Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/83 E. 2022/150 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/83 Esas
KARAR NO : 2022/150

DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 30/01/2020
KARAR TARİHİ : 24/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; vekiledeni şirketin 05/12/1996 yılında …,…, … ile…tarafından 500.000.000-TL kuruluş sermayesi ile kurulduğunu ve ilk 5 yıl için … şirket müdürü olarak seçildiğini, bu şahsın 15/11/2013 tarihli karar ile müdürlük görevinin sona erdirilmesine ve …’ın 10 yıl süre ile şirket müdürü olarak şirketi temsil ve ilzama, şirket ünvanı altına atacağı imzası ile tam yetkili olarak seçilmesine karar verildiğini, şirketin faaliyet alanının motorlu taşıt sürücü kursu hizmeti verilmesi olduğunu, bu hizmet dahilinde araç alımı yapılması ve mevcut araçların da düzenli olarak bakımının yapılması gerektiğini, davalının gerek ortak olarak, gerekse ilgili tarihte müdür olarak üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmemesi, şirketin işleyişi için gerekli olan kararları almaktan imtina etmesi, hatta toplantılara dahi katılmaması ve şirketi işlemez hale getirmesi sonucunda diğer ortaklar … ile …kendi malvarlıklarından şirkete borç vererek araç alımı yapabildiklerini, davalının toplantı davetlerine icabet etmemesinin de şirketteki görevine devam etmek istemediğinin bir kanıtı olduğunu, davalının 2013 yılından bu yana şirkete hiç gelmediği gibi hiçbir toplatıyada aseleten veya vekaleten katılım sağlamadığını, TTK 640/3 madde hükmü, haklı sebeplerin varlığı halinde şirketin ortağı çıkarma hakkını ve bu hakkında dava yoluyla kullanılabileceğini düzenlediğini, TTK 621 madde çerçevesinde iş bu davanın ön koşulu olan Genel Kurul Kararı 16/12/2019 tarihinde alındığını, Beyoğlu … Noterliğinin 18/12/2019 tarih ve … yevmiye numarası ile tasdikli olduğunu, anılan Genel Kurul Kararının %95,2 mevcut toplantı nisabı ile ve katılanların oybirliğiyle alındığını, davalının hukuka aykırı eylemleriyle şirketin geçmiş itibarını zedelediğini, gelecek faaliyetlerini de riske attığını beyanla, davanın kabulü ile davalı ortak …’nün haklı sebeplerle şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacının Şirket ortaklık yapısının bugünkü halini aldığını belirttiği 12.09.2003 tarihli Ortaklar Kurulu Kararının, Müvekkilin bilgisi dışında, iradesine aykırı olarak yapıldığını, Müvekkilinin imzası taklit edilerek Ortaklar Kurulunca Müvekkilin 9450 olan hissesi 9433′ e indirildiğini, Müvekkilin imzasının taklit edilerek karar alınması, kapatılan İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin …E. sayılı tazminat davasını açıldığı, görülen bu davada Müvekkilin imzasının taklit edildiğinin tespit edildiğini ancak uzun süre sessiz kalarak yapılan işlemlere izin verdiği kanaatiyle davasının reddedildiğini, Müvekkilin şirketteki paylarının *650′ den 1/3′ e düşürülmesiyle ilgili 10.06.2003 tarih ve 7 nolu, 12.09,2003 tarih ve 8 nolu Şirket Ortaklar Kurulu kararlarını sunduklarını, 8 nolu karar altındaki imzanın müvekkiline ait olmadığını, bu kararla Müvekkilinin payının 9050 den 9433′ e düşürüldüğünü, Müvekkilin müdürlük görevi 15.11.2013 tarihinde değil, 02.06.2011 tarih ve 11 nolu kararla son bulduğunu, Müvekkilinin bu karara da muvafakati bulunmadığını, müvekkilinin bu karara, “İstanbul Asliye Ticaret mahkemesinde hisse dağılımı ile ilgili dava olup, bu nedenle yukarıda alınan karar itiraz ediyorum. (Almış olduğunuz bu karar hukuki dayanaktan yoksundur)” şerhini koyduğunu, ancak bu kararın şerhli şeklinin nedense tescil edilmediğini, böylece toplantıda Şirketi temsil ve ilzama yetkili müdürü olarak gözüken Müvekkilinin elinden bu yetkilerinin de alındığını ve Şirket müdürü olarak … ‘ın on yıl süre ile Müdür olarak atandığını, yani Şirket müdürünün yaklaşık dokuz yıldır … tarafından yürütüldüğünü, dava dilekçesinde Müvekkilin müdürlük görevinin 15.11.2013 tarihine kadar sürdüğünün belirtildiğini, ancak, davacının sunduğu belgelerde ise Müvekkilin müdürlük görevinin 07.03.2014 tarih ve 16 nolu kararla sonlandığı ve 31.03.2014 tarihli Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlandığının anlaşıldığını, yapılan pay devri değişikliklerine ilişkin olarak (sermayenin 500 milyondan 18 milyara çıkartılması) Şirket muhasebe kayıtlarının fiktif işlem gördüğünü, diğer ortakların Müvekkilden alınan *617’ lik paya ve sermaye artırımına ilişkin hiçbir ödemeleri olmadığı gibi bu işleme ilişkin Şirket kasasına giren/çıkan bir para hareketi de olmadığını, bundan önceki süreçte her ne kadar Şirketi temsil ve ilzama yetkili müdür Müvekkil gözükse de tüm ortakların şirket işlerinde Müvekkil kadar yetkili olduklarını ve işleri çoğunlukla diğer iki ortağın kendi başlarına aldıkları kararlarla yürüttüklerini, şirketin muhasebe kayıtlarının diğer ortakların tanıdığı muhasebeci ve mali müşavirler tarafından tutulduğunu, şirketin kar edip etmediğinin belli olmadığını, şirketin niçin zarar gösterildiğinin anlaşılmadığını, müvekkilin beceriksizliği ileri sürülerek gerekçelendirilen bu işlemler sonrasında yeni müdürün de şirketi ekonomik dar boğazdan kurtaracak, kâra geçirecek hiç bir olumlu eylem ve çalışması olmadığını, müvekkilin fiilen Şirkete sokulmadığı ya da mobing nedeniyle gidemediği dokuz yıllık süreçte diğer ortakların da Şirketin iyileşmesinde yararlı olamadıklarını, Şirkete hiç kazanç sağlamadıklarını, şirket hesaplarında bir iyileşme görülmediği, ihtiyaç mallarının satın alınamamasından anlaşıldığını, müvekkilinin şirket müdürlüğü görevinden ayrıldığından beri Şirketten hiç kâr payı almadığını, buna karşın, diğer ortakların, başkaca bir gelirleri olmadığı halde her nasılsa yüksek kazançlı kişiler gibi yaşam standartlarını sürdürdüklerini, davacı Vekilinin “şirket ortaklığı bir hak değil aynı zamanda bir yükümlülük olduğu” ilkesine Müvekkilinin keyfiyetten değil, diğer ortakların baskı ve bezdirileri nedeniyle uyamadığını, müvekkilinin ortaklıktan çıkarma girişimi diğer ortakların önceden tasarlayarak ve dürüstlük kuralına aykırı şekilde açtıkları bir dava olduğunu beyanla, kötü niyetle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLER
Davacı vekili delil ve belgelerini ibraz etmiş, davada; Ana Sözleşme, TTSG nüshaları, şirket defterleri ve kayıtları, bilirkişi incelemesi, tanık beyanlarına, İmza Sirküleri, 16.12.2019 tarihli Genel Kurul Kararı, Yemin, her türlü yasal delile dayanmışlardır.
Davalı tanığı … beyanında; ”davacı şirketin 4 ortağı olduğunu, bunların %25’er hisseleri olduğunu, 4 ortaktan biri yani Ünal beyin ayrıldığını, onun hissesini…’nün aldığını,…’ın vefat ettiğini, onun hissesini …’ın aldığını, … beyin hissesini ise …’ın aldığını, davacı sürücü kursunda öğretmen olarak çalıştığını, bu nedenle ortaklık yapısını bildiğini, daha sonra davalıdan duyduğuna göre imzasını taklit ederek davalının hissesinin %33’e düşürüldüğünü öğrendiğini, sürücü kursundan ayrılalı 5-6 sene kadar olduğunu, şirketin iç işlerini bilmediğini” beyan etmişlerdir.
Getirtilip incelenen İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas sayılı dosyasında; davacı … tarafından, davalılar; … ve … aleyhine, 22.04.2011 tarihinde açılan, tazminat davasında, 20.06.2013 tarihinde, Hise Oranı’ nın düzeltilmesi, maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Tarafların iddia ve savunmaları, dosya kapsamında toplanan tüm deliller ile tarafların ilişki dönemini kapsayan ticari defter ve dayanağı belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak davacı yanın dava tarihi itibariyle davalıdan alacağı varsa miktarı ile taraf defterlerinin usulüne uygun düzenlenip düzenlenmediğinin belirlenmesi için dosyanın mali müşavir bilirkişiye verildiği, mali incelemenin tamamlanmasını müteakip heyete Ticaret Hukuk’u alanında nitelikli hesaplamalar uzmanı katılımı ile rapor aldırılmış, 04.12.2021 tarihli raporda:
”…a)Yapılan mali inceleme neticesinde; davacı tarafın 2015-2016-2017-2018-2019-2020 yıllarına ait ticari defter ve belgelerinde yapılan incelemeler neticesinde, Ticari Defter ve Muavin Defter kayıtlarının delil olarak kabul edilip edilmeyeceğinin takdiri Sn. Mahkeme” ye ait olmak üzere,
– Davacı şirkete ait 2015-2016-2017-2018-2019-2020 yıllarına ait ticari defterlerinden
Yevmiye Defteri, Defter-i Kebir ve Envanter defteri açılış tasdiklerinin TTK madde 64, 66 ve VUK madde 220-226 uyarınca yasal süresinde ve usulüne uygun şekilde yaptırıldığı, yevmiye defterlerinin kapanış tasdiklerinin yapıldığı,
– Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlanan 12.09.2019 tarihli 21 sayılı Genel Kurul Kararı ile şirketin ticari defter kayıt bilgileri birbiri ile uyumsuz olduğu,
– Davacı şirketin Davalı Ortak …’den Sermaye borcu adı altında herhangi bir borç alacak bakiyesinin bulunmadığı,
– Davacı şirketin ticari defter ve belgelerinde yer alan 131.10 ve 331.10 …’ye ait ortaklar cari hesabında yapılan incelemede 31.10.2020 tarihine kadar 207.120,55 TL şirketin ortağa borcu olduğu görülmüştür. Ancak 31.10.2020 tarihinden itibaren ortağın şirketin kasasından nakit para çektiğine dair kayıtların olduğu ve bu kayıtları tevsik edici bir belgenin olmayışı fiktif bir hareketten ibaret olduğunu, bu nakit çıkışlarına dair kayıtların akabinde şirket ortak …’den 107.879,46 TL alacaklı duruma düştüğü görülmüştür. İşbu fiktif kayıtların kabul edilip edilmeyeceğinin takdirinin Mahkeme’ye ait olduğu,
b)Davalının şirketten çıkarılması şartlarının gerçekleşmediği…” tespit ve rapor edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; TTK m.640/3 uyarınca haklı sebeple şirket ortaklığından çıkarılma istemine ilişkindir.
Davacı yan; davalı şirket ortağının şirket işleri ile ilgilenmediğini, toplantılara katılmadığını, ortaklığın yalnızca bir hak değil aynı zamanda yükümlülük olduğunu ileri sürerek davalı ortağın şirket ortaklıktan çıkarılmasını karar verilmesinini talep etmiş, davalı yan ise ortaklıktan çıkarılma koşullarının oluşmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Çıkma başlıklı TTK.m.640 hükmüne göre;
“(1) Şirket sözleşmesinde, bir ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabileceği sebepler öngörülebilir.
(2) Çıkarma kararına karşı ortak, kararın noter aracılığıyla kendisine bildirilmesinden itibaren üç ay içinde iptal davası açabilir.
(3) Şirketin istemi üzerine ortağın mahkeme kararıyla haklı sebebe dayanılarak şirketten çıkarılması hâli saklıdır.”
Madde 640/3 fıkrasında haklı sebeplerin neler olabileceği tahdidi olarak sayılmamış olmakla birlikte, gerek doktrinde gerekse uygulamada şirketin çoğunluk pay sahipleri tarafından kötü yönetilmesi, şirketin daimi olarak mali sıkıntıda bulunması, şirket kasasının sistematik bir şekilde boşaltılması,
uzun süreler boyunca kâr payı dağıtılmaması,
azınlık pay sahiplerinin haklarının sistematik bir şekilde ve sürekli olarak kısıtlanması, bunlar dışında,
genel kurulun sürekli olarak toplantıya davet edilmemesi,
şirket amacı ile bağdaşmayan faaliyetlerde bulunması,
şirket organlarının çalışamayacak şekilde bloke edilmesi (toplanmasının ve/veya karar almasının
engellenmesi) örnekler olarak sayılmaktadır. (Ü. Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni
Hukuku § 14 Nr.14-12; F. Nomer Ertan, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi Davası -TTK m. 531
Üzerine Düşünceler, İÜHFM C. LXXIII, S. 1, s. 421-440, 2015, A. Çelik, “Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı’na Göre Anonim Şirketlerin Haklı Sebeple Feshi”,, Batider, 2009/XXV, S.559-592, A. Şahin,
Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, İstanbul, 2013, s. 137).

Davacı yan davalının şirket faaliyetlerine aktif olarak katılmadığını, sermaye artırımına katkıda bulunmadığını ileri sürmüş ise de, şirketin yönetimini elinde bulunduran diğer ortakların, şirket müdürü sıfatıyla,
genel kurulu toplantıya davet etme, gündeme madde ekleme, kar payı dağıtım önerisini hazırlama ve
özellikle de şirketi faal hale getirip karlılığa dönüştürme gibi bir çok yetki ve görevlerinin bulunduğu , bu gibi yükümlülüklerini yerine getirmeyen diğer ortakların, yönetim yetkisi bulunmayan
davalının şirket faaliyetlerine aktif olarak katılmadığını gerekçe göstererek davalıyı şirketten haklı
nedenle çıkarma talebinde bulanamayacakları, her ne kadar davalının sermaye artırımına
katkıda bulunmadığı ileri sürülmüş ise de, ortakların sermaye artırımına katılmalarını zorunlu kılan bir
yasal düzenleme bulunmadığı, aynı şeklide yönetim yetkisi bulunmayan şirket ortaklarının da
şirket faaliyetlerine aktif olarak katılmalarını öngören bir zorunluluk da bulunmadığı, Mahkememizce hükme elverişli bulunan bilirkişi heyeti raporundaki mali değerlendirmelere göre; davacı şirketin davalı ortaktan sermaye borcu adı altında herhangi bir borç, alacak bakiyesinin bulunmadığı, bilakis ortaklar cari hesabında davacı şirketin davalı ortağı borçlu bulunduğu dikkate alındığında davalı ortağın şirketten çıkarılması için haklı nedenlerin oluşmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla;
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Harçlar yasası uyarınca alınması gerekli harç peşin olarak alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı yanca yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Gider avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Davacı vekilinin (E DURUŞMA YOLU İLE) ve davalı vekilinin yüzüne karşı tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/02/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır