davacı taraf her ne kadar arabuluculuğa başvuru yapmış ise de yapılan başvurunun Ticari Arabuluculuk kapsamında olduğunu, sayın mahkeme nezdinde ikame edilen iş bu dava tüketici hukukundan kaynaklandığını Ticari Arabuluculuk değil Tüketici Uyuşmazlıklarında dava şartı olan arabuluculuk başvuru yapılması gerektiğini iş bu dava şartı yerine getirilmediğini sayın mahkemeden dava şartı yokluğundan davanın usulden reddini talep ettiğini, Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğradığını, Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğünü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulandığını, Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabildiğini, davacı tarafça müvekkili şirket aleyhine açılan iş bu davaya karşı ilgili kanun maddelerince zamanaşımı itirazlarının bulunduğu, davacı zararını eksper raporu ile tam olarak tespit ettirdiğini, davasını 100,00 TL üzerinden belirsiz alacak davası olarak açtığını, Davacı yanın meydana gelen hasarı net olarak tespit etmiş olmasına rağmen hukuki yarar yokluğunda iş bu davanın usulden reddini talep ettiğini, Görüleceği üzere meydana gelen hasarın poliçe teminatı kapsamında olabilmesi için zararın sigorta ettirenin personeli tarafından meydana gelmesi gerektiğini, araca hasar veren şahısın sigorta ettirenin personeli olup olmadığı somut delillerle kanıtlanmış olmadığını, Bu hali ile davacı ile yapılan poliçe özel hükümlerine göre meydana gelen hasar teminat dışı olduğunu, müvekkile karşı pasif husumet yokluğundan davanın reddinin gerektiğini, dosyanın, esasına geçildiğinde bilirkişiye tevdii edilmesi halinde muafiyete dikkat edilmesi gerektiğini, muafiyetlerin uygulanmamasının bozma sebebi olduğunu, her bir maddi hasarda araç başına minimum 250.00 USD olmak üzere hasar tutarı üzerinden %10 muafiyet uygulanacağını, Kabul anlamına gelmemek kaydı ile müvekkil şirketin sorumluluğundan bahsedilecekse dahi aracın onarıma karar verilecekse müvekkilin poliçe limitleri ile sınırlı sorumlu olduğunu, tam rayiç ödenmesine karar verilmesi halinde ise aracın hurdası müvekkil sigorta şirketine ait olacağından tüm hak mahrumiyetlerinden ari bir biçimde aracın sigorta şirketine devri şeklinde hüküm kurulması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla herhangi bir sorumlululuk hesaplanacaksa aracın pertinin daha ekonomikse pert bedelinin ve onarım bedelinin ayrı ayrı hesplanmasını, aleyhe davanın usulden reddinin mümkün olmaması halinde kasko genel şartlarına ve özel şartlarına göre teminat dışı olduğundan esastan reddini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa tahmilini talep etmiştir.
Davalı … Tur. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; 6100 sayılı kanunun 6. maddesinde, genel yetkili mahkeme konusu, “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” şeklinde düzenlenmiş ise de aynı kanunun yetkisizlik kararı verilerek davanın usulden reddi gerektiğini, Davacı her ne kadar işbu davayı asliye ticaret mahkemesinde ikame ettiğini, görevli mahkeme tüketici mahkemesi olduğunu, işbu sebeple görevsizlik kararı verilerek davanın usulden reddini talep ettiği, Davacı dilekçesinde, yaptırmış olduğu ekspertiz çalışması ile zararının 88.449,34 TL olduğunu tespit ettiğini ve tam olarak belirtmiş olmasına karşın davasını 500 TL üzerinden belirsiz alacak davası olarak açtığını, davacı tarafından ikame edilen talepler zamanaşımına uğramış olduğunu, Müvekkilinin şirket üzerine düşen tüm sorumlulukları eksiksiz olarak yerine getirdiğini, gerçekleşen kazada müvekkil şirkete kusur atfedilmesinin mümkün olmadığını, müvekkil şirket ile … SİGORTA A.Ş. arasındaki sigorta poliçesi gereği, kaza nedeniyle oluşan zararın sigorta şirketi tarafından karşılanması gerektiğini, davanın usulden ve esastan reddi ile, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davanın; … Plakalı aracın 30/11/2019 tarihinde vale hizmeti sırasında hasarlanması nedeniyle hasar bedeli ve ekspertiz ücretine ilişkin alacak davası olduğu anlaşıldı.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
Türk Ticaret Kanunun 3. maddesine göre ise, “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” denilmektedir.
Bir hukukî işlemin veya fiilin TTK’nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir.
İstanbul BAM 9.HD 12/11/2019 tarih 2017/2599 esas 2019/3788 karar sayılı ilamında; “…davalı şirket ile sigortalı araç sürücüsü arasında aracın park edilmesi amacı ile davalının valesi olduğu iddia edilen şahsa teslimi ile bir tüketici işlemi kurulduğu ve aracın teslimden sonra hasarlandığı anlaşıldığından uyuşmazlığın dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Kanun’un 2, 3 ve 73. maddeleri uyarınca tüketici mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir…” denilmek suretiyle aracın valeye teslimi ile bir tüketici işlemi kurulduğuna işaret edilmektedir.
Dava konusu edilen somut olayda, davacının çalışanı, davacıya ait aracı, davalı …’a “Kasko poliçesi” ile sigortalı, diğer davalı şirket çalışanı olan davalı …’a teslim ettiğini ve vale hizmeti almak için teslim ettiği aracın …’un kusuruyla hasarlandığını belirterek tazminat talebinde bulunmuş, alıntılanan karardan anlaşıldığı üzere aracın park edilmesi amacıyla valeye teslim edilmesi ile bir tüketici işlemi kurulmuş olup, aracın tesliminden sonra hasarlandığı da belirtildiğinden uyuşmazlığın tüketici mahkemesinin görev alanına girdiği, Mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla, İş bu davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından HMK ‘nun 114/1-c ve 115/2 madde uyarınca Mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, HMK 20 madde uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda izah olunan nedenlerle;
1-İş bu davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından HMK ‘nun 114/1-c ve 115/2 madde uyarınca Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
HMK 20 madde uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın GÖREVLİ VE YETKİLİ … TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
2-H.M.K.’nun 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren taraflardan herhangi birinin iki hafta içerisinde Mahkememize başvurarak dosyanın görevli ve yetkili Mahkemesine gönderilmesi talebinde bulunmaması halinde dosyanın Mahkememizce resen ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-Yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti hususunun H.M.K’nun 331. maddesi uyarınca davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmesi halinde o mahkemede, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde dosya ele alındığında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde mahkememizce değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekili ve davalı … vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/09/2021

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.