Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1 E. 2021/893 K. 07.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/1 Esas
KARAR NO:2021/893

DAVA:Sözleşmenin İptali
DAVA TARİHİ:04/01/2021
KARAR TARİHİ:07/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı banka arasında akdedilmiş olan 30.12.2015 tarihli “Kefalet Sözleşmesi” bulunduğunu, işbu kefalet sözleşmesinin konusu özetle; davalı bankanın davadışı … ile akdettiği 30.12.2015 tarih ve … numaralı Genel Kredi Sözleşmesi’nden kaynaklanan borca kefalet olduğunu, ancak müvekkilinin bu kefalet sözleşmesi akdedilirken sözleşmenin esaslı unsurlarından birinde yanılgıya düştüğü Ağustos 2020 tarihinde ortaya çıktığını, bunun üzerine işbu davayı açma zarureti doğduğunu, davalı banka ile müvekkili arasında akdedilen dava konusu “Kefalet Sözleşmesi”nde müvekkilinin müteselsil kefil sıfatıyla borç altına girdiğini, bu borç 40.000 TL ile sınırlı tutulduğunu ancak borçtan sorumlu olunan zaman aralığının müvekkiline bildirilmediğini, müvekkilinin, davadışı …’ye yalnızca 30.12.2015 tarihinde çektiği kredi için kefil sıfatıyla borç altına girme saikiyle hareket ettiğini, zira; sözleşme yapılırken davalı banka ve davadışı …’nin anlatımı bu yönde olup herhangi bir şekilde aydınlatılmadığını, kendi el yazısıyla yazdığı kredi kefalet limiti ve tarihinden de anlaşılacağı üzere kanunun ve yerleşik Yargıtay içtihatlarının belirlediği gibi “kefaletten sorumlu olunan tarihin” müvekkilinin el yazısı ile yazılmadığını, müvekkilinin yalnızca 30.12.2015 günü kullanılan krediye 40.000 TL ile sınırlı olarak kefil olduğu düşüncesiyle kefalet borcu altına girdiğini, bu kredinin de … tarafından ödenip ödenmediğini geçmiş dönemde takip etmiş ödenip kapandığını öğrendiğinden bu yana da kefalet borcunun olmadığı düşüncesiyle hareket ettiğini, müvekkili ile davadışı … ticari ilişkiler nedeniyle görüşmediğini, müvekkili, …’nin ödeme güçlüğü yaşadığı, işlerinin kötüye gittiğini ve …’a olan kredi borcu olduğunu ve bu borçtan kendisinin de kefil sıfatıyla sorumluluğunun devam ettiğini öğrenene kadar müvekkili bu sözleşmede yanılgıya düştüğünü anlamadığını, müvekkilinin dava konusu sözleşmenin esaslı unsurlarında yanıldığını fark eder etmez araştırmaya girdiğini ve davalı bankaya … 8. Noterliği’nin 17.08.2020 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesini keşide ettiğini ve …’ye kefalet borcu altına girdiği sözleşmeden döndüğünü bildirdiğini, müvekkilinin sözleşmeden dönme iradesi yanıldığını öğrenmesinin hemen ardından gerçekleştiğini ve banka tarafından bu iradenin … 8. Noterliği’nin 27.08.2020 tarih … yevmiye nolu cevabi ihtarnamesi ile reddedildiğini, davalı bankanın sözleşmenin imza aşamasında bilgilendirmeye ilişkin yükümlülüklerine uymadığını, dava konusu kefalet sözleşmesinin akdedilme sürecinde müvekkiline hiçbir şekilde bilgilendirme yapılmadığını beyanla müvekkilinin esaslı unsurunda yanılması sonucu akdettiği; 10 yıl süre ile kefil olacağını bilseydi kesinlikle imzalamayacağı davaya konu 30.12.2015 tarihli kredi kefalet sözleşmesinin iptali talepli davalarının kabulüne; yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça sözleşmenin kurulması sırasında yanılma sebebiyle kefalet sözleşmesinin iptalini talep etse de Borçlar Kanununun, sözleşme taraflarının irade sakatlığı sebebiyle sözleşmeye bağlı kalınmayacağını 1 yıl içerisinde bildirmesi gerektiğini aksi takdirde sözleşmenin kurulmuş sayılacağını hükme bağladığını, dava konusu sözleşmenin 30.12.2015 tarihinde akdedilmiş olup davacının sözleşmenin irade sakatlığı sebebiyle iptalini istemesinin hak düşürücü süre sebebiyle dinlenemeyeceğini, davacının her türlü talebine karşı zamanaşımı def’ini ileri sürdüğünü, davacı tarafça imzalanan kefaletname belirsiz süreli kefalet sözleşmesi olduğunu, TBK gereğince bu sözleşmeler sözleşme akdedildikten 10 yıl sonraya kadar geçerliliğini koruduğunu, Türk Borçlar Kanunu 598 Maddesi ve devamında kefilliğin sona erme hallerini düzenlendiğini, Kanun gereğince sona erme halinde süre bulunmayan kefalet sözleşmelerinde sözleşme 10 yıl boyunca geçerliliğini koruyacağını, sözleşmenin sona ermesi için 10 yıl geçmesi gerektiğini, huzurdaki davaya konu kefalet sözleşmesinde davacı tarafın, …’nin 30.12.2015 tarihli … numaralı Genel Kredi Sözleşmesine ve bu sözleşme sebebiyle doğmuş ve doğacak tüm borçlarına kefil olduğunu, davacı tarafın imzalamış olduğu kefalet sözleşmesinin “Sözleşmenin konusu” başlıklı 2 numaralı kısmında bu husus açıkça belirtilmiş ve davacı tarafa eksiksiz bilgi verildiğini, davacı tarafın eksik bilgilendirildiği hususu gerçek olmayıp davacıya tüm açıklamaların yapılmasının yanında şüpheye yer bırakmayacak şekilde sözleşmede tüm şartlara yer verildiğini, kefalet sözleşmesine davacının eşinin de muvafakat vermiş olup sözleşme 30.12.2015 tarihinde yürürlüğe girdiğini, asla kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için davacının hata yaptığı düşünülse dahi Yargıtay tarafından hatanın ileri sürülmesinin TBK’nin 35. ve TMK’nin 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmamasının temel şart olduğu belirtildiğini, müvekkili bankanın davacının vermiş olduğu kefalete güvenerek …’ye kredi kullandırdığını belli riskler aldığını, davacının ise bu riskler alındıktan sonra müvekkili Banka’ya kefaletname bakımından hata yaptığını ileri sürdüğünü, sözleşmenin iptalinin müvekkili Banka’yı zarara uğratacağı şüphesiz olduğunu, dolayısıyla sözleşmenin iptal edilmesinin TBK 35. Madde ve MK 2 gereğince dürüstlük kuralına aykırı olduğunu beyanla davacı tarafından açılan davanın hak düşürücü süre sebebiyle esasa girilmeden reddine, davanın esasına geçilmesi halinde yukarıda ayrıntılı olarak izah edilen nedenlerle esastan reddine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacıya tahmiline, karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava; Taraflar arasında akdedilen Kefalet Sözleşmesinden kaynaklı, sözleşmenin esaslı unsurlarında yanılma nedeniyle iptaline karar verilmesi talebinden ibarettir.
Davacı vekili davada; 30.12.2015 tarihli “Kredi Kefalet Sözleşmesi, … 8. Noterliği’nin 17.08.2020 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi, … 8. Noterliği’nin 27.08.2020 tarih ve … yevmiye nolu cevabi ihtarnamesi, davadışı …’nin(3918341 müşteri nolu) … ile akdettiği kredi kullanımına ilişkin sözleşmeler, …’nin … ile akdettiği sözleşmeler, tanık, bilirkişi incelemesi, yemin, sair her türlü yasal delile dayanmıştır.
Davalı vekili davada;Davacı ile müvekkili Banka arasında akdedilen kefalet sözleşmesi ve muvafakatname, dava dışı …’nin imzaladığı Genel Kredi Sözleşmesi ve ekleri, müvekkili banka nezdindeki tüm kayıtlar, davacı ve dava dışı … nezdindeki kayıtlar, tanık, yemin, bilirkişi, keşif ve her türlü yasal delile dayanmıştır.
Mahkememiz tarafından davalı bankaya müzekkere yazılarak, davalı ile dava dışı … arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmesi ve ekleri ile davacı ile davalı arasında akdedilen kefalet sözleşmesi ve muvafakatnamenin asıllarının mahkememize gönderilmesi istenilmiş olup davalı banka tarafından cevaben davalı ile dava dışı … arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmesi ve ekleri ile davacı ile davalı arasında akdedilen kefalet sözleşmesi ve muvafakatnamenin asıllarının Mahkememize gönderildiği bildirilmiştir.
Mahkememiz tarafından … 1. Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak davacı tanıklarının beyanlarının alınması istenilmiş olup talimat mahkemesi aracılıyla beyanı alınan davacı tanığı … beyanında “Davacı benim eşim olur, dava dışı … ise eşimin amcasının oğlu olur, … eşime bankadan 20.000,00 TL para alacağını söyleyerek kefil olacağını söyleyerek eşimden imza atmasını rica etmiş, eşim Tuzla köyünde olduğu zaman bildiğim kadarıyla … elinde bir kağıt götürmüş eşime imza attırmış, yanında banka görevlisi var mıydı bilmiyorum, imza attırırken borcun sadece 20.000,00 TL olduğunu söylemiş, eşim tüm borçlarını için kefil olduğunu bilmemiş, eşim çiftçilik yapar, geçimini ancak sağlar, başkasının tüm borçları için kefil olmak istemez, miktar fazla olmadığından ve bir kerelik olduğunu … söylediğinden imza atarak kefil olmuş, sonradan …’yle görüşmemeye başladı, bu kişinin borçlarının çok olduğunu ve kefil sorumluluğunun devam ettiğini geçen yıl bu zamanlar öğrenince hataya düştüğünü o zaman anladı, hatta daha sonra eşim kefil olduğundan benim de imzam gerektiğinden … yanında banka çalışanı bayanla birlikte beni pazar yaparken buldular, bütün pazarcıların arasında bana imza attırdılar, bana bu imzayı attırırken yenge bana güvenmiyor musun 20.000,00 TL’den ne olacak şeklinde söyledi, yanındaki bankacı bana 10 yıl geçerli olduğunu söyleseydi imza atmazdım, eşime de bunu söyleyen olmamış, eşim de 20.000,00 TL için imza atmış,” demiştir.
Dava tanığı … beyanında ” Ben davacının oğlu olurum, … babamın amcasının oğludur, bildiğim kadarıyla babam 20.000,00 TL için bir kereliğine imza atmış, bizimkiler …’ye ödeyip ödemediğini sordular, ancak babama bu kefaletin 10 yıl süreceğini kimse söylemedi, babam bunu bilseydi imza atmazdı, hatta 10 yıllığına kefil olduğunu öğrendikten sonra annemle babam kavga etmeye başladılar, babam bunu geçen yıl bu zamanlar öğrendi, bizimkiler köyde yaşayan insanlardır, kefillikten anlamazlar babamın amca oğlu … bir kereliğine diye kendisini kandırmış, yanındaki banka personeli de babama ne kadar süreliğine kefil olduğunu söylememiş,” demiştir.
6098 sayılı TBK’nun 39/1 maddesi “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma soncunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onanmış sayılır.” hükmünü içermektedir. Bu kanun hükmü uyarınca aldatma veya yanılma ile akit yapmak zorunda kalan kişi, iptal hakkını bir yıllık hak düşürücü süre içinde kullanmak zorunda olup, bu beyanın bir yıllık hak düşürücü süre dolmadan karşı tarafın hakimiyet alanına ulaşması gerekir. İptal beyanının bir şekle tâbi olduğu konusunda kanunda açık bir hüküm bulunmadığından, hukuki niteliği itibarıyla bozucu yenilik doğuran bu hakkın kullanılmasının dava açma gibi belli bir usulde ileri sürülmesi zorunlu değildir.
Somut olayda davacı, davalı banka ile arasında akdedilen 30.12.2015 tarihli “ Kefalet Sözleşmesin, sözleşme süresinde yanılgıya düştüğü iddiası ile iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı ile davalı arasında akdedilen 30.12.2015 tarihli Kefalet Sözleşmesinin Mahkememiz tarafından incelenmesi neticesinde; sözleşmede, davacının kendi el yazısı ile ad-soyadını, kefaletin türünü, miktarını yazdığı ve imzaladığı iş bu bilgilerin bulunduğu sayfada sözleşmenin 3.9 maddesinin yer aldığı ve bu maddenin “Kefil, kefalet yükümlülüğünün bu sözleşmenin imza tarihinden itibaren 10 (on) yıl süre ile geçerli olmaya devam edeceğini kabul ve taahhüt eder.” şeklinde düzenlendiğinin tespit edildiği, davacıya davalı ile arasında akdedilen kefalet sözleşmesinin 3.9 maddesi ile kefalet yükümlülüğünün sözleşmenin imza tarihinden itibaren 10 (on) yıl boyunca devam edeceğinin bildirildiği, bu durumda davacının kefalet yükümlülüğünün sözleşmenin imza tarihinden itibaren 10 (on) yıl boyunca devam edeceğini sözleşmenin imzalanması ile öğrendiği dolayısıyla yanılmayı bu tarihte öğrendiğinin kabulü gerektiği, taraflar arasındaki kefalet sözleşmesinin 30.12.2015 tarihinde imzalandığı, davacı tarafından 09.12.2020 tarihinde arabulucuya başvuruda bulunulduğu ve 04.01.2021 tarihinde iş bu davanın açıldığı yani TBK’nın 39. Maddesinde öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra eldeki davanın açıldığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür.
Bu itibarla;
HÜKÜM:
1-)Davanın REDDİNE,
2-)Davalının icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE,
3-)Başlangıçta peşin alınan 683,10-TL’den harçlar yasası uyarınca alınması gerekli 59,30-TL red ilam harcının mahsubu ile bakiye 623,80-TL’nin karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-)Zorunlu Arabulucuk sürecinde Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL arabulucuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-)Davacı tarafından yapılan tüm yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-)Davalı duruşmalarda kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-)Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde re’sen davacıya/vekiline iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzünde, davalı/vekilinin yokluğunda; tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/12/2021

Katip …
¸¸

Hakim …
¸¸