Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/667 E. 2021/83 K. 20.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/667 Esas
KARAR NO : 2021/83

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/05/2016
KARAR TARİHİ : 20/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkememize verdiği 06.05.2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; “Davacı ile … arasında 01.01.2015 yürürlük tarihli …Distribütörlük sözleşmesinin akdedildiğini, sözleşme gereğince Davacı’nın Türkiye genelinde söz konusu ürünlerin münhasır tek satıcılık hakkını elinde bulundurduğunu, Davacıya münhasır distribütörlük hakkı tanıyan sözleşme hükmünce; “… …’e ait ürünlerin Türkiye’de tanıtımı, kendi adına ve kendi hesabına satışını, satışın artırılması için gerekli çalışmaları ve yatırımı yapma, garanti, bakım ve yedek parça bulundurma gibi edimleri üstlendiğini, sözleşmenin imzalanmasından sonra davacının ürünlerin pazarda tanıtımı için reklam yaptığını, fuarlara katıldığını ve ürünün Türkiye’de tanınmasını” sağladığını, ancak söz konusu ürünlerin Davalı tarafından Davacı’nın bilgisi dışında haksız ve kötü niyetli olarak piyasaya sunulduğunu, Davalının aldatıcı ve hüsnüniyet kaidelerine aykırı olarak davacının yaptığı tanıtımdan ve pazarlamadaki özel çabalarından elde ettiği başarıdan yararlanarak gelir elde ettiğini, davalının Almanya’dan sağlayıcı firma ile tek satıcılık ya da lisans sözleşmesi dahi bulunmayan firmalardan temin ettiği ürünleri Türkiye’ye getirerek piyasaya sürdüğünü, Davacının sözleşmeden ve mevzuattan doğan haklan elinde bulunduran tek yetkili kişi olduğunu, davalının “Almanya menşeli … firması ile başladıkları temsilcilik faaliyeti EVE, … firmaları ile devam edip, her geçen gün yeni distribütörlükler ile genişlemekteyiz” ifadelerini kullandığını, söz konusu ifadelerin tamamen yanlış olduğunu ve müşteriyi aldatma kastı taşıdığını belirterek, öncelikle Davacının zararının artmaması amacı ile… Ticaret tarafından gümrükten geçirilen ürünlere ve satışa arz edilen ürünlerin satışının durdurulmasına yönelik tedbir karan verilmesine, haksız rekabetin menine, Davacının şimdilik 1.000,-TL maddi ve 10.000,-TL manevi zararının giderilmesine, tecavüze ilişkin mahkeme kararının masraflan tecavüz eden Davalı tarafından karşılanarak ilgililere tebliğ edilmesi ve kamuya ilan yoluyla duyurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, 23.06.2016 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile dava dışı firma arasında düzenlenen tek satıcılık sözleşmesinin Davalıyı değil, sözleşmenin taraflarını bağladığını, anılan sözleşmenin 1. maddesi uyarınca; “Bu vesile ile… Makine tam yetkisi olmayan distribütör olarak tayin edilmiştir. Bu anlaşmadaki hiçbir şey…’nin ajanı olarak hareket etmesini veya …temsilcisi olarak hareket etme hakkım vermemektedir. … Makine’nin … adına herhangi zorluklara girme yetkisi yoktur” şeklinde düzenlendiğini, Davacı’nın dosyaya sunduğu sözleşmeden, Davacının tam yetkisi olmayan distribütör olarak tayin edildiği ve Davacıya dava dışı …’nin temsilcisi olarak hareket etme hakkının verilmediğinin görüldüğünü, dolayısıyla tek satıcılık sözleşmesinin davacıya münhasırlık hakkı vermediğini, bu sözleşmede yer alan edimlerin ve yükümlülüklerin sözleşmenin tarafları olan Davacı ve dava dışı şirketi bağladığını; üçüncü kişi olan Davalıya herhangi bir yükümlülük getirmediğini, Davacının münhasırlık hakkı içermeyen tek satıcılık sözleşmesinin Davalının yasal yollarla temin ettiği malların satışına engel teşkil etmediğini, Davalının aldatıcı veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir rekabetinin bulunmadığını, … markasının tanınmış ve dünyanın her yerinde satılan bir ürün olduğunu, dünyada ve Türkiye’nin her yerinde herkesin bu ürünü ithal etmekte ve satmakta olduğunu, Davalının söz konusu … markalı ürünleri Davacıdan önce 2014 yılı Haziran ayında Almanya’dan …+ … firmasından yasal yollarla gümrük vergilerini ödeyerek temin ettiğini, Davalının satışın artması için ürünlerin tanıtımım yaptığını, kendi çabası ve emeği ile ürünleri piyasaya sattığını, davacının dava dilekçesinde davalının amatörce deneme amaçlı oluşturduğu internet sitesinde hakkımızda bloğunda yer alan ifadelerden farklı anlam çıkarmaya çalıştığını ve Davacı iddialarının ispata muhtaç olduğunu, davalının sattığı bir ürünün reklamını yapmasının, internet sayfasında belirtmesinin en doğal hakkı olduğunu, kullandığı ifadelerin hiçbir şekilde haksız rekabet oluşturmadığını, sitenin bloğunun bir yıl içerisinde 97 kez tıklandığını, bu sayı göz önüne alındığında, davalının ifadelerinin haksız rekabet oluşturacak bir durum olmadığını, davacının tek satıcılık sözleşmesine dayanarak tekel hakkı oluşturmaya çalıştığından kötü niyetli olduğunu, davalının 2014 yılında davacıdan önce “Umicore” markalı ürünleri ithal ederek piyasaya satışını yaptığını, aynı piyasada olan davacının davalı tarafından söz konusu ürünlerin satışının yapıldığını bildiğini, bu hususun öncelikle davalıya ihtar ve ihbar edilmesi gerektiğini, davacının münhasırlık yetkisi vermeyen sözleşmeye dayanarak tekel yaratamayacağını, ürünün ithal edilmesini ve satışını engelleyemeyeceğini belirterek; davacının tedbir talebinin ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın, haksız rekabetin tespiti, meni ve haksız rekabetten kaynaklanan maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Bilirkişinin düzenlediği 18.08.2017 tarihli 16 sayfadan ibaret raporunda özetle; “Davacı ve dava dışı şirket… arasındaki sözleşmenin, davalıya sözleşmenin tarafı olmaması itibarı ile bir yükümlülük getirmediği ve tek satıcılık sözleşmesi çerçevesinde davalı fiillerinin sırf paralel ithalat nedeniyle haksız rekabet kuralları çerçevesinde korunmasının mümkün olmadığı. Davalının resmi internet sitesinde gerçeğe aykırı şekilde … firması ile temsilcilik faaliyetinin var olduğunu belirtmesinin, TTK m, 55/I-a2 hükmü çerçevesinde davacı şirket aleyhine haksız rekabet teşkil eden bir fiil olarak nitelendirilebileceği; ancak fiilin piyasaya ve davacının işletmesine etkisinin belirlenememesi sebebiyle haksız rekabetin oluşmadığı; Mahkemece haksız rekabetin oluştuğu sonucuna vanldığınd , davacının zararını ispat edemediği ve bu zararın ispatının da çok zor olduğu nazara alınarak TBK m.50 hükmüne göre hakkaniyet dahilinde maddi ve-veya manevi tazminata hükmedilebileceği” kanaati ile raporunu sunmuştur.
Bilirkişinin düzenlediği 25/01/2018 tarihli ek raporunda özetle; Kök raporda sunulan kanaat ve görüşlerinin değişmediğini tespit ve rapor edilmiştir.
Mahkememizin… Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde 11/04/2018 tarih ve …karar sayılı kararında; davalının resmi internet sitesinde gerçeğe aykırı şekilde …Firmasıyla temsilcilik faaliyetinin var olduğu belirtmesinin davacı aleyhine haksız rekabet teşkil eden bir fiil olarak nitelendirilebileceği ancak fiilin piyasaya ve davacının işletmesine etkisinin belirlenememesi nedeniyle haksız rekabetin oluşmadığı kanaatine varıldığı gerekçesiyle davacının tazminat istemleri yerinde görülmeyerek kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, verilen kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesine gönderilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 11/09/2019 tarihli 2018/863 Esas 2019/1126 Karar sayılı ilamında; davalının internet sitesinde yer alan gerçek dışı açıklama her ne kadar yanıltıcı bu nedenle de haksız rekabet oluşturabilecek bir açıklama ise de yanıltıcı açıklamanın dava sırasında internet sitesinden kaldırıldığı konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı, bu gerçek dışı beyanın davacıya ve piyasaya etkisinin önemsiz olması ve bu beyan nedeniyle davacının ekonomik faaliyetlerinde kayba uğradığını ispatlayamaması karşısında ilk derece Mahkemesi kanaatinde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle Mahkememizin 11/04/2018 tarih 2016/507 esas 2018/281 karar sayılı kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, verilen kararın davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay ilgili Hukuk Dairesine gönderilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 14/10/2020 tarih 2019/4607 esas 2020/4111 karar sayılı ilamında; “…Davalının yargılama sırasında anılan beyanları internet sitesinden çıkartmış olması, sadece haksız rekabet sonucu ortaya çıkan durumun ortadan kaldırılması yönünden davayı kısmen konusuz bırakmış olup, davacının dava tarihi itibariyle var olan haksız rekabetin tespiti ile davalının gelecekte benzer davranışlar sergilemekten men edilmesini isteme ve tazminat talepleri yönünden davanın konusu davacının hukuki yararı devam etmektedir. Davalının eyleminin tek bir somut taciri hedef almamış ve doğrudan onun üzerinde etki ve sonuç doğurmamış olması sadece tazminat verilip verilmemesi veya tazminatın miktarıyla ilgili bir husus olup, mahkemece haksız rekabetin varlığı tespit edildiği halde, hatalı gerekçeyle, davacının tüm istemleri yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış…” gerekçesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak kaldırılmasına, HMK’nın 373/1.maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi olarak Mahkememize gönderilmesine karar verilmiş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 14/10/2020 tarih 2019/4607 esas 2020/4111 karar sayılı bozma ilamı sonrası dosya Mahkememizin 2020/667 esas sırasına kaydedilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 14/10/2020 tarih 2019/4607 esas 2020/4111 karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş olup, bozma ilamında belirtildiği üzere;
6102 sayılı TTK’nın 54.maddesinde yer alan “(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.(2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır” şeklindeki düzenleme dikkate alındığında, haksız rekabet eylemlerinin belirli tacirler arasında, yani bir tacirden diğer bir somut tacire yönelik olması şart olmayıp, tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ticari ilişkileri etkileyen ve tek bir tacire yönelik değil, piyasadaki diğer bütün tacirlere yönelik, genel nitelikteki aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı eylemler de haksız rekabet olarak nitelendirilmiştir.
Keza TTK’nın 55.maddesinde yer alan “(1) Aşağıda sayılan haller haksız rekabet hallerinin başlıcalarıdır: a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;… 2. Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek,” düzenlemesi uyarınca, bir tacirin, kendi ticari işletmesi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunması eylemi, dürüstlük kuralına aykırı ve haksız rekabet teşkil eden bir davranış olarak değerlendirilmektedir.
Davalının gerçekte, “…,… ve …” gibi firmaların Türkiye temsilcisi olmadığı halde, kendisine ait internet sitesinde gerçeğe aykırı olarak bu yönde beyanda bulunması, piyasada bulunan ve aynı işi yapan bütün tacirlere yönelik genel nitelikte bir haksız rekabet eylemi olup, TTK’nın 56.maddesi uyarınca, ticari piyasada rakip durumundaki bütün tacirlerin davalının haksız rekabet eyleminin tespit ve men’i ile haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılması ile şartları varsa tazminat isteme hakkı bulunduğundan; davalının gerçekte dava dışı … firmasının Türkiye temsilcisi olmadığı halde kendisine ait internet sitesinde gerçeğe aykırı olarak bu yönde beyanda bulunmasının haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine ve davalı …’ın haksız rekabetinin men’ine karar vermek gerekmiştir.
Davalının yargılama sırasında anılan beyanları internet sitesinden çıkartmış olması, haksız rekabet sonucu ortaya çıkan durumun ortadan kaldırılması yönünden davayı konusuz bıraktığından konusuz kalan maddi durumun ortadan kaldırılması talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Davalının resmi internet sitesinde gerçeğe aykırı şekilde…Firmasıyla temsilcilik faaliyetinin var olduğu belirtmesi davacı aleyhine haksız rekabet teşkil eden bir fiil olarak nitelendirilmekle birlikte fiilin piyasaya ve davacının işletmesine etkisi belirlenemediğinden davacının maddi ve manevi tazminat taleplerin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalının internet sitesinde yer alan beyanları haksız rekabet teşkil ettiğinden ve beyanlarını yargılama sırasında internet sitesinden kaldırdığından konusuz maddi durumun ortadan kaldırılması talebi konusuz kalmakla birlikte davacının bu talebi yönünden dava tarihi itibariyle haklı olduğu anlaşılmakla bu durum yargılama giderleri yönünden davacı lehine değerlendirilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda izah olunan nedenlerle;
1- DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE;
A- Davalının gerçekte dava dışı … firmasının Türkiye temsilcisi olmadığı halde kendisine ait internet sitesinde gerçeğe aykırı olarak bu yönde beyanda bulunmasının HAKSIZ REKABET TEŞKİL ETTİĞİNİN TESPİTİNE,
B-Davalı …’ın HAKSIZ REKABETİNİN MEN’İNE,
C-Davalının internet sitesinde yer alan haksız rekabet teşkil eden beyanlarını yargılama sırasında internet sitesinden kaldırdığından konusuz kalan maddi durumun ortadan kaldırılması talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
D-Davacının maddi ve manevi tazminat taleplerin REDDİNE,
2- Karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30-TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 187,86-TL’den mahsubu ile bakiye 128,56-TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan 59,30-TL peşin harç, 29,20-TL başvurma harcı, 4,30-TL vekalet harcı, 98,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 35,90-TL istinaf karar harcı, 288,00-TL tebligat/posta masrafı, 2.100,00-TL bilirkişi ücreti, davalı tarafından yapılan 17,50-TL posta masrafı olmak üzere 2.629,30-TL yargılama giderinden kabul-red durumuna göre 1.971,98-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiy yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Kendini vekille temsil ettiren davacı lehine karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Kendini vekille temsil ettiren davalı lehine reddedilen kısım yönünden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Yatırılan gider avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde yatırana/vekiline iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/01/2021

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.

¸”5070 sayılı yasanın 5. Ve 22. Maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”¸

“Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır”